19'un BÜYÜSÜNDEN GÖNÜL ŞEHRİNE - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

15 Temmuz 2010 Perşembe

19'un BÜYÜSÜNDEN GÖNÜL ŞEHRİNE

Kelimelerimin maden ocağına bülbül götürdüm.Çökme olmadan içerde sustu bülbül, Gül kurudu soldu dışarda." Gitmem gerek bu mekandan kader denen karakaplıya boyun eğmeden" dedim de, ardıma bakmadan çıktım göçükten .Mezartaşıma "son sözünü yuttu da gitti" yazsınlar. Lokman hekimin toprağa düşen ölümsüzlük reçetesinin yerinde biten sarımsak gibi yuttuğum söz; bu sefer şifa, belki de aşkı yeşertir yeniden topraktan.
Ölümsüzlükle ilgili değil benim bu son sözüm, ufacık bir kelimecik sonun başlangıcından. "HÜN yani ÖL" nefsinden heva-ndan...
Yasemin çiçeği yedim koktum yasemince...
Çam filizi yedim yeşil yeşerdim...
Çekip sigaramın dumanını ciğerlerime duman-dumandı artık formum ve görüntüm...Bedenimin su olan yüzde yetmişlik kısmını suya kattım.Seyranındaydım

artık yüzde otuzluk beden şehrimin.Tepeden baktım allı-pullu şehre önce, kapısında yazıyordu "19" parlak simlerle...
Tek kapılı şehirdi burası sanki bir labirent gibi çıkışı olmayan.Dedim ki; "19 odalı saray burası sanki!" Yine de sağ ayakla "destur!" dedim girdim içeri, vada- vadalar dillerini anlayamadığım şekilde cikcikleyerek sağlı sollu açıverdiler kapılarını.1-2-3-4-5.Kapıdakiler; eğilerek yarı bellerine kadar "Sen sensin..Sen güçlüsün, kaadirsin, hakimsin, Haksın" diye fısıldıyorlardı.6-7-8-9.kapıya varmadan tek kaşları havada elleri belinde "fitne , fesat, şek, şüphe" çıktı dışarı.10-11. kapıda: "cehaletle, cimrilik" eleleydi,12. kapıda; "yalan,zan, ahlaksızlık" 13.kapıda; "şehvet" şeffaf giysileri içinde sanki anadan üryan parmaklarında yüzükler öpücükler gönderiyordu... 14-15-16. kapıda; "Hırs,öfke, isyan" ise kızgındı zannımca, süzüyorlardı beni baştan ayağa.17-18-19.kapıda "gurur düşmanlık ve dedikodu" konuşuyorlardı hepbirlikte fısıltıyla aralarında..."Falanca şunu yapmış filanca şunu" sözlerine kulak kesiliyordum anında. Elleriyle yüzümü sıvazlayıp: "duy bunları duy!" diyorlardı.Kapatsamda ellerimle kulaklarımı, kulağımın içindeki kulağa ulaşıyordu sessiz sözlü fısıltıları.Bu süreç 15 satıra sığdırılamaz tabiki. Bu uğurda 1000 yıllık bir ömür tükendi sanki...Derkeeeen....
"GÖNÜL ŞEHRİNE AH GİRSEN BİR KERE
CANANI AŞK İLE YANSAN BİR KERE
BİR DEM DÖNÜP BAKMAZSIN GERİ
TERKET GAFLETİ BULURSUN CENNETİ" diye ilahi ve melodik bir sese doğru adım atınca ben; yecüc-mecücler sarıldı bacaklarıma."GÖNÜL ŞEHRİ" dedim içimden.Çıkmaz sokaklardan ters geri döndüm "keşke bir ip yumağı aça aça buralara gelseydim" dedim.Söylendim;"Ya da işaret olsun diye atsaydım yere pirinç ya da ekmek kırıntıları" diye."Sen güçlüsün" diyen ses gelince kulaklarıma "OHhH!" çektim, demek ki dönmüştüm çıkış yoluna. "Biraz eğleş burada, dinlen" dedi o ses..."Yorgunsun bak masaj yaparım sana! Sözlerim iksirdir kul-köle olurum sana..."Kibarca iteledim onu da.Yine de yolumdan döndürülürüm korkusuyla kapıya doğru adım atınca...Başladı yer ayaklarımın altında kaymaya, başladı ardımda bıraktığım 19 kapı biribiri üstüne yıkılmaya...Bir depremle uyandırıldım.Baktım ki durmaktayım:
"GÖNLÜN viran olmuş kapısında...
Hepinize sevgilerimle.



Ahmed Paşa'nın gönüle nidasını
Modern Folk üçlüsünden dinleyelim:

Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül
Kara sevdaya yiler bî-ser ü bî-pây gönül
Dimedüm mi sana dolaşma ana hay gönül
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Bizi hâk itdi hevâ yolına sevdâ n’idelüm
Pây-mâl eyledi bu zülf-i semen-sâ n’idelüm
Kul idinmezdi güzeller bizi illâ n’idelüm
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Ben dimezdüm ki hevâ yolına ser-bâz gelem
Ney-i ışkunla gamun çengine dem-sâz gelem
Dir idüm ışk kopuzun uşadam vâz gelem
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül
2.Resim: Rafal Olbinski

13 yorum:

C3Moi dedi ki...

devamını oku derken hata alıyorum acaba sadece bende mi oluyor ki bidaha deniim en iisi

ali zafer sapci dedi ki...

"Modern Folk", gençliğimin yıldızlarıydı, hala öyle, düzgün işler yaptılar. Selamlar.

aysegul dedi ki...

Kültirli Aşk Yaşiyah

Bişeyler Öğrenmişem.Gel Değişik Sevah.
Sen Beni Sev ,Ben Seni... Sevdayi Yaşiyah.
Sen Bene Sevdalan Yan,Ben De Sene,
Klasik Aşk Neyse Oni Yaşiyah.
Ya Da Senin Haberin Olmasın,
Ben Seni Arhadan Arhaya Sevim.
Platonik Aşk Neyse Oni Yaşiyah.
Sevdadan Oturah Yiyah,İçah.
İkimizde Tombul Olah.
Tombulik Aşk Olursa Oni Da Yaşiyah.
İsdirsen Sevdandan Kendimi Kesim.
Müzikler Dinliyim Doğriyim,Biçim.
Psikopatik Aşk Varsa Oni Yaşiyah.
Hele Bah.Ben Kerem Olim Sen Asli.
Sonumuz Onlar Gibi Bitsin Yasli.
Nostaljik Aşk Neyise Oni Yaşiyah.
Kibarlaşah.Tankolar Gibi Sevah.
Çoh İnce Olah.Ele Dolanah.
Tankoli Aşk Varsa Oni Da Yaşiyah.
Yalani Bırahah Hep Doğri Diyah.
Berabar Oturah,Berabar Gahah.
Elele Dizdiz,Gözgöze Bulunah.
Realist Aşk Neyse Oni Yaşiyah.
Tarlalara Bahcalara Düşah,
Elele Dutuşip Türki Söyliyah.
Romantik Aşk Neyse Oni Yaşiyah.
Pisigi,Gudigi Sen Diye Sevim,
Sen De Horozi Culuği Ben Diye Sev.
Sembolik Aşk Da Varsa Onida Yaşiyah.
Gel Elele Verah.Gendimizi Elektirige Gapdırah.
Zangır Zıngır Titriyah.Ama Ölmiyah.
Elektronik Aşk Varsa Oni Da Yaşiyah.
Ahorlarda Merek Ve Komlarda Buluşah.
Tezek Galahlarının Altında Sinah.
Otantik Aşk Varsa Oni Da Yaşiyah.
Aman... Bırah Onlari.Beni Sevirmisen?
Ben Seni Hegget Sevirem.Ele Şeylari Bırahah.
Adam Gibi Sevah,Adam Gibi Yaşiyah


sevgılerrr..:)))

Evren dedi ki...

kendi kapılarımı düşümdüm, kendi yolculuğumda, ne gerreksiz kapıları açmışım, zorlamışım hatta, bu kapıların bir çoğu kırmızı halılar serdiler de yüz vermedim ben aslında. kapadım kulaklarımı ama sızdılar yine içerime. ben de döndüm geriye, attığım çakıl taşları yine cebimde.
seviyorum biliyorsun değil mi... hem de çok.

aysema dedi ki...

sufi'm, Dikili taraflarına yolun düşmüyor mu? Gel, bir tanış olalım mı? Sevgiler...

sufi dedi ki...

Sevgili C3Moi;
Umarım ikinci sayfaya geçebilmiş ve "vay gönül" ü dinleyebilmişsindir.Teşekkürler ve sevgilerimle.
Sevgili ali zafer;
Hala güncelliklerini ve güzelliklerini kaybetmediler.Gönüllerimizdeler.Sevgilerimle.
Sevgili Ayşekızı;
"Kültürlü yaşıyah" derken kullandığın azeri dili mi ne? Güzeldi sevgilerimle.

sufi dedi ki...

Sevgili Evren'im;
Sen iyi ki çakıl taşı atmışsın geçtiğin yollara.Yoksa benim gibi pirinç ve ekmek kırıntıları atsaydın kuşlar yer ve dönüş yolunu ben gibi zor bulurdun.Bu zorlu yolculukta arkada bıraktık çok şükür dediğimiz kapılardakiler bir ölüp bin çoğalan cinsten varlıklar.Allah yine de onlardan uzak tutsun bizleri derim.Teşekkürler ve sevgilerimle.

sufi dedi ki...

Sevgili Aysema'm
Nazik davetin için teşekkür ederim canım. Bu sıralar yazarlarımızdan Ahu kızımızın düğünü falan var bir everelim kızımızı hayırlısıyla yarına Allah kerim.Ben de seni tanımak çok isterim.Sevgilerimle.

mutfakcini dedi ki...

Kurnazlıkla açılan kapılara tüm saflığımla girdim bazen.Çakıl taşı atmayı akıl edemedim dönüş yoluma.Her defasında depremlerle gördüm gerçeği.Artık korkmama gerek yok.Kapıları tanıdım..Ekmek kırıntılarına borçluyum tecrübemi..Yüreğinize sağlık .sevgilerimle..

sufi dedi ki...

Sevgili Ebruli;
Gönlün kapısına varsa da gönüller.
Yüreği acılı orada çok bekleyen var.
Sıraya sokulmuşlar sanki bir bir
Dert ve sıkıntı kefesi ağır gelenler.
İçeri alınacağımız gün, geri dönüp de o depremleri yaşamayız inşaallah bir daha.Orada buluşmak üzere sevgilerimle.

haykırış dedi ki...

Sevgili Tontini,
Blogdan uzaktaydım ama lütfen sanmayın ki sizleri unuttuk..
Asla..
Hiç unutmadık ve hatta hep merak ettik eliniz nasıl oldu? Diye.
İnşallah sağlığınıza kavuşmuşsunuzdur..
Sevgi ve saygılarımızla

gülsen VAROL dedi ki...

O dil babamın dili... halalarımın amcalarımın dili ...kafkasyadan gelenlerin ve artvin yöresinin dili olmalı sevgili Sufi'm..

Ne güzel bir yolculuk yaptırdın anılarda .. ne güzelmiş meğer göremediklerimiz... ve ne boşmuş meğer dolu zannettiklerimiz..

sufi dedi ki...

Sevgili Haykırış;
Sık hastalanmayan biri olarak arada biryerime bir şey olduğunda "artık vadem doldu ve gidiyorum" sanıp Boynum bükülüveriyor.Kimseye de acımdan bahsetmeyip kendi içimde kavruluyorum galiba.Nasıl olduysa sana içimi dökmüşüm yoksa hiçbir blog dostuma söylemedim. Teşekkürler hanenin ilgisine ve sevgilerimle.