Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur diye duyduk, okuduk hep...Gerçekten öylemi hiç bilemedik...Zeka seviyeleri ne olursa olsun sosyal hayata zor katıldıklarını, eraflarında olan biten bazı olaylara bizim verdiğimiz anlamları veremediklerini, gördüklerinin bizim gördüklerimizle aynı olmadığını biliyoruz...Belki de hiç bilemedik...Günümüzde her 100 çocuktan birinde olan bu durum hakkında ne biliyoruz? Hiç göremedik...
Çocuğuyla göz göze gelemeyen, ona sarılma çabaları hep boşa giden bir annenin yerine koydunuz mu hiç kendinizi?..
Aldığınız birbirinden güzel, renkli oyuncaklarına dönüp bakmayan, sürekli huzursuz, ihtiyaçları hep öncelikli, çok az konuşan yada hiç konuşmayan bir bebeğiniz olsaydı ne yapardınız düşündünüz mü? Kim tahmin edebilir yaşadıklarını o annenin...
Hiç bu durumu yaşayan insanların yerine koydunuz mu kendinizi? Anne-baba bir yana o suçsuz küçük varlığın yerinde olmak...Kendisi gibi olmayan bir sürü insanın, kocaman bir dünyanın içinde olmak...Hep geri-zekalı gibi görülüp, kendi içinde hep ileri-zekalı olmak...Onu anlamalarını beklemek, beklemek, beklemekten vazgeçmek... Hiç anlaşılmamak...
Ben hep okudum bu konuyla ilgili, videolar izledim ama hiç onlar kadar, birebir yaşayanlar kadar anlayamadım maalesef...
Sabah kocaman gülümsemesiyle uyanan, kahvaltısını yapıp oyunlar oynayan, gündüz uykusunu uyuduktan sonra parka bahçeye götürülüp arkadaşlarıyla sevincini, oyuncaklarını paylaşan, sarılan, öpen, hatta sadece konuşup, duygularını ifade edebilen çocuklarımız olduğu için bile ne kadar şanslı olduğumuzu anladım ancak...
Ve "Otistik" çocukların nasıl özel çocuklar olduklarını...
Normal çocuklardan hiç bir farkı olmadan yetiştirilen, eğitimlerine erken başlanan, bilinçli ve inanan ailelerin sevgisiyle büyüyen bu özel çocukların neler yapabileceklerini bilmeyenlerin öğrenmesi için bir önerim var benim...Bir film...Bir hayat hikayesi...İnancın, güvenin yapabildikleri. Sarılmanın değiştirebildikleri...
İsteğim, sadece arkanıza yaslanıp, rahaaaat raaahat izleyeceğiniz bu gerçek hikayenin sonunda doğru bildiğimiz yanlışları görebilmeniz, değiştirebilmenizdir.
TEMPLE GRANDİN...
2010 yapımı bu filmle ilgili hiç birşey söylemeyeceğim şimdi...Söyleyebileceğim tek şey hayatın tam da içinden olduğu...Eminim izledikten sonra şükredecek ne kadar çok şeyim varmış diye düşüneceksiniz bir kez daha. Ve umarım siz de benim gibi otizmi hastalık kategorisinden çıkarıp, "özel bir durum" kategorisine koyacaksınız.
Hepsinin Temple gibi şanslı olmasını, saygı görmesini ve inanılmasını, güvenilmesini isteyecesiniz...
Göremediğimiz gerçekleri bir an önce görebilmek dileğiyle...
Sevgiler.*ELA*
15 Şubat 2011 Salı
OTİZM'İ ANLAMAK
Gönderen sufi zaman: 08:37
Etiketler: ELA'dan mektup
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
13 yorum:
Teşekkürler!
Mozart And The Whale adında bir filme denk geldim dün gece. İki otizmlinin birbirlerine olan sevgisini anlatıyordu. Biraz komik, biraz hüzünlü fakat sıcacıktı.
Otizmli olmak onların seçimi değil. Ötekileştirerek onları bir kenara atmak hiç doğru değil.
Ve Temple Gradin gıpta edilesi...
Sevgiler.
bir hastalık değil de özel bir durum olduğunu biliyordum ben de bu konuda oldukça eğitici bazı programlara denk geldim yazık ki yabancı kanallarda. bu filmi de ilk fırsatta izleyeceğim. çok teşekkürler böyle önemli ve hassas bir konuda dikkat çektiğin için...
ne kadar da sansliyiz gercekten, filmi de en kisa surede izleyecegim kesinlikle, tesekkurler paylasim icin :)
Otizm; sosyal beceri, dil gelişimi ve davranış alanlarında işlevsel bozukluk içeren, erkek çocuklarda kızlara nazaran 5 misli fazla görülen ve sandığımızdan çok daha yaygın, çağdaş bir rahatsızlık...
Çözüm için empati kurmak ve sevgi, birçok konuda olduğu gibi bu özel rahatsızlıkta da ilk iki neden..
Güzel bir paylaşımdı.
Teşekkürler sevgili Eda..
Başka dünyalar da var değil mi..?
Biz bilmesek de..
Duymasak da..
İnsan oğlu bazen bildiği halde bilmiyormuş gibi davranıyor ya..
asıl yıkıcı olan..
asıl yakıcı olan da bu olsa gerek..
Sevgili sufi;
çok önemli bir konuya değindiniz..
teşekkürler..:)))
Ela'cım;
Sayende ben de izledim bu filmi.İnsan hayatında KUcaklamanın ve kucaklanmanın ne önemli bir gereklilik olduğunu bir kez daha farkettim.Bir anadan doğan ve herkes gibi yaşama hakkı olan insanın "Özürlü ya da engelli" diye sınıflandırılmasına bir kez daha karşı çıktım.Teşekkürler ve sevgilerimle.tontini.
Bu konular uzun bir süredir benim de zihnimi bulandırıyordu. Postunuzu okuyunca sevindim.Ne kadar çok konuşulursa o kadar iyi.Özellikle bu çocukların erişkinliği ve sonrası büyük problem.Hayatlarını tek başına idame edemeyen çocuklarımıza sahip çıkalım.Kendi iyiliklerimize şükredelim ama bir gün bizimde bir yakınımızında başımıza gelebilir unutmayalım.
Filmi de en kısa zamanda izlemek istiyorum.Sevgi ve saygılar.
burada devlete ait bi otistikler okulu var içinde her türlü imkanı var ancak en büyük problem pek çok kişinin bu okulu bilmemesi ayrıca otistikler üzerine eğitim almış öğretmenlerin olmayışı !
sınıf öğretmeni, resim, beden, müzik, edebiyat her türlü branş var ancak otistik eğitimcisi yok kadrolu !
orada çalışan arkadaşlarım var çocukları anlatıyorlar ne kadar küçük hareketlerin ne büyük gelişimler getirdiğini anlatıyorlar insan başına gelmeyince bilemiyor ne yazık ki !
Allah kolaylık versin tüm özürlü çocuklarının ailelerine
Sevgili Ela,
İzlenecekler arasına notumu aldım..Bu filmi ilk fırsatta seyretmek istiyorum.
Otizm; kararlı, sabırlı ve empati kurabilmeyi başarabilmiş ebeveynler ve çevre faktörünün de destekleyici rolü ile çözülebilir bir rahatsızlık...
Bu güzel paylşım için teşekkürler...
Sevgilerimle...
Elacım çook teşekkürler paylaşım için.ben de not aldım.o kadar güzel ifade etmişsiniz ki..herkesin okuması gerek ve izlemesi gerek.sevgilerimle.iyi ki varsınız.
Sevgili Ela,
Kızım 3 yaşına 2 ay kala konuşmaya başladığından dr a götürmüştük. Ve dr hanım suratıma baka baka, yumuşatmaya gerek ble duymadan "kızınız otistik olabilir" dedi. O an beynimden kaynar sular döküldüğünü anımsıyorum. üstünkörü bildiğim ama bana göre down sendromundan beter gelen bir şeymiş gibi gelmişti.
eve gelince ağlamaya başladığımı anımsıyorum ve bulabildiğim tüm dökümanları okuduğumu.
İleriki dönemde dr un yanlış bir tespit yaptığı anlaşıldı. ama 2 ay kızıma otistik belirtiler taşıdığı davranışlarını gözlemekle geçti.
Güzel bir kaynak buldum. Onların davranışını anlamamıza yönelik. okumak isteyenler bakabilir.
http://www.cerezforum.com/engelleri-asalim/52736-bir-otizmli-cocugun-keske-benim-hakkimda-sunlari-bilselerdi-dedigi-10-sey.html
sevgiler ve teşekkürler böyle güzel bir konuya değindiğin için.
Suficim, iki tanıdığımın çocuğu otistikdi. Biri İstanbulda yaşarken çocuğunu terketti,bşkasıyla evlendi, baba kaldıramadı ruh ve sinir hastalıkları hastanesine verildi. Çocuğu sosyal hizmetlere verdiler. Ben bu çocuğu alırım , masamda onada bir tabak koyarım...kendi kızlarıma ne veriyosam onada aynısını vermeye çalışırım , açsam aç kalır, toksam tok olur dedim. Ama bir şartla bir daha da bu çocuğu size vermem. Çünkü siz onu gözden çıkardınız dedim. Bu sözüme halalrı çok içerledi ve çocuğu yanına aldı. Beş yılda gözü gibi baktı. Kapı kapı gezdi eğitilebilirliği için beşinci yılın sonunda Ama kendisi de çok önemli bir kalp ameliyatı geçirince yeniden sosyal hizmetlere vermiş. O çocuklara eziyeti ile gündeme gelen çocuk bakımevindeymiş. Bir akşam tv de onuda eziyet edilenler arasında görünce çığlık çığlığa kalmışlar. Gidip almışlar ama sonra yeniden daha yakın bir yere aldırdılar. İşte böyle. Suficim. iğer tanık ise çabaları sonunda Dil terapisti yardımıyla , kendi çabalarıyla şahane bir gençkız yetiştirdiler. Gittiğimizde bizimle sohbet ediyor, kahvelerimizi yapıyor. Adı da Nazlı bizim Nazlıyla adaş.
Bu filmi ben de izledim ve izlerke o iki örneği düşündüm hep...biri ne oldu biri mahvoldu.
Sayfamda bunula ilgili yorum yapmazssan sevinirim. Çünkü halası sayfamı okuyor.O çok çabaladı, üzülsün istemem. Ama bu yazıyı okuyunca içimden geldi sana anlatmak.
sevgimle sevgili Sufi
Yorum Gönder