İnsanın eli-kolu bağlanmaya görsün bir kez; çareler arar bağlarından kurtulup özgürlüğüne kavuşmak için.Men edildiği şeyin üstüne düşer, beden+zihin+ruh üçlemesiyle daha bir dolu-dolu istemeye koyulur. O şey neyse vazgeçmez ısrarından asla.Bir yolunu bulur da kavuşursa muradına bu sefer men edildiği başka şeylerin gider peşi-sıra.Ama nerde? Dizginlerini eline alması için; isteklerinin düğmesini kısmak ve evvelden ahiri görebilme, kaza ve kaderi birbirinden ayırabilme gücüne sahip olması gerekir o kişinin.Nefsin istekleri de hevesleri de tükenmez çünkü.O hep ister...
Zamanın birinde: horozu, köpeği at katır ve kölesi olan bir adam hayvanların dilinden anladığı söylenen Hz. Süleymana gelir..
"-Ey yücelerin yücesi bana hayvanların dilini öğret de onlardan dinime ait ibretler alayım" der.Hz Süleyman;
"- Bu hevesinden vazgeç, bunun önünde ardında tehlikeler var." dese de adam talebinde ısrar eder.
"-Hiç değilse köpek ve kanatlı hayvanların dilini anlayayım" diye niyaz eder.Adam ertesi gün dillerini öğrenip öğrenmediğini anlamak için evinin kapısında bekler. O sıra evin hizmetçisi sofra bezini silkelerken içinden bir lokma bayat ekmek yere düşer.Horoz hemen onu kapar.Bunu gören köpek horoza;
"-Sen buğday da arpa da, yem de yiyebilirsin, ama ben yiyemem. Sen koşup benim nasibim olan ekmeği kapıyorsun" der. Horoz;
"-Sus üzülme!" der,
"-Allah sana başka nasip verir, yarın evin sahibinin atı sakatlanacak ,hüzünlenme yarın bol bol et yersin" der.Bunu duyan adam, derhal atını satar.Ertesi gün horoz tekrar ekmeği kapar bu sefer köpek; onu yalancılık ve düzenbazlıkla suçlar. Horoz bu sefer;
"-Yarın efendinin katırı sakatlanacak sana bol nimet var" der. 3. gün köpek iyice sinirlenir;
" -Seni davullu dümbelekli yalancı hani katır hastalanacaktı bana bol nimet vardı? "deyince horoz;
"- Yarın kölesi hastalanacak, ölünce de yakınlarına ekmek dağıtılacak alırsın nasibini "der.Adam bu duyduklarından sonra ziyandan kurtulmak için sırayla atını, ertesi gün katırını, 3. gün kölesini satıp kaza ve kaderin gözünü bağladığını sanır. Horozla köpeğin dillerinden anladığı için şükürler eder.Ziyanını başkalarının sırtına yüklemiştir çünkü.Ertesi gün zavallı aç köpek horoza çok kızgındır.
"-Sen yalancının tekisin" der "artık senin sözüne inanmıyorum."
"-Haşa, ben yalan söylemem" der horoz, "Yarın, evin sahibinin kendisi ölecek, mirasçıları öküz kesecek, ekmekler, yemekler köpeklere yoksullara dağıtılacak, yarın çatlayana kadar yersin" der...Bunu duyan adam feryat-figan Hz. Süleymanın evinin yolunu tutar;
"-Aman ben ettim sen etme, beni ölümden kurtar" diye niyaz eder.Peygamber;
"-Artık ok yaydan fırladı, geri getirmem mümkün değil. Atın, katırın kölen ölseydi kötü kaza senden çevrilecekti, ama sen mal ziyanından kaçtın kendi kanına girdin" der.
"-Senin için ancak Allah'a dua edebilirim hiç olmazsa imanını kurtarırsın.İmanla gittin mi dirisin, imanla öldün mü ölümsüzsün" deyince, Adam eli-kolu bağlı oracıkta öylece yığılıp kala-kalır.
Olur-olmaz, boyumuzdan büyük istek ve heveslerimizin kurbanı olmamamız, her olayda "vardır bir hikmeti" diyebilmemiz dileğiyle, sevgilerimle.
Resim:Gehard Demetz
7 Haziran 2010 Pazartesi
ELİ-KOLU BAĞLI
Gönderen sufi zaman: 14:09
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
12 yorum:
Allah aynı dilden konuştuklarımızla karşılaştırsın.Dilimizi anlayanla..Gem vurulamayan ,boyumuzdan büyük arzularla huzuru asla bir arada barınamazlar."vardır bir hikmeti" sözünün blinciyle yaşayabilmek dileğiyle..Çok güzeldi.Teşekkürler,sevgiler..
İşte o "vardır bir hikmeti" sözündeki "hikmet"i bulmak için de akıl gerekiyor değil mi Sufim? Aklı olmayanın hiçbir şeyi tam olmaz...
Köpek keşke horozu yeseydi, ya da hakkını daha iyi savunsaydı.
Sevgilerimle...
herşeye kolaylıkla "hayır" der de şu insanoğlu, konu kendi nefsi olunca neden bunu yapamaz
gerçekte yenik düştüğü tek konu belki de bu
sözde değil özde gem vurabilmeli kendine aslında
çok güzel ve mesaj dolu bir hikayeydi teşekkürler...
Kendimde sevdiğim en güzel şeylerden birisi "hayırlısı olsun" a içten inanmam. Çok defa da görmüşümdür.
Çok sevdiğim bir söz var paylaşmak istedim.
"Sen'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir Eyvallah!" HZ.MEVLANA
Zaman zaman unuttuğumuz, ama her zaman kendime anımsattığım :"Her şerde bir hayır vardır"! sözünü bir kere daha bu güzel yazıyla hatırlattığın için teşekkür ederim...
Paylaşımına yüreğine sağlık...
Sevgi, ışık ve elbette herşeyin hayırlısıyla kalalım...:)
ben nedense bu kadar kaderci olamıyorum sevgili Sufi.. Yani yukarıdaki(!) de "buldum bi enayi" deyip bindiriyormuş gibi geliyor bana.. Ve o ilahi gücün de istemesini bilene verdiğini düşünüyorum..
Sayın yas buyukum Sufı, kımsenın kaderını degıstıremezsın dunyada,cunku kader yoktur. Ne ınsanlar baskası ıcın
mecburı ıstıkamet,ne de
başkaları çıkmaz sokak.
Bu yuzdendır,"kader" dıye
ınsanlar moral ıcın uydurmustur..cunku kader yoktur,zugurtlerın tesellısıdır.
Mantıga gore kader varsa,
cennet-cehennem neyın nesı???
dı mı, dı mı ablacım.
Sevgılerrrr
Canımın içi Tontinim,
Nasılsın, iyi misin?.. Hanenizin cümlesi de iyidir inşallah..
Sağlık yerinde oldumu, gerisi palavra..
Ehh, palavra kısmı da % 50 eder ya, n'apalım ona da şükür..
Gelelim şu "hikmet" meseline;
Öncelikle hikmeti bilmek, kavrayabilmek önemli, her şeyden önce..
Hikmetin ne olduğunu bilmeyen, nerden bilebilsin her olay ve durumun bir hikmetten kaynaklandığını..
İnsanoğlu olayların neticesine göre yorum ve çıkarımlar yapmaya meraklıdır.
Bir bomba en son kimin elinde patlamışsa, suçlu olarak onu zanneder..
Halbuki bilmez ki, o bomba kaç kişinin elinden geçip en son o zavallının elinde patlamıştır..
Hiç düşünmez, o bombayı o kişinin eline tutuşturanı veya tutuşturulmasına vesile olanların suçlu olabileceğini.
Bu "mesel"i daha önce de duymuş ve beni çok düşündürmüştü, şimdi olduğu gibi..
Bu hikayeden çıkarılacak o kadar çok dersler var ki; ciltlerce kitaplar yazabilir, uzmanları..
Ah, canım Aysema öğretmenim, keşkelerle olmuyor işte bu "hikmet" meselesi..
Benim de aklıma geldi, bir keşke;
Keşke dedim, adamın katırının, ya da kölesinin öleceğini duyduğunda, horozla beraber köpeğe de iki lokma ekmek verseydi de, o konuşmayı duymayaydı..
Ama, mesel bu.. Hikmet nasıl gerçekleşecek sonra..
O insanın hırsına yenilip, Allah'ın ona bahşetmediği hayvanların dilini anlamayı istemesinin sonuçlarının, bu mesel vasıtasıyla bizlere ders olarak nasıl ulaşacaktı?.
Bir de "hasret senfonileri"ne bir sözüm olacak naçizane; Kadercilik zaten dinimizde olmayan bir olgu..
Bir çok ulemanın Kur'an-ı Kerim'i yanlış yorumlamalarından, kendi nefsani arzularının yerine gelmesi için, halkı kandırmaya yönelik uydurdukları bir yorum şekli.
Diğer bir çok din bilgini de kader konusunu çok farklı yorumlayıp, bunun islamın bir şartı olmadığını savunmaktalar..
Ayrıca, yukarıdaki diye bahsedilen zat-ın da, hiç bir şekilde öyle bir şeye ihtiyacı yok..
Bu hikayeyi tekrar hatırlattığın için, yüreğine, ellerine sağlık canım Tontinim..
Ellerinden öperim.. Hanenize selam ve sevgilerimi bırakıyorum..
canım sufim, çok severim bu hikayeyi. Rahmetli babaannem hep "neyde ne varlığı belli olmaz kızım" der inşallahsız bir iş yapmazdı. 39 yıllık hayatımda öğrendiğim en önemli şey aslında tek bir dua olduğu "allahım hakkımızda hayırlısını ver". Bir de kendi kendime uydurduğum bir duam var. "Allahım verdiğin ve vermediğin herşey için sana şükürler olsun"
Allahım hepimizi tevekkül sahibi kullardan eylesin.
tabı tabı ınsallah rabbım ole yapar.
savaslar,adaletsızlık,açlık,olen bebeler vs..vs.........
rabbımm nolursun ıyı yazı yazzz !!
amınnnnnn.
c.c allah baba nolursun ama.
Sevgili
Ebruli;
Aysema;
Aynur;
Efsa;
Düşler mutfağı;
Gülsen;
Ayşekızı;
Arzukızım;
GugukkuşuM
Hani "cana geleceğine mala gelsin" diye bir söz vardır bilirsiniz.Canlıların dilini öğrenmek isteyen o haris adam da istediğini nefsiyle istemekte idi.Nerede Hz Süleymen'daki o ilim irfan nerede ondaki heva ve heves?Kişi mal ziyanından kaçmasa belki de ondan kötü kaza çevrilecekti.Mal ziyanından kaçtı onun derdinden kaçındı, malı çoğaldı ama kendisi kendi kanına girdi.Çünkü akıllı kişi işin sonunu gönlüyle önceden görür, bilgisi az olan kişiyse o iş olup bitince görür.Bu hikayede anlatılmak istenen; mala düşkünlük ve tamahın insanın başına neler getirebileceği ve layık olmadan Allah'ın sırlarını bilmenin kar yerine insana zarar vereceği, kaza ve kaderin ilmi ledünle anlatımı var.Sevgili dost hasret senfonileri Gülsen'imin dediği gibi bir "kader" değil burada anlatılan.Kuyuya atılan Yusuf,köle olup satılan Yusuf 17 yıl zindanda kalan Yusuf da bir peygamberdi aslında.Babası yine peygamber olan Yakub'un diğer 11 oğlundan fazla sevip kolladığı bir oğulcuktu.Hz İbrahim öz oğlunu kesmeye götürmüştü de kurban indi. Oysa çocuğuna sevgi ve ilgisini kesmesi istenmişti ondan. "sakınan göze çöp batar" sözünün uygulaması gibi çocuğunu sev ama emanet gibi sev put edinme denmek istenmişti belki de. Bu konularda Arzukızımın dediği gibi ciltler dolusu kitaplar yazılabilir dostlarım.İzin çıkarsa birgün onu da yaparız hepbirlikte inşaallah hepinize teşekkürler ve sevgilerimle.
Herkes kendi layığını yaşamak zorunda.
Olduğunun dışına çıkmaya çalışmak sadece yolu şaşırtır.
Ben bakışlarla anlaşmayı seviyorum,bu insan da olabilir,bir kedi ya da kuş ya da köpek ....Aynı dili konuşmak için bakışlar yeterli benim için...başka sırları bilmeye çalışmak yanlış...
Yine derinlere gönderdin beni tontini...
TüTü
Yorum Gönder