BU NE OĞLUM? KARGA BABA - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

8 Kasım 2008 Cumartesi

BU NE OĞLUM? KARGA BABA


80'ine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen 45 yaşında ve saygın bir işi olan oğlu salonda oturuyorlardı. Hal-hatırdan, çoluk-çocuktan, havadan-sudan sahbet ettikten sonra oğlu susmuş, kalkmak isteğinin sinyalini vermişti. O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Yaşlı baba kargaya gülümserek biraz baktıktan sonra oğluna sordu: 'Bu ne oğlum?'
Oğlu şaşkın, cevapladı: "o bir karga baba."
Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu: "Bu ne oğlum?"
Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı: "Baba, o bir karga"
Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor, başını yan yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını yine onlara çeviriyordu. Yaşlı baba üçüncü defa sordu: "Bu ne?"
Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönüştü: "O bir karga baba, üç oldu soruyorsun." "Beni işitmiyor musun?"
Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca oğlunun sabrı taştı ve sesini yükseltti: "Baba bunu neden yapıyorsun ? Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hâlâ sormaya devam ediyorsun. Sabrımı mı deniyorsun?"
Babası -yüzünde hâlâ bir gülümseme- yerinden kalktı, içeri odaya gitti ve elinde bir defterle döndü. Bu bir hâtıra defteriydi. Oturdu, sayfalarını karıştırdı ve aradığını buldu. Sevgiyle gülümsemeye devam ederek sayfası açık bir vaziyette defteri oğluna uzattı ve o sayfayı okumasını söyledi.

"Bugün 3 yaşındaki minik yavrumla salondaki sedirde otururken yanıbaşımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu. 23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak, onun bir karga olduğunu söyledim. Rahatsız olmak mı? Hayır! Çünkü onun sorusunu masumca tekrar edişi içimi sevgiyle doldurmuştu."
Kaynak:Bütün dünya'dan

11 yorum:

Primarima dedi ki...

Önce bir süre güldüm yazınıza daha sonra nedendir gözlerim doldu.Çok tuğaf hissettim kendimi.Gün içinde ard arda duyduğum çok şey var kızımdan...insan nasılda öff demeden cevaplıyor.İlerki yılları düşünmek istemiyorum,çocuklarında ailelerine karşı sabırları fazla olabılseydı keşke.

Martie! dedi ki...

İnanılmaz güzel bir gönderi. Çok teşekkürler paylaştığın için ...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Yaşam ne garip, kısır döngü işte.
Bu hikayeyi ilk duyduğumda Aziz Nesin'in "mu ne?" öyküsü gelmişti aklıma. Düşündüğümde ise,
oğlunun da kendi çocuğuna vereceği cevap belki sabırla 23 kere olabilirdi, ama babaya veya anneye tahammül daha az oluyor nedense.
Paylaşımınız için teşekkürler.
Sevgiler...

beenmaya dedi ki...

geçen günlerde mail olarak gelmişti bana bu hikaye. ne çok düşünmüştüm üzerinde. özdeki, içteki sevgiyi tam olarak duyumsadığımız o an sabır vb kelimelerin hiçbir anlamı kalmıyor aslında çünkü bütün o iletişi o bağı sevgi zten kurup dillendiriyor öyle değil mi...

Buzcevheri dedi ki...

Çok hoş bir yazı.

berfin dedi ki...

çok anlam lı bir yazı.bizde böyleydik büyüdük unuttuk anne babalarımızın emeklerini.şimdi sıra bizde aynı döngü bizde tekrar edcek.anne baba olmadan anlaşılöıyor ne yazık ki:((sağolasın

Nakhar dedi ki...

küçüklüğümden beridir bu hikayeleri hep sevmişimdir...

ama bunun sonunu tahmin edemedim.. o sebepten daha bir anlamli ve akilda kalici olacak bünyemde... :)

sufi dedi ki...

Sevgili Ebrucum,
Çocuktuk büyüdük babalarımız bize sabır gösterdi, biz çocuklarımıza.
Sevgilerimizle.

Sevgili martielex;
Zincire takılan halka, o zincirin taşıdıklarından habersiz oluyor nedense.Zincir olunca yükünü anlıyor.

Sevgili dostum Nur;
Ne çok karşılaştık bu tür sorularla değil mi "Anne bu ne,bu ne anne"gibi.

sufi dedi ki...

Sevgili Beenmaya,
Sevgili Buz cevheri,
Sevgili Berfin,
Sevgili Nakhar
Yorumlarınız için hepinize teşekkür ederiz,
Anne "Timsahlar akşam yemeğinde ne yer?"
Anne "Bana neden erkek diyorlar?"
Anne "Sen neden babamdan eksiksin?"
Neden fillerin kulakları büyük?"
Tontini"Gölgeler ne zaman kısalıyor"-ki bunu soran 1,5 yaşındaki torunum Eren'di gibi binlerce sorularını yüzlerce kez sormuşlardır.Her seferinde de aynı yanıtı bekler çocuklarımız.Farklı yanıtı farkedip "ama sen önce öyle dememiştin"diye senin sözünü çürütürler.Ya biz onlara bir soru sorduğumuzda şimdi? "Anne duymadın mı?"gibi cevaplayabiliyorlar.Olsun biz sizleri çooooook seviyoruz.

Beyaz Çiklet dedi ki...

Başını okurken gülmeye başladım bir müddet fakat sonuna geldiğimde hüzün kapladı hislerimi sanki...Sanırım ailelerimize daha fazla değer vermemiz gerekiyor ki ne kadar değer versek az zaten:)
Çok güzeldi:)

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili sufi,
yıllarca hep dedim ki ben bu dünyada en çok annemi severim canımı istese hiç düşünmem veririm ona.sonra eşimle tanıştım onuda sevdim hemde çok.dedimki bu büyük bir aşk ötesi yok.Sonra Doğa doğdu.Ve ben o anda gerçekten neyi sorgusuz- sualsiz ,karşılıksız ,beklentisiz ,sabırla ,ölene dek sevebileceğimi anladım.
Elbette annemi, eşimi hala çok seviyorum ama insan çocuk olunca ya da sevgili-eş verirken hep bir karşılık bekliyor gibi ,ama anne olunca sınırsız bir sevgi var asla karşılık beklenmeyen.sanırım işin sırrı da burada.