KIZILCIK - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

3 Ekim 2009 Cumartesi

KIZILCIK

Sonbaharın iyice yüzünü göstermeye başladığı bu günlerde kışa hazırlık amaçlı biraz da şifalı bitkiler bölümümüzün boşluğundan da yararlanarak, kendisini özleten meyvalarımızdan tam da mevsimi olan KIZILCIĞI yazmak istedim. Bizim zamanımızın çocuklarının üzerinde kötü bir etkisi olan bu meyva ( Çocuklar eskiden yaramazlık yaptıklarında "kızılcık sopamı alıyorum elime! " tehditleri ile karşılaşırlardı, bilmiyorum muhatap olanınız varmı?)İnternet üzerinde yaptığım ve karıştırdığım birkaç kitapta yazılanlara göre tam bir C vitamini deposuymuş. Hatta c vitamini deposu olduğunu düşündüğümüz portakalın iki katı c vitamini yüklü olduğu ve hücrelerin kansere karşı bağışıklılığını arttırdığı yazıyor.Bunun yanında bilinen temel özellikleri ise şöyle: Mideye kuvvet vermesi ve vücudun direncini arttırması, ağız yaraları,İltihaplanmaları önleyici,Böbrek taşlarını giderici olarak sıralanabilir. Reçeli de güzel olur doğrusu. Pazarda ya da manavda raslarsanız işte şimdi tam mevsimi, satın almadan geçmeyin sakın.Şifa olsun, sevgilerimizle.

8 yorum:

Evren dedi ki...

annemden geliyorum tontini, kızılcık kaynatarak başlamış hazırlıklara, yarın da marmelatı yapılacakmış ki, tam, yemede yanında yat cinsinden bir lezzettir kendisi...

aysema dedi ki...

"Kızılcıklar oldu mu? Selelere doldu mu?"

İlk fırsatta almalı... Sevgiler.

nalan dedi ki...

Annem bana ve teyzeme kızılcık marmelatı yapmı. Tabi bir sürü diğer reçellerin yanında :)
Teyzeme bir katakulli yaptım, çoğunu ben kaptım. Tadı enfessss :)

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Reçeli, şurubu, marmelatı her bir şey yapılır, birde bol bol olsa.
Beylerbeyindeki bahçemizde 2 ağaç vardı, bize bütün kış yetecek kadar meyve sunardı. Şimdi pazardan almak çok zoruma gidiyor.
Ne var ki geçmiş ola!
Sevgilerimle...

sufi dedi ki...

Sevgili;
Evren;
Aysema;
Nalan;
Nur;
Çok şükür kızılcığın genleri ile oynamadılar herhalde ki çocukluğumuzdaki tadı buldum. Hepinize şifa olsun, sevgilerimle.

Unknown dedi ki...

Babannemin bir zeytinliği var. Başka birinin zeytinliği ile arasında köylülerin orman diye tabir ettiği yabani bitkilerin yoğunlukta olduğu iki üç metrelik bir alan var. Diğer zeytinlik biraz çukurda kalıyor tam anlatamıyorum. Neyse tam o arada bir kızılcık ağacı var. İki taraf da ağacın kendisinin olduğunu iddia ediyor ama biz köyde yaşamadığımız için ilgilenmiyoruz. Neyse belki gereksiz bir şey anlattım ama çocukluğumu hatırlatıyor kızılcık çünkü ben küçükken köye daha çok çok giderdik. Bu Bu mevsimde zeytin ağaçlarının dibinden köylülerin kel dediği sürgünler çıkar. Onları kesmeye de kel kellemek denir. Biz de bu zamanlarda kel kellemeye giderdik, sıra o zeytinliğe gelince biraz kızılcık toplardık. Yiyebildiğim kadar yerdim, dudaklarım ve dilim buruşurdu :) Bir kısmının da annem suyunu çıkarırdı ama ben suyunu sevmezdim. Önemli olan ekşilikti benim için. Bu güzel meyveyi hatırlattığınız için teşekkür ederim.

sufi dedi ki...

Sevgili mustafa tr;
Yeni çocuklar bizler gibi meyvaları ağaçlarında tanıyamadığından ne kızılcığı ne ahlatı ne mürdüm eriğini bilemiyorlar.Ne de kızılcık sopasıyla "eşek sudan gelene kadar" yenilecek dayaklardan haberleri var.
Sevgilerimle.

buraneros dedi ki...

Parmak kaldırıyorum: İlk gittiğim kuran kursundaki hocadan yemiştim kollarıma... Hadi kolu bacağı açık gelen kızları anladıkta, yaz günü kısa kollu gömlekle gelen erkek çocuklarına vurmak ne idi hala anlamış değilim:)) Neyse onun sayesinde çok daha iyi ve anlayışlı bir hocam olmuştu. Oradan hemen aldılarda...