Dünyanın her neresinde olursa olsun hangi dine mensup olduğunuza bakılmaksızın; İnsan olma yolunda doğruların değişmez bir öğreti biçimi vardır. Örneğin;
Öfkenizi kontrol altına alamıyorsanız…
Hırsınızın dizginleri elinizde değilse…
Kin, kibir, riya, kıskançlık, haset, fesat vb huylarımız benliğimizin kanatları altında kuluçkadaki yumurtalar gibi büyüyüp gelişiyorsa vay halimize! Bunlardan kurtulmanın yollarıyla ilgili öğütleri bu huyların hegemonyasında kıvrananlardan dinlemektense;
Bir BİLGEnin dilinden dinlemek ve
yaşayarak öğrenmek bizleri daha kesin sonuçlara götürüyor her nedense.
Örneğin ÖFKE; bulutların elektriklenmesi gibi bir şeydir, öfken doruktaysa kendini sımsıcak hissedersin, sıcaklık sürerse “sen de söyle yap böyle yap” diyen öfkenin sesine teslim oldun kandırıldın demektir. Fakat bu sese kulak vermeyip “sen uyma öfkeye, kölesi olma onun” sesi cılız bile gelse o sese uymayı prensip edinirsen o anda serinler ve durumu kavramaya yönelirsin bir anda.
Zen öğrencilerinden biri öğretmenleri Bankei’ye gelir;
“-Efendimiz, yönetilmez zapt edilmez bir bünyem var, çok öfkeliyim, kendimi nasıl düzeltebilirim?” der. Efendisi;
“-Bir göster bakalım, ne menem bir bünye bu, çok büyüleyici ve cazip bir şey olsa gerek” der.
“- Şimdi havamda değilim efendim, yani sözünü ettiğim şey şu an yanımda değil. Sürekli var olmuyor, zaman zaman gelip gidiyor. Bu nedenle şimdi gösteremem.
“- o halde ele geçirdiğin anda gel ve beraberinde getir ki, görebileyim” der hocası.
“- Ama kısa süreli bir olay bu hocam, hemen getiremem, beklenmedik bir anda fışkırıyor, doruğa tırmanıyor, size getirene kadar yok olup gidiyor “der hayıflanarak.
“- Öyleyse der hocası bu ÖFKE denen şey vazgeçilmez bir şey değil. Doğduğunda yoktu, kuşkusuz sana sonradan musallat oldu. Bundan böyle öfke yüreğini kapladığında kendini bir güzel kamışla kamçıla, ya da yedi tur at sonra git bir ağacın altında otur. Öfkeni kontrol altına almadığın, başkasının üzerine fırlatıp atmadığın halde tıpış tıpış gittiğini gözlerinle göreceksin sakın şaşırma.”der.
Öfkelerimizin kölesi değil onları, kölemiz yapacağımız günlere selamet ve sevgiyle.
28 Aralık 2008 Pazar
KAMÇILANAN ÖFKE
Gönderen sufi zaman: 14:27
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
18 yorum:
şU ANIMA, ŞU DAKİKAMA NASIL DA GÜZEL GELDİ... ÇÜNKÜ 1 SAATTİR KAMÇILAMAYA ÇALIŞIYORUM GİTMİYOR, AMA GİDECEK İNŞALLAH, BU YAZI İLE BİRLİKDE DAHADA İNANDIM, KİMSENİN ÜZERİNE ATMAYACAĞIM BU ÖFKEYİ ÇEKİP GİDECEK TIPIŞ TIPIŞ!
öfke bir de, insanın kendine kızmasidir aslinda.. Aynalık yapar karsimizdakinden bize..Biz onu hep karsimizdaki bizi öfkelendirdi diye tanimlariz..
Yine de bazen o çıkışlar yaralıdır be Suficim. Görmek için, netleştirmek için ve geriye dönüp bakabilmek için...
eğer dengede tutabilirsek onu, başkasına yöneltmek yerine kendi kendine soğutmayı ve bu şekilde yok etmeyi öğrenebilsek belki de yavaş yavaş tamamen azaltmayı da öğrenebiliriz...
Ofke'nin yuku agir, hepimiz sikayetteyiz kendisini :) Oysa ofke guzeldir, harekete gecirttirir ayni zamanda. Keskin sirke olmak gerekmiyor tabii ama Rajasik doganin meyvesidir ofke. Yedigimiz ictigimiz, okudugumuz yazdigimiz, inandigimizla satvik dogaya gectikce beslenemeyen ofke zaten sıkılıp gidecektir kanimca :) Bu siralar bende konaklamaktadir, agirliyorum elimden geldigince, her gelisinde bende ne oluyor diye seyrede seyrede, ogrene ogrene. Tanri misafiri kendileri de :)
aslında insanların saklanamadığı, sahte kimliğe bürünemediği tek an, öfke anı,dır
Ben de biraz ortalığı karıştırayım
bari :D. Yeri geldiğinde CELAL sıfatını takınmaya evet, ama ÖFKE ye hayır diyorum. Çünkü bana öfke hep güçsüzün takındığı tavır gibi gelmiştir ve fırsat bulduğunda zarar vericidir oysa Celal güçlünün tavrıdır ve zarar verici değil eğiticidir.(gücü fiziki kuvvet olarak algılamayın lütfen, kendinden emin olma hali olarak düşünebilirsiz)
İnsanlar Genellikle Allah'ın isimleri ile ilgi terimleri başkalarına anlatırken, kendi anladıkları mizaç doğrultusunda anlatırlar. Cemal ya da Celal denilen isimler, bizim içine girmediğimiz zaman anlıyamıyacağımız denizlerdir. Deniz ise içine girildiğin de anlatılamıyan bir şeydir, çünkü ağzını açarsan boğulursun.
Öfkeyi severim ben Suficim. Tıpkı mutlu hallerimi sevdiğim gibi. Beni bana gösterir çünkü. Yaşamımda tıkanan kanalların habercisidir. O nedenle "nelerin" beni "neden" öfkelendirdiğini bulmaya çalışırım. Öfkemi de kontrol etmem. Bazen "Hayır" deme gücü verdiğinden, bazen de ne olmak istemediğimi bana gösterdiğinden.
Öyküdeki bilge ne güzel anlatmış öfkenin kontrol altına alınmaması gereken bir durum olduğunu. Öfkede boşaltılması gereken olumsuz bir enerji vardır. Kendini kamçılayıp, yedi tur atıp bir ağacın altına oturmak... Böylece bedensel ve psikolojik enerjini rahatlatarak, sınırlarını yeniden oluşturabilir ve farkındalığını keskinleştirebilirsin. Öfkenin içindeki güçlü enerji; gücünü odaklamana, kapandan çıkmana ve zayıflığını güce çevirmene yardım eder. Öfke, çok yoğun kızgınlığın ifadesi olsa da şiddete dönüşmediğinde ve sakinlik maskesi altında saklanmadığında doğru yönlendirilmiş demektir.
Alkolizm bastırılmış kızgınlık ve öfkeyle bağlantılıdır mesela.
Sevgiler...
Keşke içine girebilsem de boğulsam :S
Öfke kontrolü başarılabiliyorsa ne ala... :)
iç huzuruna ulaştıkça hiçbirşeyin öfkelendirmeyi başaramamasını yaşamak da ayrı bir keyifli huzur...
Öfkelendiğimizde şahane bahaneler bulma konusunda ustayız da öfkeyi yenme konusunda neden olmayalım? Öykü aklıma kazındı. Ne zaman öfkelensem o sözleri tekrar edeceğim."ÖFKE denen şey vazgeçilmez bir şey değil. Doğduğunda yoktu, kuşkusuz sana sonradan musallat oldu. Bundan böyle öfke yüreğini kapladığında kendini bir güzel kamışla kamçıla, ya da yedi tur at sonra git bir ağacın altında otur. Öfkeni kontrol altına almadığın, başkasının üzerine fırlatıp atmadığın halde tıpış tıpış gittiğini gözlerinle göreceksin sakın şaşırma.”
Çok teşekkürler...
Happy new year
Öfke kontrol edilemez kızgınlık hali olduğuna göre, zaten kontrol edilemiyordur. Eğer kontrol edebiliyorsanız o zaman öfke değildir..
nasıl ama haydi kolay gele.:)))
öfkelendiğimde
konuşmamayı becerebiliyorsam
süper...
kendimi
bu konuda eğitmeye çalışıyorum
Hüseyin Bey, öfke "kontrol edilebilir" bir ruh halidir...
"hoşgörü ve alçakgönüllülük" en büyük düşmanlarıdır...
kitap bilgisi değildir söylenen, deneyimle ispatlanmış, yaşanmış, tecrübe edilmişdir, doğrudur :)
Can dostlar;
Bizim için çok kıymetli olan yorumlarınızdan biz de çok şeyler öğreniyoruz.Ellerinize yüreklerinize sağlık.
Eğer insanı düşünen fikir sahibi bir varlık olarak nitelendirebiliyorsak; negatiften kendisini arındırmaya çalışması yani kendi içinde cihat yapması gerektiğini de doğal olarak kabul ederiz.İçsel yolculuğun amacı zaten bu. Kötü huylardan arınmak.
Değerli Pirimiz, öğretmenimiz der ki;
AKIL; başta oturur, ÖFKE geldimi akıl baştan gider.
İLİM; gözde oturur, Haset ve kıskançlık geldimi, ilim gözü terkeder,
HAYÂ da; yüzde oturur.Şeytan geldimi hayadan ne iz kalır ne eser, hayanın terkettiği yüz ne utanma bilir ne ar.
Öfke geldi mi; aklımızın başımızdan gitmemesini sağlayabilmemiz, gözümüzün dönmesini engelleyebilmemiz, kendimizi kaybetmememiz çalışmalarında herbirimize başarılar diliyorum.Sevgilerimle.
tam bir stres ve sinir topu olarak nasıl iyi geldi bu yazı...
amin diyerek başlamak istiyorum ve hep aklımda kalmasını diliyorum bu güzel öğüdün.teşekkürler.
Yorum Gönder