Çerağan Safaları nedeniyle adı (mum gibi yanan, parıldayan)olan Çerağan yalısının gizemli hikâyesini bilenleriniz var mı bilmiyoruz ama topladığımız söylenceleri sizlere aktarmadan edemedik. İlk defa kasır ve köşklerin bölümleri 4. Murat’ın kızı Kaya sultan adına 1719 da yapılmış. Daha sonra 1834 de eski kasır ve köşkler yıkılmış, yerine yenisi yapılmış.
Daha önceleri 1613 yılında şimdiki Çırağan sarayının bulunduğu yerde Beşiktaş Mevlevihanesi bulunmaktaymış. Sarayın inşaatı başlayınca Mevlevi tekkesi istimlâk edilmiş, yüz senedir devam eden tuhaflıklar ve uğursuzluklar işte bu istimlâkle başlamış. Zira Mevlevihanenin mezarlığının nakledilmesi unutulmuş 12 Mevlevi dedesinin mezarı sarayın bodrumunda kala kalmış.
1839 da 2.Mahmut sarayın bitimini görmeden son nefesini vermiş.
Sultan Abdülaziz Eylül 1871 de yapılan resmi açılış töreninde
ayağı tökezleyip düşme tehlikesi geçirmesini hayra yormayarak resmi açılış gerçekleşememiş.
Sultan Aziz 5 sene sonra tahtından indirilip Feriye saraylarına götürülmüş ama birkaç gün sonra öldürülmüş.
Yerine geçen yeğeni 5. Murat tahtından 93 gün sonra indirilip, Çırağan’a kapatılmış. 1878 Mayısında Sultan Murat’ı yeniden tahta çıkarmak isteyen gazeteci Ali Süavi Çırağan’a girmesinden birkaç dakika sonra kafası sopayla kırılarak öldürülmüş.
5. Murat Çırağan’da 28 yıl hapis yaşayıp 1904 de saraydan cenazesi çıkmış.
1908 de 2.Meşrutiyet ilanıyla Çırağan Meclis-i Mebusan binası olmuş, 19 Ocak 1910 gecesi çıkan yangınla saray yanıp sadece dış duvarları kalmış.70 yıl enkaz halinde öylece kalakalan Çırağan'ı düzinelerle işadamı otel yahut müzeye dönüştürmeye kalksa da hiçbiri becerememiş. Eskiyi bilenler,”12 Mevlevi dedesinin mezarları bodrumda durduğu sürece, değil inşaat yapmak enkaza çivi bile çakamazsınız” demişler. 1980 yılı sonlarında uluslararası bir konsorsiyumla enkazın üstüne otel yapılması konusunda anlaşmaya varıldığında mezarlar hala bodrumdayken inşaat başlamış, ama peş peşe çıkan yangınlarla, şirketlerin bazısı krize girmiş. Restorasyonun parasını sağlayan BCCI bankası da iflas etmiş.
İflaslar sonrası ihale el değiştirip, mübarek 12 Mevlevi DERYA’ sının mezarı 1986 Temmuz ayında tüneldeki Galata Mevlevihanesine nakledilince artık engeller yani dalgalar durulmuş ve inşaat kazasız belasız tamamlanabilmiştir. Bunlar bizim duyduklarımız, ya duymadıklarımız? Kulaktan kulağa aktarılmamış olanlar…….Onları da duyanlar söylesin.
İşte Mevlevi Dedelerinin ve muhteşem Çırağan Sarayının 300 yıllık gizemli hikâyesi.
30 Mart 2009 Pazartesi
ÇIRAĞAN SARAYI ve DERYANIN DALGASI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
20 yorum:
Canım babaannem: ahhh yavrum ah, Allah bize iyi yiycek ekmek veriyor, erenlerin yüzüsuyu hürmetine bu dünya ayakta duruyor derdi (özellikle televizyonda tasvip etmediği şeyleri görünce, şimdikileri görse ne derdi bilemiyorum). Kurtuluş savaşında da erenlerden büyük yardımlar aldığımıza dair hikayeler duymuştum. İnanmamak mümkün değil, o yoklula böylessine bir savaş kazanmak......Allah hepsinin yattığı yeri nur eylesin.
@gugukkuşu
Amin.
@sufi
Elinize sağlık, güzel bir bilgi olmuş.
Kolaylıklar
Sufim, ne günlere kaldik, canliya saygi göstermeyenlerden, mezarlara saygi göstermelerini beklemek...
Hic bir seye inanci olmayan insanlardan ne beklenir ki.
Paylasimin icin tesekkürler.
Sevgilerimle
Çok farklı bir konu ilgimi çekti gerçekten, paylaşım için teşekkürler...
Sevgili Tontini hep olayların akışını izlemekten yanayızdır ya müdahele etmek O' nun işine karışmak gibi gelir bize. Oysa Mevlevi Dedeleri yanlışa müdahele etmek gereğini duymuşlar gibi geldi ne dersin. Yoksa yine bu da O'nun işi gereğini O yapmış mı diyelim.
Sevgiler
Sevgili Guguk kuşum;
Babaannen ne de güzel söylüyormuş "bu Dünya erenlerin yüzüsuyu hürmetine böyle ayakta duruyor" diye.Allah da Kuran'ında "Ben bir seçilmiş kulum için bir kavmi yokederim, Birinin yüzü suyu hürmetine de bir kavmi kurtarırım "diyor.O birinin adına kurtulacağımız günler gelecek umuduyla köşemize çekilmiş söz söylemekten aciz bekliyoruz işte.
Sevgili umidim;
Vardır erenlerin bir bildikleri, bekleyelim görelim diyorum.
Sevgili Belgin'im;
Çırağan Sarayında ikamet edenler 300 yıl sonra anlamış gerçeği.Biz dilerim bu kadar beklemeyiz.İnan ki alemi seyrederken bile şaşkınlıktan yoruluyorum artık.İnsan sıfatında gezenlerin marifetlerini gördükçe
Sevgili Yolcu;
Geçeceğin ve gideceğin yollarda seni de erenlere emanet etmiştik sanıyorum.
Sevgili tutsak;
Eminim bilgisayarı aynı anda açtık. 9.10da.Hani bir söz vardır "bunlar evliya tokatı yemişler" diye.Şimdiki erenler mazlum herhalde.Ellerini pisliğe bulaştırmıyorlar.Mevlananın bir sözü vardır hatırlarsan" koş, ihtiyacını arttır"diye.Bizimde ne zaman içimiz gereği gibi yanar ihtiyacımız artarsa işte o zaman bekleniyor olabilir.
yazı mükemmeldi,bugün olmayan dünyalara ,çocukluğumda büyük annemin gizemli koca evine döndüm resmen.yorumlarda öyle,okumaya doyamadım.
Can Dost,
Ellerine, fikirlerine sağlık.
Yine çok güzel bir paylaşım olmuş.
İzmire sevgiler,
Bu tür erenler hikayelerini Anadolu'nun hangi köşesine gitseniz duyarsınız. Kırılan kepçeler, durdurulan inşaatlar, ailesi dağılan, kötülüğe uğrayanlar...
Mevlana Müzesi için de çok ilginç hikayeler kulaktan kulağa anlatılır.
"Şeyh uçmaz mürit uçurur" denir. Ben de bunu merak eder dururum. Erenlere, yatırlara ait bu hikayelerin bilinçaltı yansıması mı acaba tüm bu felakete uğrayanlar?
Toplumsal bellek mi?
Dilek Abla,
Üzerinde çok düşünülecek,her türlü
spekülasyona açık bir konu.Çok şeyler
söylenebilir ve yazılabilir!..
Saygılar,Cenk
Sevgili Dilek :)
Umarım beni yanlış anlamazsın. :)
Gerçekçiliği kabul edilmemiş, kaynağı çokta belli olmayan
bu tür fantastik hikayelerin, toplumların buhranlı dönemlerinden,
kurtulmak için sığındıkları ve kendilerini inanmaya zorladıkları düşünceler olarak görüyorum.
Tıpkı 1999 depreminde Türkiye'de, yada İkiz kulelerin yıkılmasından sonra Amerikada' da
bu tür düşünce sistemlerinin üreyerek, belli bir süre de olsa, İnsanları rahatlatması gibi...
Zararı var mıdır ?
Eğer abartıltığı takdirde toplumları ileriye değil geriye götüreceğine inanıyorum.
Çıkan her felakette başetmek yerine, bir kahramanın beklenmesi gibi.
Bu benim fikrim....
"Şeyh uçmaz mürit uçurur" sözünü ilk kez duydum. Hoşuma gitti..
Bu cümle üzerinde sanki biraz düşünülmeli gibi.....
Sevgilerimle...
Sevgili y.
Büyükannenin gizemli evinin hikayelerini bir gün dilerim senin dilinden dökülen kelimelerden öğreniriz.Sevgilerimle.
Sevgili Yaşamın Ortasındaki can dostum,
Gavur İzmir'den, sizlere ve tüm sevdiklerimize selamlar.Çok dua ettik seçim akşamı sizler için ama,biryerlerde ne oldu anlayamadık.
Sevgili uçan martım;
Her kim ki ne görür ve ne yaparsa kendini görür, yaptığı şey kendinedir ya,anlatılmak istenen eren evliya hikayeleri de böyle bir şey...İsa ne diyordu;" sizi ben değil, sizin imanınız kurtaracak."Kuran'da da "benim şefaatçi kullarımdan başka size yardımcı olacak yoktur" diyor ya.Yine de düğüm; inanç ve imanla çözülüyor.
Sevgili WarhaWk;
Sevgili Filiz;
Her türlü spekülasyonlara açık bu gibi konular; ancak sabit fikirli olmadan konuya sevgiyle yaklaşılarak çözülebilir.Temizlenmiş, hak ile hak olmuş kişilerin dilinden dökülen tek bir sözcüğün nasıl oluştuğunu çoğumuz görmüşüzdür.Gösteriden uzak ve tevazu içinde Allah adına, hayır dileyen sözlerin sahiplerine selam demekten başka birşey gelmiyor dilime."Benim elim onların ellerinin üzerinde" diyor Kuran da.
Dilek'ciğim özledim, seni de efsanelerini de, ozansı sözlerini de... :)
henüz okuyacaklarım var sırada ama ilk iş; "300 sene boyunca pek çok uyarıyı görmezden gelen insan, nasıl olmuş da günümüzün yoğun kirliliği içinde uyanabilmiş" şaşkınlığı ile yürekten bir selam ve sevgiler...
Canim ablam, arkadasima ilettim tavsiyeni, cok sevindi:)) Cok tesekkür etti:))
Yürek dolusu sevgiler sana:)
Sevgili Nilambara;
Gönülden gönüle seninle yollarımızın açık olduğuna ne kadar inansam da yine de seni merak ettim.Güzel nefesini duyduğuma sevindim canım, Sevgilerimle.
Sevgili ak Cadım;
Eğer arkadaşın İzmir'de ise görüşebiliriz de, sevgilerimle temiz yürekli kız kardeşim.
Ankara'da oturduğum yıllarda Hacettepe Üniversitesi arazisi ile ilgili bir rivayet vardı. O arazi içinde bulunan bir ulu zat da inşaatı hayli engellemişti,çünkü kaldırmaya çalışıyorlardı. Kepçe kırılmaları, kalp krizleri vs.. sonunda cami ve türbe yerinde kaldı ve inşaat bitti.
Çırağan sarayı ile bilgiyi duymamıştım,bilgilendim, çok teşekkürler sevgili Sufi.
Sevgili bilgelik yolcusu
Anadolumuzda bunun gibi nice hikayeler vardır bilirsin.Çanakkale savaşındaki efsaneleri discoveryde yabancı yüksek rütbelilerden dinlemiştim.Hani bizimkiler anlatıyor olsa abartı katılmıştır anlatılana belki dersin.Ama gaybın eskerleri olduğuna bir kez daha inanmıştım.Yoksa Çanakkale zaferi öyle bir avuç askerin gücüyle kazanılacak bir zafer değildi şüphesiz.Sevgilerimle.
Yorum Gönder