Zaman; insanları kendi kuyusunda büyütürken, bir sürü sınava tabi tutarmış. Yaptığımız her eylem, aldığımız her nefes aslında bir imtihan olarak getirilirmiş önümüze. Yağmur kokan toprağa hayıflanmak yerine ciğerimize çekip şükretmek, ülkemin sınırlarının en uç noktasındayken susuzluğumuza acımak yerine, köydeki Ayşe’nin gözlerine dalabilmek ve gülümseyebilmek…
Ayşe o kadar güzel bakıyor ki, Tevrat ya da Samet... İnsana Van Gölü’nün ortasında bütünüyle vücudunun suya daldığını hissettiriyor. Bu kente ilk geldiğimde ellerimde 7 bavul ailemle dışarıda yağmurun altında ıslanarak kalmış olmak dahi, hevesimi kırmama sebep olmadı. En azından içimden bir ses asla bu kentte yaşayamayacağımı, söylemedi. O da içtenlikle onayladı ücra bir köy bile olsa birçok günahsız canda bulabileceğimi İzmir’de sahip olduklarımı.
Yaşadığımız her saniyenin kendimizce bir anlamı olmasa da aslında bir başkasını ne kadar çok etkileyeceğini düşünmeden nefes alıyoruz.
Şimdilerde farklı bir hevesin eşiğini mekân tuttum. Burada yaşayan birçok öğrencim o kadar yetenekli ve zeki ki… “Neden, biz batı kıyısında yaşayan insanlardan, farklı yaşasınlar?” diyerek hayıflanır oldum. Aşağı Tulgalı Köyü’nün zehir gibi beyinlerine sahip bu temiz yürekli bedenler neden ahırlarını temizlemek için ya da su taşımak için el arabalarıyla, okullarını bırakmak zorunda kalsınlar? Hayalperest bir köy öğretmeniyim çoğu kişiye göre. Ben de henüz düşüncelerimin birer ütopya olup olmadığından şüpheliyim. Ama inanın dünyada şuan sahip olduğumuz her gelişme gerçekleşmesi zor olduğu düşünülen hayaller sayesinde tasarlanmadı mı?
Elleri kınalı Keje’nin memleketine, avuçlarının minik kardeşininkileri sardığını gördüğüm anda bu eşsiz kente “hoş geldiğimi” anladım. Kendi boyu kadar olan çantasını takıp sabahın 7’sinde öğretmenini soran bu çocuklar için burada nefes alacağımı bilmek gerçekten mutluluk verici. Umarım sizlerle bu kirli yüzlü, yeşil gözlü, elleri nasırlı çocukların hikâyelerini paylaşırken okuyacaklarınız sizde de merak uyandırır...
Sevgilerle.AHU
Resim:haccecan.blogspot.com'dan alıntı.
11 Ekim 2009 Pazar
BİR HAYALİN PEŞİNDEN KOŞMAK
Gönderen sufi zaman: 13:27
Etiketler: AHU'dan mektuplar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
Ben en sadık okuyucunuzum bundan böyle. Aşağı Tulga Köyü çocukları çok şanslı. Sevgilerimle
Sevgili kardeşim AHU, buram buram içtenlik kokan bu yazınızı biraz hüzünlenerek okudum biraz diyorum çünki o miniklerin dayanacakları, güvenecekleri ve çok şeyleri öğrenecekleri ışıklarının olduğunu bilmek hüznümü hafifletti.Lakin yazınız çok şeyler öğretiyor.
Doğuda yaşanılır biliyorum, kitap, defter, kalem ve giysi sıkıntısı blogdan duyurursanız koşarız yardımına. Yalnız kalmamalısınızda.
Size başarılar diliyorum.
Eftelyam, madem hayatın sınavlarla dolu olduğunu düşünüyoruz, işte sana sunulmuş fırsat Van'daki yaşamın.Sınav kazanmak artı hanane eklentiler yapmak için büyük fırsat.Kaç tane Keje'yi ışığınla aydınlatırsan o kadar kardasın demek. Bir de işin manevi mutluluğunu düşün.Her anın kutsiyetini düşün birilerine faydalı olabilmek adına.İstemek başarının yarısı zaten, öpüyorum.
Oradaki hüznü hep içimde taşıdıgıma ınanıyorum.Orada yaşadıgım iki yıl gibi kısa süre içinde bu hüznü aldım.Herşeye o kadar aç minik eller gördüm,en başta insan sevgisine...
Sınavlar hep hayatta olacak,geçip geçmediğimiz,onların yüzlerındeki bir damla gülücük bence...
Ne farkı var Keje'nin, Ayşen'nin imkanları iyi olan çocuklardan. Hiç!!! Aksine daha çocuklar belki, daha zeki, daha sevgi dolular. Tek eksikleri onlara ışık tutacak birileri. Sevgiye muhtaç o yüreklere gönülden sevgi akıtan, karşılıksız veren, hep veren insanları eksik onların...
Tulga Köyü çocukları ne kadar şanslı ki tamda o insanı buldular işte. İnan bana onların adına içim içime sığmıyor burda. En az onlar kadar erken kalkıp, içimdeki okuma aşkıyla okula gitmek istedim yazdıklarından sonra. Sağolasın.
O güzel bakan Ayşe'yi gözlerinden, kınalı elleri ellerinden öp benimn için n'olur. Hepsini öp. Ve deki; uzaklarda bir yerlerde sizin için herşeyi yapmaya hazır bir ablanız var.
Lütfen ihtiyaçlarını bana da bildir Ahucum. Elimden geleni zorlarım burdan. Seve seve güle oynaya hemde.
Kocaman püyorum seni ve bütün güzel öğrencilerini...
Öncelikle herkese tek tek teşekkür ediyorum güzel yorumları için ve ayrıca beni bu toy zamanımda yalnız bırakmadıkları için. Burada kaldığım sürece sizlerle bu iyi yürekli, güzel gözlü çocukların hikayelerini paylaşmaya çalışacağım. Teknolojik bir aksaklık olmazsa tabi:) Aranızda olmaktan mutluluk duyuyorum.
Gözüm, kulağım, yüreğim sizinle...
Gözlerim yaşardı okurken..
Harikasınız..
Yazacaklarınızın devamını bekleyeceğim ben de heyecanla..
Başarı dileklerimle..
Sevgiler..
Canım Çalıkuşum,
Ben daha ilkini okuyamadan ikinci yazı da gelmiş,maşallah bu ne hız...
Okurken gözümün önüne o güzel gözlü çocuklar geldi,senin gitmenle talihleri bir nebze değişecek olan ve hepsi de bizim olan o çocuklar.
Hatırlıyormusun gitmeden bana"Seher Teyzeciğim o köye giden ilk müzik öğretmeni benmişim" demiştin.Kaldı ki girdiğin dersler de sırf müzikle sınırlı kalmamış.Ne mutlu sana Ahu'cuğum zaten sen de oraya Ayşe'ler,Samet'ler,Keje'ler için gitmemişmiydin? Yıllar sonra onların içinden de senin gibi idealist öğretmenler çıksa ne güzel olur değil mi.Tıpkı "Deniz Yıldızı"hikayesinde olduğu gibi...Seninle gerçekten çok gurur duyuyorum,erenler yardımcın olsun canım kızım...
Sevgili Ahu'cum,İki yazınıda bir çırpıda okudum ve tasvirlerinle bende yanında izledim tüm olanı biteni sanki..Öncelikle çıktığın bu hayat yolculuğun sana çok şey katacak eminim...Ama oradaki çocuklara,analara babalara katkısı çok çok farklı olacak.. Seninki bir ütopya değil kesinlikle..Şimdiden o ütopyanın en önemli adımını attın bence..İzmir'den bir gönül aktı Van gölü kıyılarına..Ordaki çocuklar,analar babalar biliyorki bu sözde açılımlardan çok daha gayretli ve içten bir tutum...Onlar biziz, bizde onlar..Bendende kucak dolusu sevgiler hepsine. Yapılabilecek ne gerekiyorsa bende elimden geleni yapmaya hazırım..Bilsinler İstanbul'da tekstilci bir teyzeleri var:)) Tüm kalbimle...Hülya
Yorum Gönder