RÜYALARIMIN GÖTÜRDÜĞÜ YER/ VAN - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

13 Nisan 2010 Salı

RÜYALARIMIN GÖTÜRDÜĞÜ YER/ VAN

Zaman zaman gözlerimi kapattığımda anında uykuya dalan ve enteresan rüyalar gören bir insanım ben. Gördüklerim rüya mıdır, gerçek midir, geçmiş mi, gelecek zamana mı aittir uyanınca bir türlü ayırdedemem. O sıralar 1996 yazıydı 2-3 gün arayla ve ısrarla VAN yöresini görüyordum rüyalarımda.Van kalesiymiş en yüksek burcundan kendimi bırakıp ovada ve gölün üstünde geniş kanatlarımı açıp uçuyordum korkusuzca.Uçarken ardımda bembeyaz bir iz bırakıyordum uçakların gökyüzünde bıraktığı iz misali. Herşeyi kuşbakışı mesafeden görüyor, ardımda dumandan bir yol çiziyordum.

Bir diğerinde Tahta bir kulübe önünde ve dağın hemen yamacında Van gölü kenarında şalvarımın üstünde işlemeli önlük, ayağımda çarıklar,elimde tahta tokaç koca tahta hamur teknesinde hamur yoğuruyordum. Bir diğer rüyamda Van gölünün altında bir mağara varmış oradan ağrı dağına çıkan mağarayı geçip Nuhun gemisine ulaşıyordum.
O zamanlar bilgisayarım yok ancak ansiklopedilerden araştırma olanağım var ve bilenlerden sorup öğrenebilirim o şehri. Daha önce o yöreyi gidip görmüşlüğüm yok çünkü."Van, Van" diye sayıklayıp duruyorum yani.Emeklisi olduğum bankanın Sigorta şirketindeki yeni görevim gereği şehir şehir iş bahanesiyle gezme olanağım da var.Nasıl olduysa bu olayın üstünden bir ay geçmeden Van seyahati çıkıyor bahtıma. Ekip üyelerimi tesbit ediyorum kardeşim Tutsak ve sufi_Cem de gelecek benimle. İşyeri sahibimiz tarafından Güzergahımız belirleniyor doğu bloğu bize veriliyor Erzincan-Erzurum-Van-Konya...Mardin'e Eskişehir'e de başka bir grup gönderiliyor.
O sıralarda Mevlana'nın Mesnevi içinde bana gönderdiği pırlanta işlemeli saat rüyası gibi rüyalarım da var. Böylece Konya'yı da görmem nasip olacak nasılsa...Bir taşla iki kuş. Erzincan'a daha önceleri birçok kez gittiğim için oraya ait rüyalarımı yerli yerine oturttuğumu düşünüyorum o sıra. Vali Yazıcıoğlu'yla tanışıyorum rüyamda az zaman sonra rüyam gerçek oluyor bunun gibi.Ama şimdi VAN gündemde Van ve Mevlana...Hoplamak zıplamak geliyor içimden, heyecanım doruklarda.İş seyahatine değil de,turistik dünya turuna çıkıyorum ve tarihe yolculuk yapacağım sanki.Rüyalarımı anlattığım kişiler; "Yarı şaka yarı ciddi, çok büyük işler çıkaracaksınız demek ki. Bu seyehatte bereket var para var para!"diye yorumluyorlar gördüklerimi.Ama benim amacım başka.. Rüyalarımın peşi-sıra gitmek varken, olur mu hiç para umurumda?
Terör zamanları o zamanlar. Güzergahımızda minübüslerin falan yakıldığı yollardı oraları yani. "Doğuya kadın başına iş için gitmek yürek ister" de diyor kimileri.Bir başka ekiple gittiğimiz Erzincan seyahatimizde "sabaha karşı Zara'ya ulaşırsanız orada sabahı bekleyin aman" demişlerdi bize.. "O yolu gündüz gözüyle geçin."Zara'da aracımızı park ettiğimizde sabah saatin 5:00 iydi.Hiçbir insan gölgesinin görülmediği fakat tüm ışıkların yanık bırakıldığı bir benzin istasyonunda beklemeye karar vermiştik. Ben arabanın kapılarını açıp, kelebekler gibi kollarımı açmış, ciğerlerime dağın havasını solumuş, tuvalete doğru şarkı söyleye söyleye yollanmıştım ki; Emekli komiser bayan arkadaşım sert bir sesle: "SUS" demişti bana. Ekip başı benim ve her konuda deneyimim gereği kararları ben verirken, ondan böyle sert bir emir cümlesi duyduğumda şaşırmıştım.Otomatik olarak "neden susacakmışım?" dedim."Sana sus diyorum!" dedi."Kuşların sesini dinliyorum." Şaka yaptığını düşünüp "ben de kuşların sesine eşlik ediyorum." deyiverdim.Koluma bir çimdik atışı var ki sormayın! Salaklığım nedeniyle, neden sonra orasının teröristlerin saklanma mekanı olduğunu öğrendim.Kuş sesleri yoksa pusuya yatmış birilerinin olabileceği ihtimalini neden sonra anladım çok şükür.Sonraki günlerde de hep ti-ye alındım o ekip arkadaşlarımca."Seni teröristler yakalasa; bak evladım neden birbirinizi vuruyorsunuz hepimiz kardeş değil miyiz?" der, "bir de güzel güzel hepsinin başını okşar, sırtlarını sıvazlarsın sen!" demişlerdi bana.
Neyse gelelim biz rüyalarımın bizi çekip götürdüğü Van seyahatimize:

Devamı: Belki yarına...
Resim:images.com

11 yorum:

Elifin Terazisi dedi ki...

Aşk olsun sufim, neyse sabredeceğiz.Beni etkileyen, çıkan rüyalarım çok olmuştur. Mesela uzaklarda olduğum zamanlarda , ölmek üzere olan yakınlarım bana Alahaısmarladık demeye gelmişlerdi. Seneler geçti uykuda mıydım, uyanık mıydım halen bilmiyorum. Sevgiler:)

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

O yıllarda Van gölü canavarını görmek
için saatlerce su kenarında oturur,
biraz da demlenirdik Dost Sufi

Ben, Gaziantep ve Urfa'da epey ikamet
ettim. Evim ve eşim halen Gaziantep'de. Urfa peygamberler şehridir, bu yöreler binlerce yıllık medeniyetin bütün izlerini taşır ve
inanırım ki büyülü yörelerdir.

Devamını bekliyorum dostum. Sevgilerimle

illegalizma dedi ki...

Yehova'nın kutsal görevinde bahsettiği cennet Van / Tamaranın gözlerinden derin gölün bağrına ah mahiyetiyle düşmüş bir damla gözyaşı Van / Gece Van Gündüz Van / Üzerinde ne ararsanız bulabileceğiniz deli dahi Yusufa Tutkun zelihanın dertli ayaklarını taşıyan sokakların sahibi Van / Ufkun sonsuz batan güneşi Van / Bana Hayatımı nasip eden Benim hayatımı benden alan şehir Van / İki dertli sevdalının her gün aynı yerde buluşupta ağlaştığı yerde Bendimahi çayının doğduğu şehir Van / Bend Bend olmuştur aşkın sevdanın yolu diyen aşıkların Aşık Emrah'ın Doğduğu topraklar Van / Dünya da sadece iki yerde izleyebileceğiniz Anne şefkatinin İnci Kefali Göçünün yaşandığı diyarlar Van /



Van'dan Ali

laleninbahcesi dedi ki...

sevgili Sufi, Van benim görmediğim çok görmek istediğim bir yer. Yarınki yazını bekliyorum.

Benimde rehber rüyalarım olmuştur. Ama onları çok sonra anladım... Anneannemin cenazesine yetişemedim. Gittiğimde defnedilmişti. O gece uyurken birden gözlerimi açtım, başımda oturuyor. Birbirimize baktık sadece... hala rüyamıydı diye düşünürüm...

Çınar dedi ki...

Ahh, hemen devamını yaz, lütfenn; merakla bekliyorum.

Benim rüyalarım da çıkar, bazen rüya görmek istemem bu yüzden.

Sevgiler

aysegul dedi ki...

Cabuk yaz sufi ablacık.benım rualar
da hıc sasmaz. gecenlerde hacıvat abının,''tutsak'' abı oldugunu gordum.

Sevgılerrr

sufi dedi ki...

Sevgili Elif;
Bazı rüyaların haber verici olduğuna ben de inanıyorum.Uzaktaki sevdiklerinin gelip seninle vedalaşmasını bilim nasıl açıklar bilmem ama.Böyle şeyler oluyor işte.Sevgilerimle.
Sevgili Jivago;
O gölü tekneyle aşmak bile büyülenmek gibi sanki değil mi? "Gölde yılanlar var" demelerine rağmen içimdeki aşk kendimi sulara atmama engel olmadı çok şükür, sevgilerimle.
Sevgili İllegalizma, dost Ali;
Hoş geldin sefalar getirdin bloğumuza.Yusufa Tutkun Zeliha'nın dertli ayaklarını taşıyan sokakların sahibi Vandemişsin ya beni bir kez daha can evimden vurdun.Züleyha'nın memleketi Mısır biliyordum ben.Emrah'ın da Erzurumlu olduğunu duymuştum. Yanılmışmıyım acaba?Bu konuda bilgi verirsen sevinirim.Sevgilerimle.

sufi dedi ki...

Sevgili Lale;
Sevgili Çınar;
Yazımın 2.bölümünü tamamlayamadım.Bu sıra kalabalığız çünkü.Yazılacak o kadar çok şey var ki, aceleyle yazılıp bitsin istemiyorum da doğrusu.Gördüğüm rüyanın birindeki hamur yoğuran kadın bendim.Rüyamdaki gibi hamuru ve unuyla Van kalesini koruyan 85 yaşında bir nine varmış onu yeni öğrendim çünkü. Biraz şaşkınım galiba.Yazacağım yine de.
Benim de babam ölmeden bir gece önce yatağımın yanına gelip "kızım ben yarın akşam gideceğim, sen de burada kalma evine dön" demişti.Ve aynı dediği gibi oldu.Öldü ve Döndüm.. Dönmemin neden gerektiğini yıllar sonra öğrendim.Gerçek miydi gördüklerimiz hayal mi nereden bilebiliriz ki?herikinize de sevgilerimle.
Küçük kız Ayşegül; Tutsak bizim yazarlarımızdandı, sonra kendine blog açtı.Ama şuanda çeşitli nedenlerden dolayı yazamıyor.Biraz fırlama, süper zeki bir çocuk o da aynı hacivat gibi.Ben de hacivatı okurken çok şey öğreniyorum aynı kardeşim tutsaktan öğrendiğim şeyler gibi.Sana o malum olmuş galiba. Hacivat'ı da kardeşim gibi sevdim doğrusu.seni de sevdim küçük kız.Tontini.

illegalizma dedi ki...

Sevgili Sufi Hemen Açıklayayım ünlü Halk Ozanı Ercişli Emrah Vardır bir şiir koşma örneği de aşağıda dır.

Yar Senin Elinden Hastayım

Yar senin elinden hastayım hasta
Hastayı görmeye yar safa geldin
Elinden ayvası, koynunda narı
Canımın cananı yar safa geldin

Yar senin kaşların kemenin bendi
Melekler bürümüş, huridir kendi
Bir su ver içeyim, yüreğim yandı
Bulgan dağından kar safa geldi.

Eskiden görürdüm haftada ayda
Artık bundan sonra geldin ne fayda
Azrail göğsümde, canım hayhayda
Gözyaşı dökmeye yar safa geldin.

Emrah'ın sevdiği Selvi sen misin
Sağ eli sinemde gezdiren misin
Ağır cenazemi götüren misin
Namazım kılmaya yar safa geldin

*- Eğer Van da 80li yıllarda doğmuş veya yaşamışsanız bilirsiniz Bir deli züleyha var. Herkesin tabiriyle Deli. Yusuf diye sevdiği varmış evi yanmış sonrasında malumunuz akli rahatsızlıklar. Ama hiç bakmayın öylesi deli dendiğine herkesten güzel bir öngörüsü vardır.

illegalizma dedi ki...

Bir İnternet sitesinden alıntıdır...

Erciş'li Emrah'ın bu türküsünün öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyoruz...

Van'ın şirin ilçesi Erciş'te doğup büyümüş olan Emrah, gönlünü, güzeller güzeli Selvi Han'a kaptırmıştır. Gözü, Selvi Han'dan özge bir şey görmez olur. Gelgelelim, o sıra, Şah Abbas Van'ı kuşatır. Kuşatmanın başladığı günlerde, Van Kalesi dışında bir bağ kurdurur. Yıllar geçer, Van'ı elegeçiremez. Bir gün, bir bilgesi Şah Abbas'a:

- Bu kentte Abdurrahman Gazi varken, sen bu kaleyi alamazsın, der. Şah Abbas:
- Kim ola ki bu Abdurrahman Gazi? diye sorar. Bilge:
- O, ermiş bir kişidir, der.

Şah Abbas; Abdurrahman Gazi'nin ermişliğini sınamaya kalkışır. Bir kuzu ve bir köpek kestirir; ikisinin de kızarttırıp Abdurrahman Gazi'ye armağan olarak yollar. Abdurrahman Gazi, kuzuyu alıkor ve ötekini Abbas'a geri götürmelerini söyler, Şah Abbas'ın adamları:

- Bu yaptığınız hem töreye aykırıdır, hem de Şahımız gücenir, diyecek olurlar. Bunun üzerine Şah Abbas, kuzu gibi kızartılmış köpeğe:
- Hoşt köpek, doğru sahibine! der,
Köpek canlanır ve koşa koşa Şah Abbas'ın otağına gider. Bunun üzerine Şah Abbas:
- Ko desinler Şah Abbas'ın bağı var, diyerek kuşatmayı kaldırır. Ancak Erciş'li Emrah'ın sevdiceği Selvi Han'ı da, kendi rızası olmaksızın İran'a götürür.

O günden öte, Emrah'a aşıklık görünür; elde saz, yol görünür. Emrah dolaşır da dolaşır... Aşkından türküler yakar.

Aradan yıllar geçer, Selvi Han'ın İran'a götürüldüğü yıl doğan kız çocukları gelinlik çağına geldiklerinde, Emrah da güçten kesilir; yatağa düşer. Son çare olarak hasta yatağında bir name (mektup) yazıp, sabah yeliyle sevdiceğine yollar:

Bad-ı saba, yarim hey Mevla'yı seversen
Eğlen hele bir dur seher yeli
Bir emanetim var sana vereyim
Götür nazlı yare ver seher yeli

Sen seher yelisin esersin yakın
Her sabah her seher zülfüne dokun
Yarim uykusuzdur uyartma sakın
Uyana kadar dur seher yeli

Sen seher yelisin estin yüceden
Dokunursun pencereden bacadan
Selvim uykusuzdur dünkü geceden
Sağında-solunda gez seheryeli

Emrah'ındır kurdurayım sazları
Fikrime düşmüştür Selvi sözleri
Karadır kaşları, ela gözleri
Var murada sen er seheryeli...


Erciş'li Emrah; bu nameyi rüzgarla yolladıktan sonra; 'Şah eğer kendine layık bir şahsa son soluğunda olsun Selvi'mi bana getirir. Getirmezse, ben bu dünyada murada ermedim; o da iki cihanda murada ermesin der.

Mektup menzile ulaşınca Şah. Selvi'ye:
- Ey Selvi Han, madem ki Emrah ölüm de döşeğinde, son dileğini yerine getirelim. Hadi, atla ata. Hem söyle; Emrah'a ne hediye götürelim? diye sorar. Selvi Han:
- Ey Şah'ım; bana yetiştirmiş olduğun bahçeden elma, ayva ile nar; bir de -Yüreği yangındır- Bulgarı dağından kar götürelim, cevabını verir.

Hediyeler alınır, atlara atlanıp, Erciş'in yolu tutulur. Tam Emrah'ın evine yaklaşıldığında Şah, Selvi'ye:
- Emrah eğer gerçek bir aşıksa, biz kapısını çalmadan geldiğimizi anlasın. Hem de, kendisine getirdiğimiz hediyeleri bilsin, der.

İşte o sıralarda, ecelle pençeleşmekte olan Emrah, yatağında şöyle bir doğrulup, anasından bağlamasını ister. Anası:
- Ay oğul, gittin gideceksin; bağlamayı n'edeceksin? deyince Emrah:
- Anacığım; gelinin gelmiştir; ver şu sazı hele de onlara bir sesleneyim der ve başlar çalıp çığırmaya:

Yar senin elinden hastayım hasta
Hastayı görmeye yar safa geldin
Elinden ayvası, koynunda narı
Canımın cananı yar safa geldin

Yar senin kaşların kemenin bendi
Melekler bürümüş, huridir kendi
Bir su ver içeyim, yüreğim yandı
Bulgan dağından kar safa geldi.

Eskiden görürdüm haftada ayda
Artık bundan sonra geldin ne fayda
Azrail göğsümde, canım hayhayda
Gözyaşı dökmeye yar safa geldin.

Emrah'ın sevdiği Selvi sen misin
Sağ eli sinemde gezdiren misin
Ağır cenazemi götüren misin
Namazım kılmaya yar safa geldin

Ercişli Emrah

Esin Bozdemir dedi ki...

Sevgili Suficiğim, nasıl keyifli bir yazıydı okuduğum...Van'a dair anılar ve hele ki yorumlarla renklenen sayfanda; Erciş'li Emrah'ın türküsünün öyküsünü de büyük bir merakla okudum...

Rüyalarınla ilintili; 1 ve 2 nin ardından gelecek olan Van yazılarının devamını da sabırsızlıkla bekliyorum...

Yüreğine ve kalemine sağlık...
Sevgilerimle Sufim...