SİNSİNYA - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

26 Mart 2010 Cuma

SİNSİNYA

Fethiye Kabak’ta ormanların bekçisi, ağaçların koruyucusu, hayvanların hâmisi SİNSİNYA adında bir kız yaşardı. Kış gelip de doğa uykuya yattığında, o da iki kanat ve iki üç beyaz elbisesi ve başının üstüne taktığı çemberini de alır korunması gereken başka bir sıcak koya uçar giderdi... Herkes onun için "melek gibi kız" derdi.Ama o (gibisi fazla) gerçekten bir melekti...Dişleri ceviz yerken kırılan sincap (tengele)lerin ağzına hiç korkmadan küçük parmaklarını sokar "yeni diş çabuk çıksın!" diye yalvarırdı Allah'ına.Yarasalarla, kaplan kelebekleriyle, kaplumbağa (takırba)larla, ateş böcekleri ve yılanlarla, bukalemon ve ağaçkakanlarla bile dosttu bu küçük kız.

Ancak akranları; onun bu melankolik halinden ve onların deli-dolu oyunlarına katılmamasından rahatsızlık duyduklarından onu korkutmak ve ona güzel bir ders vermek amaçlı kendilerince bir gün bir düzen kurdular. Gizli gizli sandal ağacının altında toplanıp Sinsinya’ya ne yapacaklarına karar verdiler. Sinsinya’nın sevgili ormanını içindeki hayvanlarla birlikte yakacaklardı...
Bu Sinsinya’ya en büyük ceza olacaktı onlara göre. Bu haşarı çocukların içinde Semî adında bir çocuk vardı..Gizli gizli Sinsinya’ya ilgi duyduğundan onların düzenlerine itibar etmiyor, hep onların kararlarına itiraz ediyordu.O gün de arkadaşları “yoksa sen aramızda hain kalpli bir casus musun?” diye sorunca, Semî kendini yerdeki dağ kekiklerinin üzerine atıvermiş ve “Sin-SİN-Yaaa!” diye sayıklamaya başlamış sonra da bayılmıştı...Çocuklar Semî’nin başına toplanıp şaşkınlık ve korkuyla ona ne olduğuna baktılar ve öldü zannedip dereyatağını oradan da patikaları takip ederek Aladere şelalesine kadar koşup kaçtılar...Şimdi ne yapacaklardı????
Neyse Sinsinya, adının çağrıldığını duyduğundan ve ormandaki o hengâmeden birşeyler olduğunu farkedip, Semî’nin başucuna geldiğinde ellerindeki yabani adaçaylarını oğuşturup Semî’nin burnuna tuttu... Kol ve bacaklarını adaçayı kokan parmaklarıyla oğuşturduktan sonra Semî’yi kucaklayıp Gemile koyunun tuzlu ve şifalı denizine doğru koşturdu...2-3 kez Semî’yi sulara daldırıp çıkardı...Bu manzaraya uzaktan şahit olan yöre halkı merakla yanlarına koşup geldiğinde Semî ıslak kumlarda doğrulup kurtarıcısının gözlerine büyülenmişcesine bakmaktaydı o anda. Çocuklar yıllar yıllar da geçse projelerini gerçekleştirememelerinin eksikliğini yine de yüreklerinde hep duydular ama Sinsinya’nın koruması altındaki bin yıldızlı cennet mekâna yine de zarar veremediler.
Sinsinya'nın ruhunu taşıyan Nilüfer ile Semî'nin ruh benzeri Levent de büyüdü ve evlendiler yıllaar önce gelip bu koya yerleştiler. Güzeller güzeli bir de çocukları oldu ve adına da Cihan koydular.Şimdi bu aile bu koyun doğallığını korumak adına sessiz bir savaş vermekte ve hala orada yaşamlarını sürdürmekte, konuklarını orada ağırlamaktadırlar."Dünyadaki cennet" olarak anılan ve sit alanı ilan edilen güzel yurdumuzun bu köşesi Sinsinya’ya düşman o günkü çocukların ardılı doğa düşmanları tarafından 5 yıldızlı otellerle donatılmak ve beton yığınlarına dönüştürülmek üzere yeniden tehdit altında...

Bilgilerinize sunar, hepinize kucak dolusu sevgilerimizi göndeririz.
1.Resim:Matthew Pasquarello
2.Resim:Gönüllü Doğa koruyucularımızın oğlu "Cihan"

16 yorum:

nalan dedi ki...

of.
okurken korktum sonundan. böyle bir yeri yıkıp yerine yapılan o taş yığınlarına rağbet edenlere, rağbet edip de o yaratıkları zengin edenlere ben okkalı bir küfür savurdum affınıza sığınarak !

ali zafer sapci dedi ki...

Çok güzel bir yazı. Doğa için, yaşam için çağrışımlarla dolu. Teşekkürler.

Aydedeye havlayan dedi ki...

sinsinya o kadar sıkılmış olmalı ki yüzyıllardır yaptıklarımızdan bir daha onu çağırsak gelir mi bilemem. Kabak koyu inanılmaz bir yer. doğanın kalbi, ama orası da olimpos gibi günden güne tükeniyor malesef.. hikaye çok güzeldi.. teşekkürler..

öykü dedi ki...

sinsinyayı kendıme cok yakın buldum..
dogayla bu kadr barısık
hıc bıseye zarar gelmesını ıstemeyen
ve hatta zarar verenlerle karsılastıgında
örnegın bı agacın kesılısıne sahıt oldugunda
uzuntusunden kahrolan kendıme cok yakın..

ve doganın o bakir guzellıklerını bozan
tas yıgınlarına cevırenlere de bı kez daha kırıldım:(

Elifin Terazisi dedi ki...

Hani bahçesinde limon ağacı olan ev vardı ya, o geldi aklıma:((

ramazan dedi ki...

Aynısını Mersin sahillerine yaptılar. Yılın sadece iki-üç ayında kullandıkları "beton ev"lerle doldurdular sahili. Portakal çiçekleri yok oldu.
Doğaya yapılan bu tahribat düzeltilemez.
Güzel bir paylaşım, insanlık adına.
Teşekkürler.

mutfakcini dedi ki...

Önce insanlar erozyona uğradı.Sonra doğayı da aynı kadere mahkum ettiler.Yaktılar,yıktılar.Cennet gibi bir dünyada yaşıyorken,bunun farkında bile olamıyoruz.Kurulmuş dengeyi bozuyoruz.İnsan kılığında ve insan mantığındayken bunu kavrayamıyorsak ,gelecek endişesi taşımayıp,son derece bencilce tüketiyorsak..bilinçli bir şekilde sorgulama zamanımız gelmiş demektir..Sinsinya'yı çok sevdim ben..

Unknown dedi ki...

TAM DA HİKAYEYE DENK GELDİ.YENİ ANAYASA REFARAANDUMDAN GEÇSİN DİYE İKİ B YİDE EKLEMİŞLER.BU AÇ GÖZLÜ SEFİLLER DÜNYANIN YÖNETİMİNDE BİRAZ DAHA KALIRSA DÜNYANIN SONU ZANNETTİĞİMİZDENDE YAKIN OLACAK.

gülsen VAROL dedi ki...

BU BİR YORUM DEĞİL..
Dilek beni ara lütfen.. Sayfamda yayımladığım gmail adresime sana ulaşabileceğim telefonunu yaz lütfen ..

Esin Bozdemir dedi ki...

Sevgili Dilek,

Düşündüren bir hikaye ile birlikte yine çok önemli bir konuya değinmişsin.

Ne yazık ki günden güne doğamız bu bilinçsizlik ve ihtiras yüklü insanların erozyonuna uğramakta. Öyle sanıyorum ki uzak değil yakın bir zamanda, bu güzellikleri sadece fotoğraflarda görebileceğiz!

Doğanın da bir direnme gücü vardır! daha ne kadar dayanabilir ki!...

Böylesine önem arzeden bir konuya değindiğin için yürekten teşekkürler...

Güzel bir hafta sonu dilerim
Sevgilerimle...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Her gün yeni bir doğa bulup betona dönüştürmek. Nasıl bir çıkar bu, nasıl bir vicdan bu, betonların içinde nefes alamayacak hale gelen dünya ve bu dünyada yaşamaya çalışan çocuklar.
Can dostum ben gerçekten bu konuda çok isyankar oldum ama maalesef sadece kendime zarar veriyorum. Sesimi, sesimizi duyan yok ki. Bu konuda yazmak! işte tel elimizden gelen bu.Sinsinya ve Semi ruh ikizleri yanlız kaldılar bu duruda, ormanı yakmak isteyen çocuklar çoğalarak geri döndüler.
Sevgilerimle...

aysegul dedi ki...

OY OYY OY BU Bİ YAZI DEGIL!!!!!

harrııkkkaaa ders verıcı ama!

Cok ama cok guzel Sufi ablacık.

Sevgıler bıraktım.

Adsız dedi ki...

Çook anlamlı bu hikâyeyi bizimle paylaştığınız için teşekkürler.Bugün küresel ısınmaya karşı bütün dünya 20:30,21.30 arası ışıklarını söndürdü.umarım bu tür eylemler ve daha fazlasıyla sinsinya'lar ve semi'ler çoğalır.umudumuz daim olsun.sevgileerimle.

Adsız dedi ki...

Bu arada Bu güzel ve faydalı Sufi Saja grubunun kişisel blog ödülünü tebrik ederim.nice nice güzel paylaşımlara.

sufi dedi ki...

Nalancım;
Ali zafer;
Aydede;
Öykü;
Eşif;
Ramazan;
Ebruli;
Hüseyinusta;
Gülsen;
Esmir;
Nur;
Ayşegül;
Kamikaze;


Kabak koyunun doğallığı bozulmasın diye Kabak Natural Life sahipleri Nilüfer ve Levent kardeşlerimiz ellerinden gelen mücadeleyi veriyor.

Ancak "paranın açamayacağı kapı yoktur" tekerlemesi orayı betonarmeye açmaya niyetli olanların düsturu olduğundan dilerim birgün elleri kolları bağlı çaresiz kalmaz dostlarımız.Devlet de o izni veremez inşaallah onlara.Kuşların ormanın hayvanların Sinsinya'nın ve küçük Cihan'ın yüzüsuyu hürmetine ve sizlerin dualarıyla orası şimdi olduğu gibi bâkir kalır inşaallah.Sevgilerim hepinize...

Asortik Krep dedi ki...

Nilüfer Hanım ve Levent Bey bana bu konuda mail atabilirler mi acaba..? Yani tehditler konusunda.
asortikkrep1@gmail.com