Antalya’nın Elmalı ilçesinde, Abdal Musa diye bilinen bir evliya varmış zamanın birinde…
Hak arayan, nereden gelip nereye gittiğini bilmek isteyen gelirmiş mübareğin kapısının eşiğine..Ham olanlar pişer, pişenler olurmuş yanı başında bir şekilde.Bir gün Alara beyinin oğlu Gaybi düşmüş bir geyiğin peşine geyik kaçmış o kovalamış okunu atmış yaralamış.Geyik kaçmış seke seke yaralı… Avcı kovalamış dağ tepe görmüş bir kulübe dalmış içeri. İçeride oturur bir ihtiyar ay yüzlü. Gaybi;
”Avımı kaybettim “demiş, “kolunun altı oklu, “
“Görsen tanır mısın okunu” sorusunu sormuş ihtiyar,
“Tanırım “demiş Gaybi. ? Göstermiş ay yüzlü kendi koltuk altını,
Avcı: Ne görsün? İhtiyarın göğsünde kendi oku saplı.
Tövbeler getirip
öpmüş ihtiyarın elini eteğini; olmak istemiş o muhterem zatın talibi.Gaybi'nin Kaygusuz abdal olmuş bu ikinci doğuşundaki adı. Gel zaman git zaman pişmiş talip, canlar uyandırmak için görevlendirilmiş, yanına 40 derviş alıp yazılmış Mısır’a gitme fermanı.Kendi seçmek istemiş dervişleri,bakmış eline yüzüne önce, görememiş özlerini..Dönmüş gelmiş yine pirinin eteğine demiş;
“Sen kimler uygunsa onları ver yanıma… Ben benlik getirdim yine kendim seçerim sandım her birini, bilemedim imanlarının eksik, birlik bilincinden mahrum daha ham olduklarını.”
Neyse seçilmiş kırk kişi biri kırk kırkı bir olarak çıkmışlar yola zemheri ayı. Söğüt ağacından elma toplayıp yemişler, sahile ulaşıp yapmışlar sallarını. Mısır kıyılarına az kala Kaygısız Abdal demiş:
“Bu diyarın padişahının sağ gözü görmez, sizin de sağ gözlerinizi bağlamalı.”Sevmiş halk bizimkileri, ulaşmış bir gün Sultana bu kırk dervişin haberleri. Sultan:
”Neden bağlıysınız gözlerinizi “diye kükremiş. Bizim dervişler demiş:
“Efendimiz; sizin gözünüz bağlıyken icabetmez bizimkilerin açık olması” Ama
“İzin veriniz “demiş dervişler “dilerseniz biz okuyalım size bir dua, açsın gözünüzü Hikmet-i hüda.”sonunda açmış gözlerini Mısır’ın sultanı.
“Dileyin benden ne dilersiniz?” sözüne: bir öküz derisi kaplayacak yer istemiş bizim dervişler arzu etmişler orada yurtlanmayı.
Gel zaman git zaman Padişah davet etmiş saraya Kaygusuz Abdal dervişleriyle memleketin SOFTAlarını, un serptirmiş beyaza bulatmış sarayın merdivenlerini. Softalar saraya ite kaka girmişler bir birlerini. Bir kişinin ayak izine basarak çıkmış Kaygusuz’un yol kardeşleri kırkı bir kişi gibi. SOFTAlar masalarda upuzun kaşıklarla döke saça yiyememişler bile yemeklerini. Bizim dervişler ne dökmüşler yerlere tek bir hoşaf damlasını, ne de bir pirinç tanesini. Uzun kaşıklarla karşılarındaki dostlarına yedirmişler, bu arada da tatlı tatlı etmişler muhabbetlerini.Tek bir kişi gibi,gülbenk çekip ayrılırken saraydan, Padişah izlemiş hayranlıkla kendilerini. Niyaz alıp çıkan birinci dervişe sormuş;”
“Bu ne düzen bu ne intizam hayran oldum her birinize acaba sizin başınız kimdir ki?”
“Arkamdaki haşmetmeap “demiş her biri. Sonunda En sonuncu dervişe gelmiş sıra: O da tevazu ile demiş;
“BAŞIMIZDIR EN BAŞIMIZDAKİ…”
17 Mart 2009 Salı
ABDAL MUSA ile KAYGUSUZ ABDAL
Gönderen sufi zaman: 19:22
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar..., EFSANELER
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
Keske biz de böyle düsünebilsek, önce kendimizi degil, karsimizdakini düsünüp-görebilsek ve unutmasak "Basimizin en Basimizdaki" oldugunu.
Bitanem sen bunlari en iyisi bir kitap yap, yap ki basucumuzdan, cebimizden, cantamizdan ayrilmasin güzel anlatimlarin:)
Sarilip, öptüm güzel yanaklarindan:)
kendini bilen insan başını da, bir başkasını da bilir öyle değil mi...
Belginciime katılıyorum.
Yap yap yap yap:))
Dilek annem sen bitanesin...
Bizimle paylaştığın eserler/hikayeler/makaleler çoğumuzun bildiği ama gündelik hayat kargaşasında unuttuklarımız, yüz çevirdiğimiz eserler.
Senin sayende tekrardan unuttuklarımızı hatırlama fırsatı buluyoruz.Çok şey öğreniyoruz sayende...bu eserleri bi kitap halinde toplama imkanınız olsa ne güzel olurdu...Kitabın adı bile hazır bende :) ''Bildiğimiz ama unutmaya yüz tutmuş hikaye ve serüvenler'' :))
Sevgilerimle,
(Mail adresinize mail postaladım)
Sevgili Belginim;
Sevgili Beenmayam;
Sevgili Elam;
Sevgili ayışığım;
Hiçbir derviş baş-lığı kabul etmiyor dikkat ederseniz.Mevlana'nın dediği gibi "meyvalar olgunlaştıkça yüzleri yere bakıyor."Tevazu bence de en yüce erdem hak hepimize nasib etsin inşaallah.Hakkımdaki güzel dileklerinize sözüm de "yazan benmiyim ki benim de başım en baştaki"Kucaklar öperim hepinizi.Sevgilerimle.dilek.
O elleri yazdirana, okutan gozleri yaratana kurban olayim...
Sevgili Umam;
Ben de yorum yazan ellerin parmaklarını yaratana, biz söylemeden dilimizden söyleyene kurban olayım.Zaten öyleyiz ya.Sevgilerimle.dilek.
ne güzel gönülden gelenler sağolasınız.
Yorum Gönder