.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .
EĞLENCE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
EĞLENCE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan 2009 Pazar

GÜLELİM Kİ ÖLÜM TARİHİMİZİN RAKAMLARI BOL OLSUN

Gezginin biri köy köy gezerken yoluna bir mezarlık çıkmış ve "ölüleri de arada sırada ziyaret etmek lazım" demiş. Ama ne görsün? Bütün mezar taşlarında inanılmaz rakamlar yazıyor: Mesela Doğum Tarihi:1900,Ölüm tarihi:2999, diğerinde Doğum tarihi:1950, Ölüm tarihi:3050 gibi.Merak etmiş, köy meydanına uğrayıp kahvedeki köylülere sormuş.Bu nasıl iştir diye? Köylüler,"bizde öyle adet vardır ki, biz çocuk doğduğunda beline bir ip bağlarız ölümüne dek her güldüğünde onun bu hayat ipine bir düğüm atarız ve öldüğünde o düğümleri sayarız.Bizim için bir gülüş bir yıl demektir.İnsan güldüğü kadar yaşar..."
Biz de sufi saja ekibi olarak sizlerin de hayat iplerinizin bol düğümlü olmasını diliyoruz.Sevgiler ve İyi seyirler.


Devamı Buradan ...>>

1 Mart 2009 Pazar

KADER DEĞİŞTİRİCİ

SPİN=DÖNÜ=FIRIL gerçekleşebilir mi?
Zamanda yolculuk yapabiliyorsa kişi, yüreği şefkat, merhamet ve sevgiyle çarpıyorsa, sizce neler yapabilir dünyada?Zaman gezgini: DJ nin müzik eşliğinde gerçekleştirdiği bu dönü kısa film dalında birçok ödüle layık görülmüş.Seyredelim görelim...


Spin
Yükleyen Sufi-saja

Devamı Buradan ...>>

9 Şubat 2009 Pazartesi

14 Ocak 2009 Çarşamba

LOST AND FOUND ANİMASYON

Lost and Found
Studio aka'nın hazırladığı 25 dakikalık Animasyon, sevenlerin ilgisini çekecek gibi görünüyor. Konusu ise: yalnız bir çocuk ve o çocuğun yanındaki penguenin macerasını anlatıyor. Şimdilik kısa Trailer'nı izliyebiliyoruz.


Devamı Buradan ...>>

25 Aralık 2008 Perşembe

22 Aralık 2008 Pazartesi

30 Eylül 2008 Salı

23 Eylül 2008 Salı

ÇİRKİN İNSAN YAVRUSU/TİYATRO













Sufi saja ekibi olarak dostlarımız Oyuncu Yelda Baskın ve Elif ürse'ye sahne hayatlarında da özel yaşantılarında da üstün başarılar dileriz."İnsan yavruları bizce herzaman güzeldir" diye de oyunu tekzip ederiz.Sevgilerimizle.

Oyun deposu, Ekim 2007’de dansçı ve koreograf Maral Ceranoğlu, dramaturg Ceren Ercan ve oyuncular Yelda Baskın, Gülce Uğurlu ve Elif Ürse tarafından kurulan genç bir tiyatro topluluğu. Türkiye’de güncel olanın tiyatro sahnesinde karşılığını bulamaması sıkıntısıyla yola çıkan topluluk, hareketsel ve sözel ifadenin anlatım olanaklarından faydalanarak gerçekleştirdikleri ilk oyunları “Çirkin İnsan Yavrusu” ile Türkiye’de siyasi zeminde oluşan/oluşturulan kutuplaşmaların gündelik hayattaki izlerini sürmeyi seçti.

“Çirkin İnsan Yavrusu” biri başörtülü, biri Kürt biri de lezbiyen üç karakterin kimliklerini oluşturma süreçlerini ve bu süreçte toplumun önyargılarıyla baş etme çabalarını ele alıyor. Birbirine değmeksizin sürüp giden hayatlarının içinde üç karakterin de kesiştikleri nokta, toplumun önyargı ve müdahaleleriyle karşılaştıkları alanlar. Kimliklerinin farklılığına rağmen toplumsal açıdan karakterlere yaşatılanların aynılığına vurgu yapan oyun, bu üç kadının karakterleri ve yaşam olasılıklarıyla değişen tepki verme biçimlerini mercek altına alıyor. Gerçek deneyimlerden ve doğaçlamalardan yola çıkarak yazılan metnin yapısı Hans Christian Andersen’in “Çirkin Ördek Yavrusu” masalı üzerine kuruldu.
http://oyundeposu.wordpress.com/
Devamı Buradan ...>>

21 Eylül 2008 Pazar

AŞK'IN AHTAPOT HALİ


Sonbaharın kendini iyice hissettirdiği şu günlerde, üstümüze dökülen sarı yaprak rehavetini ortadan kaldıracak güzel, neşeli,anlamlı ve ders verici bir animasyon "aşkın ahtapot hali"nin yansıması.İyi seyirler.
Devamı Buradan ...>>

2 Ağustos 2008 Cumartesi

OSURUKTAN PARA KAZANAN ADAM


İşsiz misiniz? Yeni bir iş mi arıyorsunuz? Elimdeki tam size göre bir iş olabilir!
Öykümüze başlayalım.
Küçük Joey, l Haziran 1857 tarihinde, Fransa'nın Marsilya şehrinde doğmuştu. Gizli yeteneğini keşfetmesi uzun sürmedi. Genç bir çocukken, ailesiyle deniz kıyısına giderlerdi. Bir gün, yüzerken, nefesini tutup suya dalmaya karar verdi.
Bu dalış tarihe geçmeli. Birdenbire, buz gibi soğuk suyun içine işlediğini ve bağırsaklarına dolduğunu hissetti. Kulağa eğlenceli geliyor! Çok korkan küçük Joey denizden çıkıp annesinin yanına koştu. Aniden, suyun vücudundan dışarı çıkıp sahile boşaldığını hissetti. Oh, ne utanç verici!
Pujol büyüdüğünde askere çağrıldı. Burada, erkeklerin tipik iğrençlik muhabbetlerinden biri sırasında, çocukken yaşadığı deneyimden bahsetti ve elbette, göstermesini istediler. ..
Bir sonraki çarşı izinlerinde, Pujol denize gidip tekrar denedi. İşe yaramıştı!
Pujol bu yeteneğini geliştirmeye başladı. Bir leğen su ile gizlice provalar yaptı. Anal ve karın kaslarını gererek içine aldığı ve dışarıya bıraktığı su miktarını kontrol edebilir hale geldi. Suyu dört beş metreye kadar püskürtebiliyordu.
Kısa sürede bir sonraki aşamaya geçmek için hazırdı: Su yerine hava kullanmak. Osuruk sanatı işte böyle doğmuştu!
Pujol, terhis olduktan sonra, aile fırınında çalışmaya başladı. Geceleri ise mahalle barlarında şarkı söylüyor, trombon çalıyor ve komedyenlik yapıyordu.
Diğer üflemeli enstrümanındaki ustalığını, özel arkadaş gruplarında sergiliyordu. Herkes bu numarayı da şovuna eklemesi için ısrar ediyordu.
Gösterisini mükemmelleştirdikten sonra Marsilya'da bir yer tuttu, büyük bir tanıtım kampanyası yaptı ve sonuçta her gece kapalı gişe oynadı.
Pujol sahneye ipek ve kolalanmış beyaz keten giysiler içinde çıkıyordu. Açılış konuşmasını tamamladıktan sonra öne eğiliyor, dizlerinin üstüne çöküyor ve kıçı seyirciye dönük olarak bir dizi taklide başlıyordu. Surat ifadesi hiç değişmiyordu. Ama aynı şeyi seyirci için söylemek mümkün değildi. O kadar çok gülüyorlardı ki korsesi sıkan bazı kadınlar baygınlık geçiriyordu. Salonda her gösteri için sağlık ekibi bulundurulması zorunluluğu getirilmişti.
Küçük, zarif bir osuruk salarak küçük bir kızı taklit ediyordu. Kayınvalidesini taklit etmek içinse uzunca osuruyordu. Top atışını, makineli tüfekleri ve gök gürültüsünü de unutmayalım. Müzik bile çalabiliyordu. Gösterisi bir buçuk saat sürüyordu.
Oldukça yetenekli bir adam!
Gösterinin finalinde, seyirciyi de kendisine eşlik etmeye çağırıyordu. Büyük bir osuruk orkestrası. Müthiş kokuyor olmalı!
Elbette, kuşkucu davrananlar da vardı. Pujol, sahtekâr olmadığını ispatlamak için tıbbi testlerden geçmek zorunda kalmıştı.
Pujol, Fransa'da o günlerin en çok para kazanan şovmeniydi. Ancak, sonunda emekli oldu ve fırıncılığa geri döndü. Ailesine baktı ve 1945 yılında, 88 yaşındayken öldü. Sorbonne'daki tıp fakültesi, vücudunu incelemek için 25 bin frank önerdi ama ailesi bu teklifi geri çevirdi.
Ve böylece dünyanın en büyük osurukçusunun yaşamı sona erdi. Her şey havaya karıştı.
Alıntı;Steve Silverman
..
Devamı Buradan ...>>

10 Mayıs 2008 Cumartesi

PENGUEN


Devamı Buradan ...>>

29 Nisan 2008 Salı

ZARARI YOKTUR

* Arada sırada insanlara kibarlık göstermenin kimseye bir zararı yoktur.
* Eşinize onu sevdiğinizi söylemenin kimseye bir zararı yoktur.
* Oğlunuzun beslenme çantasına, onu çok sevdiğinizi belirten bir not yazmanın kimseye
bir zararı yoktur.

* Tekerlekli sandalyedeki bir kadına kapıyı açmanızın kimseye bir zararı yoktur.
* Huzur evine arada bir çiçek götürmenin kimseye bir zararı yoktur
* Hasta bir arkadaşınıza çorba pişirip götürmenizin kimseye bir zararı yoktur.
Devamı Buradan ...>>

22 Nisan 2008 Salı

NİÇİN TAHTAYA VURUYORUZ? AMAN VUR..!


Meşe ağacına insanların ruhani bir değer vermesi çok eskilere dayanır. Ağacın yüksekliği ve sağlamlığı nedeni ile bazı güçlere sahip olduğuna inanılıyordu. Tahtaya vurma inancı dünyanın apayrı iki yerinde birbirinden bağımsız olarak gelişti. Önce milattan önce 2000'li yıllarda Kuzey Amerika yerlilerinde, sonra da Ege'de Helen uygarlığında.
Her iki kültür de meşe ağacına çok sık yıldırım düştüğünü gözlemlemişti. Amerika yerlileri meşenin, Tanrının yıldırımla yeryüzüne inip üzerinde oturduğu yer olduğuna, Helenler ise ......Yıldırım Tanrısı olduğuna inanmışlardı.
Kuzey Amerika yerlileri bu batıl inancı bir adım daha ileri götürdüler. Bu ağacın köküne vurarak, ileride başlarına gelebilecek tehlikelere ve şansızlıklara karşı Tanrı ile temasa geçtiklerine inanıyorlar ve ondan kendilerini korumasını istiyorlardı.
Ortaçağda ise Hıristiyan din adamları bu inancı kendi devirlerine taşıdılar. Onlara göre bu inanışın temelinde Hz. İsa'nın tahta bir çarmıhta öldürülmesi yatıyordu. Hatta Avrupa'nın her katedralinde orijinal tahta haçın küçük bir parçasının bulunduğuna inanılıyordu. Bu tahtaya vurmak ise "Tanrım dua ve isteklerimi gerçekleştir" anlamına geliyordu.
Bu arada diğer kültürlerde inanıştaki tahta aynı kaldı ama cinsi biraz değişti. Amerika yerlileri ve Helen medeniyetinin ağacı meşe iken, Mısırlılar incir ağacını, Almanlar dişbudağı tercih ettiler. Hollandalılar ise ağacın cinsine önem vermediler. Boyasız ve cilasız olması onlar için yeterliydi.
Amerikalıların tahtaya vurma inancının kökeni ne gariptir ki Amerikan yerlilerine dayanmıyor. Romalılar devrinde Avrupa'da iyice yaygınlaşan eski Helen inancının bir parçası olarak Amerikalılar tahtaya vuruyorlar.
Başımıza gelebilecek kötü şeyleri savuşturmak için tahtaya vurma inancı hala devam ediyor ama uygulama alanı çok daraldı. Her taraf plastik ve laminat dolu. Si/ en iyisi yanınızda daima bir küçük tahta parçası bulundurun. Meşe ağacından olursa daha da iyi olur!
..
..
Devamı Buradan ...>>

21 Nisan 2008 Pazartesi

L'Animateur


Güzel olduğuna inandığım harika animasyonlardan birtanesi daha, izleyin birde siz karar verin.
Devamı Buradan ...>>

10 Nisan 2008 Perşembe

OKUL ZAMANI ANISI


Geçen yazımda nostalji adına bizim kuşağın çizgi filmlerin den Atom karıncayı yazmıştım. Bu günde uzun zamandır yüzünü unuttuğumuz ama okul hayatımızın başlangıç noktasının kahramanı olan cin Ali yi hatırlatmak istedim. Atom karınca yazısına bir yorum gelmedi, cin Aliyi hatırlayanlarınız vardır mutlaka. Sizde bıraktığı izlerin yorumunu bekliyorum.
Devamı Buradan ...>>

20 Mart 2008 Perşembe

KARİKATÜRİST AHI


Bu haftaki Leman Başbakan Erdoğan'ı çok güzel tiye almış ne demiş leman: Alma Lemanın ahını çıkar aheste aheste. Daha çokkkkk çıkarrrrr.
Devamı Buradan ...>>

17 Mart 2008 Pazartesi

MUHTEŞEM MUTLAKA İZLE


Devamı Buradan ...>>

YARALI PARMAK


Ülkenin birinde bir asker, arkadaşı ile yolda yürürken elindeki çakısıyla parmağını kesti. Biraz ötede bir dispanser vardı."Ben şurada bir pansuman yaptırayım "dedi arkadaşına. Dispanserin kapısından girdi. Karşısına iki kapı çıktı. Birinin üstünde "Hastalıklar" ötekinin üstünde "Yaralar" yazılıydı.
"Yaralar" yazılı kapıdan girdi. Bu kez yine iki kapıyla karşılaştı. Birinin üstünde "Kemik",ötekinin üstünde "Et" yazılıydı."Et" yazılı kapıdan girdi ve... Yine iki kapıyla karşılaştı.
Birinde "Önemli",ötekinde "Önemsiz" yazılıydı."Önemsiz yazılı kapıdan girdi ve... Kendini bir anda sokakta buldu. Onun, dispanserin bir kapısından girip, aradan bir dakika bile geçmeden, bir başka kapısından çıktığını gören arkadaşı merakla sordu:
"Nasıl oldun?" dedi."İyi baktılar mı sana?"
Asker, yaralı parmağını kaldırarak yanıtladı arkadaşını:
"Hayır, kimse bakmadı ama"dedi."Organizasyon bir harikaydı..."

Bütün dünya'dan alıntı.
Devamı Buradan ...>>

12 Mart 2008 Çarşamba

KAŞ'a seyahat


Sufi@saja grubu öğretmenleriyle yarın sabah KAŞ'a gidiyor,YAŞASIIIN !Gelemeyenleri gönlümüzde götürüyoruz.
Devamı Buradan ...>>

7 Mart 2008 Cuma

KUCAKLAMA GÖMLEĞİ


Son yılların en iyi icatlarından biri olarak kabul edilen kucaklama gömleği THE HUG SHİRT bir bluetooth aksesuarı.Kucaklama yollamak bir SMS yollamak kadar kolay artık. Sarılmayı gönderen kişi ve alıcı aynı gömleği giyiyor ve sanki sevdiğine sarılıyor gibi kendine sarılıyor ve cep telefonu aracılığıyla sevdiğine SMS yolluyor.Mesajı alan kişi vücudunda karşı tarafın vücut sıcaklığını gömlekte bulunan sensörler vasıtasıyla hissediyor.İşte duyguyla-teknolojinin muhteşem birleşmesi .Bu teknoloji iş veya başka bir nedenle sevdiğinden ayrı düşen sevgiliye ,bir anneye ,babaya ,bebeğe özlediği fiziksel teması armağan ediyor.
Bir kucaklama,
Bir el sıkışma,
Bir teşvik,
Bir öpücük ,bütünüyle önemli insan için.
Bir küçücük masum temasla insan kendini iyi hisseder,diğerinin varlığını algılar,yakınlık,sıcaklık,gevşemiş uyumun duyusuna kapılır.Kucaklama esnasında pozitif doğal kimyasallar vücudumuzca salgılanır kan basıncımız ve stresimiz yatışır.
Eskiden uyumayan çocukların üstüne annenin kokusu olan bir örtü örtülürdü.Ben de kucağımdaymış gibi çocuklarımı sağından solundan yastıklarla desteklerdim.Huzur dolu uyusunlar diye...Şimdi uzaktaki babalar ya da anneler çocuklarına bir adet kucaklama SMS' i yollayacak ve ağlayan çocuklar mışılll mışılll uykunun penbe kanatlarına bırakacaklar kendilerini.Haydi hayırlısı..kaynak Yazan:Tontini Araştırma:Sufi
Devamı Buradan ...>>