Aşağıdaki İncil’den derlenen hikâyedeki iki kardeşten babanın yanında kalan siz olsaydınız ne yapardınız? Bir anne olarak babanın yaptıklarına gönlüm benim de onay veriyor, ama ya SİZ her daim babanın yanında ona hizmet eden oğul olsaydınız?????
Bir adamın iki oğlu varmış; Bunlardan küçüğü babasına, “Baba, malından payıma düşeni ver bana” demiş. Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırmış. Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitmiş. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çar-çur etmiş. Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş göstermiş, o da yokluk çekmeye başlamış. Birinin hizmetine girip çobanlık yapmış, keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya çalışmış. Aklı başına gelince şöyle demiş;
“Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına döneceğim ve ona; “Baba, Tanrı’ya ve sana karşı günah işledim, Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim. Beni artık işçilerinden biri gibi kabul et.” Diyeceğim demiş. Böylece kalkıp babasının yanına dönmüş. Kendisi daha uzaktayken Babası onu görüp ona acımış, koşup boynuna sarılıp onu öpmüş. Oğul da Babasına demek istediklerini demiş. Babası ise; işçilerine;
“Çabuk en iyi kaftanı getirip ona giydirin, parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin, besili danayı getirin kesin yiyelim, eğlenelim. Çünkü benim bu oğlum ölmüştü yaşama döndü, kaybolmuştu, bulundu.”
Böylece eğlenmeye başladılar. Babanın büyük oğlu ise tarladaydı. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun sesleri duydu. Uşaklardan birini yanına çağırıp, “ne oluyor?” diye sordu. O da “Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti.” Dedi.
Büyük oğul öfkelendi, içeri girmek istemedi. Babası dışarı çıkıp ona yalvardı. Ama o babasına şöyle yanıt verdi: “Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, hiçbir zaman bir oğlak bile kesmedin, oysa senin malını satıp savuran fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce onun için besili danayı kestin.”
Babası ona, “OĞLUUMM, sen her zaman yanımdasın, neyim varsa senindir. Ama şimdi sevinip eğlenmek gerekiyordu, çünkü bu kardeşin ölmüştü; yaşama döndü, kaybolmuştu; bulundu!” dedi.
10 Nisan 2009 Cuma
KARDEŞİN ÖLMÜŞTÜ, YAŞAMA DÖNDÜ
Gönderen sufi zaman: 09:24
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar..., HİKAYELER
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
14 yorum:
O Babanin, evlat ayirmadigini gorur, yarin birgün, hiç bir seyin garantisi yok, olura insanlik hali, ben de evden ayrilirsam, beni de sonsuz sevkat ve kabulle sofrasina yeniden alacagini bilir sevinirdim...
büyük oğul bir anlık öfkenin kurbanı olmuş.. ben onun yerinde olsam, kardeşim ölmüştü geri geldi diye babamdan daha çok sevinirdim, daha çok kucak açardım küçük kardeşe..
evet büyük oğul olsaydım o anda bende kırılırdım. ama babanın o cevabı beni yatıştırırdı.
rabbim herkese dayanabileceği kadarını verir ve her kulunu eşit sever hatalrına göre vermez nimetlerini. Küçük oğlanın elinden geleni bu kadarmış. Baba da Rabbim gibi davranmış. Allah hepimize bu erdemi nasip eder inşallah.
Kesinlikle kırılır, emeklerimin boşa gittiğini hissederdim. kardeşimin gelişine kendini toparlamasına sevinirdim. ama bir babanın bunu yaparken en azından diğer kardeşi görmezden gelir gibi, ondan habersiz paylaşmadan bir şeyler düzenlemesine içerlenirdim.
İlk başta kendi ailemle kutlamak isterdim bu sevinci. Öbür oğlumu şoka uğratacak ve başkalarından duyuracak şekilde değil.
Babamın cevabının daha adaletli olmasını da isterdim. "Evet sen hep benimleydin, sağ kolumdun. ama evladımın gelişine sevincimdendir bunlar. Sen yine benim gözümün bebeği olacaksın, ama onun kendisini bulmasına hep dua ettim" dese benim için daha iyi olurdu. çünkü ne o ne eş dost ne de kardeşi onu işçi gibi görebilecek. Sonuta ölmeden ona da bişiyler bırakılacak belkide.
küçük kardeş iyi bir ders almış,hatalarından pişman olarak dönmüş bu kısmı çok güzel,
babanın sevinmesi oğluna kavuşması ve eğlence düzenlemeside normal.
aslında büyük oğlunun kardeşine yapılan bu eğlence için üzüntü duymasıda onu kıskanmasıda normal.
kıskançlık yüzünden kardeşi hz yusufu kuyuya atanları düşününce bu kardeşin tepkiside beklenmeyen birşey değil.
çıkarılması gereken dersi düşündüm
burda babanın merhameti ile Rabbimizin merhametinin mikro örneğini görerek tövbe edilmesi ve hatalarımı anlamamız gibi anlam çıkardım
Çok güzelmiş:)
Bir bilinmeyen daha bilindi sayenızde...
Ne kadar keyifli burada olmak.Teşekkürler verdiğiniz huzura:)))Biz de ödülünüz var
Ben olsaydım büyük kardeş;
önce oturur kardeşimle yaşadıklarını paylaşır onun sağ salim hatalarını anlıyarak geri gelmesine sevinir ve bana verilmiş olan payı yeniden onunla paylaşarak babamızın hayatta olduğu sürece idareyi ona bırakmayı teklif ederdim.
Sevgilerimle
valla bu hikaye bana çok yabanzı değil:)annem en küçük olduğum halde çoğu zaman ablama ve abime daha toleranslı davranır..ben bişey dediğimdede sen beni anlayansın,sen bana daha yakınsın..nazım sana geçer ama onlara geçmez der:))bende anlarım..bu hikayeyide anladım.teşekkürler sufi..
Beşer şaşar demişler,bende büyük oğul gibi kızgın ve öfkeli olabilirdim.Nedense hep yanında olduklarımız kıymet vermeyi unutuyorlar.Alışkanlık gibi,mecburmuşuz gibi bazen kuru teşekkürü unutuyorlar.Oysa önemli olduğumuzu hissetmeye hepimizin ihtiyacı var.
Sevgili Düş;
Sevgili maryjade;
Sevgili guguk kuşum;
Sevgili Efsa;
Sevgili kubra zeynep kara;
Sevgili primarima;
Sevgili dijle bahtiyar durgunlu;
Sevgili tutsak;
Sevgili berfin;
Sevgili y.;
Sonsuz şefkat ve kabul ve affedicilik...Allahın boyasına boyanmak...Gazabının üstünü örten merhamet...Sürüden ayrılan koyunun peşinden gitmek...Ne olursan ol gel diyebilmek...Ancak hak ile hak olabilmişlere yaraşır davranış biçimleri.Bu hikayede anlatılmak istenen zannımca; Allah'ın affediciliği.BABA; Allahı, çocuklar da bizleri simgeliyor.Bizler bedenlenip bu dünyaya geldiğimizde bu Dünya'nın çekiciliğine kapılıp, Mevlana'nın dediği gibi "cıngıllı fahişeye" kanıp ÖZümüzü ve nereden gelip nereye gittiğimizi bir müddet unutmadık mı? Ne zaman acılar ve çilelerle dünyanın kandırmacalarından uzaklaşıp yönümüzü HAK ka çevirdik ise bizi kucaklayan başımızı okşayan O kutsal YÜCE sevginin herşeyden daha önemli olduğunun bilincine vardık. Babadan mirasını alıp ayrılan bizleriz aslında, dünyanın gözalıcılığına hiç aldanmamış olanlar ise hiç haktan ayrılmamış olanlar, ekmeğini bölüp paylaşanlar Onun adına ONUNLA öğüt verip yüreklerimize sevgi tohumları ekenler: Veliler, erenler ve evliyalar.
Hikayede Baba onun için büyük oğluna;"sen hep bendesin "diyor.
Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum, siz bendesiniz sözünü duyanlardan olalım inşaallah.
Sevgili Dilek sen bendesin, ben de sendeyim ve sevenlerdenim :)
Bhagavad Gita'da "Tanrıya bir adım atana Tanrı 60 adım atar" der...
Kuran'da Tanrının affediciliğine dair pek çok güzel ayet var...
Mevlana Celaleddini Rumi "gel ne olursan ol gel" der, dergahının kapısını her gönüle açar...
ne haddime, babamın kucak açtığına yüz çevirmek...
ben de sevgiyle kucaklıyorum :)
Sevgili Dilek abla,
Her zaman olduğu gibi çok güzel ve
düşündürücü bir konuya parmak basmışsınız.Bu ara da bloğumda bir
ödülünüz var,isteğe bağlı alabilirsiniz..Saygılarımla..Cenk
Sevgili nilambaram;
Ne haddimize onun kucak açtığına yüz çevirmek?Birzamanlar bizi nazlandırıp bize de hoş geldin sefalar getirdin deyip nazlandırmadı mı? Geri dönüşlerin hızlandığı şu günlerimiz bayram sevinciyle taçlanacak inşaallah.Sevgilerimle.
Sevgili Warhawk;
Onur verdin ödülünle aldık kabul ettik canım sevgilerimizle.
Yorum Gönder