12 sene önce, günışığında kalmış aşkların yanıklarını, dolunayın ışımalarında tedavi eden bir kadın tanıdım. Gizemli, akıllı 72 millete aykırı yaradılışta bir kadındı bu. Ziller, tüyler, boncuklar, taşlar, tahtalar, kartal, turna gibi simgelerle çevriliydi heryanı. Tütsü kokuları sarmalardı çevrenizi evine girdiğinizde.Çeşitli şifalı otlar kaynatırdı çift göz ocağında..."Bitki bedeninde hangi organına benziyorsa!" derdi, "orana şifa..." Bilinmedik aletlerle çalınan sözsüz müzik eşliğinde "sefalar getirdin!" diye karşılardı sizi sokak kapısında. Eşiğe sfenks gibi uzanmış kedi ya da köpeğiyle önce göz-göze gelir, ilk geçiş iznini onlardan alırdınız.
Evinin duvarlarına yapardı resimlerini.Ayağının dibinde başkaldırmış kobra yılanlı,sabanını savuran yüzü belirsiz pelerinli azrail resmini karakalem yapmış, sonra Mevlana'nın şehri Konya'da kilim olarak dokutmuş, küçük evinin duvarına asmıştı onu.Görünmeyen elleriyle sizi kucaklar... Korku ve merakın cazibesiyle onunla muhabbete giden, dizinin üstünde saygıyla yamacında oturmadan yapamazdı.Çünkü ota, böceğe, kelebeğe,kediye, çocuğa sevgi doluydu tüm yaratılmışa bu kişi.
Bu kadın; kurumuş dilleri, aşktan çatlamış berelenmiş gönülleri, hasret çeken, acı kazanında pişenleri AY-ın gümüş yansımalarıyla üç kez siler, lavanta kokulu ak çarşaflarda huzurla uyumalarını sağlayıp onarırdı kabuk bağlamış yaraları. Kadının işiydi bu...Rahu ve Ketu-nun temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirip koyduğu düğümlerimizi çözmede dokunduğu görünmez çarkı çevirmekte, pişmanlıklarımızı unutturup, üstüne huzurun temizlenmiş yeşil örtüsünü örtmekte üstüne yoktu."Gölge yanımız Satürn'den dersler almamız lazım, artık olgunlaşma zamanımız geldi."Derdi. Emretmez hep "biz" diye konuşurdu bizlerle.Sanki onun da aşamadığı çözemediği sorunları varmış da, kendine de telkin veriyor gibi verirdi tüm nasihatlerini.Bir sabah; "bu gece Jüpiter'den sizler için bilgelik ve şifacılığın şansını diledim."Başka bir sabah;"Venüs tarafından, en güzel aşkın ve sevginin titreşimleriyle doldurulduk, şarj olduk bilesiniz!" derdi.Mars'ın yangınlarına su serpen bu kadın; görünmez olabilmekten, zaman gezmenliğinin olabilirliğinden,maddeye hükmetmenin mümkün olduğundan falan bahsederdi o yıllarda...Sanki kendi tüm bunları başarmış gibi de hava atmazdı bizlere."Uğraşır ve ister, dilersek neden olmasın hayal ettiğimiz herşeyin olması mukadder" derdi...Attığın taşla yırtılan delinen suyun yüzeyi, nasıl suyun gücüyle yeniden yamanıyorsa; sizin de yırtık ve deliklerinizi su olan bedeniniz bırakın yamasın" derdi.İmkansız yoktu onun için... Allah'sa şah damarımızdan bize daha yakın...Deli miydi bu kadın bilmiyorum ama ona çok şey borçluyum doğrusu...Onu yaratana teşekkür ve şükranlarımla...
Resim:James C.Christensen.
24 Mart 2010 Çarşamba
DELİ Mİ BU KADIN
Gönderen sufi zaman: 08:30
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
20 yorum:
"Gerçek yol gösterici bilimdir."
Böyle şeylerden etkilenip bloğunuza almanız sizi okuyanların da etkilenmesini sağlayabilir. Üzüldüm; iyilikler dilerim.
Sevgili ali zafer;
Bu bir insan portresi...Tabi ki "gerçek yol gösterici bilimdir"O kadının 12 yıl önce söylediği bazı şeyleri bugün bilim araştırıyor zaten.Kuantumcular bu konularda inanılmaz araştırmalara imza attılar bile.Görünmez olmakla ilgili bilim adamları formüller bulup gerçekleştirdiler. Gezegenlerin insanlar üzerindeki etkileri eski Mısır'dan beri söylenegelmekte.İnkar etmeden önce araştırmak en güzeli gibi düşünüyorum.Hatam olduysa affola sevgilerimle.
Emretmek yerine biz diye konuşmak,karşındaki kişinin yüreğine dokunmak...
Ne kadar hoş bir anlatım ve paylaşım...
Unutmadan balıkları biraz fazla besledim sanırım haberiniz olsun:))
ılgıyle okudum...
ınsanların kendılerıne aıt bı auraları var..
ve bu bazılarında cok fazla cekıcı bı guce sahıp
Bilime inanmak önemlidir...ancak
"metafizik" diye bir olay var
dost Sufi .
Pakistan'da birisinin transa geçerek
yerden 4-5 cm.yükseldiğini gözlerimle
gördüm.
İşte o bilim bunu açıklayamıyor.
Sevgilerimle
Tam bir teslimiyet bu olmalı, harika... Asıl güzellikler o aşımdan sonra sanırım..belkide birşey yaşamıyoruz, anlamıyoruz, görmüyoruz aslında... Çok güzeldi.
çünkü ota, böceğe, kelebeğe, kediye, çocuğ asevgi doluydu, tüm yaratılmışa.... elbette bilim önemli, ama mucizelere inanan da biz değilmiyiz ve varolan herşeye saygı , ysaşamın asıl dengesini sağlayan bu değil mi :)) ve evrenin kendine çağrılmışa, istenmişe cevap vereceği de bişr felsefe değil mi... cennet parçacığı cennete, cehennem parçacığı cehenneme yönelir diyordu tanrıların kitabında, ve evrenin herşeye bir cevabı var neticede, adına ister bilim diyelim, ister başka birşey...
Sayın yaş buyugum Sufi ablacım,
Kauntum fizigi ile var ole seyler!!
Sevgılerrr
Tuğaf oldum o otların kokusunu hissettim o eve girdim dolandım sanki...en cokda imkansız yoktu onun için yazdınız ya orada "müthiş "dedim.
Tuhaf hissettim.Etkilendim.. Başka söze hacet yok..Sevgiler tontinime:))
Sevgili
Halimce Günce;
Öykü;
Jivago;
Onuncu köyünadamı;
y.;
Ayşegül;
Prima Rima;
Kiana;
Günümüz o kadar madde dünyasının esiri olmuş insanlarla, çekişmeler, savaş yanlıları,negatif üretenlerle dolu ki; sizleri bir anne gibi saracak şefkat ve merhameti sunacak, "her ne ararsak kendimizde aramamız gerektiğini" anlatan, "cennetin bizim içimizde" olduğunu söyleyen bu kadını anlatıp sizlerle paylaşmak istedim.Yoksa ne haddime, sizlere "bilimden uzaklaşın metafizik, bilinmez ve ekstrem şeylere meyledin" demek ?Sevgilerimle.
yaşam onlarca anlatıcı sunuyor bize, bazısı bunu senaryolaaştırıyor, bazısı yazıyor, bazısı besteliyor... anlatıcı anlatıyor, bazıları hayal kuruyor bazıları o hayallerin gerçekleştirmek için doğaya başvuruyor bazısı geçmişe, bazısı bilime, bazısı sanata...
inanmak yürekle, gerçekleştirmekse akılla...
sevgiyle kal ve delir sen de arasıra ;)
Sevgili Sufim,
Anlatı çok güzel, ancak ben de bilimden yana ağırlığımı koymak durumundayım. Bazı kişiler çeşitli yeteneklerini çalışarak geliştirebilirler. Daha duyarlı olabilirler. Ama, en gerçek yol gösterici bilimdir değil mi dostum?
Sevgilerimle...
İki saat önceki son yazı nereye kaybolmuş,bulamadım da..
Mide bulandıran,tüm dürtüleri sekteye uğratan ve karanlık uzak bir anıya dönüştüren minik haplardansa..zihinsel yılgınlıkla kişisel,etik bir yenilgiyi kabullenmektense..daha fazla gün ışığını içimize süzdürebilen,yürekle sızdırabilen insanlar var olmalı hayatımızda.Bir ilaç değil,sıcacık bir yürek kurtarır diğer bir yüreğin taa derinliklerindeki titremelerini.Bilim destekler evet ama,o sıcacık yürek yoksa yanı başında..cık..
Yazılanları, çizilenleri, bestelenenleri, yontanları, ebru yapanları, müzikle tedavi edenleri "sanat ve insanlığa katkı" adına üretenler olarak algılayıp, her birinden alabileceğimiz birşeyler vardır diye düşünüyorsak;
Bu yazıda da ,sanki düşünce sanatlarından birşeyler yapılıyormuş düşüncesine kapıldım.
Bu bayan bir sanatçıymış, anlatımlarından,yaşantısından birşeyler alınabileceğini düşünüyorum.
Yıldızların bize etkisini filan bilemem ama, şu, "bitkilerin bedende hangi organa benziyorsa,o organa faydalı olacağı, görünmezliğin araştırılıp birgün gerçekleştirilebileceği ve bizim tasavvuf inancının temellerini oluşturan"tanrıyla bütünleşme" düşüncesinden hareketle, yazıdaki "biz" söyleminin, pek de olumsuz olmadığını düşünüyorum.
Sevgiler.
Sevgili Evren'im:
Ben hep deliriyorum zaten.Akıllı olup bu dünyayı omuzlamak kolay değil de ondan."Bak bak!!! kelebekler havalandı balkonunun camından."Sevgilerimle.
Sevgili Aysema'm;
Bilim;her iddia edilen şeye septik bakmayıp kulak arkası atmadığı sürece "bilim" bence.Yoksa önce reddet sonra kabul et bilime olan güveni sarsıyor."Dünya yuvarlaktır" diyen Galille'i bile asan insanlarız bizler sevgilerimle.
Sevgili Asortik krep;
Yazı bitmeden taslak halindeyken yayınlamışım, geri aldım bitirdikten sonra 13:14 de tekrar yayınladım haberin ola sevgilerimle.
Sevgili Ebruli;
Sevgili Ramazan;
"Sıcacık bir yürek kurtaracak diğer yüreklerin taa derinliklerindeki titremeleri"Aynen katılıyorum bu sözlerinize, gerçek olan masallara ihtiyacımız var bu günlerde...
Edirne'de müzikle terapi merkezi var bilirsiniz, asırlar önce nice insanları bünyesinde, hastalığına iyi geleceği tespit edilen makamlardaki şarkılarla iyileştirilmiştir.İslam düşünürlerinden:Razi, Farabi,İbni Sina hep bu yöntemi uygulamışlardır.M.S. 834–932 yılları arasında yaşamış olan Müslüman Türk bilginlerinden Razi, melankoliklerin meşguliyetle tedavileri üzerine yazdığı bir yapıtında, önce melankoliyi tanımlamış, “…melankolik hasta kesinlikle meşguliyetle tedavi edilmelidir…” dedikten sonra, meşguliyetle tedavinin nasıl uygulanacağını da şöyle anlatmıştır. “…melankolik hasta balık tutma veya avlanma gibi eğlenceli işlerden biri ile uğraşmalı,mümkünse çeşitli oyunlara alıştırılmalı, huyunu, ahlakını, davranışlarını beğendiği ve sevdiği kimse ile buluşup görüşmeli, dostluk kurmalıdır. Müzik öğrenmeli, öğretmeli özellikle güzel sesle okunan şarkılar dinlemelidir. Melankolik hastanın ancak bu şekilde sıkıntılarından, dertlerinden kurtularak iyileşme olanağı sağlanabilir…”demiştir.Bu sözlerin üzerine bize söz düşmez zira.Sevgilerimle.
Yorum Gönder