BAKLANIN AĞIZDAN ÇIKARILMASINA AZ KALDI - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

24 Ekim 2009 Cumartesi

BAKLANIN AĞIZDAN ÇIKARILMASINA AZ KALDI

Efendim zamanın birinde küfürbaz mı küfürbaz bir adam varmış. Bir gün bu huyundan nasılsa kurtulmak isteyip bir bilgeye gitmiş.”Ey sultanım ben ettim sen eyleme şu derdime bir çare bul, şu dilimi küfürden kurtar sana canlar kurban edeyim, senin büyüklüğüne inanayım.”demiş. Bilge okuyup üfleyip derviş adayına bir avuç bakla vermiş.
"-Şimdi bu bakla tanelerini al. Birini dilinin altına, diğerlerini
cebine koy. Konuşmak istediğin vakit bakla diline takılacak, sende küfür etmeme isteğini hatırlayıp o an da söyleyeceğin küfürden geçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir baklayı dilinin altına yerleştirirsin.”demiş.Derviş baklaları almış birini ağzına diğerlerini cebine koymuş gel zaman git zaman bu huyundan vazgeçebilmek için bilgenin eteğinden ayrılamaz olmuş.Yağmurlu bir günde bilge ile derviş bir sokaktan geçiyorlarken bir evin penceresi hızla açılmış ve gençten bir kız başını uzatarak,

“- Bilge efendi, biraz durur musunuz?” Deyip pencereyi kapatmış. Bilgemiz niçin durdurulduğunu bilmeden yağan yağmurun altında beklemiş. Bir ara evin kapısına varıp ne istediğini sormak geçmiş içinden, ama tam kapıya yönelecekken kız tekrar pencerede görünmüş ve “-ulu pirim birkaç dakika daha bekleseniz” demiş. Pir içinden “lahavle” çekse de haktan gelen hitaptır diye beklemeyi göze almış.. O sıra da küfürbaz derviş kendi kendine çoktan söylenmeye başlamışmış. Yağmurun şiddeti gittikçe artmakta, bizimkiler de iliklerine kadar ıslanmaktaymışlar. Nihayet pencere üçüncü kez açılmış ve aynı kız bizimkilere seslenmiş:
“- Gidebilirsiniz artık!.. “diye
Pir merak edip sormuş:
“- İyi de evladım bir şey yok ise, bizi niye beklettin?”
“— Efendim,” demiş kız,” elbette bir şey var, sizi sebepsiz bekletmiş değiliz. Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi geçerken gördü de yumurtaları kuluçkaya koydu.”
Münasebetsizliğin bu derecesi üzerine efendi,
“- Ulan derviş,” demiş,” çıkar ağzından şu baklayı!.”

İşte bu söz de böyle doğmuş. Ağzımızda baklalarla dolaştığımız bu günlerde bizlere: ” çıkar ağzından şu baklayı!.” Diyebilecek bir babayiğide ne kadar ihtiyacımız var değil mi?
Sevgilerimizle.
resim: deviantart.com'dan alıntı.

18 yorum:

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Yeri geldiğinde çıkartılması gerekiyor demek ki!
Duymamıştım ve çok sevdim. Teşekkür ederim bu güzel paylaşım için.
Sevgiler...

Zeugma dedi ki...

Hikaye çok güzel ve ağzımızda baklalarla dolaştığımız da çok doğru sevgili sufi..

Bakla ağızdan çıktığı zaman karşı taraf pek hoşlanmıyor genellikle ama değil mi?
Teşekkür ve sevgilerimle..

Evren dedi ki...

bayılıyorum gündelik yaşamın koşuşturmacasında sana uğrayıp, şaşırmaya, öğrenmeye ve gülümsemeye... bu sefer sadece öpüp, gidiyorum... sevgilerimle...

Çınar dedi ki...

Ağzımızda bakla çoktann ıslandı da çıkarmamak için direniyoruz. bakalım ne zaman çıkaracağız. Ve nasıl çıkaracağız.

Sevgiler canım

Stil Direktoru dedi ki...

Güzel hikaye, ben asla ağzımda bakla tutmam tak tuk lafımı derim alınan alınsın :) Yaşasın dürüstlük suficim

SiL BaştaN dedi ki...

Ben çoktan çıkarmışmışım zaten baklayı, okurken yazıyı. Güzel, bir o kadar da ince ince öğretilerle dolu bu yazıyı okumaktan keyif aldığımı belirmeliyim dedim.

Sevgilerimle...

haykırış dedi ki...

Sayın Sufi,
Baklanın son tanesi ağzımızda erimek üzere, yeni yeni baklalara ihtiyaç var çıkmasına sebep olacakları düşünmek istemiyorum.
Lakin anlatım daha bir hoş kılmış hikayeyi elinize sağlık.
Saygılar sunuyorum.

My little Montenegro dedi ki...

Baklayı çıakrdıkta birileri edilen lafları üzerine alabilecek kadar yiğit olabilse keşke...

öykü dedi ki...

o baklalar agızdan bı cıkıyor:) ortalık ta toz duman oluyor..
gunumuz dunyasında herkesın agzında bı bakla var
bırbırıne cok samımıymıs ıyıymıs gıbı davranıyor
ama o baklalar agızdan cıkarsa:))
bılmıyorum neler olur

y. dedi ki...

mazallah ya bütün baklalar çıkarsa, ne olur halimiz:))

Adsız dedi ki...

guzeldı suficim .

sufi dedi ki...

Sevgili
Nur;
Zeugma;
Evren;
Karakalem;
Çınar;
Stil Direktörü;
SilBaştan;
Haykırış;
Portakalmavisi;
Öykü;
y.;
Dolunay;
Güzel dostlarım, hepinize blogumuza uğrayıp kıymetli zamanlarınızı bizlere ayırıp, sabırla bizi okuyup fikirlerinizi değerli yorumlarınızla paylaştığınız için teşekkür ederim.
Sufi geleneğinde ne kadar yargısız olma prensibinde olmamız gerekmekte ise de zaman zaman Yunus gibi "ben öleyim mi söylemeyince? " diyoruz işte.Çünkü bu ara bir değil birçok bakla var ağzımızda da yine de terbiyemiz müsaade etmiyor ağzımızdan çıkarmamıza. Böyle ufak tefek hikayelerle idare ediyoruz işte.Hepinize kucak dolusu sevgilerimle.

SeRiOuuS dedi ki...

hahaha Çok güzeldi ya..
Paylaştığın için saol :)

sufi dedi ki...

Sevgili SeRİOuuS;
sizlerin gülmenize vesile olabildiysem ne mutlu bana.Sevgilerimle.

Belgin dedi ki...

Seviyorum ben seni ve senin bu ince ince dokundurmalarina:))

sufi dedi ki...

Sevgili Belgin;
Can bacım ben de seni seviyOOOOrum...

aysema dedi ki...

Baklayı ağızda zaptetmek giderek zorlaşıyor Sevgili Sufi'm. Çok hoştu.

sufi dedi ki...

Sevgili Aysema;
Cepte baklalar tükendi, ağızdakiler de eridi galiba.