Ben bir sokak köpeğiyim. Adım sanım yok benim. Duraklarda, garajlarda ne beklediğimi, kimi geçirdiğimi bilmeden dolanırım avare avare.
Ev köpeği olsaydım; boncuklu deri tasma boynumda günde iki kez çıkartılırdım gezmeye ihtiyaç gidermem amaç, gezme bahanesiyle. Güçlü enerjim, parlak tüylerim olurdu kendi halimce.
Sen bir ev köpeğisin, Ben sokak köpeği, dümdüz köpeğim işte. Uyuşamayız biz senle, koklayıp gerimi beni selamlasan bile. Bir adın var senin, seslenirken duydum sahibin, aynı cins değiliz biz sanki… Senin adın: Tekila, bir içki markası, Ben bir itim bir sokak çomarı… Sana TEkiLA gel derler, bana hoooşt pis köpek git geri! Tecavüzlerin, tekmelerin alasını gördüm ben dinlemezler ki söylemeli. Köpeklerin bile şanslısı var bir de şanssızı. Sen sıcacık evlerde nazlanır yaşarsın sanki bir insan gibi. Bense gözlerimi melül melül diker bakarım ciğer, et, balık yiyen insana bakan bir kedi gibi. Yok, yok vazgeç sevişip koklaşmaktan, senle ben ikimiz de bir anadan doğmuşuz ama uyuşamayız bir prensesle bir prens gibi. Sen bir kedi görsen istemezsin senden başka birini, benimse dostumdur sokaklarda yaşayan hayvanların her biri. Sen git kendi pofumduk yatağına arkadaş, ben mutluyum böyle yattığım çimenler olsa da yaş, belki böyle tamamlarım tekâmülümü.
15 Aralık 2008 Pazartesi
BELKİ BÖYLE TAMAMLARIM TEKAMÜLÜMÜ
Gönderen sufi zaman: 23:44
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
20 yorum:
:)doğru evet ,onlar arasında bile yaşanıyor bu çatışma, uyumsuzluk, sınıf farkı...o kadar da farklı oluyorlarki aynen anlattığı gibi işte:( o yüzden pek olamaz tekila ile çomar aşkı.
sokak köpekleri çok daha uysal olurlar ve bence takamül yolunda da bir adım ileri, çünkü onlar diğer köpeklerle hatta kedilerle bile aynı çöpten kardeş gibi birbirlerini rahatsız etmeden, kıskanmadan nasiplerini yerler...
Ah!
Bu yazıyı bana gönderme yapmış gibisin Sufi'm.Tabii bilmeden.
Yaklaşık bir ay önce,kızım kucağında bir köpek yavrusuyla çıkageldi.İki avucunu aç,o kadar işte.Ben panik halde"ne yaptın kızım?yarın aldığın yere götür "dedim.O "tamam anne" dese de hala bizde beyefendi...7 ay önce de bir kedi getirmişti,sevgili "Ayran" evin kedisi oldu çıktı.Bir prenses gibi bakılıyor.
Ben hala "köpeğe yer bulun" diye söyleniyorum.Bahçe pislik içinde kalıyor.Şimdilerde benden korkusundan(her gün tehdit ediyorum,bir daha buraya pislersen kapının önüne koyarım diye),anlıyor mu ne,topraklı kısma yapmaya başladı.Hergün kapı önü yıkamaktan ölüyorum.
Ama kızdığımda bana olan bakışlarının tercümesini yapmış gibisin.Ben kızdıkça,elini uzatıp beni yalaması yok mu,işte bu davranışı onu göndermeme engel...Çok sevimli,çok soğuklarda girişte sabahlıyor...
Şimdi nasıl vereceğim ben bu "Kafi"yi...
Yine de güvenilir yer bulursam göndermeyi düşünüyorum....Kediler geleli 8 ay oluyor neredeyse ama,bakalım bu ne kadar kalacak bizde?
TüTü
peki kim gerçekten kendisi...
Sokak köpekleri daha mutluymuşlar gibi gelir bana. En azından kendi doğalarına uygun yaşıyorlar. Oysa bazı ev hayvanları, ne yazık ki, insanların oyuncağı oluyorlar. İnsan çok tuhaf; herşeyi kendisine benzetmeye, herşeyi eğlencesi yapmaya çalışıyor. Ve bunu da o hayvanı koruyorum, besliyorum, seviyorum adı altında yapıyor. O yüzden kendi doğalarına aykırı yaşamak zorunda kalan bu hayvanları gördükçe, onlara üzülüyor, sahiplerine ise çok sinirleniyorum.
Pazar günü bir sebepe cadde de arabada beklerken kasabın önünde memeleri sarkmış belliki yeni yavrulamış zayıf mı zayıf bir köpek gördüm...Okadar asaleti dikkatimi çektiki...Aç belli ama arsız hareketler bir yana kasaba girip çıkanların kendisine birşey yapacağından korkar halde 1 metre geriye sıçradığını izlemek beni çok üzdü...Başkaları koca besili köpeklerini kapıda bırakıp dışarıya çıktıklarında onu farketmediler bile...Bir sokak köpeğiydi o melül,aç ve korkmuş...Tekamülünü böyle tamamlayacak olması çok canımı acıttı...Elbette yapılması gerekeni yaptık ama ya bizde farketmeseydik :(
keşke herkes yazları çok sıcaklarda ya da kışın en soğuk günlerinde ,özellikle onlar için birşeyler yapsa;mama,su verse veya dondurucu gecelerde apartman girişlerinde uyumalarına,sabahlamalarına izin verse..bazen sokak köpekleriyle gözgöze gelmekten utanırım, biz insanlar çok bencil olabiliyoruz.hatta çok acımasız..bu konuda ki hassasiyetin çok güzel sufi...
benim bir sokak köpeğim vardı, eve almazdı annem, kirli diye, hastalıklı diye.. bende ona sarılır ekmeğimi paylaşırdım, birgün arabanın altında kalıp öldü gitti... tıpkı onunda benim başımda bekleme ihtimali gibi bende başında bekledim ağladım, aklıma getirdin :(
Emotions brings commotion, all we need is devotion.... Bu kadar uzulmek niye! Kim yaratti onu, kim koydu eve, kim koydu sokaga. Kim bilebilir kim nerde eziyette. Evde sahip bekleyen mi, sokakta yemek bekleyen mi?? Kim karar verdi bu ikisinin yerlerine? Adaletsiz olabilir mi O'nun verdigi karar? Guvenmek lazim. Ve sevmek butun kalbimizle, sinir koymadan. Evdeki sahibini bekleyenle, sokakta yemek bekleyeni ve kendi dogurdugunla, seni dogurani.. Ayni sevmeli, ad koymaya gerek duymadan, benim deme geregi olamadan...
Sevgili prima rima;
Hayatın içindeki tüm çatışmalar zıt kutupların dengesi.Hayır ve şer bile kendi içinde BİRin iki yüzü, gece ile gündüz gibi.Sevgilerimle.
Sevgili Gay kedi;
Ne güzel bir gözlem seninkisi, bence de sokak köpekleri son zamanlarda akıl almaz olgunlaşıp bir menzile vardılar, ev köpeklerinin daha çok yol almaları gerekecek.SOkak köpekleri divaneler gibi, alınacak dersler var onlardan da. Sevgiler dilek.
Sevgili etki alanım yani Tülay;
İyiki Ayran da Kafi de senin gibi duyarlı insanın kapısında duraklamış.Hiç değilse iki can kurtuldu diye düşündüm nedense, sevgiler dilek.
Sevgili Beenmaya
Gerçekte kim mi kendisi? Ben sen o ve bizden ayrı evrende ne var ki?Sevgilerimle.dilek.
Sevgili aydan atlayan kedi;
İnsanların evlerine bir hayvan almalarının nedenini bir kendilerine sormaya kalksalar ne tür cevaplarla karşılaşırlardı acaba. Bencillikten mi, koruma içgüdüsünden mi, şefkat eksikliğinden mi,yoksa gerçekten bir hayvana yardım mı?Eğer hayvanın sonuna kadar sorumluluğunu alamazlarsa,
ihtiyaçlarını gideremezlerse bir de doğalarına aykırı kısırlaştırma gibi eylemlere girerlerse vebali günahı ne olur bilemiyorum.Sevgilerimle, dilek.
Sevgili Portakal mavisi;
Çok şekersin inan ki, yapılması gerekeni yaptığın için ve isabetli gözlemin ve yorumun için teşekkürler, dilek.
Sevgili glgn' cüğüm;
Sen de çok hassassın,onların gözlerine ben de bakamam çoğu kez.Sanki "himmet et de bu kalıptan kurtulalım "der gibi bakarlar insanın gözüne çoğu kez.Himmet etmek gibi bir görevimiz olsaydı eğer, önce onlara dokundururdum sihirli değneğimi inan ki, sevgilerimle dilek.
Siminya'cım,
İnşaallah köpekçiğin senin himmetinle o kalıpçığından kurtulup başka bir kalıba geçmiştir inşaallah.Sevgiler dilek.
Sevgili Uma;
Hakikatte Ölen de öldüren de bir...Sokaktaki de evdeki de...DAğdaki de yamaçtaki de...karhanedeki de malikanedeki de...Ben de Sen de biriz BİZİZ de, zaman zaman 1.katın penceresinden zaman zaman 5.katın penceresinden bakıyoruz kendimize.Yazımda sokak köpeği de ben, ev köpeği de bendim zaten yaşayabildiğim kadarınca.Tamamen işin özüne vakıf olabilseydim eğer"enel hak" derdim zaten, sevgilerimle.
çok güzel ve düşündüren bir yazı Dilek, çok sevdim ama
tasmanın düşüncesi bile boğdu... tasmaya (maddeye) esir olmak ya da tasmanın (maddenin) esiri olmak... ne fark var...
bu madalyonun görünen yönü, görünmeyen aslolan yönde ise
tek bir tasmamız var ki teslimiyetin görünmez tasması... herbirimizin boynunda, anlayana bilene pamuktan mücevher, anlamayana dikenli tel...
Sevgili Nilambara;
Varsın Pamuktan mücevher olsun teslimiyetin görünmeyen tasması, varsın başımız gövdemizden ayrıldıysa ayağımızdaki pamuk zincirler olsun sevgilinin bağladığı "sevdi de bağladı" der lütuf görürüz her bir eylemi.Sevgilerimle.Dilek.
Yorum Gönder