Dünyadaki savaşlara, Filistin İsrail meselesine MEVLANA'nın bir hikayesiyle cevap vermek istedik."Hani dede erik çalar torunun dişi kamaşır" derler ya işte onun gibi bir şey...Tasavvufta ayağına taş takılsa "-ben ne yaptım da bu taş ayağıma takıldı" gibi düşünme ve hatayı kendinde arama, bir olayda hata görüyorsam "gözümdeki çöptendir"gibi düşünce yapısına gönderme gibi geldi bize bu hikaye. Teşbihte hata olmaz ama yine de yorum sizlere kalmış. sevgilerimizle.
Yoksul bir adam, gece gündüz feryat etmekte,tanrı’dan eziyetsiz, zahmetsiz, çalışmadan kazanmadan helâl rızık istemekteydi. Birden kapısından içeri bir öküz girdi, o da bu benim nasibimdir deyip güzelce kesti yedi.Öküzün sahibi onu görüp “ Ey karanlıkta benim öküzümü aşıran, borçlusun bana sen. Neden benim öküzümü kestin be ahmak hilebaz, nerede insafın?” dedi. Adam, “ Ben Tanrı’dan rızık istiyor, kıbleyi niyazımla bezeyip duruyorum. Zamanlarca edip durduğum dua kabul edildi. O, benim rızkımdı, tutup kestim, işte sana cevap” dediyse de Öküz sahibi yakasına sarıldı, sabredemedi, yüzüne de birkaç sille vurdu.
Çeke çeke Davud Peygamber’in yanına kadar götürdü. “ Gel bakalım zalim ahmak.
Saçma sapan lâfları bırak azgın herif. Aklını başına al, kendine gel! Bu ne çeşit dua? Âlemi bana da güldürme, kendini de maskara etme!” diyordu. Adam “ Ben Tanrı’ya dua ettim, feryad ü figan ederek nice kanlar yuttum.İyice biliyorum ki duam kabul edildi. Sen gayri ey kötü sözlü, var, başını taşlara vur ” dediyse de, Öküz sahibi ” Sen ya o öküzü ver, ya hapse git” demekteydi. Adam, yüzünü göğe tutarak dedi ki: “ Yarabbi, benim halimi senden başka kimsecikler bilmez. Gönlüme o duayı sen ilham ettin, gönlümde yüzlerce ümit belirttin. Lâf olsun diye dua etmedim ya."
Davud aleyhisselâm’ın iki hasmın da sözlerini dinlemesi ve dâva edileni sorguya çekmesi:Davut Peygamber, evinden dışarı çıkınca “ Bu ne, ne var, ne oldu” dedi.
Dâvacı dedi ki: “ Ey Tanrı’nın peygamberi, imdat et. Öküzüm, bu adamın evine girmiş, O da onu kesmiş. Neden benim öküzümü kesmiş sor da söylesin.”
Davut, “ Ey kerem sahibi, neden sana haram olan o öküzü kestin?Yalnız saçma sapan söyleme, delil göster de bu dâva görülsün, bitsin” dedi. Adam dedi ki: “ Ey Davut, yedi yıldır gece gündüz dua etmekte, Tanrı’dan, Yarabbi, helâl ve zahmetsiz bir rızık istiyorum, diye niyazda bulunmaktayım. Erkek kadın… Herkes feryadımı bilir, hattâ çocuklar bile bunu söyler, anlatırlar.Kime istersen sor, derhal söyleyiversin. Halktan hem gizli sor, hem de aşikâre… bak, bu eski hırkalı yoksul neler söylüyor, nasıl dua ediyordu, anla,
Bu dualardan, bu feryatlardan sonra bir de baktım ki evime bir öküz girivermiş.
Gözüm karardı. Ama lokma için değil, duam kabul edildi diye sevindim hani.
O ayıpları bilen Tanrı duamı kabul etti, buna şükrane olsun diye öküzü kestim”
Davud Aleyhisselâm’ın, öküzü kesenin haksız olduğuna hükmetmesi.
Davut, “ Bu sözlerden el yıka, dâvana şer’i delil getir.
Yürü, eğri büğrü söylenme, bu müslümanın malını ver. Paran yoksa borç al, ver; beyhude konuşma!” dedi.
Adam, “ Padişahım, sitemkârlar ne söylüyorlarsa sen de tıpkı onu söylüyorsun bana” deyip Adamın, Davut Aleyhisselâm’ın hükmünden feryada gelmesi.Secde ederek dedi ki. “ Ey benim yanıp yakıldığımı gören Tanrım, Davud’un gönlüne de o nuru ver.
Gönlüme saldığın ziyayı onun gönlüne da sal ey ihsan sahibi Rabbim.”
Bu sözleri söyledikten sonra hayhayla ağlamaya başladı. Öyle bir ağlayış ağladı ki Davud’un gönlü yerinden oynadı.“ Ey öküzü dâva eden, bugün bana mühlet ver, bu dâvanın görülmesinde ısrar etme.Halvete girip bu ahvali, bir de sırları bilen Tanrı’dan sorayım. Davud’un, hakkın meydana çıkması için halvete girmesi
Davut, kapısını kapayıp acele halvet edeceği yere gitti, mihrabına, duanın kabul edildiği yere yöneldi. Tanrı, ona bu işin hakikatini bildirdi, ne gösterdiyse tamamıyla gösterdi. O da işi anladı,bildi.Ertesi günü iki dâvacı ile halk gelip Davud’un huzuruna dikildiler. Dâvacı yine aynı davayı tekrarladı, birçok ağır sözler söyledi.
Davud’un, öküz sahibi aleyhine hüküm vermesi ve “ Sen bu öküzden vazgeç “ demesi, bunun üzerine öküz sahibinin Davud Aleyhisselamı kınaması Davud “ Sus, bu dâvayı bırak, öküzü bu müslümana helâl et de yürü git. Öküz sahibi “ Bu nasıl hüküm, bu ne biçim adalet? Benim için yeni bir şeriat mı kuracaksın. Davud’un öküz sahibine “ Bütün malını, mülkünü ona ver “ demesi. Davud, ondan sonra dedi ki. “ A inatçı, bütün malını mülkünü hemencecik ona bağışla. Yoksa bak, sana söylüyorum, işin fena olur, yaptığın zulüm ve cefa meydana çıkar.” Adam, bu söz üzerine başına topraklar serpip elbisesini yırtarak “ Her an zulmünü artırıp durmaktasın” dedi. Yine bir müddet Davud’u kınamaya koyuldu, Davud, tekrar onu huzuruna çağırıp, "Senin gibi bir eşeğe çerçöple saman bile yazık… öyle olduğu halde sen yine baş köşeyi gözetip duruyorsun ha!Yürü çocukların da onun kulu, kölesidir, artık fazla söylenme!” Dâvacı iki eline taş almış, göğsünü dövmekte, bilgisizliğinden, bir aşağı, bir yukarı gidip gelmekteydi. Halk da Davud’u kınamaya başladı. Dâvacının gönlünde ne var, bilmiyorlardı ki,Davud’a yüz tutup “ Ey seçilmiş Peygamber, ey bize şefkatli zat, bu sana yakışmaz, çünkü apaçık bir zulüm bu. Bir suçsuzu, hiçbir kabahati yokken kahrettin” dediler.
Davud Aleyhisselâm’ın, bu gizli şeyi meydana çıkarıp apaşikâr göstermek ve getirilen delilleri çürütmek üzere halkı ovaya çağırması
Davut dedi ki: “ Dostlar, gayri o gizli şeyin meydana çıkması zamanı geldi. Hepiniz kalkın da şehirden dışarıya çıkalım, o gizli sırrı öğrenelim. Filân ovada büyük bir ağaç vardır, dalları gürdür, çoktur, birbirleriyle birleşmişlerdir. Kol budak salıvermiş, geniş bir yeri kaplamıştır, kökü de yere yayılmıştır. İşte o ağacın kökünden bana kan kokusu geliyor. O güzel ağacın kökünde kan var. Bu kötü talihli herif, onun altında efendisini öldürmüştür. Tanrı’nın hilmi, bunu şimdiye kadar örttü. Fakat bu kaltaban, buna hiç şükretmedi. Bu melûn herif şimdi de bir öküz için onun oğlunu yere vuruyor.Bu hak, hukuk tanımaz zalim bir öküzceğiz için bunca hilelere girişti. Halbuki o, öküz kesenin atasından yüzlerce öküz, yüzlerce deve almıştı.
Halkın o ağacın dibine gitmesi
Halk, şehirden çıkıp o ağaca doğru gidince Davut, dedi ki: Ey köpek, sen bu adamın atasını öldürdün.Öldürüp malını, mülkünü zaptettin. Fakat Tanrı bunu meydana çıkardı.Korkunç bir hayal gördün, korktun... Acelenden bıçağı da adamcağızın başıyla beraber toprağa gömdün. İşte başı da şuracıkta gömülü, bıçak da. Haydi, kazın şurasını!Bu köpeğin adı da bıçakta yazılıdır. Bu zalim, öküzü kesenin atasına işte böyle bir hilede, böyle bir zulümde bulundu.” Yeri kazdılar, bıçağı da bulup çıkardılar. Kesik başı da!
13 Ocak 2009 Salı
KISAS MI ?
Gönderen sufi zaman: 10:53
Etiketler: HİKAYELER, SAJA BAKIŞI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
Yine soluksuz bir çırpıda okuyuverdim çok güzeldi :)
hikayeyi pek tutmadım..
Zira; çelişkiler ile dolu...
Davut zamanında müslüman yoktu...
Kadınlar köle gibi anlatılmış şu cümle kanıma dokundu.'Karın yok mu… onun cariyesiydi. Onunla birleştin de bu kötü işi yaptın.
Ondan erkek, dişi… ne doğduysa hepsine mirasçı bu adamdır. ' bu yüzden mevlanayı kınıyorum...Zaten kendisini bu yüzden yıllar önce terk etmiştim..Bence düşünürlüğü fazla abartılan ve artık çağ dışı kalmış bir din adamı..:(((
Sevgili Hüseyin aslında mevlananın anlattığı hikayeyi ledün diliyle de okumak gerek.O zaman öküz kesmek nefsini kesmek gibi bir anlam kazanıyor.Şeriata göre yorumladığında başka bir anlam kazanıyor.Oysa tasavvufta kısasa kısas olmamalı.Her kim nasıl okursa ve anlarsa kendine göre doğrudur diyorum ben de.Ozamanlar müslüman yoktu diyorsun Kuran 3/67. ayet İbrahimin bile müslüman oduğunu söylüyor, ya buna ne diyorsun?
"Hz. İbrâhîm , yahudi veya nasrani olmadı. Fakat hanif (Allah’ın tek oluşuna, ölmeden önce ruhun O’na ulaştırılmasının ve Allah’a teslim olmanın farz olduğuna inanan) , (Allah’a teslim olmuş) bir müslümandı . Ve o müşriklerden olmadı"
Sevgiler.Dilek
Sevgili Funda;
Seyir aleminde kişi herşeyle herşey oluyor ya işte öyle bir hikaye bu da.Sevgiler.
Kuran sadece hz. İbrahim için değil birçok kuran öncesi kişi (hz davut ve havariler) için de müslümandı ifadesini kullanmıştır. Bu da kuran ın sadece şekilde kalan inanışa değil insani değerlere önem verdiğini gösterir. Aynı zamanda Tanrı 1 dir diyorsak bütün dinler tek bir dindir ister adı hristiyanlık olsun ister musevilik yada budizm (ki kuranda biz her kavme bir peygamber gönderdik diye ifade eder) insanı insan yapmaya götüren heryol islamdır bana göre.SEVGİLER
Müslümanlık anlayışı İslam dininin içine sıkışmış bir düşünce değildir. Adını ne koyarsanız koyun, tüm dinlerin anlatmak istediği şey insanın insan olması öğretisi dir Fakat o öğretileri kendi çıkarları doğrultusunda kullanan insanlar müslümanlık anlayışını ya da adı ne ise onu değiştirmişlerdir. Bu değişimi Ana unsura yüklüyemezsiniz. Her anlayış kendi kabındaki doğru ya inanır Arif ise Neyin nereden gitiğini görür. Aradaki ayrıntılarıda bilir.
"Arif Şaraba baktığı zaman, Koruğda görür arasıdakileride"
MEVLANA
"Hiçbir şey göründüğü gibi değildir " o nedenle de bilmeden yorum yapmamalı, peşin hükümlü olmamalıyız.
Öykü bana da bunu çağriştırdı.
Mevlana her zamanki gibi söylediklerini katmanlı söylemiş. Mana içre manalar var sözlerinde.
Sevgilerimle...
Arkadaşlar lütfen kendimizi kandırmayalım artık..Olaylara biraz daha nesnel bakarsak sevinirim...
Din ve Kuran hakkında az çok benimde bilgim var Ancak görüyorum ki bakış netliğimiz farklı..
Bunun dışında ilgili hikayeyi hem zahiri hem de batın i olarak düşündüm Ancak nasıl yaklaşırsam yaklaşayım pek çok çelişik ve çağımıza uygunsuz unsurlar buldum ki bunların bir kısmını yukarı yazdım..Ayrıca ben mevlanayı ilkokul 5.sınıftan beri tanırım..Yani mesnevisini o dönemde okumuştum...Bence sizde onu farklı kaynaklardan ve birazda bilimsel değerlendirirseniz kişiye bakış açınız hem değişmiş hemde onun farklı profiller verebildiğinide görmüş olursunuz...
:(
Sevgili kardeşim Tutsak;
Sevgili teknosaja Cem;
Sevgili Bilgelik yolcusu;
Sevgili Hüseyin soykök;
Canlarım, aslında hepimiz aynı dili konuşuyoruz.O var ve O nunla birlikte başka birşey yok ya.Nasreddin Hocanın dediği gibi "sen de haklısın, sen de haklısın"
Sevgilerim sizden size.Dilek.
Sırf muhalif olmuş olmak için; ya da illa bir fikir beyan etmiş olmak için birşeyler yazmayalım.
Mevlana gibi bir ulu'yu iyice emin olmadan yada gerçekliğini bilmeden ''üçlü filtreden geçirmeden'' sınamayalım.
Unutmayalım ''GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ''.
Soyleyenin kim oldugu ne farkeder ki? Soylettirene bakmak lazim.
Gerçektende doğru hiçbirşey göründüğü gibi değil bu hayatta hikaye gerçekten güzel düşündürücü tebrikler..
Bir de Hüseyin bey ilkokulun 5'teki aklınızla şimdiki aklınız aynımı soruyorum? isterseniz birdaha mesneviyi okumanızı tavsiye ederim belki ozaman terkettiğiniz mevlana size kucak açabilir
Yine yine yineeeee güzel bir paylaşım daha :)Keyifle okudum, incelikleri yakaladım.Sorgulamadım...
Sorgulamayı bir kenara bıraksakta, anlamaya çalışsak hiç fena olmaz dimi.Bari yazılanı hiç etmesek...
Sevgili Sufi, evrenin temel yasalarından biri ektiğini biçmek bildiğiniz üzere... Mevlana'nın "şeyleri bir değil, iki görme" felsefesinin özünü çok iyi algılatan bir hikaye bu.
Pek çok şey hatırlattı bana. Teşekkürler...
Mevlana herşeyden önce, "din adamı" olmakdan önce büyük bir filozoftur, terk edilmek ile değerinden hiç yitirmeyecek bir filozof...
"din" kelime anlamı ile "uygulama" demektir. İçi boş, felsefesi, inancı olmayan körü körüne bir "din" ne kadar boş bir yobazlık ise, gerçek insan olabilmeyi başaran da hangi dinde (uygulamada) olursa olsun birdir...
"islamiyet"in kelime anlamı ise "teslimiyet"tir, hangi yolda olursa olsun aşkla gerçeğe teslim olan birdir...
"Değişik çiçeklerden bal toplayan arılar gibi, akıllı adam bütün kutsal kitapların özünü kabul eder ve bütün dinlerdeki, yollardaki iyiyi anlar." Srimad Bhagavatam
Teşekkürler Sevgili Sufi Ailesi..
Yorum Gönder