Uzun zamandır kendi blogun'da yazan TUTSAK artık yazılarını bizimle paylaşacak.Kendisine; sufi-saja ailesine hoşgeldin diyoruz ve kendi blogunda yayınlamış olduğu bir yazıyı yayınlıyoruz.
Şekerci Dede
Net olarak hatırlamıyorum ama, zaman 1990'ların sonu veya 2000' li yılların başladığı bir dönemdi (sanırım 1996-2000 yılları arası ). İzmir'de; spritüel, felsefik ve dinsel konularda sürekli araştırmalar yapan, okumaya meraklı, okuduklarını ve duyduklarını birbirleri ile paylaşmayı; zaman zaman da, paylaşımlarını ateşli tartışmalara dönüştürmeyi seven; kimisi tarikatlı, kimisi medyumsal özellikler taşıyan, kimisi hiçbir konuya direkt müdahele etmeden sadece dinlemeyi tercih eden, kısacası çok sesli türk halk müziği korosu kıvamında 15-20 kişilik bir gruptuk. Zaman zaman antik kentleri gezer; tarihin o döneminde hangimizin hangi kimlikle yaşamış olabileceğini tartışır; aynı zamanda da reenkarnasyon, telepati, telekinezi v.s. gibi bilumum fenomenler konusunda hararetli konuşmalar geçerdi aramızda. Yine bir gün,..
aldığımız bir duyum üzerine O zatı görmek, tanımak üzere gruptan dört arkadaş Manisa'ya gitmeye karar verdik.
Manisa otogarında otobüsten indiğimizde biraz heyecan, biraz korku, biraz da kuşku ve merakla; bize günümüz Evliyalarından birisi diye anlatılan (ki daha sonradan Kutup ya da Gavs diye adlandırılan bir makama ermiş olduğunu öğrendiğimiz) Şekerci Dede'nin yerini sormak oldu ilk işimiz. Sorduğumuz taksici arkadaş;
"-durun ben de o tarafa gidiyorum sizi bırakıvereyim"
dedi. Çarşıya vardığımızda;
"-şu aralıktan yukarıya doğru yürüyün, kime sorsanız size gösterir"
dedi ve uzattığımız parayı almadan yanımızdan ayrıldı. Kısa bir yürüyüş ve birkaç kişiye sorduktan sonra sonunda bulmuştuk. Kapısının önünde 8-10 kişinin beklediği, girişin hemen yan tarafında içi ekmek dolu bir ekmek dolabı bulunan; dışarıdan göründüğü kadarıyla en fazla 15-20 metrekare büyüklüğünde bir dükkandı geldiğimiz yer. Bekleyenlerden birisi (ki üzerindeki giysilerden yoksul birisi olduğu anlaşılıyordu) kapıda duran gence;
"-4 tane ekmek alabilirmiyim?"
diye seslendi.
"-tabii ki! dolabın kapısı açık, ne kadar ihtiyacın varsa alabilirsin"
diye yanıtladı onu, gülümseyerek kapıda duran delikanlı.
Çok ziyaretçisi olduğu ve içerisi küçük olduğu için ziyaretçileri sırayla ve kısa süreli olarak içeri alıyorlardı. Kapıda bekleyenler arasında, giyimlerinden ekonomik durumlarının çok iyi olduğu anlaşılan birkaç kişi (ellerinde kucak dolusu paketlerle gelmişlerdi) dışında, çocuklar, türbanlı-türbansız bayanlar, kısacası toplumun her kesiminden insanlar vardı. Sıra bize gelip içeri girdiğimizde, tavana kadar yükselen raflar içinde bir sürü kitap, bazı raflarda rengarenk başörtüleri bir masa üzerinde de kaplar içerisinde envai çeşit şeker duruyordu. İleride sol tarafta geniş bir koltuk üzerinde 90 lı yaşlarını çoktan geçmiş olduğunu tahmin ettiğim , bembeyaz sakallı yumuşacık yanaklı, güleryüzlü tonton bir dede oturuyordu. Kapıdan giren herkes Şekerci Dede'nin ikramlarının herhangi birisinden mutlaka nasibini alıp öyle çıkıyordu dışarıya. Kimisi duasını istiyordu, kimisi bir başörtü, çocukların en sevdiği şey şekerler, kimisine de birşey istemese de oradan bir dua kitabı mutlaka veriliyordu.
Sıramız gelip yanına oturduğumda elini öpmek istedim müsaade etmedi ellerimi elinin içine aldı ve sessizce dua etmeye başladığında sanki ellerimden tüm vücuduma doğru bir ısı ve rahatlama yayılmaya başladı. O anda ne olduğunu anlayamamıştım. Üç dört ay sonra Şekerci Dede'nin ameliyat olmak üzere Özel Sağlık Hastanesine yattığını duyduk. 4 yaşındaki oğlumu da yanımıza alıp ziyaretine gittiğimiz de; oğlumla Şekerci Dede arasında yaşanan olay sadece bizi değil o anda odada olan herkesi şok etti. Mucize mi dersiniz keramet mi bilemem ama ben anlatayım ne olduğuna siz karar verin.
Biz hastaneye vardığımızda, bir gece önce ameliyat olduğu; o gün öğleden sonra da hastahaneden çıkıp Manisa'ya geri döneceği söylendi. Hastane görevlisinin yukarıya çıkmamıza izin vermek istememesine rağmen bir yolunu bulup odasına kadar çıkmayı başarabildik. Odasında da Manisa'daki dükkanda olduğu gibi şekerler, kolonya, açılmış ve gelenlere ikram edilmek üzere koltuğun ve masanın üzerine bırakılmış cips paketleri vardı. Hepimizin geçmiş olsun faslından sonra, oğlumu elini öpmek üzere Şekerci Dede'nin yanına götürdüğümde onun ufacık ellerini; ellerinin arasına aldı ve gene sessiz bir şekilde dua etmeye başladı. Ancak ilginç olan 4 yaşındaki oğlum sanki kendisinden geçmiş, tam bir trans hali ile dede'nin gözlerine kitlenmişti. Yaklaşık 15-20 dk. boyunca da öylece kalakalmıştı. Bu olayın hemen ardından (Arada hiçbir konuşma geçmediği halde ) oğlumun ilk yaptığı iş gidip masanın üzerindeki cips paketlerinden birisini alıp, orada bulunan herkese sıradan ikram etmeye başlamasıydı. İşin ilginç yanı ise 4 yaşındaki bir çocuğun kendisi için bir tane bile alıp yemeden, sanki kendisine bir görev verilmiş gibi herkese dağıtıp; sonra götürüp tekrar yerine geri koymasıydı. Bu arada yeni gelenler oldukça, bu olayı birkaç kez daha tekrarladı. Hepimiz donmuş kalmıştık sanki. Bu arada Şekerci Dede'nin öğrencisi olduğunu öğrendiğimiz sevgili Ahmet Hulusi, arabasıyla dede'yi alıp Manisa'ya götürmek üzere hastaneye geldi. Hep birlikte aşağıya inip dedeyi uğurlarken oğlum iki gözü, iki çeşme ağlıyor, bir yandan da;
"-ne olur dedeyi götürmeyin, onu bize götürelim"
diye yalvarıyordu. Ne yazık ki bu onu son görüşümüz oldu.....
29 Temmuz 2008 Salı
ŞEKERCİ DEDE
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
tüylerimi diken diken eden bir hikayeydi bu...hoşgeldin sevgili Tutsak...
Sevgili tutsak yani bektash yani sevgili kardeşim hoşgeldin.İyi ki varsın seni seviyorum."Tontini,nanika,dilek
Hakikaten benimde tüylerim diken diken oldu.. hoş geldiniz..
Şeker gibi, masal gibi sanki..
Hoşgeldiniz sefalar getirdiniz.
*ela*
Yorum yazan hoşgeldin diyen tüm dostlara sevgiler saygılarımla. Dilerim uzun süreli bir birlikteliğimiz olur.
ben hatırlıyorum oraya gıttıgınızı ama sadece tntını ıle sufı yı hatılıyorum demek sende vardın. ne cok oldu gorusmeyelı ya.ama gecen knusmustuk gıbı gelıyor bana bırde edırneye gıtmıstınız onu da hatırlıyorum. ızamdamırı ne cok ozledım.sızlerı.hayatımın en guzel gunnlerıydı sızde gecen gunler baldan lezız kıv
grçek değil mi bu hikaye? pek hoş...
Çok etkileyiciydi...
sevgili gay kedi evet bu yaşanmış birolay gerçekten.
Yorum Gönder