TİSPE ile PİREMUS ve DUT AĞACI - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

16 Aralık 2008 Salı

TİSPE ile PİREMUS ve DUT AĞACI


Zamanın birinde bir küçük ülkede küçük bir kız yaşardı ailesiyle, adı: TİSPE.
Sevdalandı komşularının oğlu PİREMUS'a onun da aşkı ateşli olabildiğince.
Oyunlarında Tispe hep anneydi o zamanlar, Piremus ise hep baba.
Piremus; kıvırcık saçlarını çekerdi Tispe'nin, Tispe çiçer atardı ona karşılığında.
Büyüdüler, ayırmadılar gözlerini birbirlerinden.
Aileleri yasak koydu, ayrılmalarını istediklerinden.
AŞK engel tanırmı hiç, onları birbirinden ayırmak güç.
İki evin arasındaki çatlaktan konuşurlar,
Her gece el ayak çekilince gizlice buluşurlar.
Gel zaman git zaman günlerden bir gün, önce Tispe gider buluşma yerine.
O ağacın altı şahittir buluşmalarına.
Fakat ne görsün Tispe? Bir ASLAN!!!
Ağzı kanlar içinde avını yemekte...
Kaçtı sığındı bir mağaraya biçare.
Tispe eşarbını düşürür mağaraya sığınırken,
Ardından Piremus koşarak gelir aşk yerlerine,
Ne görsün bir ASLAN; ağzı kıpkırmızı kandan,
Sevgilisinin eşarbı aslanın yanı başında,
Piremus'un nasıl yandığını siz düşünün.
Çıkardı kuşağından hançerini Piremus,
Sevgilinin olmadığı cennet anlamsız,
Batırdı hançeri aşktan yanan kalbine
Yığıldı boylu boyunca ağacın dibine.
Neden sonra Tispe çıktı mağarasından bir cesaretle,
Sevgilisinin cansız bedenini gördü gözlerinle
Neden yaşasındı Tispe; Piremus'suz
Batırdı kanlı hançeri acıyan kalbine,
Yığıldı yârinin üstüne zavallı şuursuz.
Bu yüce aşkı ölümsüzleştirdiler,Tanrı'lar
Bu çiftin üstünde duran ağacı aşklarına adadılar.
Piremus'un kanını bu ağacın meyvelerine,
Tispe'nin gözyaşlarını ise yapraklara verdiler.
O günden beri karadut ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini,
(Piremusun kan lekesini),
Dut ağacının yaprakları,(Tispenin gözyaşları) temizler…


Bilir misiniz dut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız lekenin gittiğine göreceksiniz.
Bir ağaç efsanesinden Düzenleyen:
Dilek yani Tontini

18 yorum:

Beyaz Çiklet dedi ki...

Yüreğimin bir köşesinde bir ağrı duydum bir an,dut ağacı ile ilgili olan kısmı bilmiyordum,muhakkak deneyeceğim.

Sevdi Çiklet onları, aşkını
Diledi adlarına, gönderdi ebediyete Tispey'i ve Piremus'u

Sevgilerimle:)))

Buzcevheri dedi ki...

Ben de diyorum niye çıkmıyor bu. Demek sebebi buymuş. Çok severim dutu. Ağaca çıkmamla 1-2 kiloyu hiç ederim. Sonrası elbetteki cırcır.

beenmaya dedi ki...

bu sefer bilmediğim bir öykünün, bir efsanenin habercisi oldum sayenizde. ve bir kere daha düşündüm etrafımızda içinde, özünden "aşk" olmayan bir hikaye var mıdır acaba diye...

:)den dedi ki...

Bu tür öykülerde iki insanın aşkından öte verilmek istenen başka mesajlar olmalı diye düşünürüm hep. Anadolu, kavuşamayan aşıklar efsaneleriyle bezelidir.
Her ağacın bir hikayesi vardır. Dinlemek isteyene neler neler fısıldar. Dut ağacı da bana şunu söyledi sanki. "Derdi veren Allah dermanını da verir" Adına yaşam dediğimiz bu kocaman oyun parkında, bazen oyuna kendimizi öyle bir kaptırıyoruz ki düşüp yaralanıyoruz sık sık. Canımız yanıyor. Bir derdimiz var ki sormayın dünyalar kadar! Halbu ki yanıbaşımızda çözümü de var. Yeter ki umudumuzu kaybetmeyelim ve dermanımızı aramayı ihmal etmeyelim.
Sayenizde bir dut ağacı neler söyletti bana öyle değil mi?:)

Haccecan dedi ki...

çok hoştu
aşsızlıktan yanan birinin(benim) her yerde aşk hikayeleri, öyküleri, şiirleri görmesine tahammül edemiyorum artık. Okumadanda duramıyorum..
Aşk ateşiyle değilde aşksızlık ateşiyle yanıyorum, yetmez mi?

serencam dedi ki...

Sufim efsaneleri okumayı oldum olası severim..Çok hoştu teşekkürler aktardığın için ..

sufi dedi ki...

Sevgili beyaz çiklet;
Aşk neye mal olursa, değeri odur.Aşkın için eğer canını verebiliyorsan bize hiç söz kalmaz.
Sevgilerimle.Dilek.

sufi dedi ki...

Buz cevheri;
Artık biliyoruz dut yiyince boyanan el ve dudaklarımızı kimin gözyaşlarıyla temizleyeceğimizi.Sevgilerimle.

sufi dedi ki...

Sevgili Beenmaya;tasavvufta bir söz vardır "küfrün içinden çıktık diye"yeryüzünde kim varsa insan kalıbında gezen bir şekilde aşkın mahsulü."Aşktan özge yar bilmeyiz"Sevgilerimle.Dilek.

sufi dedi ki...

Sevgili :)den;
"Aşkta sınır olmaz aşkın ehline,
Aşkı bilmeyenden taş gelir bana"demişti ustam.Gerçek Aşk:"bir derdim var,bin dermana değişmem"dedirtiyorsa insana, varsın sonu can teslim etmekle bitsin,sevenler ölmez nasılsa.Sevgilerimle.dilek.

sufi dedi ki...

Sevgili Haccecan;
Yeterki "ben hazırım" de, aşk kapının dışında bekliyor, kapını açmazsan giremez ki canına.Sevgiler dilek.

sufi dedi ki...

Sevgili Perim;
Aşka açık gönlün dilerim bir gün sana layık birini getirecek kapına.
Sevgiler.Dilek.

Uma dedi ki...

Cok guzel bir hikaye, ne iyi ettin de paylastin. Ama ben bu yorumlar kisminin da bir blog olarak yayinlanmasini rica edecegim yakinda.

Uma dedi ki...

Asil yazacagimi unuttum bak :)
Aktardigin efsaneden sonra bu kisim enfes olmus...
Aşkta sınır olmaz aşkın ehline,
Aşkı bilmeyenden taş gelir bana"demişti ustam.Gerçek Aşk:"bir derdim var,bin dermana değişmem"dedirtiyorsa insana, varsın sonu can teslim etmekle bitsin,sevenler ölmez nasılsa.

Su İzi dedi ki...

Tispe ile Piremus içimi acıttı. Canım yandı okurken. Öte yandan karadutun lekesine bakışım da değişti. Bundan sonra lekesi çıkmasa bile bana hatırlattığı bir efsane olacağı için sanırım o leke beni sadece hafifçe gülümsetecektir.:)
Teşekkürler bu güzel efsane için...

Nilambara dedi ki...

Sevgili Dilek, aşk ile coşan yüreğinden akanlara minnetle sevgiler :)

*

Ruhum acıyor Tanrım, ruhum kanıyor
Ruhum kaldıramıyor senden uzakta bu kaosu
Ruhum direnemiyor senden uzakta bu sevgisizliklere
Ruhum dayanamıyor senden uzakta bu yalnızlıklara
Ruhum ölüyor Tanrım, sana kavuşamadan ölüyor
Bedenim yaşarken henüz, ruhum ölüyor...
nd / 02.08.2006

sufi dedi ki...

Sevgili Uma;
Sonu can teslim etmekle biten AŞK'a aşk olsun.Sevgiler.


Sevgili Suizi;
Karadutu ağız ve boğaz hastalıklarında kullanırdık birzamanlar, bir de yeni öğrendim dut yaprağı derideki kanamalı yaralara ya da kanayan burna sürüldüğünde kanama şaşırtıcı bir hızla duruveriyormuş.Bundan böyle artık" Tispe'cim gözyaşların için teşekkür ederim" diyeceğiz eminim.



Sevgili Nilambara;
2006 da ruhunun ulaştığı olgunluğa
olgunluk katılmıştır sanırım. Kavuşmaların mutluluğunda buluşmak üzere, aşık vuslat istemez ama bu vuslat başka bir vuslat bence.Sevgilerimle.

Nilambara dedi ki...

Sevgili Dilek, sanırım tanrının en büyük lütfu ailem...
Sevgili babam bizleri henüz okul öncesi çağımızda tanıştırdı Mevlana Celaleddin-i Rumi ile, felsefesi ile... ve hep ışığımız oldu yolumuzu aydınlatan, yetişme dönemimizde babamın anlatımları ile. Türbesini ilk ziyaret ettiğimde 5 yaşımda idim ve hala fırsat yaratır gideriz arada... Sonra 1988 de ablam, Kültür Bakanlığı adına Mevlana'yı anlatan bir film yaptı, hep yanındaydım araştırmaları, çekimleri sırasında ve Şeb-i Aruz gecesidir benim için gerçek ayin, diğerleri ise çok güzel çok derin gösteriler ama vuslata erilen günün sihri apayrıdır.
Seni ve tüm sufi yazarlarını geç buldum ama iyi ki buldum, sizleri okumak, paylaşmak büyük zevk, çok teşekkürler, Sevgileri canımdan hepinize...