HİÇ YALAN SÖYLEMEMİŞTİ SEVDA - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

1 Haziran 2009 Pazartesi

HİÇ YALAN SÖYLEMEMİŞTİ SEVDA


Hiç yalan söylememişti Sevda… Yalanı hiç sevmemişti. Dilini kıvırıp kıvırıp gerçeğe yalan elbisesi hiç giydirmemişti. Ona rağmen hep yalancılıkla suçlanmıştı. Annesi ona hiç inanmamıştı…
“-Sus, hep yalan söylüyorsun yalancı.” Diye itham edilmişti. Oysa Sevda kendisini suçlayan annesinin; Babasına söylediği çok yalanına şahit olmuştu da hiç sesini çıkarmamıştı. Hep babası arka çıkmıştı biricik kızına: “Benim kızım yalan söylemez” diye taa gözbebeklerinin derinlerindeki gerçeğin kitabından okumuştu O. Ama ne mümkün annesinin buna inanması, NUH demiş, peygamber dememişti bu konuda. Her şeyin en doğrusunu o bilirdi çünkü…

“-Sen kızını hep kayır! Bir gün başına çorap örer de, görürsün” diyordu.
“-Kızını dövmeyen dizini döver” diye de sözüne söz ekliyordu daima. “Kızını başıboş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya kaçar” diye de devam ediyordu gelecekle ve kaderle ilgili kurguları, bedduaları sanki.
İlkokula başladığı günlerden bir günün gecesi uyurken altına çişini kaçırmış, utancından bir türlü yataktan kalkamamıştı da, Babası “Kalk yavrum, çok terlemişsin üstünü değiştirelim” deyip olayı örtbas etmeye çalışmıştı. Annesi “ ne terlemesi, basbayağı altına işemiş sevgili kızın” dediğinde, Babası, gizlice karısına:” kızın yüzüne vurma, utandırma zavallıyı, korkmuş zaten” demişti. Yumruk yapılmış elin parmakları batarcasına kafasına inmişti küçük kızın. Çok düşünmüştü SEVDA, acaba babamın ÖZ, annemin ÜVEY kızı mıyım? diye…
Çarpım tablosunu öğrenirken:
”-İki kere iki KAÇ kızım?”
“-BEŞ anne” diye çıkıyordu ağzından sorunun cevabı, bildiği halde bir türlü dört çıkmıyordu işte. Geri zekâlı, mankafa, salaktı Sevda’nın diğer isimleri. Kadın kızını aptal sanıyor, geri zekâlılığına aptallık ekliyordu başına inen darbelerle. Hayıflanarak ”-Gittiğin yerden geri geleceksin” diyordu daima. Annesi, babanın kızına bir fiske bile vurmamasından yakınırken, babanın olmadığı zamanlarda zamanlı-zamansız, sebepli- sebepsiz yediği köteklerin hesabını tutmuyordu artık Sevda. Her şeye rağmen ilk orta lise ve üniversiteyi başarıyla bitirdi, mezun oldu… İşe girdi… Evlendi… Annesi hiç gururlanmadı onun başarılarından, tam tersine onun istediğinle kızı evlenmedi diye intihara bile kalkıştı.
SEVDA Kuşadası’nda çalıştığı bir dönemde her maaş aldığı gün gelip çeşitli bahanelerle parasına el koyan kocasına ömründe ilk kez yalan söyledi. Kocası işsiz güçsüz bir adamdı. Nerede akşam orada sabah av peşinde koşuyordu acımasızca. Oğlunun hangi sınıfta okuduğunu dahi bilmeyecek kadar da ilgisizdi kendisi. Bu sefer tüfeğini yenilemek için para istediğinde Sevda’nın cevabı:” YOK” oldu. Cevabı doğruydu da aslında… Ama adam evraklarının içinde bir banka makbuzu buldu Sevda otel sahibi bayan arkadaşının hesabına yüklü bir para yatırmıştı. Sevda, her gece ayaklarının yorgunluğu gitsin diye tuzlu su dolu leğen getiren, gecenin ikisinde karnını doyursun diye sofralar hazırlayan sevgi ve şefkatini ondan esirgemeyen kadına yardım etmek istemişti. Adam, öfkesini karısının kulağına attığı ağır bir şamarla damgaladı. Sevda otelin dış kapısından yokuş aşağıya yuvarlandı yuvarlandı…
Artık hiçbir şey hatırlamıyordu…
Adını bile.

Bu hikaye "Öykü Atölyesi" için yazılmıştır.
Sevgilerimle Tontini.

23 yorum:

beenmaya dedi ki...

bu hikaye gerçek olan pek çoğundan biri aslında öyle değil mi...

sufi dedi ki...

Mayacım; hikaye gerçek zaten, eksiği var fazlası yok...

öykü;) dedi ki...

Ne Sevdalar tükendi başkalarının SEVDALARI uğruna..

öykü dedi ki...

hayatın ıcınden..

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ve SEVDA'ların sayısı ne kadar fazla değil mi?
Kalemine sağlık.

Pabuc dedi ki...

hayat her insana aynı görünmyo..kimi sevdalar yaşanıyr kimi sevdalar gizli kalıyor kimi sevdlar yitip gidiyor kıymet bilinemeden..

Unknown dedi ki...

:( o kadar kudretli olsam ki herkese el atsam sihir gibi olabilir mesela bilmem kuş olsam yavrularıma ağzımla taşıdığım yem gibi onlara da gitsem konsam omuzlarına sıkıntılarına son versem...
ama hayat bu değil mi öyle böyle devam edecek kimini güldürüp kimini ağlatarak...

Arzu Eylem dedi ki...

Hep sevgi verecekken birbirimize, hep tatlı dille çözecekken sorunlarımızı, yuvarlanıyorduk düz bir yolun üzerinde, takılıp düşüyordu yürekler...

Gün gelecek sevdalar yeniden doğacak... Kimse birbirine yarasını vermeyecek, acısını, yalanını. Buna inandan yaşamak ne mümkün!

y. dedi ki...

bazen şaşırıyorum hayata,herkes sevmek sevilmek istiyorsa ,bu kıyım ,bu kıyıcılık kimin elinden çıkıyor diye.

sufi dedi ki...

Sevgili maça kızı;Tükenmez sevdalar, bir gider bin gelirler canım.
Sevgili Öykü;Dışında ne var ki?
Sevgili Özlem;Tekamülün böyesi işte.
Sevgili devenin bale pabuçu;Hiçbir sevda yitip gitmez can dost.Burası sanal bir alem.
Sevgili Funda;senin gibi yürekliler olduğu sürece düşüncede bile insan amacına ulaşır, yüreğine sağlık canım.
Sevgili Bugünü Yaşama Arzusu;O sevdalar "ölmeden evvel ölüp de dirildi" canım.
Sevgili y.;Biz nasıl aynı ağızla hem ısırıp hem öpebiliyorsak, hayatın içinde de yanarak pişiriliyoruz galiba.

Derin Sularda dedi ki...

Sevgil Sufi, Çok duygusal bir anımdaydım galiba çok etkilendim bu satırlardan.. Eline yüreğine sağluk.

Evren dedi ki...

doğruyu söylemek işine gelmiyor bazılarının zorla yalan söyletiyorlar... zorla insanı kendinden utandırıp, kendi ile çelişik bir durumun içine sürüklüyorlar...doğruyu söylemek de duymak da ağırdır, zordur, acıtır...

Adsız dedi ki...

İşte yalanlarla süslediğimiz, hayatta hep güzelliklerin olduğuna inandığımız (kendimizi kandırdığımız) bu günlerde bu hikaye yüzümüze acı bir tokat olarak indi...

Ben o şamarı yedim hemde afiyetle...Bende artık ne var ne yoksa hatırlamıyorum.Her daim hatırlayıp kayrolmaktansa, hatırlamamak en iyisi :(


sevgilerimle...tontinim

sufi dedi ki...

Sevgili yıldız yağmurları;Ben de yazarken ağladım, acıdım Sevda ve onun gibilere.Ama yine de oluş yollarında bu yaşanılanların çok doğal olduğuna inandırdım kendimi.
Sevgili Evren;Hep olmadığımız şeyle suçlanırız ya!
Örneğin adilsek, adaletsizlikle...Duygusalsak duygusuzlukla suçlanırız.Yalancı bir insanı "yalancısın" suçlaması acıtmazdı ki.
Sevgili Ayışığım;Ben yine de senden hastalandığında hastaneye AT getiren dayının hikayesini yazmanı bekliyorum.Sen yazmazsan ben yazacağım ona göre güzel gözlüm.İnsan bedene bağımlı ise bir tokatla yıkılır biter, ama bizler madde ve ruhuz ya, ruhumuza o tokatlar ulaşmıyor canım.Sevgilerimle.

allımorlu dedi ki...

dünya var oldukça,hayat devam ettikçe bu ve buna benzer tablolar maalesef olacak.merhametsizlik en büyük hastalıktır bence bu merhametsizliğin sebeplerine inmek lazım.yazın gerçekten bir kesit gibi olmuş,eline yüreğine sağlık...

Adsız dedi ki...

öyle bir hayatı yaşamak çok zor olsa gerek.Yüzüne yediği değilde yüreğine yediği tokatların haddi hesabı yok:( boğazım düğümlendi okurken.Keşke herkese mutlu olma hakkı tanınsa:((

sufi dedi ki...

Sevgili allımorlu;Hoşgeldin sanal mekanımıza.Rengarenk geldin,onyüzbin baloncukla geldin.

Sevgili balböcüğü;Demir bile şekil alması için ateşte dövülüyor ya!Acı da olsa gerçek bu canım.Sevgilerimle.

HüseyinSYK dedi ki...

Böylesi durumlar toplumumuzda çok sık rastlanıyor..Ataerkil kapalı toplumların kadın üzerinde baskısı ve onun eğitimine vermediği önem neticesinde..Olgunlaşmamış kadınlar daha çocuk yaşta anne olmaya mahkum edilirse ister istemez bunun hıncını ya kızından yada gelininden çıkartma yoluna gitmektedir..
İnsanın kendisini gerçeklemesi için ona gerekli fırsatları ve şansı tanımaz onu desteklemezseniz. Bu gönülsüz askerlik ya deliliğe yada firara veyahutta intihara gider..
Yani suçlu toplumun kendisi
ne anne ne de kızı

kubra zeynep kara dedi ki...

işte hayatın aynası
bu kadar güzel anlatılabilirdi.

Adsız dedi ki...

söz sufim hayatımdan gerçek bir kesidi yaşanmış en güzel hikayemi senin için yazıcam bu gece:)

sevgilerimle ...

Belgin dedi ki...

Ablacim, icim yandi Sevdaya. Insana insanlar zorlada olsa yalan söyletiyorlar nedense. Acaba Sevda gibi kac tane SEVDAlar var arazmizda.
Sevgilerimle

Vladimir dedi ki...

Kısa ve etkileyici bir öykü. Çok sevdim bunu, insanın içi burkuluyor.

sufi dedi ki...

Sevgili Hüseyin;
Suçlu diye tanımlayacağımız yanımız pozitif yanımızın diğer sarmalı olarak görevini tamamlıyor işte.Maşa olanın görevi bu olsa gerek.
Sevgili Kubra zeynep kara;
Aynalar...Asıldan yansıyanlar işte.
Sevgili ayışığım;
Hikayeni merakla bekliyorum canım.
Sevgili Belginim;
Sevda'lar inan ki şu an Allahın melekutundalar.
Sevgili Vladimir;
Hayatın ta içindeki gerçekler seyir aleminde de olsan, içini cızlatabiliyor işte.Hepinize sevgilerimle.