İşsizliğin diz boyu olduğu bu günlerde Şairin dediği gibi:“Bir dokun bin AH işit o kâseyi fağfurdan” muhabbetleri çalınıyor sürekli kulaklarımıza. Evham, vesvese, geçim derdi, gelecek endişesi el ele vermiş mor vadalar gibi birilerinin elleriyle bırakılıvermişler tüm evlerin bacalarından içeri sanki. Hemen hemen her çekirdek ailede yarınların bilinmez ve karanlık perdesini aydınlıklara aralamak isteği baremini gün be gün yükseltirken, teğetin teğet geçtiği teğetler yelpazesinin tam ortasındayız şimdi. Hiçbir teselli kar etmezken, umutların da yavaşça yok olduğu görülüyor. Nasıl mı çıkılacak bu girdabın içinden? Benim keseceğim ahkâmla değil elbet. Bu dünya’da öyle zamanlar yaşanmış ki tarihe baktığımızda onların düze çıkış yolları belki umut kandili olup yanar tepemizde ilham olur bizlere diye düşünüyorum.
Sevgili Mevlana Mesnevisinde;şehrin bilge, gönlü güzel bir adamının hikâyesini anlatır;Hatırladığım kadarıyla paylaşmak istedim sizlerle;
Adam öyle yüce gönüllüdür ki fakire fukaraya yardımları, darda sıkıntıda olanların yanında oluşu ile tanınır halk arasında. Ama bu arada zenginden aldıklarını, fakire dağıtmaları Kuran’dan yaptığı önerilerle “malınızın zekâtını verin” nidalarıyla da ünlenmiştir bu kişi. Allah’ın adaletini elceğizleriyle tesise koyulmuşken, haksız kazançları olanları da vicdana getirip “olsun sen ver de borç ver, bir gün sana ben öderim “ diye kefil oldukları bile vardır. Adalet kurulmuş ve sanki yokluk yoksulluk yok olmuştur adamımızın sayesinde o şehirde. Ama ne fayda ecel gelip de yatağa yatırınca bütün borç veren alacaklılar adamın kapısına dayanmış.”Hani borcunu eda etmedin” “borç borçtur borcunu öde” gibi feryat eden zenginlere adam çaresiz “ben de bir şey yok ki, ölüyorum ahhh” diye cevap veriyormuş. Bütün alacaklılar sıra sıra sıralanmışken hasta yatağının kenarına, alacaklıların homurtuları, dedikoduları, bu nasıl düzenbaz bizi nasıl kandırdı çulsuzun tekiymiş alacağımızı versin diye boğazına saldıracaklarmış neredeyse? Bizimkinde tek ses “ahhh ölüyorum” oluyormuş. O arada keten helva satan bir çocuk girmiş kapıdan içeri, bizimki dağıt oğlum şu amcalarına demiş, çocuk tablasındaki helvaları dağıtmış sevinçle. Ağam para dediğindeyse hasta “ bende para yok ki evladım” diye yakınmış. Çocukta bir feryat bir gözyaşı” ustam şimdi beni öldürecek ben ne derim ona nasıl yaparım” ah vahlarla gözlerinden yaşlar sel olup akmış. Alacaklılar da bir nefret bir kin hastaya lanetler okurken, şehrin bir ulu zatı bir iyilikseveri gelip ortaya bir çuval altın boşaltmış. “Beyim, sen bizlere hayat verdin, yaramıza merhem oldun, her daim yardımımıza koştun, bu sana bizim minnetimizin karşılığı." demiş.
Acıtılmış hayatlara sunulacak çarenin saf ve temiz gönüllerin yangını ve gözyaşıyla olabileceğine inanıyorum ben de. ÇAREler büyük olacak ki bu iç yangınlarımız ve gözyaşlarımız henüz çözüm üretmeye yetmedi. Hıı Ne dersiniz? Sevgilerimle.
18 Nisan 2009 Cumartesi
BİR DOKUN BİN AHH İŞİT
Gönderen sufi zaman: 11:20
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
Eh işte bizde bekleyip duruyoruz.:)
''kör kurdun nasibini veren Allah bizimde nasibimizi verir'' diyerek.
Bir yandan içinde bulunduğumuz "iyi olmayan zaman"ların sıkıntılarını yaşayıp, vesveselere meydan verirken, bir yandanda aslında en büyük zenginliğine sahip olduğumuzu düşünerek şükrediyorum.
Ne sıkıntılar bitti, gitti. Bunlar da bitsin gitsin artık. Kışın sonundaki baharı bekliyoruz hep beraber. Ben umudumu kaybetmedim. inşallah gelecek o günler...
Bu da geçer...
Her şey zamanla geçiyor buda ya teğet geçer ya ezer geçer ama önemli olan az sıyrıkla kurtulmak az hasarla çıkmak kolaymı peki değil hem hiç değil..
Caanim Sufi,
Sufiler birbirlerine "belan çok olsun kardeşim"derlermiş, hayat iyi ve kötü gunlerden oluşuyor, her ikisine de odaklanmamak sanirim önemli, çünkü dışta olan herşey geçici, odagi, merkezde tutmak, benden öte BENden bakmak nasip olsun..
Sufim,
Darla imtihan olmak zor. Rabbim darlığa isyan etmeden taşımak nasip esin darda olanlara. Ama galiba bolla imihan olmak daha da zor. çünkü bolken insan VERENİ unutabiliyor.
Bir yanda bu duzeni kuran uc bes aile, simdi dunyanin tamamini bir yapip yonetmek arzusuyla yanip tutusurken, diger yandan baharin gelmesiyle tomurcuklarindan patlayan mis kokulu cicekler gibi aydinlanan insanlar. Eskiden bir iki kisi bilinip parmakla gosterilirken simdi heryerde olaganustu kavusma hikayeleri. Distaki dunya cokerken icteki ihtisam katlana katlana artiyor. Zaten kolesi olunan bir duzen cokse, kriz olsa ne cikar. Parayi kim veriyor? Bugune kadar kim verdi? Demek bundan sonra da O verecek. Acan ciceklerin yaydigi enerji artik oyle kuvvetleniyor ki, bakan hooop icine dusuyor :) Muhtesem aydinlik gunlere gidiyoruz. Karanlik ne kadar buyukse gelecek olan aydinlik da o kadar buyuk olurmus...
Can dost,
Geçecek geçmesine de, yaraları sarmak acıtıcak.
Hikayede olduğu gibi son anda bir kurtarıcıya ihtiyacımız var.
Sevgiler...
Sevgili tutsak;"Kör kurdun nasibini veren Allah bizimkini de verir" hikayesini mi yazmamı istiyorsun? Ben de sen yazdın sanıyordum.
Sevgili Ela'm;İçimize dönüp baktığımızda aslında tüm bu kavgalar ve kargaşalar suçlamalar ve suçlanmaların hepsinin müsebbibi biziz.Ne zaman içimizi düzelteceğiz; tüm evren düzelecek de... bir başarabilsek, elele.
Sevgili Aysema;Aşk ermişi kitabındaki "bu da geçer" hikayesini hatırlattın bana.Evet bu da geçer canım.
Sevgili ateş böceği;Söylemek isteyip te kendimize engel olduğumuz sözcüklerin bile beynimizden dilimize akışını engellememiz ne kadar mücadele gerektiriyorsa; bu yaşanılanlardan sıyrılıp çıkmamız bayağı bir sıyrığa katlanmamızı gerektirecek galiba. Sevginin iğnesine güveniyorum Ben; Kesilmiş parçaları bir gün dikecek ve birleştirecek diye...
Sevgili düş;Ne güzel söylemişsin:"dışta olan herşey geçici, odagi, merkezde tutmak, benden öte BENden bakmak nasip olsun.."diye..Başka söze gerek yok.
Sevgili gugukum;Darla imtihan olmak, bollukta imtihan olmaktan daha kolay inan ki. Zenginin tekamülü diğerinden çok zor çünkü.Birinin hiç yok ki neyini paylaşsın, öbürü tüm malını varını paylaşmak zorunda aslında.Çünkü zenginin malında fakir fukaranın nasibi var.
Sevgili UmaM;
Çareler ve apaydınlık günler gelecek ki bunca eziyet bunca gözyaşı, bunca sıkıntı.Tomurcuklar patladı gülüm, ben umutsuz değilim.Hani bilançosunu dökemediğim herşey sensin ya,O ya; iftira edenle iftira ediyor,suçlananla birlikte suçlanıp onun acılarını yüreğinde hissediyorsun, bence sadece bunlar yoruyor insanı.
Sevgili can dost;
Hep böyle fırtınalı dönemlerin sonunda Yüksek şuranın yüce kahramanları devreye girip en büyük devrimleri ve sulh-ü oluşturmuşlardır değil mi?
Yorum Gönder