Yoksul bir adam, deniz kenarında oltayla balık tutuyordu. Oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu gariban adamla ilgilendi ve ona;
“- Ben burada iken oltana ilk takılan şey ne olursa, sana onun ağırlığınca altın vereceğim" dedi. Biraz sonra oltaya takıla takıla ortası delik bir kemik takıldı. Hükümdar balıkçıya,
“-Ne yapalım, şansın bu kadar, oltana ağır bir şey takılmadı" diyerek, alıp sarayına götürdü. Saraya varınca adamlarına, balıkçıya elindeki kemiğin ağırlığınca altın vermelerini emretti. Kemiği terazinin kefesine koydular, öbür kefesine de altın koymaya başladılar. Beş, on, yirmi, elli diyerek altınları koydular ama kemik yerinden oynamıyordu. Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde, tahminlerin üzerinde altın koydular kemik bana mısın demedi. Altını doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taştı ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu.
Bunda bir sır olduğunu anladılar. Bir BİLGE çağırıp bu sırrın ne olduğunu sordular. Bilge kemiği eline alıp şöyle bir baktıktan sonra şu açıklamada bulundu:
“-Bu kemik açgözlü bir insanın göz çukurudur. Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine yerinden oynamaz. Çünkü doymaz……Ama bir avuç toprak bunu doyurur."
Nitekim bir avuç toprak alıp terazinin kefesine koydular ve kemik yukarı kalkıverdi..
5 Ocak 2009 Pazartesi
ONLARI ANCAK TOPRAK DOYURUR
Gönderen sufi zaman: 23:33
Etiketler: HİKAYELER, SAJA BAKIŞI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
16 yorum:
boş yere dememişler gözünü topprak doyursun diye çok güzel bir hikaye
Sevgili Muharrem,
Hardal tanesi iyilik, ya da kötülük mutlaka karşılığını yaşarken görüyor.
Çok güzel bir hikayeymiş.
çok severek okudum ellerinize sağlık :)
bu arada balıklara da yem vermeye o kadar alışmışım ki kötü hissediyorum balıklara yem vermeyi unuttuğumda :)
çok güzel, çok yerinde bir hikaye.. yazarından allah razı olsun.. sizin de ellerinize sağlık..
Sevgili Sufi,
Masal çok güzel ve çok anlamlı... savaşla ilişkilendirince ise şunu düşündüm. Bu aç gözlülerin kemiği litrelerce kanla bile dengelenmiyor... daha ne topraklar, ne kanlar gidecek doymaları için kim bilir?
Sevgili H.Y.Ergün;
Ancak hikayelerle avunuyoruz zaten.
Sevgili Funda; Balıklarımız sana teşekkür ediyorlar ablası, sevgilerimle.
Sevgili DEZ ,
Bizde senin ziyaretine geleceğiz evdemisin.Sevgiler.
Sevgili bugünü yaşama arzusu;
Allah doyursun gözlerini ne diyeyim canım.Sevgiler
insanın içini acıtan bir hikaye :(
hikayenin sonunda "balıkçının gönlü öyle zengin, yüreği öyle safmış ki Tanrı gönlüne göre verdikçe vermiş" diye beklerken, böyle bir açgözlülük yüreğimi sızlattı...
Sevgili Dilek, ne yazık ne acı ki güzelim dünyamız bu gözü doymazlarla dolu, ancak yine de çok derin bir umut taşıyorum, yüreği saf, gönlü zenginlerin daha çok olduğunu düşünüyorum sadece öyle çok ki kirli sesler bu saf sesler cılız kalıyor... elbet birgün daha çok duyulacaktır...
sevgilerimle...
çok güzel bir hikaye bu. sağolasınız :))
Sufim ne etkili bir hikaye bu..Savaşla ilintilendirince onların gözünüde doyuracak bir avuç toprak eminim ve de inanıyorum..
aç gözlü insanlar ve kavimler toprak olmadan bu huylarından umarım vazgeçerler..
:((
Edebiyatın en naif armağınıdır meramını hissiyatlıca aktarma ve ne de güzel oluyor inancımı paylaşan toplumun zayıflığından merhametsizce yararlanan bir kavmin saldırısına gönderme yapmak kibarca...
Evet hikayen vesilesiyle dimağımızdakileri yaşamlarımıza aktarmak dileğiyle.
Sevgili Nilambara;
Sevgili Beenmaya;
Sevgili İlhamperim;
Sevgili Hüseyin soykök;
Yorumlarınıza teşekkür eder,
Saf seslerin, kirlenmiş seslere üstün geleceği,Gerçek yaşamların öldükten, bu malı mülkü terkettikten sonra başlayacağı bilincinin yükseleceği günlere sevgiyle derim.
Sevgili Fethiparisa;
Göndermeler yapmak eğer gönül kırmamışsa ne mutlu bizlere.Güzel gönüllerinize sevgilerimizle.
Gönül kırmak deyimi gönle sahip olanlar için kullanılır.Gönderme yaptığınız kavmin gönlünün var olduğunu söylemek özellikle bugünlerde ne mümkün !
İnceliğiniz için teşekkürler.
Yorum Gönder