GERÇEK AŞK ;
Asırlarca insanoğlu; yağmur tanesi gibi dökülen,mutlulukları ebemkuşağıyla sarılı insanların ruhlarına dolup boşalan 3 harflik bir kelimeyi açıklamakla uğraşmıştır.Gerçek bu.Fakat kim var ki bu konuda başarılı olabilmiştir.???
AŞK'ı tanımlamak zor bir mesele.Aşk ;şudur demek budur demek..1+1=2 olun demek 1+1=0 olun 1 olun demek kolay bir anlatım tarzı.Yani fasa -fiso.
Aşkın çiçeği padişahın bahçesinde farklı renkte farklı biçimde açan çiçek gibi..Yani AŞK yaratılmış ve yaratılacak her kişiye göre farklı algılanabilen bir his bir akış ve duygu gibi..Yani her kişinin Allah'a bakışı gibi.Harflere kelimelere sığmıyor,tanımlanamıyor.Zehirin içindeki bal gibi.Kalıplara sığmayan her yaratılmışın kalıbına göre şekillenen bakışına söyleyişine göre form tutan,kabının rengine göre renk veren,ışığına nuruna göre aydınlatan aydınlanan...Ey yüce AŞK sana İnanıyorum ...İnanıyorum ki SEN;Dağları :deniz
Denizleri:dağ yapabilensin. Kudretinle dağlara yürü der yürütürsün.Buzullardaki buzları nefesinle su edensin. Yakarsın hem yanarsın.
;Bir güzelin aşığıyım erenler
Onun için taşa tutar el beni;
Olsun ,senin taşın güldür bana dersin Pir sultan abdal gibi.
; Aşk derdiyle hoşem el çek ilacından tabip.
; Kılma derman kim helakim derdi dermanındadır.;dersin Fuzuli gibi...
Aşkla büyürsün ,aşkla yaşarsın.. AŞK gittimi bedeninden terkettimi seni suret olursun ışıksız kalırsın,üstü damgalı pul gibi.
Ben aşktan bahsediyorum,günübirlik ilişki adı her neyse çıkmak,yatmak ,kalkmaktan değil...Serçe gibi daldan dala konmaktan değil..Bülbül gibi olup gülün dalını beklemekten herşeyi zıttıyla sevebilmekten bahsediyorum.Tek kelime ile AŞK bu ne puandistlerin paletlerindeki renkte ,ne klasiklerin hırçın rüzgarlarla savrulan tozlu keman tellerindeki seste ve nede realistlerin avuçlarına sığdırdıkları kalıplaşmış ölçülerde gerçek aşkı bulabiliriz..Onu ancak güz çiçeklerinin kapkara dallarında ilk aşk hüzmeleriyle açtığı gözlerde bulabiliriz.Son gardan ilk kampanayla zamanın hiç olduğu gizemli kuşaklara uğurlamalıyız onu.Fakat uğurlayan da biz,uğurlanan da biz olmalıyız.Tanrı erişilmez mor dağların ardındaki turuncu mutluluğu o zaman verecektir bizlere..Onu yeşeren yapraklarla gözlerden dökülen çiğ tanelerinde bulabiliriz ,sahilde çakıllar üzerinde yalınayak koşmayı arzulayan kalpte,güzelim sahillere vuran dalgaların hışmında,kuşların kahkahalarıyla,güneşin ilk ışıklarıyla dinen köpek ulumalarının korkunçluğunda bulabiliriz onu...Onu İÇİMİZDE YÜREĞİMİZDE bulabiliriz.Eflatun bulutların yeşil yosunlu denizlerdeki renk cümbüşünü realist kalp hissedebilir mi?Mevsimleri kederlerimiz tebessümlerimizle kolkola karşılamalı .
Gözsüz genç kızlar,sağır bestekarlar,meteliksiz zenginler, kızıla boyanmış çehrelerinize bulut yastıkları üzerinden kayıp gelen mevsimler duanız olsun.AŞK'ı:tüm zıtlıkları tercihsiz kabullendiğinizde bulacaksınız yüreğinizde, gözlerinizde ,avuçlarınızda.ÇünkiAŞK;tüm yaratılmışları sevmek yaratandan ötürü.AŞK
mevlaya varmak leyladan ötürü..
. İşte bu benim aşkı tanımlayışım.YA SİZİNKİ????
12 Ocak 2008 Cumartesi
DİLEK'ten mektuplar 3
Gönderen sufi zaman: 19:01
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
çok güzel anlatmışsın aşkı,aşk karşındaki kişide yok olmak, yoktan var etmek içimizdeki bizi,tekligi,allahı........aşkınız daim olsun
ben aşkı tanımlayamıyorum ama Orhan Gencebay'a göre aşk kendini şöyle tanımlıyor:
var mı beni içinizde tanıyan?
yaşanmadan çözülmeyen sır benim
kalmasa da şöhretimi duymayan
kimliğimi tarif etmek zor benim
kimsesizim hısmım da yok hasmımda
görünmezim cismim de yok resmimde
dil üzmezim tek hece var ismimde
barınağım gönül denen yer benim
bülbül benim lisanımla ötüştü
bir gül için can evinden tutuştu
yüreğime toroslardan çığ düştü
yangınımı söndürmedi kar benim
niceler sultandı kraldı şahtı
benimle değişti talihi bahtı
yerle bir eyledim tac ile tahtı
akıl almaz hünerlerim var benim
kamil iken cahil ettim alimi
vahşi iken yahşi ettim zalimi
yavuz iken zebun ettim selimi
her oyunu bozan gizli zor benim
ilahimle Mevlana´yi döndürdüm
Yunusumla öfkeleri dindirdim
günahımla çok ocaklar söndürdüm
mevladanım hayır benim şer benim
sebep bazı leyla bazı şirindi
hatrım için yüce dağlar delindi
bilek gücüm ferhat ile bilindi
kuvvet benim kudret benim fer benim
yeryüzünde ben ürettim veremi
lokman hekim bulamadı çaremi
aslı için kul eyledim keremi
İbrahimin atıldığı kor benim
ask benim...
ask benim...
benim adim ask!
ilya
Yorum Gönder