Bu hikaye isterseniz sonun başlangıcı olsun dostlarım.İster efsane deyin ister hikaye, o topraklarda ne aşklar yaşanmış görelim. O kutsal şehrin adının VAN olmasına sebep olan aşkı öğrenelim önce.
O sıralar kral Nebukadnezar; yenilgiye düşeceğini anladığı bir savaşta tanrılardan Bab ve ilon’a dua edip kurbanlar adar.”Eğer bu savaşı kazanırsam kuracağım şehre sizlerin adınızın birleşimi olan Bab-ilon adını koyacağım der.
Derken ordunun yorulup geri çekilmeye karar verdiği bir dönemde savaş meydanlarında biri belirir.Üzerine gittiği her mevzide düşmanı dize getirip cesaret kazanan ordusunu hücuma kaldıran, yakışıklı bir cengaver gibi savaşan, tek atın çektiği savaş arabasının içinde korkusuzca kılıç sallayan, naralar atan biridir bu. Onun kahramanlığı ve cesareti sayesinde kent ele geçirilir. Kral Nebukadnezar bu cengaverini merak edip huzuruna çağırdığında Semiramis zırhını çıkarır. Kral o zaman onun kadın olduğunu anlar.
Semiramis; söylentiye göre bedeninin yarısı kadın yarısı balık olan Askalon gölü tanrıçası Derkoto’yla, çoban Simos’un kızıdır. Heredot’un anlatımına göre M.Ö: 810 larda doğmuş Annesi onu sahildeki kumrulara emanet etmiş ve ait olduğu göle dönmüştür.Semiramis: “kumrudan gelen” demektir.
O kadar güzeldir ki kral o an ona aşık olur.O an nikah işareti olan parmağındaki yüzüğü çıkarır itiraza meydan bırakmadan Semiramis’in parmağına takar. Semiramis’in çocukluğu yıldızları okuyarak, kuşlardan öğrendiği şeylerle oyalanarak geçmiştir. Kraliçelik tahtına oturduktan sonra eski günlerine özlemi artmış geri dönmek istediğini her söylediğinde Kral; “ sana Askalon gölünü aratmayacak bir kent inşa edeceğim” diye vaatlerde bulunmuştur. Babil şehri işte böyle bir karşılıksız aşkın eseri olarak inşa edilmiş sonradan dünyanın 7 harikası arasına kabul edilmiştir. Semiramis’in “bu kentin nesiller boyu kaybolmayacak bir kent olmasını isteği” gerçekleşmiştir.”İnsanlar hep neşe ve debdebe içinde yaşasın, altın kaselerde yanan mumlarla sokakları aydınlansın, insanların ağzından “Babil” adı çıkarken burun delikleri kalkıp insin” dermiş. Kocasının öldüğü sıra hamile olan Semiramis ülkesini tek başına yönetmeye devam etmiş.Hırs ve hükmetme hevesine kapılıp iktidara ortak olur düşüncesiyle ve çeşitli entrikalarla “çölün yararlarından ve sert doğanın insan üzerindeki yararlı etkilerinden sözederek oğlu Ninyas’ı Ülke dışında Suriye civarında çorak bir bölgede çobanlık yapan birinin yanına göndermiştir.Söylenceye göre amacı onu orada öldürtmektir. Güzelliği korumak için kremlerin icadı, zevk ve eğlence gecelerinin organizasyonları, babilin bülbüllere yuva olmasını sağlayan tedbirler hep onun zamanında uygulamaya konulmuştur.Sihir ve büyü de almış başını gitmiştir.
Dünyalar güzeli Semiramis, o güne kadar gönlüne göre birini bulamamıştır; ta ki Van’ın Muradiye kazasının kuzey yamaçlarına bir sefere çıkana kadar.
Semiramis, bu sefer sırasında bölgenin hâkimi olan “Ara” adında genç bir Ermeni krala gönlünü kaptırır. Ona evlenme teklif eder, eğer kendisiyle evlenirse ölen eşi Kral Nebukadnezar’ın sahip olduğu herşeye onun da sahip olacağını söyler.Ya da kendisiyle beraber olup isteklerini dindirdikten sonra paha biçilmez armağanlarla ülkesine geri dönebileceğini belirtir.Ancak güzel Ara’nın zaten Nivart adında bir karısı ve çocukları olduğundan bu teklifi reddeder.Bunun üzerine çok öfkelenen şehveti ile ünlü babil kraliçesi komutanlarına emir vererek Ara’nın canlı olarak ele geçirilmesini ister. Savaş devam etmektedir. Semiramis’in kuvvetleri son bir saldırı ile tüm bölgeyi ele geçirirler. Ancak son saldırı sırasında Hükümdar Ara da öldürülür. Haberi alan Semiramis deliye dönmüştür, Aranın cesedini sarayına getirtir ve kıyafetlerini kendi askerlerinden birine giydirip halka “onun ölmediğini Tanrılarının Ara’nın yaralarını yalayıp iyileştireceğini” söyler. Halk da buna inanır ve ermeni isyanını bu şekilde bastırmış olur.Ancak Ara ölmüştür, aşkını yüreğine gömer, hemen dönüş emrini verir. Dönüş yolu üzerindeki bugünkü Van’a gelir. Van’ın zümrüt yeşili bağ ve bahçelerini, Van Gölü’nü çok beğenen Kraliçe’nin en fazla dikkatini çeken yeşillikler arasından göle doğru uzanan heybetli bir kaya parçası olur. Ara’nın hâtırasına bu kayalık üzerinde bir kale inşa ettirmeye karar verir. Kısa süre içersinde kale yapılır, eteğinde şanına uygun bir şehir kurulur. Şehrin adını da “Şamrangerd” koyarlar.
Aradan yıllar geçer. Ara’nın acısıyla yanan yürek, bu defa da sıla hasretine yenik düşer. Memleketine dönmeye karar veren Kraliçe Semiramis, kaleyi ve kurduğu şehri “Van” adındaki bir komutanına bırakarak ülkesine döner. Şehrin bugünkü adının bu komutandan geldiği rivayet edilir. Semiramis’in ordusu gün gün zayıflar ve yenilgilere uğramaya başlar.Halk köylülerin başına geçen bir savaşcının varlığından söz açarlar. Yakışıklı bir cengaverdir kendisi ama yüzünü gören hiç olmamıştır.Semiramis onunla tanışmak ve ona ülkeyi birlikte yönetme teklifi etmek ister. Ancak bu güzel yüzü elleri arasına alıp gözünün içine baktığında onun çöle gönderdiği oğlu Ninyas olduğunu anlar. Ninyas da annesini öldürme ve ülkeye tek başına hakim olma hayalleri kurar. Semiramis'in her öğleden sonra bahçeye çıkıp ağaç gölgeleri altında uyuduğuna bakıp onu bu sırada bıçaklamayı planlar. Ancak her yeltenişinde Semiramis'in onun yanına geldiğini hissedip uyanması yüzünden amacına ulaşamaz.Semiramis Tanrılarınla; "Ben herhangi bir kadın değilim. Sizin çocuğunuzum, bu yüzden herhangi bir kadın gibi ölmem.." diyerek tartıştığı da duyulmuştur.
Bir sabah güneş rahipleri onun balkonunun altına sabah duasını okumak için gelirler. "Ey ışığın kaynağı!. Ey ısıyı ve rahatlığı veren! Ey hem zalim hem müşfik olan!. Hükümdarlar hükümdarı!. Kraliçe de seni bizimle birlikte selamlar.." dediklerinde her zamanki gibi onun çıkıp duaya iştirak etmesini beklerler ama Semiramis görünmez. Balkonun duvarına tünemiş bir kumru görürler sadece. Gökte onu bekleyen başkaları da vardır sanki. Ve kumru az sonra uçup gider. Sarayın bütün odalarını altüst edip kraliçeden iz bulamayan saray halkı onun aslına dönüp göklere yükseldiğine inanırlar...
20 Nisan 2010 Salı
SEMİRAMİSİN ERMENİ KRALA AŞKI ve VAN: 4
Gönderen sufi zaman: 10:03
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
Teşekkürler, ilginçti.
Teşekkürler, ilginçti.
Teşekkürler, güzel bir diziydi.Bazen satır aralarında kayboldum ama memnunum. Sevgiler:)
Mitolojik hikayelere bayılırım nedense.. İlkokulda yazdığım bu tür bir masal yüzünden az daha başıma işler açılacaktı.. Hiç bilmediğim ve duymadığım bir anlatıydı.. Ben uzun süre bu anlatılan yerlerde dolaşır dururum!!...
Çok çok teşekkürler sevgili sufi..
cok enteresan bı hıkayeydı sufıcım
eskıden babam da boyle seyler anlatırdı
her konuyu bı oykuyle renklendırırdı
oldum bıttım sevıyorum bu tarz seylerı duymayı okumayı
Mıtolojik hıkayelerden nefret ederım
nedense..Ilkokul çocuklarına romanlar
yazdıgını sanan menopozlu kadınların
uydurmasıdır gıbı gelır bana.Bunca açlık,sefalet varken...Senın elınden
daha gercekcıydı sankı Sufı ablacık.
Off yaa ben semıramıs olmak ıstıorum.
Sevıorum senı.............Sevgılerrr
Sevgili;
Alizafer;
Elif;
Gülsen;
Öykü
Ayşegül; Semiramis'in hikayesini
sıkılmadan okuyup yaptığınız yorumlar için teşekkür ederim sevgilerimle.
Teşekkürler Can dostum,
senin güzel hikayelerin beni dinlendiriyor, masal dinlemeyi özleyen çocuk gibi oluyorum.
Sevgiler canım...
Van'ın mitolojik hikayesi ve senin Van hikayeni, başından sonuna kadar keyifle okudum. Teşekkürler canım.
Sevgiler
Sevgili Nur'um;
Sevgili Çınar'ım;
Sizler masal dinlemekten mutlu olduğunuz sürece ben de yazmaya devam edeceğim inşaallah.Sizleri seviyorum tontini.
Yorum Gönder