.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .
SUFİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SUFİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2015 Cuma

RAYLAR BOYUNCA MENDİLİMDE KAN SESLERİ




ve zaman dediğimiz nedir ki ahmet abi,
biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir.
o zamanlar malatya kokardı istasyonlar
nazilli kokardı...

bilmezlikten gelme ahmet abi,
umudu dürt
umutsuzlugu yatıştır.
diyeceğim şu ki ;
yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler,
oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse...

ah güzel ahmet abim benim,
gördün mü bak;
dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar,
ve dağılmış pazar yerlerine MEMLEKET.
gelmiyor içimden hüzünlenmek bile,
gelse de
öyle sürekli degil,
bir caz müziği gibi gelip geciyor hüzün.
o kadar çabuk
o kadar kısa
işte o kadar...

ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar,
diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar

mendilimde kan sesleri...
                                         
Edip Cansever.

Devamı Buradan ...>>

28 Kasım 2013 Perşembe

HADİ-(Hâdî)

Herkes kalbinin renginde yaşar hayatı,herkes kalbinin rengini bulaştırır etrafındakilere. Hayata iz bırakanların yaşadığı, Aşk ile terbiye olanların kokusunu az duyduğumuz zamanlar geçiriyoruz. İçimizdeki yüce kudrete sığınmaktan başka yapılacak bir şey yokmuş gibi hissettiğimiz anların çokluğu ile terbiye oluyoruz. fakat en çok ihtiyacımız olan oranın farkındalığına vara bilmek. oradan halledeceğiz bu işi aşk ile yapacağız. Etrafımızdaki ayrımcılığı,iki gören gözü,seni ve beni oradan düzelteceğiz bizi biz yapan ortaklığımız ile içimizde sakladığımız saf çocuk ile yapacağız. Hâdî:hidâyete kavuşturan, kulunu hayırla muvaffak kılan demektir.
Devamı Buradan ...>>

14 Kasım 2013 Perşembe

VE SÖYLE BAŞLARDI...

Ve söyle başlardı...

Zaman akar, izler kalır ruhlarını aşkın çiziklerine alıştırmış olanların yapısında.
Geçmez aslında dem, hep içinde çabalayıp durduğumuz A-dem de, O' nun A-demliğinde ve dahi  kendi A-demliğin de yaşanır An.
Aşıklık cevr çekmektir görüntüde cevr çeken öldüğünde, aşk ile uyanır kendi A-demliğinde.
 Aş olsun cevr elbisesinden soyunup A-demliğinde aşk elbisesi ile uyananlara

Ey Fuzuli yar eğer cevr etse ondan incinme
Yar cevri aşıka her dem mahabbet tazeler

Resim:Daniel J Zollinger


Devamı Buradan ...>>

4 Temmuz 2012 Çarşamba

VAZGEÇ


Bir gün Mecnun hastalanır yatağa düşer. Tedavisi için doktor çağırırlar
Doktor: Damardan kan almamız gerek
Diyerek Mecnunun kolunu bağlar. Tam yaracağı sırada Mecnun,bağırır: Ey sevgili doktor bırak!
Ücretini al ve kolumu yarmadan git.. Bu hastalıktan öleyim. Vazgeç kan almaktan..
Doktor mecnuna: Sen çöllerde kükremiş aslanlardan korkmuyorsun da kolunun yarılmasından mı korkuyorsun? diye sorar.Mecnunun cevabı şöyle  olur: "Ben neşterden korkmuyorum can dost.  Benim vücudum varlığım Leyla ile doludur. Korkarım ki benim kolumu yararken Leyla'yı incitirsin,işte ben bundan korkuyorum" der.
MESNEVİ: "Ey sevgilim, varlığımda senden başka bir şey kalmadı.Bu sebeple sirke veya bal denizde nasıl yok olursa ben de sende öyle yok oldum."diye açıklıyor. Cem&Tontini.
Devamı Buradan ...>>

25 Şubat 2011 Cuma

ANADOLUNUN İSYANI-GÖKYÜZÜ AĞLAMAZSA YERYÜZÜ GÜLMEZ

Doğa derneği: Anadoludaki HES lere karşı yürütülen mücadeleye destek olmak amacıyla herhangi bir kar amacı gütmeden, konuya duyarlı insanların gönülden destekleriyle çektiği "Anadolu’nun isyanı" filmini tamamlandığını belirtti.Bu film:Anadolu derelerinin özgür akması için mücadele edenlere adandı. Üç gün içerisinde 50 bine yakın izleyiciye ulaştığı belirtilen filme dileyen herkes sosyal paylaşım sitelerinden Anadolu nehirleriulaşabilir.Bizler de Sufi-saja ekibi olarak bu mücadeleye destek veriyoruz hepinize sevgilerimizle.
Azizem su
Allianoi-superisi-ve-Galenos ağlıyor



Devamı Buradan ...>>

12 Şubat 2011 Cumartesi

KÖK SALMALARDAYIZ

"Nerede kalmıştık?" demek, sanki tam bu zaman için söylenmesi gereken bir söz. Uzun zamandır( bize göre uzun)sufi-saja post gir(e)miyordu. Kimi zaman hayat yapmak istediklerinizle, yapmak zorunda olduklarınız arasında sizi sıkıştırır. Zorunda olduklarınızı yapar, istediklerinizi ise beyninizdeki bellekte bekletir büyütürsünüz. Biz de işte tam bu noktada kök salmalardayız. Aşağıdaki anekdotu da içimizdeki durumu yansıtması için tadımlık yayınlıyoruz:
Uzakdoğu ülkelerinde bulunan Moso adlı bu bambu ağacı, dikildikten sonra beş yıl boyunca bir milim bile uzamıyor. Olduğu gibi kalıyor. Beş yıldan sonra ağaç, sanki sihirli bir el dokunmuş gibi günde 45 santimetre uzamaya başlıyor ve 1,5 ayda 27 metre uzunluğa erişiyor. Bilim adamlarının yaptığı araştırmalar sonucunda Moso’nun, 5 yıl boyunca sabırla ve gayretle toprağın yüzlerce metre derinliklerine kadar kök saldığı anlaşılıyor. Öyle derin ve geniş köklerle toprağı sarıyor ki 27 metrelik gövdeyi taşıyabilecek kapasiteye erişiyor.
Kök salmalarda buluşacağız yakında inşaallah. Hepinize sevgilerimizle.
Devamı Buradan ...>>

14 Ocak 2011 Cuma

ELİNİZİ UZATIN / GREENPEACE

Gezegenimize elinizi uzatın from Greenpeace Akdeniz on Vimeo.Para.Mal.Mülk.Araba değil. Temiz bir hava...Zararsız yiyecekler..Temiz su istiyoruz..Yağmur ormanlarının korunmasını...Okyanuslarımızı yaşatmayı. Kutup denizlerinin bozulmadan kalmasını. Kuşların balıkların yaşamasını istiyoruz. Enerji devrimi istiyoruz.Gezegenimize elinizi uzatın. Bize elinizi uzatın.…
Teşekkürler Greenpeace.
Teşekkürler doğa'nın yaşayıp yaşatılmasına el uzatanlar.
Devamı Buradan ...>>

31 Aralık 2010 Cuma

ZAMAN İCADEDİLMEDEN ÖNCE



Zaman icadedilmeden önce yoktu ne eskiye rağbet ne yeniye özlem,
Ay parıldardı aygününde dünyalılara, her batan güneşin solan ışıklarıyla
365 gün bir yıl eder diye bir hesap yoktu aylara da bölünmemişti zaman
Kaç yaşındasın diye sormazdı kimse kimseye, genç yaşlı ayrılmazdı o zaman
Suçlanmazdı giden yılın sayısı, umutlanılmazdı gelen yılların rakamlarıyla.
Ve İcadedildi zaman.. Çetele tutulur oldu üstümüzden her geçen saniyeyle.
Zaman mı bizde, biz mi zamanda kayıp gidiyoruz?
Dilerim hayatımızdan çıkarmak istediğimiz 2010 u aratmaz yeni gelen.
Sağlık, sevgi, neşe, mutluluk, aşk, hoşgörü, hak ve adalet dilerim düşmesin yakamızdan.
Hastanelerde,cezaevlerinde, sokaklarda olanlara, evsiz barksız, sevgilisiz, yarsız kalanlara hak yardımcı ola.Sevgili blog dostlarım; Sizlerle paylaşarak anlaşarak dertleşerek geçen koskoca bir yıla da şükürler ola.Hepinize kocaman teşekkürler, mutluluklar ve sufi ailesi olarak sevgilerimizle.Hep varolun e mi? Tontini.

Videoyu ilk yayınlama tarihimiz:2008
Devamı Buradan ...>>

7 Aralık 2010 Salı

ALEVLİ GÜNLER/ ÖLÜNCE BENİ YAKACAKSINIZ

Uzun zamandır kış beklentisi içerisinde olan bizler; soğuk havaların kendine özgü keskin ve sert yüzü ile nihayet karşılaştık. Meteorolojinin "Pazar günü soğuk dalgası geliyor, aman dikkat!" söylemlerini kulak arkası etmeyip içimizdeki sıcaklığı ve güneşi; karanlık ve puslu günlerde kullanmak üzere; hayattaki en korunaklı yer olan gönlümüzün içine sakladık.. Son günlerde yaşamın dayanılmaz ala-veresinin içinden bir tiyatro oyunu olan "ALEVLİ GÜNLER"e davet edilince ise mutlandık-keyiflendik.Oyun bitiminde "ölünce bizi de yakarmısınız?" sorumuzu değerli "Alevli Günler" oyuncularına sorma fırsatı bulduk.
“Alevli Günler”: Çocukluğundan beri ayrılmamış üç arkadaşın, biri mahallenin kasabı, biri muhasebeci, biri de şaman olan Türk kültürü profesörü üç kafadarın hikayesi. Şaman Profesör kanser olunca: inançları gereği öldükten sonra yakılmak istedi ve farklı olana yaşam hakkı vermeyen düzenle baş-başa kaldılar.Başvurdukları heryerde başka komediler yaşayıp, her türden anlaşmazlık ve anlayışsızlıklarla karşılaştılar, bize çağdaş bir “Yaşar-yaşamaz” hikayesi sundular. Irmak Bahçeci’nin yazıp Yıldıray Şahinler’in yönettiği ve zaman zaman oynadığı, Cem Davran, Bahtiyar Engin, Levent Üzümcü ve Erkan Can’ın bu güzel oyununun, yılın komedisi olmaya aday olduğu söylenmekte.

Vasiyetimi söylüyorum: Ömrünün son aylarını yaşayan biri olarak, tek ve son dileğim şu; Beni yakacaksınız. Yani, ben ölünce cesedimi yakacaksınız!

Ne? Seni yakalım mı? Manyak mısın sen be?

Ne diye manyak oluyor muşum? Gömülmek istemiyorum, o kadar...
Neden ki?

Şamanizm yasaklar gömülmeyi. Ateşten geldik, ateşe gideceğiz.

Ben onu toprak diye biliyordum...

Kandırmışlar seni.

Oğlum insan yakılır mı? Barbar mıyız biz? Yamyam mıyız?

Ben yakamam abi. Kıyamam.

Böyle başlıyor “Alevli Günler”.
Oyunda abartı olmayan aksine tüm diyaloglar günlük hayatta kullandığımız ve espiriler ise arkadaşlar arasında birbirimize yaptığımız türden. Oyunu komik yapanda bu zaten. Bizden birileri oradakiler...
Işıklar söner sahne kararır "hertürlü ses çıkaran kımıldayan aletlerinizi kapatın" anonsuyla oyun başlar.

Oyunun yazarı Irmak Bahçeci ve yönetmeni Yıldıray Şahinler’i unutmamak lazım. Bu mükemmellikte onların payı büyük. Senaryosundan kadrosuna, sahne tasarımından müziklerine ve de diğer detaylarına kadar her şey harikaydı.

8 Aralık 2010 saat:20:00 de aynı oyun İzmir Narlıdere Kültür Merkezinde engelliler yararına bir kez daha sahnelenecek."Tüh ben kaçırdım seyredemedim!" diyenlere duyurula.Sevgilerimizle.

Devamı Buradan ...>>

24 Kasım 2010 Çarşamba

BİR YIĞININ ULUS OLABİLMESİ İÇİN ÖĞRETMENLERE GEREKSİNİMİ VARDIR


Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir ulus, henüz ulus adını almak yeteneğini elde edememiştir.Ona şöyle bir yığın denir.ULUS denmez.Bu yığının ulus olabilmesi için, kesinlikle eğiticilere, öğretmenlere gereksinimi vardır. Onlardır ki bir toplumsal varlığı gerçek bir ULUS haline koyarlar." Başöğretmenimiz: Mustafa Kemal Atatürk.
sufi-saja ekibi olarak biz de: Bize düşünmeyi öğreten tüm öğretmenlerimizin bu anlamlı gününü kutluyoruz.
Sevgilerimizle.
Devamı Buradan ...>>

7 Kasım 2010 Pazar

DÜŞÜNCENİ DEĞİŞTİR HAYAT DEĞİŞİR


Değiştirmek gerek saplantılarımızı...Çıkış yolu tıkalı bu mekânda kişi, çareli ve tutuksuz olabilmeli. Aşmalı sınırlarını. Yukarıdaki videoda olduğu gibi: sineği bahar çiçeklerine, ısırmaları öpmelere, negatifi pozitife döndürmeli.Dönüştürmeli... Ve dertleri zevk, zehiri bal eylemeli, bakırı altın yapmalı aynı bir simyacı gibi...Ama nasıl? "Kolaysa sen yap!" diyeceksiniz bana belki.İşte ben de sizlerden uzak kaldığım günlerde (canlardan canlara seyir halinde görünsem de) çekildiğim iç köşemde bu derse çalışıyordum. Testilerimiz defalarca çatladığından sızıntıları sıvamamız gerekmişti. Kendi elimizin ve zihnimizin çoğalttığı dünyasal dertlerden arınıp, umutsuzluk batağından çıkmaya, öfkemizin ruhumuzda bıraktığı izleri tımar etmeye adamalıydık kendimizi. Bunca hengâmenin içinde yol alabilmemiz için manevi dinginliğe huzur ve mutluluğa kapı aralamalıydık.İmgelemenin bile ne denli sancılı olabileceğinin göstergesi oldu bu iç savaşım. Bitmedi... Ama bir kez daha frene bastı ayacıklarım. Başarmamıza az kaldı dostlarım... Şükür kavuşturana...Hepinize sevgilerimle.
Devamı Buradan ...>>

15 Ağustos 2010 Pazar

ESAS MESELE TAHTAYA ÇİVİ ÇAKMAMAKTA

Bir baba, birgün oğluna; "Her kırdığın insan için şu tahtaya çivi çak" demiş.Oğlu, babasının dediğini yapmiş sonra oğlu bakmış ki tahta çivilerle dolmuş taşmış. Sonra babası "Şimdi kırdığın insanların gönlünü al,her aldığın gönül için bir çiviyi sök" demiş. Çocuk babasının yanına çivileri söküp geri gelmiş ama tahta delik deşikmiş ve evladına şöyle demiş: "İnsan kalbi bu tahta gibidir oğlum, kırdığın kalbi düzeltirsin fakat izi kalır."
Devamı Buradan ...>>

12 Mayıs 2010 Çarşamba

DEĞERLİ KIZLARIMIZIN ANISINA/ PRECİOUS

ACI BİR HAYAT HİKAYESİ
Precious:Based on the Novel push bay sapphire-adı üstünde- Amerikalı yazar Sapphire’nin bir romanına dayanan, Geoffrey Fletcher’in senaryosunu yazdığı, Lee Daniels’in de yönettiği birçok dalda Oscar-a layık görülmüş bir yapıt. İnsan denen hayvanın en hayvani tarafını gösterirken, seyircisinin içini kanırta kanırta acıtan, hassas bünyeleri de allak bullak edecek olan bu senaryo, anlatılanların günümüzde de bolca yaşandığını hatırlamak ve konuyu irdelemek, değerli kızlarımıza sahip çıkmamız adına mutlaka izlenilmesi gereken psikolojik, seyir önceliği tanıyabileceğiniz kalitede mükemmel bir film bizce.
Kimisi; “hadi canım ordan, bu kadar da olmaz!” dese de, toplumumuzda çokça yaşanan ama üstü örtülen gerçekleri seyrettikten sonra oldukça uzun bir süre etkisinden kurtulamayıp yaşlı gözlerle boş boş ekrana bakmaktan da kendinizi alamayacaksınız belki de. Her açıdan farklı ve kusursuz kotarılmış bir film olarak bütün tacize uğramış değerli kızlarımızın anısına "PRECİOUS"u izlemenizi tavsiye ederiz. sevgilerimizle.
Devamı Buradan ...>>

18 Mart 2010 Perşembe

BOŞVERDİM YAŞI BAŞI


Dün bir dostum doğum günü armağanı olarak Can Yücel'in bu şiirini göndermiş bana.Ben de "sana ne alalım?" diyen sufi-Cemden trambolin istemiştim.Hediyem geldi, siyahları ve grileri bir tarafa atıp bu yaşta boynuma kırmızı kaşkol bağlayıp çocuklar gibi zıplayan bir kadınım artık. Şiir de video da bana pek uydu sizlerle paylaşayım dedim. İyi ki varsınız. Hepinize kucak dolusu sevgilerimle.
Boşver be yaşı başı!
gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?....
şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna,ondan haber ver?
koyma bir kenara yüreğini,aç kapılarını,


gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek kadar bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
yağ geç.yık geç,kimse inanmazsa inanmasın.
sen inan yüreğine,
hem ona geçmezse kime geçer sözün?
büyü büyü...
bak ellerin ayakların kocaman,
aklında maşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
akıllı ol yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk,sen ondan haber ver?

takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü.
öl gitsin...
parayı pulu savurup,
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır istediğin,
savrul gitsin...
boş ver be yaşı başı,
kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?
aklını alda öyle git,
ister bir duvara,ister bir odaya,ister kıra bayıra vur da git.
dert etme ellerini,onlarda gelir seninle bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
seveceksen ve öleceksen uğruna....
yaşa be,yaşa da öyle git,gireceksen toprağa...

yaş 70'e gelse bile,hayat daha bitmemiş,
sen mi biteceksin?
çekeceksen bile bayrağı,
YAŞADIM ULAN DİBİNE KADAR diyemiycek misin?

Can Yücel

Devamı Buradan ...>>

24 Şubat 2010 Çarşamba

ORDUYA SON MESAJ

Gözaltına alınan ve tutuklanan asker ve generallerimize; Atatürk'ün 1938 yılında "orduya son mesajıyla" cevap vermek istiyoruz.Müteessiriz...

"Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu!

Memleketini, en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmışsan, Cumhuriyet'in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez olduğun halde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.

Bugün, Cumhuriyet'in 15. yılını mütemadiyen artan büyük bir refah ve kudret içinde idrak eden büyük Türk milletinin huzurunda kahraman ordu, sana kalbî şükranlarımı beyan ve ifade ederken, büyük ulusumuzun iftihar hislerine de tercüman oluyorum.

Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini dahilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmade olduğuna, benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. Büyük ulusumuzun orduya bahşettiği en son sistem fabrikalar ve silahlarla bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragat-i nefs ve istihkâr-ı hayatla her türlü vazifeyi ifaya müheyya olduğunuza eminim. Bu kanaatle kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selamlar ve takdirlerimi bütün ulusun muvacehesinde beyan ederim.

Cumhuriyet Bayramı'nın 15. yıldönümü hakkınızda kutlu olsun..."

Mustafa Kemal ATATÜRK..1938

Devamı Buradan ...>>

11 Şubat 2010 Perşembe

AYNADAKİ AYNIM


Karşısına geçtim bir gün “Ben nasıl istersem öyle gözüküyorsun bana” dedim. Bazen bana yalan söylediğini bile düşündüm. Ama aslında yalan söyleyen ve söylediğini düşünende bendim. Bir sırrın vardı arkanda saklıyordun onu. Biz ise bizi bize göstermeye çalışmandan sırrını anlayamıyor ve göremiyorduk.Önünde bulunan perde camından kaynaklanan sebepten,Bazen değişiyordun ortamın dengesizliklerinde. Olsun yinede seviyordum seni, sevmesem de sevsem de benden başkası değildin sen. Var olanın dışında bir şey söylemezdin ki söylediğin ise benim söylediğim şeydi zaten. İyi de kötü de bana aitti, bakışımdaydı. Adında zaten oradan geliyordu ayın'dan aynı olandan bizim seninle aynılığımızdan .AYNA oluşundan. Seni bana gösteren sen ile seviyorum seni. Biliyorum sensin ayın'imde, seven beni.SUFİ-CEM
Devamı Buradan ...>>

23 Ocak 2010 Cumartesi

ALTINIZDA KARINCA EZİLMİYOR

Seslerdir: aynı vazifeli askerler gibi içerisinde keşfedilmeyi bekleyen, gizli hazineleri aşikâr eden.
Seslerdir: içerisinde kızgınlıkları taşıyan,
Seslerdir: aynı bir âşık gibi içerisinde parfüm kokulu manaları sevdiğine sunan.
Hayat denilen bilgelik okulu, kimilerimize bırakmıştır atalarımızın mirasını bir ses nidası şeklinde. Gönül Kulağını açan insanlara sunmuştur mana denizinin incilerini, mercanlarını. Anlatmak istediklerimizin değeri anlayanın verdiği değer ölçüsündedir her zaman. Sen ne kadar yeni gelinin bohçasına sarar gibi saklayıp sarmalasan da, açar kendi değer anlayışı doğrultusunda sunulanı. İşte O kadın da öyle yapmıştı o gün; Otobüste arka taraflara ilerlemekte nazlanan kendinden sonraki nesillere seslenirken; “Biraz ilerlesenize çocuğum, Altınızda karınca ezilmiyor” deyivermişti karşısındakini incitmek istemeyen ince ve gizemli sesi ile.

Ne kadar anlamlıydı sözleri!
Eskilerin bizlere bıraktıkları miras çok söz gerektiren bir duyguyu içerisine ansiklopedik bilgiler yükleyecek denli kısa ve öz meselle anlatmalarıydı. Çok söz bırakmıştı eskiler bize, adına da Atasözü denmişti mirasına sahip çıkalım diye. Hangimiz artık bir olayı anlatırken kısa ve öz konuşma mantığı çerçevesinde kendisine kalan mirastan yararlanıyor? Bir acayiptir atasözlerimiz bir derya bir umman bir bilgelik düşmüştür her sözün ardına. Anlamak isteyen her can için: içerisinde vardır bin bir mana.

Yaratıcı tüm yarattıklarını toplar ve onlara sorar: "hazır olacakları güne kadar insanlardan saklamak istediğim bir şey var. Bu bir gizli gerçeklik:
Kartal söz alır: "bana verin, onu ay'da saklayacağım."Yaratıcı: "hayır, bir gün oraya giderler ve bulurlar."
Yunus balığı: "ben okyanusun dibine saklarım" der. Yaratıcı: "olmaz, oraya da inecekler" der. At söz alır ve: "onu büyük ovalara gömer, saklarım" der. Yaratıcı: "onlar dünyanın derisini keserler ve orada da bulurlar" diyerek karşılık verir. Sonra Toprak Ananın koynunda, Dünyanın göğsünde yaşayan, gözleri görmeyen ama ruhsal gözle gören büyükanne söz ister ve: "onu, onların içine saklayalım" der. Yaratıcı da mirası onların İçine saklar. Bu: SÖZdür işte.
Sevgilerimle.
sufi Cem

Resim:images.com'dan

Devamı Buradan ...>>

27 Aralık 2009 Pazar

YENİ RAKIDAN DUYGUSAL REKLAM

Kaybetmeden anlamalı insan sevdiklerinin değerini... Üç günlük dünyada takılmamalı zamanın yarattığı anlamsızlıklara... Sevgi suyunu dökmeli, içimizde zaman zaman çıkan sevgisizlik yangınlarına... Elindekinin kıymetini; Onu kaybetmeden anlamalı; kadir-kıymet bilmeli, kalp kırmamalı bir yolcu misali, çıkmadan bu iki kapılı HAN-dan...


Devamı Buradan ...>>

7 Aralık 2009 Pazartesi

TEBESSÜM ET BUGÜN

Sabah; sanki geceyi yırtan kuvveti ile selamlasın seni bugün. Güneş yükselirken bulutların arasından, saklambaç oynasın seninle. Başını eğip de geç gökkuşağının altından. Bir gülümseme tak, durağanlığı ile yorgunluğunu belli eden hafta sonu mağduru yüzüne. Bir müzik dinle, içinde mutluluk yaratsın. Hatta bu bizden sana armağan olsun, yaratabilirse gönlünde o kıvılcımı. Bir hikâye oku, içinde aşk olsun çılgınlığa dair. Hadi... Bir selam al bizden sana doğru gelen.Tebessüm et bu gün.
Uzun zaman önce, dünya yaratılmadan ve insanlar dünyaya ayak basmadan önce, iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez vaziyette dolanıyorlarmış. Bir gün toplanmışlar;


ve her zamankinden daha sıkkın oturuyorlarken Saflık ortaya bir fikir atmış:
"Neden saklambaç oynamıyoruz?" Ve hepsi bu fikri beğenmiş ve hemen Çılgınlık bağırmış:
"Ben ebe olmak istiyorum." Başka hiç kimse Çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için, Çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve saymaya başlamış. "1.2.3.4 " Ve Çılgınlık saydıkça, iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramışlar. Şefkat Ay’ın boynuzuna asılmış,
İhanet çöp yığınının içine girmiş,
Sevgi bulutların arasına kıvrılmış,
Yalan bir taşın altına saklanacağını söylemiş ama yalan söylemiş çünkü gölün dibine saklanmış.
Tutku dünyanın merkezine gitmiş, Para Hırsı bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış. Ve Çılgınlık saymaya devam etmiş, "79.80.81.82.83." Aşkın dışında, bütün iyi ve kötü huylar o ana kadar zaten saklanmış. Aşk kararsız olduğu gibi, nereye saklanacağını da bilmiyormuş. Bu bizi şaşırtmamalı çünkü hepimiz Aşkı saklamanın ne kadar zor olduğunu biliriz. Ve Çılgınlık "95,96,97.." ye gelmiş ve 100 e vardığı an Aşk sıçrayıp güllerin arasına girmiş ve saklanmış. Ve Çılgınlık bağırmış. "Sağım solum sobedir, geliyorum." Arkasına döndüğünde ilk önce Tembelliği görmüş, o ayaktaymış çünkü saklanacak enerjisi yokmuş. Sonra Şefkat’i ayın boynuzunda görmüş ve İhaneti çöplerin arasında, Sevgiyi bulutların arasında, Yalanı gölün dibinde ve Tutkuyu dünyanın merkezinde, hepsini birer birer bulmuş sadece biri hariç. Ve Çılgınlık umutsuzluğa kapılmış, en son saklı olanı bulamamış. Derken Haset, Aşkın bulunamamasından haset duyarak, Çılgınlığın kulağına fısıldamış:
"Aşkı bulamıyorsun, o güllerin arasında." Ve Çılgınlık çatal şeklinde tahta bir sopa almış ve güllerin arasına çılgınca saplamış, ta ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar. Ve haykırıştan sonra Aşk elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış, ve parmaklarının arasından iki sicim kan akıyormuş gözlerinden. Çılgınlık Aşkı bulmak isterken heyecandan, Aşkın gözlerini kör etmiş.
"Ne yaptım ben? Ne yaptım ben?" Diye bağırmış. "Seni kör ettim. Nasıl onarabilirim?"
Ve Aşk cevap vermiş:
"Gözlerimi geri veremezsin ama benim kılavuzum olabilirsin."
O günden beri, aşkın gözü kördür ve çılgınlık her zaman yanındadır.
İyi haftalar, sevgilerimizle.


Hikaye: alıntidır.

Devamı Buradan ...>>

22 Kasım 2009 Pazar

ZIPLAYABİLMEK İÇİN KIRPILMAK GEREK

Bizim de amacımız; Pixarın animasyon filmindeki pembe kırpılmış KUZU gibi olabilmek.Kabullenebilmek olmuş olanları, başa gelenleri.Herşeye rağmen gülümseyebilmek,içimize çekmek tarçın adaçayı kekik kokularını. Neşeyle ve özgürce aşağı yukarı zıplayabilmek, sevindirebilmek bunca acılar içinde yoğrulmuş fedakar ülkem insanlarını .Beklentilerimizi,tercihlerimizi, benliğimizi,alkışları birtarafa bırakıp(kırptırıp)somut verilerden, soyut pembeye (ruhsal)boyuta ulaşabilmek.Çünkü mutluluk;"ne mutlu yaşıyorum ve ne mutlu Türküm" diyebilmekte.

Link: Boundin - By Pixar(Turkce Altyazili)

Bu videoyu kendi blogunda yayınlamasına rağmen ikinci kez bizim de yayınlamamıza rıza gösteren Sevgili DÜŞ (var aslında yok) arkadaşımıza gönülden teşekkür ediyoruz.İyi pazarlar dostlar. Sevgilerimizle.
Devamı Buradan ...>>