kadim zamanlarda yaşayan varlıklar, bedenlerinde taşıdıkları erki ve “Gaia” ile bağlantılarını hatırlıyorlardı. “Medeniyetler Zinciri”nin vuku bulmaya başlamasıyla kendi bedenlerimizde deneyimlemeye başladığımız izolasyonlar, bizleri içsel gücümüzden, dengemizden uzaklaştırmaya başladı. En başta sevişmeyi unuttuk; tabularla duvarlar ördük ve sevgimizi kainatla BİR yaşayamaz olduk. Sevişmek, sevgiyi koşulsuz paylaşmak ve kainatın içine akmaktır,.......
ancak günümüz ilişkilerinde, “teknoloji” adı altında yaşamlarımıza sokulan “yenilenme”lerle birlikte özentilik, sürekli harcama ve tam anlamıyla bir tüketici yaratma amacı… İşte tüm bunlar insanoğlunun enerjisini dengesizleştirmeyi başladı. Cinsel enerjisi, insanı yükseltmektense alçaltmaya başladı ve hatta dişiyi istismara kadar geriledi. Bu, insanın kendi “başarısı”ydı. Eril enerjinin baskı kurması sonucu, bilgisizce harcanan erk kişiyi ve tabii ki doğrudan toplumları yıkmaya başladı. Jolan Chang, "Taocu Sevişme & Seks" kitabında şöyle diyor: “Taocu sevişmeyi uygulayan toplumda ömür uzar, yaşlılık, hastalık ve güçsüzlüğü yanında getirmez ve alışagelmiş kuralların o toplumda uygulanabilirliği de kalmaz.” Tabuların, kalıtsallaşmış kanı ve değişemeyen toplum bilincini köstekleyen her şeyin ortadan kalktığını düşünün: ekonomik problemler, politik sorunlar ve savaş! Sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir toplumda kaotik ve hırçın davranışlar, cinayet, tecavüz gibi olaylarla karşılaşamazsınız. Ve seks… Günümüzde sevgiden ve içsellikten uzak, taktik ve tekniklerle donatılmış bir “kurgu”; yaşamlarımız gibi. Lakin gerçek huzur, aşk ve başarı, varlıkların tam denge sağlamalarıyla mümkündür. Bu durum bireyde vuku bulur ve tüm topluma yayılır. O vakit şöyle bir tablo çıkıyor: Sevişmeyi bilmeyen toplum, başarısızlığa, krizlere ve çöküşe mahkumdur. Sevişmeyi gerçekten de bilmiyor muyuz?
“Sevişmeyi bilmek” de ne demek şimdi?
“Sevişmeyi bilmek” de ne demek şimdi? Zor bir şey değil diye düşünüyoruz, değil mi? Eşimizle “doğal” süreçte yaşadığımız “birkaç dakikalık bir alışveriş” mi acaba? Yoksa bunun ötelerinde ölümsüzlüğe açılan kapı olabilir mi?
İnsan, sadece beden değildir, ve sadece bedende kaldığı sürece gerçek erkini kavrayamaz. Bütünsellik, tüm var oluşunu içerir, ki bu da bedenden fazlası var demektir. Sadece bedende seviştiğimiz sürece “et”te kalır ve ölümsüzlüğümüzü inkar etmiş oluruz. Bu içsel erk, yani cinsel enerji, Çinliler, Hintliler, Şamanlar (Chuluaqui Quodushka Amerikan Yerlileri tarafından da), Mısırlılar ve Grekler tarafından, yüksek mertebelerde kullanılan “üst düzey yaratım” enerjisi olarak biliniyordu. Tao, Tantra, Kamasutra olarak duyduk , ya da araştırdığımızda şamanik öğelerle karşımıza “Kutsal Sevişme” olarak çıktı.Daha fazlası burdan..
Kaynak:http://www.indigodergisi.com/....
10 Şubat 2008 Pazar
KUTSAL SEVİŞME
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
2 ayrı varlıkmış gibi görünen kadın ve erkeğin fiziksel yapılarından sıyrılarak tek bir ruh oldukları o an
( Çünkü o an da iki tarafta da ben duygusu ortadan kalkmış ne beden ne de akıl hükmünü sürdürecek durumda olmadığından ve beden sadece bir araç olarak ruhun tekliğine ulaşmasına aracılık edip aradan çekildiği için) Allahın birliğini insanın yaşayabileceği tek an dır. Allah o anı yaşamayı herkese nasip etsin.BEKTAS :)
Yorum Gönder