Akşehir medresesinde o zamanın velilerinden Seyyit Hayrani’nin 3 dervişi varmış.
"Nasreddin"
"Nesimi"
"Mansur"
Bu üçlü birbirinden hiç ayrılmazlarmış. Diğer dervişlerle Medresenin bahçesinde toplandıklarında, Nasreddin ve Mansur hikâyeler anlatır, Nesimi şiirler okur bol bol güler muhabbet ederlermiş. Öğretmenleri Seyyit Hayrani de bu 3 dervişini pek sever, onlara değer verir güvenirmiş. Hayrani’nin güzel bir kuzusu varmış. Nedense bu kuzuya ayrı bir muhabbet besler, ondan hemen de hiç ayrılmazmış.
Günlerden bir gün Hayrani köyüne giderken 3 dervişini yanına çağırarak “evlatlarım” demiş.”Kuzum size emanet, Ben gelinceye kadar ona göz-kulak olun. Gözüm arkada kalmasın.”...
Öğretmen köye gitmiş. Dervişler kuzuya şöyle bakar olmuşlar. Bir sabah kırlara doğru giderken kuzuyu da beraberlerinde götürmüşler. Gençlik, cahillik biraz da fazladan bastıran açlık bir araya toplanınca akıllarına tuhaf tuhaf şeyler gelmeye başlamış. İçlerinden en cesaretlisi Nasreddin!
“-Şeytan aklıma olmayacak bir şey getiriyor.” diye fısıldamış.
Şeytanın ortaya attığı fikir dervişlerin cümlesince malum; pek de hoşlarına gitmiş. Bir iki yutkunup meseleyi açıkça konuşmuşlar.
“-Gelin şu kuzuyu kesip yiyelim! Bizim öğretmenimiz marifet sahibi, kuzunun kemiklerini saklarız, mübarek gelince isterse onu bir püfüyle diriltir. “
“-Kim keser?”
Mansur cevap vermiş;
“-Ben!”
Nesimi’ye bu cevap üzerine gayret gelmiş;
“-Ben de derisini yüzerim.” Demiş
Sonra Nasreddin’e sormuşlar;
“-Ya sen ne yapacaksın?”
“-Seyyit Efendim evliya-ı kiramdandır, ondan korkarım, kuzuya dokunamam, ama pişmişine de dayanamam.”
Neyse bizim dervişler kuzuyu haklamışlar. Kemiklerini bir yere gömmüşler. Derkeeen Seyit Hayrani köyden dönmüş, kuzuyu istemiş, yalan dolan derken iş meydana çıkmış. Hoca efendi son derece üzgün ve öfkeli…
“-Kim kesti kuzumu, çabuk söyleyin!” diye bağırmış.
Mansur başı önünde:
“-Ben sevgili efendim.”deyince, Nesimi de sözün arkasını getirmiş:
“-Ben de derisini yüzdüm.”
Seyit Hayrani, bu sefer derviş Nasreddin’e dönmüş:
“-Peki, ya sen, sen ne yaptın?”
“-Ben de, sevgili efendim, onların hallerine hem güldüm, hem de etin ucundan biraz yedim.”
O zaman Seyit Hayrani dayanamamış:
“-Mansur” demiş,”Günün birinde seni de böyle kesecekler.”
“-Nesimi, senin de derini yüzecekler.”
“-Nasreddin, sana da kıyamete kadar, evet taa kıyamete kadar gülecekler. Siz istediniz, bu Allah’ın hükmüdür.”
İşte halac-ı mansur'un kesilmesinin, Nesimi'nin derisinin yüzülmesinin ve Nasreddin hocaya asırlardır insanların gülmesinin ezeldeki nedeni.Sevgilerimizle.
Dinleyip,sizlere aktaran:Dilek ....
22 Temmuz 2008 Salı
3 ÜNLÜ EVLİYANIN KESİLME, YÜZÜLME VE GÜLÜNME NEDENİ
Gönderen sufi zaman: 13:51
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar..., HİKAYELER
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
çok dikkat;)
*ela*
Yorum Gönder