TAKILDIM - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

2 Şubat 2010 Salı

TAKILDIM

Nasıl bir aşksa Mevlana ve Şems’i böylesine birbirine bağlayan, Yılmaz Erdoğan’ın Taksim Trio’nun bir etkinliğinde okuduğu nasıl bir şiirse kalbinizin orta yeri kanıyor, boğazınıza bir yumruk oturuveriyor dinlerken. Öyle bir aşk ki 800 küsur senedir her yeni doğan’ın yüreğine kazılı. Ki yüreklerimiz kirlendikçe uzak düşeriz özümüzdeki dövmemizden. Temizdir O oysa, aşktır bize “farz” edilen. Sarhoşluğumuz biz eskidikçe yön değiştirir. Yerini hırs alır, kin, kibir, aymazlık, çıkarcılık… Ucu bucağı olmayan bu kirlilik silsilesinde hepimiz birer ipin peşine düşeriz işte.
Doğru yol o kadar uzakta kalmıştır ki, sarhoşluğumuzdan ne fark ederiz uzaklığını, ne de gösteren birisi olursa inanırız… Çok özledim, içimde bir boşluk, dolmayı bekleyen. Sanki kalbimiz sökülmüş, yerinde sadece oyalanıcı bir kaç huy yadigâr kalan.

Ben âşık olmayı özledim aslında. İlk gün verdiğim söze/ aşka ihanet etmenin hüznü içimde. İşte bu şiiri her dinlediğimde yaram kanıyor, tazeleniyor. Kendime engel olamıyorum tekrar açıyorum tekrar, tekrar, tekrar… Bıkmadan. Ne güzel anlatmış yârini, ona ne temiz bir aşk duymuş. Bu günlerde müptelasıyım. Kimseye söyleyemiyorum ama ağlamak istiyorum her dinlediğimde. Dilini bilmediğim bir memlekette yer arıyor gibiyim. Kime sorsam, tarif etsem varacağım yerden habersiz, susuyorlar. Alay ediyorlar telaffuzumla. Paylaşmayı çok özledim, biliyor musunuz? Birilerinin beni anlamasına, aşkın tarifini duymaya ne kadar hasretim anlatılmaz.
Hasretliklerimiz en büyük öğreticilerimiz aslında. Ben bu özlemle aşkı hatırladım ve sınırlarımca susmam gerektiğini. Sağır birilerine bağırmamın bir anlamı olmadığını anladım; aşkın aslında ne kadar kıymetli bir hazine olduğunu ve bunu sadece hak edenlerin yaşaması gerektiğini yaşantılarımla. Bu şiiri burada(Van/Tursallı) da geçirdiğim buhranlı zamanlarımdan birinde yazmıştım. Umarım beğenirsiniz…
Anlatılmaz ki anlatasın, düşman gibi yürürler üstüne
Kinlerini kazanmaktan başka neye yarar çaban?
Onlar için içi boş sözler sarfettiğindir gerçek
Uğraşma boşuna yorma kendini.
Anlamazlar ki saygıyı, ahlakı, aşkı.
Dünyanın temeline oturtulmuş bir hurafedir bildikleri.
Senin fikirlerin paha etmez ki!
Yargılamak yapabildiklerinin en iyisidir çünkü.
Dinlemezler kalıp cümlelerin yoksa,
Sorgulamaz, düşünmezken sen kime, neyi anlatıyorsun?
SUS! sadece kendinle uğraş!
Kimseyi değiştirmeye kalkma.
Anlamıyorsa kapa yüreğini,
Açma kimseye en kıymetlini...

Resim: Selçuk Kızıldağ'dan alıntı.

11 yorum:

sufi dedi ki...

Can Ahu'm;
Ne de güzel sırlayarak, saklayarak yazmışsın yaşadıklarını.Uzun süre düşündüm:"Kime,neye böyle kırılıp Ahu'm üzüldü kırıldı?" diye.
Dayının söylediği bir deyiş vardı hatırlarsan:
"körlerin önünde çıranı yakma
görmezler ışığı gaza yazıktır"diye.Olsun be güzelim "sen yine de tebliğ et açıkla " diyor ya Kuran sen de öğretmenlik görevini gereği gibi yap, gerisini Allah'a bırak, alan alır birgün inşaallah...Sevgilerimle.

Evren dedi ki...

ilk dinlediğimde kanımın durduğunu hissetmiştim... sahiden nasıl bir aşksa...

Unknown dedi ki...

Duygusallıktan öte astronomik bir sevgi. Katışıksız ve var olduğu hali ile. Dünya'dan çizilen çizgi sonsuza uzanmadığı sürece var olmayacak bir yanılsama.

Ne Mevlana Şems'e aşıktır. Ne Şems Mevlanaya. Ama ortada aşk vardır.

etki alanı dedi ki...

Özlemişim...

Bu nasıl bir şiir yazmak sufim...
Tümüyle beni mi gözetliyordun yoksa bu şiiri yazarken?
:-))
Kendimi okudum....
TüTü

öykü dedi ki...

Çok etkıleyıcı.....

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Birisi şöyle sordu,Habeşistan Kralı Abbas ve Hz.Ömer Kuran'daki mucizevi bir ayeti duydukları anda ağlamaya başlamışlardı.Onlar hıçkırıklarla ağlarken biz koskoca bir sureyi hatta kitabın tamamını okuyoruz da hiçbir şey hissetmiyoruz. Biz niçin ağlamıyoruz?Görülmeyen şeyleri gören kadının türbesinin taş duvarlarındaki hayvan figürleri bile genç Muhammed yaklaştığında hıçkırıklara boğulmuşlardı.
Belki ''Dost''tan ayrı olmanın neden olduğu görülmez bir çirkinlik,hissetmediğimiz keskin bir hasret içimize düştüğünde alevde yanan etin suyunu salması gibi ağlayamıyoruz.Bunun yerine gri küllere dönüyoruz.Aşk ve açgözlülük denilen dünyevi istekler mi bizi bu derece hissizleştirdi?....

Aşıklar aileleri parçalansa,
aslanlar ve kaplanlar tarafından yenilse bile aşklarının yolunu izlerler.Her şey yok olur da geride yine Tanrı'nın varlığı kalır ve varlıkları(mızı)kuşatıp güzelleştirir.

Saygılarımla,

Özgür dedi ki...

Bence de anlamayıyorsa kapatmak gerek bütün kapıları.
Kimseye hakettiğinden fazla değer vermemek gerekiyor...

Adsız dedi ki...

çok güzel!!!

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

"Aşkın insanlar üzerinde etkin bir gücü, keskin egemenliği, yadsınamaz bir hakimiyeti, çürümeyen nüfuzu, dayanılmaz bir baskısı vardır. Aşk yalnızca bir bakıştır; gerisi vesairedir " diyor elimden bırakmadan okuduğum romanda.
Yazın çok güzeldi, sevgilerimle.....

sadeceselin dedi ki...

içim ağladı, yüreğine sağlık...
Demek bende hasretmişim aşka, diyememişim paylaşamamışım.. yıllar geçmiş kendimi kandırmışım.. kocaman sevgiler

Adsız dedi ki...

Efendim, merhabalar;
Bence susmamalı,
dilinin döndüğünce,
söylemeli doğruları,
alan alır, almayan almaz,
bu geçmişte de böyle olmuştu,
günümüzde de böyle olmalı...

Bu güzel paylaşımın için çok teşekkürler, kaleminie, emeğine ve yüreğine sağlıklar dilerim.

En güzele emanet olun ve sağlıcakla kalın.