SAKLANAN AYAKLAR - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

6 Kasım 2009 Cuma

SAKLANAN AYAKLAR

“Sevgili dostum, sana ufak bir sır vereceğim. Eşime bile bu güne kadar söyleyemediğim, çoraplarımı ayağımdan yanında çıkarırsam görebilir endişesiyle köşeye bucağa kaçıp gizli bir şeyler yapıyormuşum gibi bir görüntüye girdiğim çok oldu. "Geceleri yaz-kış ayaklarım üşüyor da onun için çıkarmıyorum" bahaneleri, kışın neyse de yaz ayları eşimin bile endişelerine sebep oldu. Eşim bir gün “bu böyle olmayacak bir doktora gidelim tahlil yaptıralım belki kansız kalmışsındır seni bir gösterelim “dedi. Ayaklarıma sıcak su torbaları mı koymadı, yıkamaya mı kalkmadı neler yaparsa yapsın ona ayaklarımı yine de göstermemeyi bu güne kadar başardım çok şükür. Yaz mevsimi günün o sıcağında denize girip yüzmek için can atsam da, hevesimi gecenin karanlıklarına saklar beklenmedik bir anda “ben bir denize girip geleyim” derdim de eşime “ben de geliyorum!” deme fırsatı hiç vermezdim. Çünkü bu sırla ne kadar bir süre yaşayabileceğimi bilemiyordum.”

Veli’nin doktor arkadaşı endişeyle dostuna dönüp merakla;
“-Görebilir miyim ayaklarını?”
“Tıpta ölüm dışında çaresi bulunmayan neredeyse hiçbir hastalık kalmadı dostum”
“Senin de bu derdine çare buluruz Allah’ın izniyle,” dedi.Hüzünle gülümsedi Veli.
“-Benim derdimin bir emsali olduğunu hiç sanmıyorum! Derdime çare de aramış değilim de paylaşmak istedim sadece seninle” dedi. Neyse Veli, çoraplarını çıkarıp kenara koyduğunda Doktor Nail’in gözleri fal taşı gibi açılıp sadece hayretle;
“-Ne oldu böyle sanaaa?”diyebildi.
Nail eldivenlerini giyerken ellerine, gözlerini beyaz çarşaf üzerindeki Velinin ayaklarından ayıramıyordu.
“-Ne kadar zamandır böylesin? “sorusuna Veli;
“-Bir sabah kaşıntıyla uyandığımda sivrisinek böcek falan ısırdı sanmıştım tuz süreyim kaşıntı geçsin diye mutfağa gittiğimde, parmaklarımın arasının yarıya kadar kapandığını gördüm. Bir yılda tamamen parmak aralarım kapandı ve 2 aydır da balık pulları gibi bu pullarla kaplandı ayaklarım. Gün geçtikçe de pullar bacaklarıma doğru yürüyor arkadaşım. Yürümeme engel olmasalar da tırnaklarımın yok olup, parmak uçlarımın balıkların kuyruğu gibi incelmesi bende denge kaybına neden oldu. Bu arada hiçbir şeyden tat alamaz oluşum da beni çok etkiledi. Balığa mı dönüşüyorum diye düşünmeden edemiyorum.”
“Peki, başka yerinde başka bir araz belirti var mı?”dedi Nail. “-
“-Geceleri acayip sesler duyuyorum siren ötüşü gibi. Sanki yunuslar beni sahile çağırıyorlar. İnan hiçbir şey gözümde yok, o sesin peşinden uyurgezer gibi sürüklenip gidesim geliyor.”
“-Sana şu ilacı yazayım şu reçeteyi uygula hastalığın geçer diyemiyorum. Ancak genleri değiştirilmiş balık geni aşılanmış ürünlerin insan vücudunda ne gibi değişikliklere neden olacağı da henüz tespit edilip olumlu bir neticeye varılmış değil. Biliyorsun bizler kobay bir ülkeyiz. Denemeler bizlerde yapılır, mevcut bulgulardan hareketle sonuçlar değerlendirilir. Benim bu içgüdüsel fantastik bir bulgum. Sen bu konuda ne düşünüyorsun bilmiyorum?”
Veli okumuş adamdı, GDO lu ürünlere tepki vermişti ama;
“Geçen yıl domates üretici bir arkadaşım bana dert yanmıştı, kendi tohumlarımızı kullanmamız artık yasak diye. Her yıl yeni tohum almaları gerekiyormuş, “-maliyetin yükselmesi kar oranını düşürdü bu yıl yeniden tohum parası denkleştirmem zor oldu" demişti. Benim de biliyorsun durumum iyi, eşe dosta kasa kasa domates alıp dağıtmıştım. Eşim de sağ olsun salçamızı hatta ketçapımızı ondan aldığım domateslerle yapmıştı. Biliyorsun ben pek tat alamıyorum ama. Eh! Fena da olmamıştı.”Nail; “Fantastik bir bulgum demiştim sana ama bence balık geniyle fazla haşır neşir olmuşsun, seni önce sağlık kurumlarına oradan da dünya sağlık örgütüne rapor etmem gerekebilir” dedi.
Veli derin bir iç çekti, sanki rahatlamış gibiydi. Doktor dostundan müsaade istedi ve “-bana birkaç gün müsaade et, duyduklarımı sindirene ve karar verene kadar da lütfen bu konudan kimselere bahsetme. Ben sana en kısa zamanda yeniden geleceğim” dedi ve hüzünle vedalaşıp ayrıldılar. Nail, “Doğru! Velinin hastalığının emsali yok” diye kendi kendine söylendi.

İki gün sonra Veli’nin şişmiş bedeni nasıl olduysa balıkçıların ağlarına takıldı. Kaptan, telaş ve endişeyle Sahil güvenliği telsizle arayıp haber verdiğinde,sağlık ekibi; başlarında Dr.Nail'le birlikte limanda hazırolda bekliyordu. Veli'ye "ÖLÜ" raporu verildiğinde ise denizin açıklarında güneşin altında yunuslar neşeyle denize batıp çıkıyor,o an siren benzeri ince ıslıkları tüm sahilde yankılanıyordu.

Sevgili dostlarım;
Bu hikaye: fantastik gelebilir ve "saçmalamış" tontini "felaket senaryosu çizmiş" dedirtebilir sizlere, ama bu GDO lu ürünlerle bir nevi metamorfoza uğrayacağımız kesin gibi görünüyor bana. Sevgilerimle.
Resim:images.google com'dan alıntı.

20 yorum:

Adsız dedi ki...

olmayacak şey değil, artık şaşırmaktan vazgeçiyor insan bu dünyada yaşadıkça..

Betül Özbir dedi ki...

aynen katılıyorum canım,bu domuz gribinden de domuza benzemesek bari):allahım ne olcak halimiz

Vladimir dedi ki...

Kökümüze kibrit suyu ekicekler sonunda :(

Belgin dedi ki...

Ablacim, olmaz diye bir sey yok, bütün bunlar bir gün olabilir diyorum bende. Ama belki o günlere kalmadan insan kendi neslini ve diger canlilari yok etmeyi basarir. Baksana kendi kendimizi yok etmek icin elimizden geleni yapiyoruz. Allahim akil fikir versin.
Öptüm ablam.

haykırış dedi ki...

Tüylerim diken diken oldu. Allah sonumuzu hayra çevire diyeceğim ama yok. Bu gidişat hiç hoş değil.
Sevgi ve saygıyla

Dalgaları Aşmak dedi ki...

Artık hiçbir şey şaşırtmıyor...haberlerde sanki felaket filmi senaryoları izliyoruz.

güzel kurgulanmış bir hikayeydi...

sufi dedi ki...

Sevgili dostlar;
Kurgu ve fantazi bir yana uzun vadede deneme- yanılma yöntemiyle ulaşılacak bulguların bugünden önlem alınarak önüne set çekilmesinin ekolojik çeşitliliğe sahip bereketli topraklarımızın korunması gerektiğinin gerekliliğini düşünenlerdeniz.Çünkü aşağıdaki örneklerin bu karamsar tablonun sadece bir bölümü olduğunu sanıyoruz.Bakalım daha neler göreceğiz?
"İskoçya Rowett Enstitüsü'nden Dr Arpad Pusztai'nin GDO patates ile beslediği farelerin tümünün iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde bozukluk, bağışıklık sistemlerinde çökme, kan yapılarında bozulma ve mide çeperlerinde kalınlaşma görülmüştür.
- Avusturya Tarım ve Sağlık Bakanlığı'nın finansmanı ile Viyana Üniversitesinin geçen yıl yaptığı bir çalışmada ise GDO gıdalarla beslenen farelerin üç, dört nesil sonra büyük ölçüde üreme yeteneklerini kaybettikleri belirlenmiştir."
Sevgilerimizle.

7.oda dedi ki...

çocuklarımıza herşeyi hormonlu yedirmek zorunda kalıyoruz diye üzülürken daha neler olacak kimbilir.. beterin beteri var derler ya işte boşa değil.. direkt zehir verip öldürsünler bizi daha kolay aslında..

nalan dedi ki...

hayır 10 yıldır pişkin pişkin ülkeye gdo girişine zaten izin veriyorlar. yasa çıkmadan alel acel yönetmeliği çıkarıp meşrulaştırıyorlar.
sonra da ekrara çıkıp gözümüzün içine baka baka " siz bizi yanlış anladınız " diyorlar.
kusura bakma ama insana Allah akıl da vermiş fikir de, adamla öyle gözünün içine bakak baka dalga geçilmez !!!

Unknown dedi ki...

Sevgili 7.oda;
Sevgili Nalan;


Direkt zehir yerine endirekt yollardan uyguluyorlar birşeyleri mutlu ölümü tadalım diye belki.Nalan senin dediğin gibi ben de rastlantı olarak öğrendim gerçeği.Eskiden hatırlarsınız havuçlar dolapta aylarca durabilirdi suyu çekilir kururdu.Şimdi bir haftada sulanıp eriyip pelteye dönüyor diye bir üretici arkadaşa sordum.Tüm gerçeği ondan dinledim.Meğer 3-4 yıldır İsrailden gelen GDO lu tohumları kullanma zorunlulukları varmış da bizim haberimiz yeni olmuş.Ne etlerde ne sebzelerde hiç tat kalmamıştı da ben de sanıyordum ki ağzımın tadı kalmadı.Tohum biriktirip kendi bahçemizi kendimiz yapacağız herhalde bundan sonra.Ya gübre ne yapacağız, onu da araştırmamız lazım galiba.Sevgilerimle.

öykü dedi ki...

of of:(
Hanı zararı bılmek
ama bıle bıle yınede ıcınde olmak ne kadar agır bı duygu
ne yemıycez dıye sıralarken baktım kı
herseyı aslında yemememız gereken boyutlara gelmısız

Zeugma dedi ki...

Bu yazıyı sabah erkenden okumuştum.Tüylerim ürpermişti..
Yorum yazdım sanıyordum.Paniklemekten onu bile unuttuğumu gördüm..

Ne olacak halimiz bilmiyorum.Yediğimiz içtiğimizden soluduğumuz havaya kadar yaşadığımız hayatın çekilecek yanını bırakmadılar..

Çok etkileyici bir kurgulamaydı.Yüreğinize sağlık..
Sevgilerimle..

Anne İş'te dedi ki...

!!!!!!!!!!!!!???????????????????
:(

Hülya dedi ki...

GDO ve kullanılan kimyasalların etkileri zaten ortada..Kanser ne kadar arttı!!! Ben elimden geldiğimce sebze meyve alışverişimi organik pazardan yapıyorum..Şu ana kadar bir sürü tohum biriktirdim ve biriktirmeye devam ediyorum...İlerde en büyük amacım Sabahattin dedem gibi ''üretime katkıda bulunmak'':)) Tontinicim beraberce ekip biçeriz değilmi???
Lütfen herkes mümkün olduğunca ve imkanı elverdiğince organik pazarlardan, köylü pazarlarından alışveriş yaparak kendini ve sevdiklerini bir nebzede olsa korusun bu frankeştayn gıdalardan..

sufi dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
sufi dedi ki...

Sevgili Öykü;
Sevgili Zeugma;
Sevgili Anne;
Sevgili Hülya;


İnsanın Allah'lık taslayıp onun yarattıklarının daha gelişmişini yaratırım "Allah da kim?" gibi şuuraltı benlikleri insanoğlunu ATLANTİSin geleceğine taşıyor galiba.Oysa bilim insan beyninin kaçta kaçını keşfedebildi bunlarla uğraşsalar önce kendimizi tanısak olmaz mı?
Domatesi domates olarak,mısırı mısır tavuğu tavuk eti et olarak yemeye devam etseydik olmazmıydı?
Ben bol çekirdekli domates yemek istiyorummmm.Hadi dostlar kendi üretimimizi başlatmak için "tohum toplayalım" hep birlikte sevgilerimle.

şirinem dedi ki...

insan hayatı bu kadar mı ucuz ya nedir bu bizden başka kobaylığa razı olacak ülke yada insanlar yokmu neden bukadar duyarsız bir ülkede yaşar olduk neden yukarıda oturanlar gözlerini kapatıp kulaklarını tıkıyor herşey bukadar insanın vebalini nasıl taşıyacaklar öteki tarafta çok merak ediyorum sevgilerimle

sufi dedi ki...

Sevgili Şirinem;
Sen üzme canını CAN.Kuran'da iyilik ve kötülüklerden "hardal tanesi"yle örnek veriliyor.Onların milletine hardal taneleri olmuş kötülükleri bir kaç silo doldurdu belki."Hiçbir iyilik karşılıksız kalmıyorsa, kötülükler neden cevapsız olsun bu alemde" diyorum ben de sevgilerimle.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Bana hiç fantastik gelmedi canım,
Herşeye hazırlıklıyız artık.
Sevgiyle...

Tabiat Ana dedi ki...

valla neden olmasın :(