İnsanın kendi hikâyesini yazması gerçekten çok zormuş. Günlerdir neresinden başlasam, nasıl anlatsam, yaşadıklarımı nasıl yazarsam tam olarak anlatabilirim diye düşünüyorum. Konu aşk olunca takdir edersiniz ki kelimeler çok anlamsız kalıyor. Bu, belki 15. denemem ve çok çok uzun aşk hikâyemi sizlere anlatmayı biraz ertelemeye karar verdim. Sanırım derlemem biraz zaman alacak.
Onun yerine yaklaşan Kurban Bayramına istinaden, "Kurban Bayramı" denince aklıma ilk gelen anımı paylaşmak istedim.
Yine İzmir deydik ve yine ben çocuktum.:) Anneannemin tuvaleti bahçesinde, iki katlı, şirin mi şirin evindeydik. Onlara göre gurbette yaşamakta olduğumuzdan gittiğimiz her yere kalabalıklar götürüyorduk haliyle. Geldiğimizi duyan akrabalarımız, bütün sevdiklerimiz bir aradaydık yine...
O sabah yine büyük bir korkuyla tuvalete gitmek için, -tuvaleti bahçede olan evler beni hala korkutur- bahçeye adımımı atar atmaz karşımda hafiften büyük başa kaçan, gözlerinin etrafı panda misali karaya boyanmış, boynundan bahçedeki devasa dut ağacına bağlanmış, tatlılar tatlısı bir koyunla karşı karşıya kalmıştım. Onu görünce içimdeki derin hayvan sevgisiyle birazda ürkerek yanına yanaştım. Bir yandan da bu kadar büyük bir koyun olur mu diye düşünüyordum. Koç gibiydi maşallah:) Beni gördü ama önündeki yeşilliklere öyle bir dalmıştı ki dönüp bakmaya tenezzül bile etmedi. Hemen gidip kardeşimi uyandırdım.
"gel bak bahçede ne var"
Koşa koşa geldi meraklı Melahat. O her zaman benden daha cesurdu ve görür görmez üzerine atladı hayvancağızın. Sevdi, okşadı, hatta mıncıkladı. Bende ondan cesaret alıp biraz daha yaklaştım, tüylerine dokundum. Yumuşacıktı. Çok güzeldi... Şimdiye kadar gördüğüm en güzel, en sevimli koyundu...
O gün o güzel koça "Karagöz" adını koyduk. Sabahları korkarak çıktığım o bahçe benim için bir lunaparktan farksız hale gelmişti. Uyanır uyanmaz soluğu Karagözün yanında almaya, akşama kadar onunla oyunlar oynamaya doyamıyorduk. Hemen hemen 1 hafta kadar sürdü Karagözün bahçemizdeki saltanatı. Ona gizli gizli ne yemekler ne meyveler verdik. Yemekler arasında hiç bir seçim yapmaması kardeşim ve beni daha da şevklendiriyordu. Buzdolabında, masada ne bulursak çaktırmadan alıp, karagöze leziz öğünler hazırlıyorduk:) O sürede o iri dostumuz sanki daha da büyümüş serpilmişti. Canım karagözüm benim...
O akşam ertesi günün bayram olduğundan habersizce yattık. Sabah karagözün tepesine binme hayalleriyle uykuya daldım. Uyandığımda kardeşimde yanımda uyuyordu. Annem çoktan kalkmış olmalıydı. Sanırım kahvaltı hazırlıyorlardı. Dışarıda bir sürü insan konuşması birbirine karışmış bir uğultu halinde geliyordu kulağıma. Yine uyandırdım kardeşimi.
—hadi kalk karagözün kahvaltı vakti geldi.
Koşa koşa çıktım merdivenleri. Önce uzun bir koridor sonra oturma odası ve bahçeye gelmiştim nihayet. Adımımı bahçeye atar atmaz karagözün ağaç altındaki yerinde olmadığını fark ettim. Hemen etrafıma baktım, ilerideki kalabalığın arasında bir çift sevimli gözü aradı gözlerim. Biraz daha yaklaştım ve hala unutamadığım hepinizin az çok tahmin ettiği o manzarayla karşılaştım. Karagözümün o güzel kafası gövdesinden ayrılmış duvarın üzerinde duruyordu. Kırmızı rengin bu kadar kötü olduğu başka bir sahne daha olamaz herhalde. Önce ne olduğunu anlamaya çalıştım. Neden, kim yapmıştı bunu. O arada annemle göz göze geldik. Yanıma geldi beni kolumdan çekerek gel dedi. "Üzerimizi değiştirelim. Bugün bayram"...
Baya uzun bir süre anlayamadım, çözemedim nedenini. Kimse anlatmamıştı ki. Onu 1 hafta öncesinden eve getirenler bu durumu hiç düşünmemişlerdi ki.
O gün bugündür kurban bayramları benim için bayram olmaktan çıktı işte. Bir çocuk için yaşattıkları sarsıntı dan habersiz, dini vecibelerini yerine getirmiş olmanın verdiği huzurla belki de çok mutlu olan o insanlarla 1 haftadan uzun bir süre konuşmadım. O gün bayramlık giymeyi reddettim ve hiç kimsenin, para toplamak için bile olsa elini öpmedim...
Evet, işte Kurban Bayramı denilince aklıma gelen ilk şey bu acı hatıradır.
Yine bir bayram geldi çattı. Ne diyebilirim ki.
Etrafındaki yardıma muhtaçlara senede bir gün olsun doya doya et yedirebilmek için kurban kesenlerin, bunun için bütün yapılması gerekenlere sonuna kadar uyanların, derin dondurucu yerine yetimin, öksüzün karnını dolduranların ve o görüntüyü çocuklarından uzak yapanların, bu bayramın esas amacını unutmayanların bayramı kutlu olsun.
Hepinize sevgilerimi gönderiyorum... Ela
6 Aralık 2008 Cumartesi
KARAGÖZ GİTTİ, BAYRAM BİTTİ.
Gönderen sufi zaman: 12:16
Etiketler: ELA'dan mektup
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
Vahşetin doruğa çıktı..Yine allahın olanın güya allaha sunulduğu saçma bile denemez saçmalık ötesi bir dini vecibe..
Hiçbir amaç ve güç bir masumun canını almaya din kadar insanı motive edemez..Her bayram bunu görmek ve kahırdan kanımın durması
işte benim için bayramının anlamı
Kurban değil
ET BAYRAMI..
BİRDE VAHŞETLERİNİ MAZUR GÖSTERMEK İÇİN FAKİR FUKARA GEYİĞİ YAPMIYORLAR MI..İŞTE BUNA ANCAK GÜLÜNÜR..
:))
Sevgili Ele'cığım,
Çok sordum kendime, niye bir hafta önceden o masum hayvanları bahçelerimize getirip biz çocuklara bağlattıklarını ve sonra acımasızca ellerimizden aldıklarını.
Biz çocuklarımıza hiç bu acıyı yaşatmadık, yerine getirilmesi gerekeni yapmış olsak bile ulu orta yapmadık.
Seni o kadar iyi anladım ki! Çocukluğumdan beri kurban bayramlarını hiç sevmem.
Hele son yıllarda ki vahşet
dini vecibelerimi bile yerine getirmemi engelliyor diyebilirim.
Bu arada hikayeni derleyip toplamanı bekliyorum.
İyi bayramlar dileyerek adeti de yerine getireyim.
Sevgiler...
Bir cocuk için gercekten zor bir travma..Nasil anlatilabilir ki bu...Bende yasadım bunu.Çok sevip oynadığım koyununun, bir sabah kalktığımda aynı görüntüsüyle karşılaşmış, Bir de alnime sıcak kandan sürmüşlerdi.Katil gibi dolaşmiştim tüm bayram.
Konusmanın, söylenmenin anlamsız olduğunu düşünüyorum.Çünkü hiç bir yere varmıyor.
Sadece, paylaşımların çok ve hepimizin bir olduğumuzu unutmayacağımız güzel bir bayram geçirmeyi diliyorum, gönlüm hep bu bayramda buruk ta olsa...
Sevgili Hüseyin; Ben yine de Kurban!larını yoksula dağıtan yada bağış yapanları bu konunun dışında tutuyorum. Zaten o kadar azlar ki...
Onun dışında düşüncelerinin yanındayım. Teşekkürler.
Sevgili Yaşamın Kıyısında;
Böyle bir olayı yaşayıpta Kurban Bayramını seven çocuk olabilir mi? Tabiiki hayır.
Bu sabah aynı düşüncelerle uyandım. Akşam televizyonda kim bilir ne rezillikler göreceğiz..:(
Sevgiler.
sevgili brajeshwari; iyi dileklerine bende katılıyorum. Olayın tartıştığımız tarafını dışarıda bırakırsak, sevdiklerimizin bir arada olduğu, huzurlu, sağlıklı günler diliyorum herkese...
herkese sevgiler.
Yorum Gönder