ÖRÜMCEĞİN EFSANESİ - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

13 Şubat 2009 Cuma

ÖRÜMCEĞİN EFSANESİ


Evlerimizin köşelerinde gördüğümüz yürek sızlatan utangaç ve sessiz örümceklerin aslında güzel bir kız olabileceğini hiç düşüneniniz oldu mu?
Kendisine iyice bakarsanız, çirkinliğini göstermemek için, sessiz ve kuytu yerleri seçtiğini görürsünüz.
Temizlik hastası titiz kadınlar onları nedense hiç sevmezler… Kim bilir, belki onlar da, Arakhne’nin işlemiş olduğu bunca nakışı ve örgüyü kıskanmışlardır zamanında, tıpkı Athena gibi… Lidya güzeli zavallı Arakhne zaten talihsizdir; güzel bir kız iken biçimsiz bir böcek olmuştur… Sevgili gönül dostları: ne olur, ona dokunmayın o gergefini işleyerek avunsun dursun, sonsuza kadar…
Zamanın birinde Kolophon’da (İzmir-Menderes-Değirmendere) kumaş boyacısı bir babanın kızı olan, Lidyalı güzel kız Arakhne, gergef işlemede, örgü örmede ve kilim dokumada o kadar çok becerikliydi ki; Bütün güzel Periler dağlardan, ormanlardan ve subaşlarından onu seyretmeye gelirlerdi…

Bir gün periler ona,

“Bu kadar güzel işleri nasıl yapabiliyorsun, yoksa sana bu işleri Athena mı öğretti?”
diye sorarlar… O da: “ Athena da kim oluyormuş, o gitsin başka ölümlü kadınlara öğretsin bildiklerini, dokumacılık hünerlerini… Gördüğünüz gibi, yaptıklarımla zaten ben onu çoktan geçtim …” diye karşılık verir.

Akıl Tanrıçası Athena bütün bu övünmeleri duymuştur. Yaşlı bir kadın kılığına girerek Arakhne’nin yanına gelir. Bastonuna dayanıp, beyazlamış saçlarını göstererek: “Kızım, ihtiyarlık insana yalnız keder ve üzüntü vermez, engin bir deneyim de kazandırır. Öğütlerimi yabana atma! Evet, sen örgüde, nakışta çok ileri gitmiş bir kızsın, kadınların hepsi sana hayran… Ancak Tanrıçalar var senden kat be kat üstün, sakın çok övünerek onları incitme!” diye, uyarıda bulunur.
Arakhne: “Ben gerçekleri söylüyorum, isterse nakışta ve dokumada kimselerin eline su dökemediği; Tanrıça Athena da gelsin! Onunla da yarışırım, ne olacakmış”, diye karşılık verir.
İşte o sırada Athena, yaşlı kadın kılığından sıyrılıp, miğferi ve kalkanıyla gerçek Tanrıça haline döner… Ve öfkeyle Arakhne’yi yarışmaya çağırır. Yarışmanın heyecanı ve yenme arzusu, her ikisine de yorgunluklarını unutturmuştur. Her ikisi de yan yana oturarak nakış nakış gergef işlemeye başlarlar…
Athena gergefine Olympos Dağı’nı ve Tanrıları işler…
Mağrur ve güzel Arakhne de Tanrıların ve Tanrıçaların aşk maceralarını işler…

En başta Zeus’un aşk öykülerini işleyerek sürdürür nakışlarını…
Boğa kılığında Europa’yı kaçırmasını,
Kuğu kılığında Leda’yı,
Kartal kılığında Ganymed’i kaçırmasını işler…
Hades’in Persephone’yi kaçırmasını,
Apollon’un Defneye sarkıntılık etmesini,
Aphrodite’nin Ares ile kocasını aldatmasını işler…
İşlemeler bitince Tanrıça Athena, Arakhne’nin işlerinde hiçbir kusur bulamaz. Çünkü onun nakışları ve işlemeleri kusursuzdur… Athena buna büsbütün kızar ve güzel kızı, ölesiye kıskanır. Arakhne’nin işlemelerini eline alır, buruşturur ve yırtıp atar. Yürekli ve gururlu Lidyalı kız Arakhne, kendisine yapılan bu hakaretten çok etkilenir, üzüntüden kahrolur… Ve kendini asmak ister…
Babası Zeus’un başından doğurduğu gök gözlü Athena, rakibine acıyarak; Onun yazgısını değiştirmek ister... “Sen ölmeyeceksin, yaşayacaksın! Ancak benimle boy ölçüştüğün, yarıştığın için bundan böyle, yaşamını her zaman ağ üstünde asılı olarak geçireceksin” diyerek, Tanrısal bir buyrukla onu örümceğe dönüştürür…

18 yorum:

Derin Sularda dedi ki...

Sevgili Sufi, ne güzel bir paylaşım olmuş baştan sona ibret verici bir öykü, teşekkürler. Sevgiler
Dilek

Nilambara dedi ki...

Sevgili Dilek,bu çok güzel bir hikaye. Arakhne'yi biliyordum ama hikayesini bulamamıştım, çok mutlu oldum okuyunca, çok teşekkürler :)
Ablam, senelerdir patchwork panolar yapıyor, pekçok uluslararası sergiye katıldı ve örümcek ile örümcek ağı simgesi gibi oldu, yaptığı her eserin üzerinde bir örümcek ağı var, sarkan örümceği ile birlikte :)
Ona bir blog sayfası hazırlamaya çalışıyorum zaman yakaladıkça, iznin olursa bu öyküyü de oraya koymak isterim :)
sevgilerimle...

Aylin Ünlü dedi ki...

Bloguma gelip,blog ödülünüzü alırsanız çok memnun olurum,hep beraber güzel paylaşımlar diliyorum.

Brajeshwari dedi ki...

Bu hikayeyi okuldaki mitoloji derslerinden hatirliyorum. Ne kadar etkileyici.. Ben hiç öldürmem.. Yer değiştiririm eğer çok rahatsız olursam.

Bu anlamda anlatılacak o kadar çok mitolojik hikaye var ki suficim. .Devamını bekliyorum..

Belgin dedi ki...

Sevgili Sufim Arekhneyi biliyordumda hikayesini hic duymamistim. Dedim ya senden ögrenecegim cok seyler var daha. Sagol, varol.
Sevgiler

tutsak dedi ki...

Çok güzel bir paylaşım
Teşekkürler Tontini ve Sufi
Örümcek ağı ile ilgili bir bilgide benden. Henüz bilim adamlarının taklit edemedikleri örümcek ağı aynı kalınlıktaki çelikten 2 kat güçlü ve en esnek maddeden ise 4 kat esnekmiş. Taklit edemedikleri için örümcek çiftliği kurup, ağlarını amerikan ordusunda zırh yapımında kullanmak üzere topluyorlarmış.
SEVGİLER

sufi dedi ki...

Sevgili yıldız yağmurları;
Uzun zamandır sen mi bizden ayrıydın biz mi senden bilmiyorum ama şükür kavuşturana.
Sevgili nilambara;
Ablacığını çok merak ettim nedense.Tanrı Athenanın mı, sevgili arekhne'nın mı enerjisini taşıyor acaba.Çok sevdim kendisini.Efsane kitaplardan ve internetten derleme istediğin gibi alabilirsin canım.Sevgilerimle.
Sevgili Aylin'ciğim
bu ödülü bize layık gördüğün için gerçekten sevinç ve mutluluk duyduk.Bir iki yerden daha geldi aynı ödül ne yapmam gerek diye düşündüm doğal olarak. Dostlarımın hiçbirini bir diğerinden ayırmak da istemiyorum .tüm blog listemdekilere göndermeliyim demek ki ama nasıl ?sevgiler.

sufi dedi ki...

Sevgili Brajeshwari'm
Kim ne derse desin, küçüklüğümden beri eğer bir odanın bir köşesini tuttuysa örümcek çifti, ölü sinekle onları beslediğimiz bile olmuştur.Genelde çifttirler ve verdiğin sineği önce tükrükleriyle koza yapıp bekletir sonra yerler.Ben de seviyorum onları.
Sevgili Belgin'ciğim
Cadıların güzel annesi: bizim de senden öğrenecek çok şeyimiz var.Sevgilerimle.dilek.
Sevgili tutsak;
Bu sabah uyandığımda örümceklerle ve ağlarıyla ilgili daha anlatacak çok şey var aslında diye düşündüm.Bir belgeselde izlemiştim ağlarının gücünü.Yorum kısmında yazayım dedim sen yazmışsııın.Teşekkürler canım.

Nilambara dedi ki...

Sevgili Dilek sen anlatınca hatırladım, ilkokuldayken bizim de bir örümceğimiz vardı cam fanus içinde beslediğimiz, ceviz büyüklüğünde bej renkli ve üzerinde kahverengi desenleri olan... ağabeyim de ölü sinekle beslerdi onu ve dediğin gibi koza yapıp beslenişi çok ilginçti... bir de bir bacağı yoktu, sonra zamanı geldiğinde tüm bedenini yeniledi, bir kılıf gibi üzerindeki deriyi değiştirdiğinde olmayan bacağı da yenilenmişti... Tüm Recep'ler affetsin,nedenini hatırlamıyorum bizim örümceğimizin adı da Recep'ti :))
ve çocukluğumuzdan itibaren örümceklere hep saygıyla yaklaştık, Hz. Muhammed'in bulunduğu mağaranın ağzını hızla örüp kapatarak onu ölümden koruduğu için kutsal sayılır ya, annem hep bunu söylerdi bize ve dokunamazdık :))

haklısın daha ne çok şey var doğanın bu mucizevi varlığı hakkında söylenecek, ne iyi yaptın da bu güzel öyküyü paylaştın :)
Sevgilerimle,

Primarima dedi ki...

Öncelikle teşekkür derim sufi bir şey daha öğrenmeme sebep olduğun için.Hiç bilmediğim ve daha önce okumadığım bir şeydi bu.Mitoloji hep çok ilgimi çeker ve bilmek okumak öğrenmek isterim.Ama nerden kimden başlayacağımı bilemem o yüzden araştırmalarımda bir yerden sonra sıkıcı olur.Sen biliyorsan nerden nasıl öğrenebilirim, banada söyle ordan başlayayım.Çok ama çok istiyorum mitoloji bilmek.SEVGİLER.

HüseyinSYK dedi ki...

Güzeller güzeli becerikli Arakhne kuytularda gergefini işlerken, Onun örümceğe dönüşmesine dayanayan sevgiliside Tanrıların buyruğu ile bir sineğe dönüşür..Ancak, arakhne'ye bu mutluluğu çok gören Athena, bu ölümüne kavuşma çabasını av ve avı ilişkisine dönüştürür ki o günden bu güne Arakhne aşığını yiyerek yaşayabilir..yani aşıklar ancak ölümde birleşebilirler.
:))
bu da benden :))

beenmaya dedi ki...

örümceklere karşı özellikle yaptıkları ağın eşsizliği ve sağlamlığına yönelik müthiş bir ilgi ve saygı duymaktaydım zaten bu da bu sayfalarda okuduğum pek çok güzel hikayeden biriydi...

yüreğinize sağlık...kocaman sevgiler...

beenmaya dedi ki...

örümceklere karşı özellikle yaptıkları ağın eşsizliği ve sağlamlığına yönelik müthiş bir ilgi ve saygı duymaktaydım zaten bu da bu sayfalarda okuduğum pek çok güzel hikayeden biriydi...

yüreğinize sağlık...kocaman sevgiler...

Unknown dedi ki...

tevazu
tevazu
ve yine her zaman tevazu...

sufi dedi ki...

Sevgili nilambara;
Nisan 2008 ayı içinde "yılanlar sır tutar, ya insanoğlu?" yazımı okumanı tavsiye ederim. o yazıda örümcek dışında başka bir sır daha var.Sevgilerimle dilek.
Sevgili Primam;
Zaman zaman efsanelerden söz açmak biz de istiyoruz ama sıkmadan.Yakında "Defne"nin efsanesini yazabilirim sevgilerimle.
Sevgili Hüseyin soykökÖrümcek ve sineğin efsanesini ben de çok beğendim.keşke şöyle bir oyun başlatsak: Patates nasıl patatese dönüştürülmüş? vb gibi.Çok yaratıcı olurduk eminim.Sevgilerimle dilek.

sufi dedi ki...

Sevgili beenmayam;
En iğrenilen, hatta en korkunç hayvanın bile kimbilir kendine göre ne hikayeleri vardır. Cumhuriyet gazetesinde okudum sanıyorum:Ölümsüz bir denizanası keşfedilmiş, kendini yeniden yeniden onarıp gençleşiyor ve hiç ölmüyormuş.
sevgili fundacım
Örümceğe dönüşmemek için tanrıya başkaldırmamamız gerek ve her konuda yolumuzun tevazuya çıkması gerektiğini anlatmışsın.Ne kadar doğru düşünmüşsün canım sevgiler.dilek.

Aylin Ünlü dedi ki...

Vereceğim adresi,diğeri ile değiştirirseniz çok sevinirim,sevgiler...

http://aylinzeynepunlu.blogspot.com/

Sevil Koçarslan dedi ki...

Ah tontini aklıma ne geldi tahmin et : Şeltoks . Nasıl da korkmuştum ve koşmuştum eczaneye . Ama şimdi eskisi kadar korkmuyorum daha kontrollüyüm. Sen de çok güzel bir hikaye yazmışsın.
''Herkezin bir hikayesi vardır''.
Tontini bilir :)