KALPLERİ ÜZERİNE MÜHÜR BASILMAYANLAR
Hani ALLAH tekti ve Allah’tan başka bir şey yoktu. Hani her sıfattan görünen hak gören haktı İslam’ın gereği. Eğer gerçekten” İslam o en yüce din” yani hakikat kapısını, gereği gibi idrak edebilseydik olur muydu birbirimizden farkımız? Sakınırmıydık hakkın mekanı olan bedenimizde mevcut bir kılı hakkın varlığının olduğuna inandığımız bir mekandan .Sakınır mıydık paramızı aşımızı suyumuzu.Simavna’lı Bedrettin’in dediği gibi Yarin yanağından başka her şeyi paylaşırdık, fakir kalmazdı yeryüzünde.Kendini Müslüman sanan bu kardeşlerimizin yaptığı gibi sarınıp belenerek 1.5 metrekarelik bez parçasıyla cenneti bulabileceğimizi sanarak değil.
Bir erkeğe, çorbasında bir saç çıktığında ne hissettiğini sormak lazım.......
Yüzündeki ifadeyi görür gibiyim. Allah insanoğlunu çıplak yaratmış, başını da saçla örtmüş zaten gözlerine de kirpik koymuş o da kıl, üstüne de kalem gibi kaş koymuş o da kıl yani saçın kısa sürümü. Kıl ve saç edebiyatı yapalım diye değil bunların hepsi. Yani şimdi türbansız bir bacı donsuz mu geziyor salına salına. Bütün türbanlılar namuslu, namussuz mu diğerleri? Erkeğin birine soruldu mu acaba “kadının bir saç teli seni hangi âleme götürüyor “diye. Aslında örtünen kadın erkeğe hakaret ediyor.
“-Ben saçlarımla seni baştan çıkarabilirim, onun için örtünüyorum, çünkü sen beline hâkim değilsin, senin iraden yok.”Der gibi aşağılıyor bence.
Yıl 1996 doğuda bir Şeker Fabrikasındaki çalışanlarla toplantılar düzenliyoruz bir grup sigorta görevlisi. İş bahane öyle güzel muhabbetler oluyor ki dostluk hayat yaşam üzerine herkes mutlu memnun bu beraberlikten. Doğunun o temiz misafirperver insanı elinden geleni ardına koymadan biz 3 bayana yardımcı olmaya çalışıyor. Ancak içlerinde yeşil takkeli biri, bizlerle tokalaşmaktan kesinlikle sakınıyor. Göz göze gelindiğinde başını utançla önüne eğiyor sanki bir suç işlemiş gibi. Ben iş görüşmesi arası pat diye bir soru yöneltiyorum o kişiye.
“-Kardeş neden gözlerini bizden kaçırıyorsun, bizleri senden ayrı mı görüyorsun?
“-La ilahe illallah” sence ne demek diye..
Kişi şaşırıyor ve belki biliyor ama bilmiyorum diyor.
“-Bir sen var, bir de ben varsam ikilik girmez mi araya” diyorum” Bu, Allah’ ı inkâr değil mi?”
Neyse bir hak muhabbeti açılıyor sanki misyonerliğe gitmişiz o güzel şehre. Sonra ne oluyor biliyor musunuz? O güzel insan bir gece vakti konakladığımız öğretmen evinden bizleri arabasına alıyor ve köyüne götürüyor. Karısının başı örtülü. Güler yüzle karşılıyorlar bizleri
“-Biz cahiliz, yanmak yakılmak cehennem korkusuyla yetiştirdiler bizleri gerçeği söyleyen kimse çıkmadı ki “ diyorlar
O güzel insanın amacı köyün gençleriyle konuşmamızı sağlamak ailesiyle bizleri tanıştırmak.
Neredeyse sabahın erken saatlerine kadar muhabbet ediyoruz.
“-Muhabbetten Muhammed oluyor hâsıl,
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl” diyoruz ve
Tokalaşıp sarılıp ayrılıyoruz köylülerden."Velevki kalpleri üzerine mühür basılmamış olsunlar" diyor Kuran. Yeşil takkeli güzel insan takkesini, eşi örtüsünü usulca çıkarıyor başından. Sevgiyle kucaklaşıyoruz.....
10 Mart 2008 Pazartesi
DİLEK'ten Mektuplar:16
Gönderen sufi zaman: 09:56
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
nasıl bir düşünceyle neye göre kime göre kapatıyorlar o güzelim saçları anlamak zor.
biri bana anlatsın lütfen...
ruhun aynası! gözler açıkken,yüzümüz güzelken, hatta boyalıyken dudaklarımız,bazen başımıza iş açan dilimiz her daim serbestken, her türlü işi iyi yada kötü yada yapmaya hazır ellerimiz kelepçeli değilse, doğruya yanlışa götüren aklımız her şekilde çalışıyorsaaaaaaa
saç neden kapatılır?? nedir bu saçların günahı??
o zaman dua edelim Allah artık saçsız insanlar mı yaratsın!!!o zaman çözülecek mi bütün mesele?
*ela*
Yorum Gönder