1998 Senesinde tüm ekip Akdeniz’in bir sahil kasabasında turistik bir yer işletiyoruz. Gecenin geç saatlerinde orta boylu saçı briyantinli ya da ıslak bir adam mekânımıza geliyor, dilinde hep aynı şarkıyla ve bağıra bağıra hepimizin yüreklerimizi burkup hem de derinden dağlıyor içimizi usulca.
Mevla’m birçok dert vermiş,
Beraber derman vermiş
Bu tükenmez derdime
Neden ilaç vermemiş?
diloy diloy diloy yar!
Ne tür bir dert ki bu dermanı olmasın, insan merak ediyor doğrusu. Sorup soruşturuyorsun, kimseden cevap yok. “Divane işte, içti mi bu şarkıyı söyler.”diyorlar.
Her gece uykulara giderken günün noktası gibi dilimizde kalıyordu hep bu terane.”Bu tükenmez derdime neden ilaç vermemiş?”Adamın adı KRAL, gerçek adını ise hiç öğrenmedim. Onu seven, sevmeyen, alay eden etmeyen selamı sabahı eksik etmiyor üzerinden. Ama yüzlerdeki o müstehzi ifadeyi yakaladığında, o ilaçsız derdini merak ediyor insanın gönlü işte. Ben de meraklı taze ya! Gecenin 4 ünde kendi meydanlarda, şarkısı dilinde gezip sabahın 8 inde ciddi bir iş yerinde iş kurallarına uygun giyinip yüzüne o ciddi ifadeyi takınabilmesi üstün bir maharet gibi geliyor bana. Bir gün nasıl olduysa Kasabanın yerlilerinden birisi Kral’ın hikâyesini anlatıyor bana usulca; Cellât’mış kendisi, yani ölüm fermanlarını uygulayan adam. Ben o oluyorum, onun yaptığı işi yapmaya çalışıyorum zihnimde, “Ben, belki de daha çok delirirdim” diyorum. Kolay değil.
Deniz Gezmiş’in ipini çeken cellâtlardan biri olduğunu duyduğumda ise gelin siz tahmin edin neler hissettiğimi?
Daha sonraki senelerde ise KRALı hiç göremedim. Hiç sormadım da” nerelerde, ne yapıyor?” diye.
Tarih;5 Mayıs'ı-6 Mayıs 1972' ye bağlayan gece… Yer; Ankara Ulucanlar cezaevi avlusu;
Deniz, sehpaya çıkarıldıktan sonra ayaklarının altındaki tabureyi kendisi tekmelemek istemiş. Tabure masanın üzerinde bir süre döndükten sonra düşmüş ama Deniz boşlukta asılı kalamamış. Çünkü boyu uzun olduğu için ayakları masaya değiyormuş. Bu durumu gören Savcı Yardımcısı, cellâdı uyararak, “masayı çek, masayı çek” diye bağırmış.
13 Nisan 2009 Pazartesi
CELLAT: "MASAYI ÇEK, MASAYI ÇEK"
Gönderen sufi zaman: 12:30
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
21 yorum:
yorumsuz susmak gerek bazen hiç konuşmamak ...
Canim ablam, zorla soldurulan ciceklere ne demeli bilemedim ki....
derin bir of çekebildim sadece...
Ölerek ölümsüz oldu onlar, kalplerimizde hep sızlayan ama hep çok yoğun sevgiye sahipler... Doğru bildiğinin ardından ölüme gözü kapalı giden, hiç pişmanlık duymayan birer kahramandı onlar benim gözümde...
Ruhları şad olsun...
Ben amerikanın yerine olsam ermeni soykırımı yerine sadece suçları insan olmak olan 3 gencin idamının hesabını sorardım ayrıca kendisine aydın diyen insanlardan da Denizler için özür dilemelerini beklerdim
Sevgilerimle
Kurallar gereği,"bir ödülün var bende" demeye geldim...
Dedim ama,yazın beni susturdu...
Offff ki,ne OF!
TüTü
ne diyeyim bilemiyorum, o yaştaki birini düşüncelerinden sorumlu tutarak öldürmek, diğer yandan abdullah öcalan gibi ellerinde kanlar akan birine el bebek gül bebek bakılması, insanın isyan edesi geliyor.
düşüncesi ne olursa olsun hiç bir insanın yaşam hakkı kasten elinden alınamaz.
o adamcağız kafayı yemiş boşuna değilmiş ne kötü
31. Kural; Hakk'a yaklasabilmek icin kadife gibi bir kalbe sahip olmali. Her insan su ya da bu sekilde yumusamayi ogrenir. Kimi bi kaza gecirir, kimi olumcul bir hastalik, kimi ayrilik acisi ceker, kimi maddi kayip...Hepimiz kalpteki katiliklari cozmeye firsat veren badireler atlatiriz. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumusar, kimimiz ise, ne yazik ki daha da sertleserek cikar.diyor Sems, Aşk kitabinda..
Yaşasalardi cok daha fazla hizmetleri olacakti ama onlarin olumunun, kalbi katilasanlara elbet bir hizmeti vardir, belki de en basta Kral'a...
eh savcı bey gönül isterdi ki o çek dediğiniz masaya sizi şöyle bir güzel uzatmalı...
:(((
Darağacında fidanları solduranlar utansın...
Sevgili ateş böceği;Bence de yorumsuz
Sevgili BelginDeniz ve arkadaşlarıyla birlikte bugüne yetişen tüm gençler susturuldu ya.
Sevgili Beenmayaoff ki ne off hala off ları çekiyoruz ya o da bir zamana kadar.
Sevgili bilgelik yolcusu;18 mart gecesi yakalandıklarını duyduğumuzda Ankara yas tutmuştu inan.
Sevgili tutsak;"Ölümü hak edecek neyaptık ki?"demişlerdi.Ama bu toplum nasıl korkutulup susturulacaktı ki?
Sevgili etki alanı;Bu off ların içinde yine de bizleri ödüle layık görmene teşekkür ediyorum canım.
Sevgili gugukkuşum;Onların ilk operasyonlarında ben de İş bankasındaydım.Yaptıkları her şey bir amaç uğrunaydı.
Sevgili kubra zeynep kara;Cellat, Denizin boyu uzun ve ağır olduğu için ipine de çift düğüm yapmış, onun için de ölümü zor olmuş uzun süre beklenmiş.Bu dünya cellata ne kadar dar geliyordur şimdi anlayabiliyorum.
Sevgili düş;Can çıkar huy çıkmaz diyorlar ya, o huyla o terkiple bedenlenenler şimdi çoğaldı mı ne?VİCDANın yükselmesi için yaşıyoruz galiba böyle olayları.
Sevgili Hüseyin;Sevgili aysema;Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner
geçenlerde kadir inanırın cellat adıl bir filmini izledim, teknik kısmını atlıyorum yeri değil ama mazlum çimen ezgileri ile yüreğim dağlandı yine aynı acıyı duydum bir an nedesen bilmiyorum ama bazen çok geç gelmişim bu dünyaya diyorum...
Canim benim, emailine yaziyorum ama ordan almiyor musun acaba emaillerimi. Siteni bu sira olanlarla doldurmayayim :) Iyiyim, Allah iyilik verdigi surece...
Bu ülkenin ne gelmişine, nede geçmişine saygısı kaldı.Kendi değerlerimizi unutacak kadar körleştirildik, sağırlaştırıldık.Peki kimin yüzünden ! Aydınların ipini çek diyenler yüzünden.Aslında bilmeden kendi kendimizin ipini çekiyoruz.
Biz insan olarak özür dilemeye pek meraklıyız.Ama insanlar bu dünyadan göçtükten sonra bu özrün anlamı oluyor mu acaba...
Deniz Gezmiş yaşasaydı, bu özrü kabul edermiydi acaba ? İpimi çekin, bu eziyete son verin derdi yine...
Dilek annem gene çağlamışsın...Emeğine, yüreğine sağlık...
Sevgilerimle....
Sevgili mali-k;YOLCUNe den geç geleceksin ki bu dünyaya bu devirde de senin gibi yüreklilere ve fikirlerine ihtiyacı var ülkemin.
Sevgili Umam;Maillerini alıyorum son "kuşlarını" aldım mesela.Ama ne bileyim mail mektup gibi bloglardaki mesajlarla konuşmak sanki birimizin balkonunda çay ve kahvemizi içerken muhabbet etmek gibi geliyor bana.
Sevgili ayışığım;Olan ve yaşanan ne varsa toplum bilincinde birşeylerin yükselmesi adına oluyor bence. Öfkelenmeden hakkın varlığını yüreklerimizde görebilmemiz, toplumsal vicdanımızı yükseltebilmemiz için .bu arada kurban olanlardan biri de İSA idi biliyorsun.Ama Kuran'da o "ölmedi, asılmadı da "diyor onun yerine asılan o gibi gösterildi.Gerçek kahramanlar ölmez bebeğim.
mali-k;YOLCUNe den geç geleceksin ki bu dünyaya bu devirde de senin gibi yüreklilere ve fikirlerine ihtiyacı var ülkemin.
Keşke elimden bir şey gelse bu ülke için ama bu konuda birşey ya da yeterli bir şey yapabildiğimi sanmıyorum ama daha önce gelseydim belki bir şey yapardım diye hayıflanıyorum arasıra ne bilim işte böyle garip bir inanacım var keşke diyorum hep.
Sevgili Yolcum
Kendine haksızlık etme, belki o zamanlarda da vardın ve o zamanlardaki kahramanlıkların özlemidir şu andaki özlemin.Kim bilir can?
krala içim acıdı doğrusu hiç kolay iş değilmiş yaptığı helede Allahın verdiği canı Allah alır diye düşünüyorsa.Deniz ya da bir diğeri farketmez aslında.
Deniz,Yusuf,Hüseyin Erdal ve onlar gibi ömürlerinin baharlarında kalplerinde vatan sevgisiyle ölüp giden daha niceleri bugün bu vatana daha kötülerini yapanlar el üstünde tutulurken onlar soluverdiler çek masayı emriyle bir ipin ucunda
dilerim mekanları cennet olsun...
Yazıyı okuyunca, Deniz'in idam edildiği anı ve Cellad'ın ne kadar dermansız olduğunu anlamamak elde değil.
Yaşadığı sürece bu dermanı da bulması mümkün değil.Tüm geri dönülemez acılar ve yanlışlar gibi....
Yorum Gönder