17 yaşında, bizimkiler boşanmaya karar verdiğinde çalışmaya başladım ben. Biraz mecburi oldu ama böylece er ya da geç bir yerlerden başlanılacak olan o "hayata atılma" devresi kendiliğinden gerçekleşmiş oldu. Okulda öğrendiklerimin büyük bir kısmının hiç bir işe yaramadığını, hatta zaman zaman çalışmak için öğrendiklerimin çoğunu unutmam gerektiğini ilerleyen senelerde öğrendim. Hayat, okul kadar kolay olsaydı keşke...
İlk işim bir giyim mağazasında tezgâhtarlıktı. Aman Allah’ım tam bir facia. Bütün gün özenle dizdiğin rafları sadece bir kişinin, evet tek bir kişinin altına üstüne getirmesi ve onları tekrar dağıtılmak üzere toplamak zorunda olmak benim açımdan tatsız hatta acı bir tecrübe oldu:)
Bütün gün ayakta durmaktan zonk zonk zonklayan ayaklarım içinde tabii. Sanırım 10 gün dayanabildim. Allah bu işi yapmak zorunda olanlara sabırlar ihsan eylesin diyerek, eş dost vasıtasıyla bir şirkette bulduğum sekreterlik işine başladımmm. Önceden sekreterlik deyince aklıma ilk gelen Hülya Avşar'dı.:)) Neden mi? Çünkü onun bir filmi vardı ve patronu çok iyi bir adamdı. Seyredenler hatırlar belki adam elinden gelen her türlü yardımı yaptı işe ihtiyacı olan güzel mi güzel sekreterine. Hem de hiç asılmadan. Hıh hayatın tamda bu yerinde ben filmlerin baya bi atmasyon olduğunu da yaşayarak öğrendim:) Ne yalan ama... Gıcık mı gıcık, iki asker emeklisi patronum vardı. Kendileri gerçeğin dışında, hala ordudaydılar. Bende askerlik yapan ilk kız çocuğu olarak şafak saymaktaydım:)) Neyse, kendi kendimi aşarak inanılmaz bir sabır örneği gösterdim ve 5–6 ay kadar dayandım kendilerine. İşten ayrıldığım gün çektiğim ohhhhhh'u siz düşünün. Kuş gibiydim. :)
Yine bir yerlerden başladım. Kursa gidip bilgisayar kullanmayı öğrendim. Göstermiş olduğum üstün başarımın sonucu olarak ;) aynı dershanenin muhasebe bölümünden iş teklifi alınca düşünmeden zıpladım. Klavyemi geliştirdim, hatta bir iki derse girip hocalık bile yaptım :) Uzatmayım daha bir sürü iş. Çalıştım da çalıştım. Çoğu insandan çok çok az, çoğundan da çok fazla. İçlerinde en çok şarkıları sevdim. Hala da seviyorum şarkı söylemeyi:) Şu aralar en çok ninni söylüyorum:)
Ne olursa olsun şimdi çok daha iyi anlıyorum ki, severek yapmadığım işlerden bile çok fazla şey öğrenmişim ben. En azından neleri isteyip, neleri istemediğimi anlatmışlar bana. Sabrımı pekiştirmişler, insanlara nasıl davranmam gerektiğini göstermişler. Hepsi amaca ilerlerken önümden gelip geçen araçlarmış. Yüklendikleri görevleri yapmış meğerse gıcık patronlar, haldur huldur raf kurcalayan kadınlar:) Sağ olsunlar...
Şimdilerdeyse, dünyanın en zor ama enn güzel işini yapmaktayım. Oğlum ve ben birbirimize çalışıyoruz 18 aydır. Yeri geliyor öğretmenlik yapıyoruz, bazen patronluk, bazen ressam oluyoruz bazen aşçı. Aklınıza ne gelirse.:) Ama maaş falan veren yok o ayrı:)) Şimdiye kadar en çok sevdiğim iş bu oldu benim. Bundan sonra işten ayrılmak gibi bir lüksüm olmadığını bile bile hem de...
Amma velâkin yeni bir şeyler üretmenin vakti de geldi. Kafamda şu an düşünme aşamasında olan projelerim de var. Sizlerle daha sonra daha ayrıntılı paylaşabilirim. Destek ve fikirlerinizi bekleyebilirim. Bir ip ucu vermemi isterseniz içimde sakladığım kocaman Derya Baykal'ı artık dışarı çıkarmak, eskilerden yeniler yaratmak, yenileri özelleştirmek düşüncesindeyim.:) Çookk çalışmam lazımm çookkkk :) Hadi bakalım. Allah hepimizin işini gücünü rast getirsin. Kucak dolusu sevgiler...
Ela...
Resim:alexandrakitly.com'dan alıntı
7 Ekim 2009 Çarşamba
ELA’dan BLOG DOSTLARINA MEKTUP:
Gönderen sufi zaman: 09:19
Etiketler: ELA'dan mektup
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
sen iyisiyle kötüsüyle yaşadıklarının sana kattıklarının farkına varabilmişsin, şu andaki "sen" olmanı sağladıklarını anlayabilmişsin, pek çok şeyi yaşayarak öğrenmişsin ne mutlu sana. bunun farkında olmayanlar, çok daha zor durumda olanlar varken içinde bulundukları hayattan sıkılanlar ama ne hikmetse değiştirmek için çaba da harcamayanlar vb o kadar çok insan var ki etrafımızda...
oğlunla aranızdaki çalışma durumuna gelince siz anne-çocuk sevgisi denilen öyle bir sevgiyle bağlısınız ki birbirinize, başka türlü bir karşılığı, bunun ötesi olamaz herhalde ne dersin :))
projelerini de merakla beklemekteyim...
önemli olan da bu değil midir; yaşadıklarımızdan öğrendiklerimiz, daha az önce sabah kahvesini yudumlamak üzere yanına uğradığım 2dostla üzerine konuştuk, geçmişin öğrettiklerinin acı da olsalar, mutsuzlukta verseler, mutlaka kattıkları vardır üzerine... ve gelip senin mektubunu okumak az önce konuşulanların altını çizmek gibiydi...
projelerinde başarılar, dilerim hayata geçirme ve ilerletme şansına ve en önemlisi desteğine sahip olursun... sevgiler...
Hayat dolu akmış kelimeler. Geçmişi böylesine güzel anımsamak, hayatında olup biten herşeyin kendine birşeyler kattığının kabulü ve sevgiyle bağlı olmak yaşama... Ne güzeldi, iyi ki yazmışsın iyi ki okumuşum...
Sevgili Ela;
"Şer"lerden "Hayır" çıkarabilmek,acıdan büyüyerek geçmek ve annelik ile taçlandırmak...
Yeni projelerinde başarılar dilerim,olacağına da eminim
Haraptarlı Nafi'nin çok sevdiğim bir sözü vardır:"Hayat nedir diye sorarsan, bilmiyorum evlat; sormazsan biliyorum." Her insan yaşar ve bilir, biriktirir zamanın kumbarasında... Bazıları fark eder ve iyi anne olur:)) Güzel yazıydı ve başarılar...
Hayatı en ince detaylarıyla,acısıyla tatlısıyla yaşamak bunun adı..
Ve iliklerine kadar hissederek öğrenmek..
Yazan ellere ve paylaşan yüreğinize sağlık..
Sevgiyle..
Sevgili;
*Mayacımm;
O kadar haklısın ki. Aynen dediğin gibi verdiğim emeğin, sevginin, sabrın sonu öyle bir selamet ki, parayla, pulla yada herhangi birşeyle kıyaslanması, ödenmesi mümkün değil. Sabahları karşımda gördüğüm o gülen gözler ve yanağıma koluma bacağıma kondurulan o öpücükler dünyalara bedel.Bunu da yaşayarak öğrendim işte. Bir anne için daha ötesi yok. Teşekkür ediyorum ve öpüyorum canım...
*Evrencim;
Allah yaşadıklarımızdan pişman etmesin yeterki. Yoksa tatsız, tuzsuz da olsa yaşananlar bir şekilde öğrettikleriyle artılar katıyorlar bize. Sonradan farkına varıyoruz ama olsun. haklarını veriyoruz ya :)
Güzel dileklerin için teşekkürlerimi iletiyorum bende sana. Sevgiler...
*Kedicik:)
iyi ki yorum yazmışsın ve bende iyi ki okuduğunu, beğendiğini bilip sevinmişim şimdi:)Sağolasın...
*Annecik :)
Çok teşekkür ederim. Sizlerin desteğini de alacağımı bilerek daha bir emin basarım şimdi yere. Sevgiler...
*buraneros;
Yeni bir şey daha öğrendim şimdi. Ne kadar doğru. Herkes ayrı ayrı, başka yerlerde başka şekilde biriktirir hayatı ve böyle güzel dostlarla da paylaşır işte. Sağolasın. Sevgiler...
*zeugma;
Ne diyim siz olmasanız, okuyup, yazmasanız, yazmanın da bir anlamı yok aslında. Asıl siz sağolun güzel geri dönüşleriniz için...
Okuyan gözlerinize ve yazan ellerinize teşekkür ederim bende. Sevgiler...
Hadi bekliyoruz Ela'cık,
İçindeki güzellikleri sergile.
Zaten Türkiye de çalışıp emekli olmakta artık hayal.
Sen en güzel işi yap oğluşunla, yanında güzellikleri de bizimle paylaş.
Kutlarım... :))
Yazınız kadar, çıkardığınız sonuç etkiledi beni...
Aynen Cemalnur hanımın söylediği gibi, farkına vardığımı düşündüğüm gibi...
Amaç- araç- görevlerini ifa eden insanlar...
Hepsi bu işte!...
Projenizde hayırlı başarılar dilerim.
** Zeynep'ciğim, emânetin iletildi.
Bende de senin bir emânetin var.
Sevgiler canım. :))
http://hayateylul.blogspot.com/2009/10/sufinilufer-dus-ve-zehra-ya.html
Sevgili;
*Yaşamın Kıyısında; Çok haklısın emekli olmak bir hayal olunca evde oturup tek maaşla geçinmekda hayal oldu tabii. Projeler başlar başlamaz hepinize bildireceğim hemen :)
Saygılar...
*Hayat,
Hayatı yaşadıkça daha neler tecrübe edeceğiz bakalım. Torbamıza topladıklarımızı yarın öbür gün bir diğerlerini kazanabilmek için döküvereceğiz ortalığa. Hayat böyle işte. Allah hepimizin yolunu açık etsin. Çok sevgiler:);
Yorum Gönder