Nüfusu milyonlarla anılan bir yakın ülkenin tek kraliçesiydi Gökçe gelin. O, bir ana kraliçeydi. Onun ülkesinde; Gelişmiş askeri strateji, örnek ve rasyonel bir iletişim ağı, teknoloji, kolektif çalışma gücü, doğa koşullarına dayanmak için gerekli olan her şey gelişmişti. Bu topluluk; ülkelerindeki sır dolu yaşamlarını birçok insan topluluğunun çözemediği formüllerle halletmiş ve refah mutluluk ve huzura ermişlerdi nasılsa. "Ee! Peki, bu nasıl bir ülkeydi? Yoksa bu anlatılanlar masal mıydı?" diyeceksiniz. Hayır, dostlarım; sabırlı olun ve bekleyin lütfen bu gerçek hikâyenin günümüzde de devam eden yaşanılmışlıklarını anlatacağım sizlere dilim döndüğünce..
Gökçe gelin tüm ülke yaşayanlarının ANAsıydı. Gülendam ve Gülsanem de onun bakımını üstlenen iki yardımcı, diğer bütün yardımcıların en yaşlılarıydılar. Tüm doğan kardeşleri onların gözetiminde doğmuş bakımlarını beslenmelerini ve hatta emzirilmelerini bile üstlenmişlerdi. İlla doğum yapmış olmaları gerekmiyordu her an süt üretme kapasiteleri vardı onların. Erkeklerinse olgunlaştıklarında soylarının devamı için gökçe gelinle çiftleşmekten başka bir görevleri yoktu. Bu ülkenin tüm diğer işlerini ise sadece dişiler yürütüyordu.
Gülendam ve Gülsanem aynı yumurta ikizleriydiler. Bir zamanlar Gökçegelinle öleceğini bile bile çiftleşmeye gelen yiğit bir askere âşık olmuşlardı her ikisi de. Başlarını öne eğip kraliçeye hazırlamışlardı sevdikleri yiğidi içleri yana yana. Kıskançlık değildi onlarınki, kendi canlarını bile feda edebilecek kadar özveriliydiler aslında. Yüreklerini burkan şey yiğidin bu beraberlik sonrası öleceğiydi. Onu yaşatmak için her çareye gizli gizli başvurup, ölülerin atıldığı boşluktan o ölmeden kurtardılar erkeklerini. Kraliçenin bunu duymasına imkân yoktu, çünkü mabedine kapanarak açlık ve susuzluğa kendini mahkûm etmiş melek kanatlarını yolarak bir müddet için onlarla beslenme ritüeline girmişti o sıra.
İşçiler, ülke bekçileri (yani kapıcılar) feromenler (yani hormon taşıyıcılar), oduncular, hemşireler, çiftçiler, attalar, dokumacılar, lejyonerler, taktik ustaları ve uzmanlarıyla mükemmel görev dağılımı dönüşümlü olarak her birey tarafından sevgiyle gönüllü olarak üstlenilebiliyordu bu ülkede. Halk tarımla uğraşıyor, ekiyor biçiyor, sürekli üretiyordu.
80 milyon yıllık bu uygarlık iktidar savaşı olmadan, zengin yoksul ayrımsız, eşit bir şekilde ve müthiş bir düzen içinde yaşıyordu. İstedikleri mesajları birkaç saniyede tüm ülkeye duyurabiliyorlardı. Kendini feda edecek kadar cömert olan bu ümmet kıtlık dönemlerinde aç kardeşlerini besleyecek psikolojiye ve anatomik yapıya sahiptiler.”Bugün, ben toplumum için daha iyi ne yapabilirim?” sorumluluğuyla yaşıyorlardı. Müthiş gelişmiş bu oto organizasyonda şef yok, plan-program yok, emir-komuta zinciri yoktu.
Gelişmiş iletişim sayesinde Gülendam ve Gülsanem’in ölmesi gereken bir erkeği ölümden döndürdükleri, birkaç saniyede tüm ülkede duyuldu nasılsa. O güne kadar hiç yaşanılmamış bir İhanet, tadılmamış bir duygu, ceza-i müeyyidesi bilinmeyen bir davranış biçimiydi bu onlarca. Utanç duydu ülke halkı kendinden. Bilinmedik bir koku tüm bireyleri sarhoş edip bayılttığı ve bu aşkı onlara unutturduğu sıra Gülendam ve Gülsanem yiğitlerini alıp ayrıldılar ülkelerinden. Başka bir kum tepeciğinde kendilerine başka bir koloni kurdular ve orada çoğaldılar. Ülkelerinin adına da “Gülen karıncalar ülkesi” koydular.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
21 Ocak 2010 Perşembe
GÖKÇE GELİN, GÜLENDAM ve GÜLSANEM
Gönderen sufi zaman: 21:00
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
14 yorum:
Karıncalar,kelebeler,kuşlar,filler ve daha nice hayvan sıfatı verdiğimiz canlılar. Her birinin dünyası umulmaz güzellikte.Kendilerince toplulukları,kulalları,yaşam düzenleri var. Ve hatta imrenecek düzeyde.
Bu güzel anlatım için teşekkürler Dilek'cim, Sevgilerimle...
çok güzeldi Sufim her zamanki gibi...
Sevgiler :)
Yine çok özel bir yazı okudum sayende.
Kalemine, yüreğine sağlık.
Sevgilerimle...
Güzel ve öğreticiydi. Teşekkürler!
Esselamün aleyküm ve Rahmetullah..
Her zamanki gibi keyifle okudum, emeğinize sağlık sufi teşekkürler.
Hayırla huzurla hoşça bakın zatınıza.
Cumamız mübarek olsun.
Baki sevgi ve saygılarımla..
Çok guzeldı sufıcım..
Teşekkurler
sevgıler.
Bir mim'iniz var.Uğrarmısınız?
Saygılar,
Canımın içi Tontinim;
Nereden okuyup, duyup ya da görüp çıkarırsın bu anlamlı ve harika hikayeleri, bilemem ama. Her nereden olursa olsun, ağzına, yüreğine ve ellerine sağlık diliyorum..
Bu defaki de çok değişik ve anlamlı bir hikayeydi..
Gülendam ve Gülsanem'in muratlarına erdiği gibi, hepimiz ereriz muratlarımıza inşallah..
Sağlık ve mutluluklar dilerim hanenize.. :)
Sevgilerimle..
Çok öğretici ve faydalı bilgiler.
Sevgilerrr
Ya ama çok güzeldi hele gülen karıncalar ülkesi diye bitti ya bayıldım canım sağol gece süper gitti
Sevgili Dostlarım;Küçücükten beri karıncaların dünyalarını araştırmaya çalışmış onlar hakkında ne tür yazı bulsam okumuşumdur.Ancak yine de beni öğrendiklerim tatmin etmemiştir.Son zamanlarda evinde karınca kolonisi kurup onların hareketlerini takip ederek önceden depremleri tespit eden öğretmen Kadir Sütçünün araştırmalarının muhtemel depremleri tespitine gönlüm onay vermiştir.Mucize gibi görünse de insan doğayı dinlemeyi biliyorsa mucize gibi görünen bilgilerin gerçek olduğu çıkmıştır ortaya."İnkar edeceğimize" araştırıp inanmamız gerekliliğine inanmışımdır.Bu tür tespitlere aksi ispat edilmedikçe onay vermişimdir.İstanbul depreminden bir gün önceki gece akvaryumumdaki 3 balığım da nedensiz ölmüştü.Endişe duyup "acaba ne olacak demiştim." Daha önce de 7 balığım varken birisi ölmüş, hemen ardından yeğenimin intihar haberini duymuştum.Her ev taşıma kararımdan evvel karıncaların sokak kapım civarına göç edip çeşitli şekiller çizdiklerine (daire yazı gibi) şahit olmuşluğum da vardır.Ne yazdıklarını tespit edecek enginliğe kavuşamamış ancak onlara teşekkür de etmekten geri kalmamışımdır.Onlar hakkındaki bu masalı uydurmak bu nedenle benim için hiç zor olmadı.Okuyup yorum bırakan bırakmayan herkese teşekkür eder hepinize sevgilerimi gönderirim.Tontini.
Canımın içi Tontinim;
"Bu masalı uydurmak hiç zor olmadı" demişsin. Bu cümleyi bile bu kadar rahatlıkla söylemenden anlıyabiliyorum ki, insanlar tarafından yazılmış kitaplar dışında da, asıl ana kaynak olan evrenin kitabını çok çok okuduğun belli oluyor.
O bahsettiğin Kadir öğretmenin, karıncalarla depremleri önceden tespit edebilmesi hakkında tv'de bir açık oturum izlemiştim. Bir çok jeolog ve deprem bilimi uzmanı, Kadir öğretmenin bu görüşüne ve araştırmalarına inandıklarını belirtiyorlar. Elbette, buna inanmayanlar da var içlerinde.. Buna ben de inanıyorum. Çünkü, bir çok hayvanın, yerin derinliklerinde meydana gelişmeleri çok önceden hissettikleri ve bunu çeşitli yollarla ve kendilerine özgü davranışlarla belli ettiklerini duydum. Eğer bir hayvan her zamankinden çok farklı bir davranış gösteriyorsa, onun çok önemli bazı şeyler hissettiğinin işareleri olabilir. Karıncalar ise, deprem konusunda şimdiye kadar incelemeye tabi tutulan varlıklar içinde en belirgin ve anlaşılabilir davranış farklılığı gösterenler olarak tesbit edilmişler.
Bu evren kitabını hepimizin anlayarak okuması gerekir. Bizlere bu evren kitabını okuyan biri olarak, öncülük ve rehberlik edip, bu bilgileri paylaştığın için, çok müteşekkiriz. Bizlere, bu değerli bilgilerinle, önümüze ışık tutarak, yolumuzu aydınlatmaya devam et, canım Tontinim.
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez. (Mevlana)
Gül sunan bir elde daima bir miktar gül kokusu kalır. (Çin atasözü)
Bizler çok teşekkür ediyoruz.. Beynine, yüreğine sağlık..
Arzu kızından da sana kucak dolusu sevgiler..
Sevgili Arzu kızım
gönlümün yâri kızım
ince ince söz elersin
sözün özün seçersin kızım
Ne denir sen gibi; arıduru gönüllülere bilmem ama şefkatin şefkatle, sevgin sevgi, her bir gülün binlerce dalından kopmamış güllerle karşılansın.Tanrı sana sunulmuş binlerce gül kokusu bahşetsin hazinesinden inşaallah derim."Akıllı, kendini bilen, gönlü sınırsız sonsuz bir Arzu kızım daha olduğu için ne kadar sevinsem yeridir" der kucaklarım seni sevgilerimle.Tontini
Ablam, yazinin ortasina geldigimde bir an Arilardan bahsediyorsun sandim, pek yanilmamisim:)) Bu anlamli ve ögretici hikaye icin cok cok tesekkürler ablam. Kucak dolusu sevgiler hepinize, kocamanca öptüm seni:))
Yorum Gönder