Anlatacağım hikaye; evcil hayvanların henüz yabani olduğu zamanlarda ve yerlerde gerçekleşmiş. Köpek yabaniymiş o zamanlar, At,İnek,Koyun ve Domuz yabaniymiş; tüm evcil hayvanlar en yabani hayvanların olabileceği kadar yabaniymişler, hepsi de Islak Yabani Orman'ın ıssız köşelerinde yaşarlarmış. Ama tüm yabani hayvanların en yabanisi KEDİ'ymiş. Kendi başına dolaşırmış o ve her yer aynıymış onun için.
Tabii ki Erkek de yabaniymiş o zamanlar. Hem de tam bir yabaniymiş. Erkek, Kadınla karşılaşana kadar evcilleşmemiş. Kadın Erkeğe onun yabani yöntemleriyle yaşamak istemediğini söylemiş; gece uyumak için ıslak bir ot yığını yerine kuru ve güzel bir mağara seçmiş Kadın, yere temiz kum dökmüş, mağaranın arka tarafına odunlardan güzel bir ateş yakmış, mağaranın girişine kurutulmuş bir yabani at postunu başaşağı asmış ve Erkeğe şöyle demiş;
"İçeri girerken ayağını sil, hayatım; artık evimizi çekip çevirelim." İşte o gece, Erkek ve Kadın yabani sarımsak, biberle baharatlandırılmış ve kızgın taşlar üzerinde kızartılmış yabani koyun,pilav,defne ve maydonoz doldurulmuş ördek,öküz iliği, çilekler ve yabani grenadiller yemişler. Sonra Erkek her zamankinden daha mutlu olarak ateşin başında uykuya dalmış, Kadın ise saçını taramaya koyulmuş. Eline bir koyunun omuz kemiğini almış -hani o büyük ve düz kenar kemiği-, üzerindeki o harika desenlere bakmış, ateşe bir odun daha atmış ve bir büyü yapmış. Bu büyü dünyadaki İlk Şarkı Büyü-süymüş.Dışarıda, Islak Yabani Orman'da tüm yabani hayvanlar ateşin ışığını uzaktan görebilecekleri bir yere toplanmışlar ve merakla ateşin anlamını çözmeye çalışmışlar.
Yabani At yabani ayağını yere vurarak şöyle demiş, "Ey arkadaşlarım ve düşmanlarım, Kadın ve Erkek büyük mağaradaki büyük ışığı neden yaktılar? Bunun bize nasıl bir zararı olacak?"
Yabani Köpek yabani burnunu havaya kaldırarak kızarmış et kokusunu koklamış ve şöyle demiş, "Ben gidip bakacağım ve neler olduğunu göreceğim, çünkü bize bir zarar geleceğini sanmıyorum. Kedi, benimle gel."
"Miyav!" demiş Kedi. "Ben kendi başına dolaşan kediyim ve benim için her yer aynıdır. Gelmeyeceğim."
"Öyleyse bir daha arkadaş olamayız" demiş Yabani Köpek ve mağaraya doğru yola koyulmuş. O daha biraz ilerlemişken Kedi kendi kendine mırıldanmış, "Benim için her yer aynıdır. Neden neler olup bittiğini gidip kendi gözlerimle görmeyeyim?" Sessizce Yabani Köpeğin peşine takılmış, mağaraya varınca da tüm olan biteni duyabileceği bir kenara saklanmış.
Yabani Köpek mağaranın ağzına varınca burnuyla kurutulmuş at postunu kaldırmış ve kızarmış etin güzel kokusunu koklamış. Elindeki kemiğe bakmakta olan kadın onun sesini duymuş ve gülmüş ve demiş ki, "İşte ilki geldi. Yabani Ormanlar'dan gelen Yabani Şey, ne istiyorsun?"
"Ey Düşmanım ve Düşmanımın Karısı, Yabani Ormanlar'da bu kadar güzel kokan nedir?" diye sormuş Yabani Köpek.
Kadın kızarmış bir koyun kemiği alıp Köpeğe atarak demiş ki, "tadına bak da kendin gör." Yabani Köpek kemiği kemirmiş ve şimdiye dek tadına baktığı her şeyden daha güzel olduğuna karar vererek yalvarmış, "Ey Düşmanım ve Düşmanımın Karısı, bir tane daha ver."Kadın; "Gündüzleri Erkeğime avda yardım et, geceleri bu mağarayı koru, ben de sana istediğin kadar kızarmış kemik vereyim."
"Ah!" demiş Kedi dinlediği yerden. "Bu çok akıllı bir kadın ama benim kadar akıllı değil."
Yabani Köpek sürünerek mağaraya girmiş, başını Kadının kucağına koyarak cevap vermiş, "Ey Arkadaşım ve Arkadaşımın Karısı, gündüz Erkeğine avda yardım edeceğim, geceleri de mağaranı koruyacağım."
"Ah!" demiş Kedi dinlediği yerden. "Bu çok aptal bir Köpek." Sonra da yabani kuyruğunu sallayarak ve yabani yollarda yürüyerek Islak Yabani Orman'a geri dönmüş. Hiç kimseye hiçbir şey anlatmamış.
Uyandığı zaman Erkek sormuş, "Yabani Köpeğin burada ne işi var?" Kadın ona cevap vermiş, "Onun ismi bundan sonra Yabani Köpek değil,İLK ARKADAŞ, çünkü bundan sonra her zaman bizim dostumuz olacak. Ava giderken onu da götür."
Sonraki gece Kadın nehrin kenarındaki çayırdan kucak dolusu taze ot keserek bunları ateşin kenarında kurutmuş, etrafa yeni biçilmiş saman kokusu yayılmış. Kadın mağaranın ağzına oturarak at derisinden bir yular örmüş ve koyun kemiğine bakarak
hani o büyük ve düz omuz kemiği, bir büyü yapmış. Bu, Dünyadaki İkinci Şarkı Büyüsüymüş.
Dışarıda, Yabani Orman'da bütün hayvanlar Yabani Köpeğe neler olduğunu merak ediyorlarmış. En sonunda Yabani At ayağını yere vurarak son sözü söylemiş, "Ben gidip neler olduğunu göreceğim ve Köpeğe neler olduğunu size anlatacağım. Kedi, benimle gel."
"Miyav!" demiş kedi. "Ben kendi başına dolaşan kediyim ve benim için her yer aynıdır. Gelmeyeceğim. " Ama yine de yavaşça ve sessizce Atı izlemiş ve mağaraya varınca her şeyi duyabileceği bir yere gizlenmiş.
Kadın, mağaranın dışında yürüyen atın upuzun yelesine takılıp tökezlediğini duyunca gülmüş ve seslenmiş, "İşte ikincisi de geliyor. Yabani Ormanlar'dan gelen Yabani Şey, ne istiyorsun?"
Yabani At cevap vermiş, "Ey Düşmanım ve Düşmanımın Karısı, Yabani Köpek nerede?"
Kadın yeniden gülmüş, koyun kemiğini eline almış ve bakmış, sonra da konuşmuş, "sen buraya Yabani Köpek için gelmedin, bu güzel otlar için geldin."
Uzun yelesine takılıp tökezleyen Yabani At cevap vermiş, "Doğru, otu bana ver de yiyeyim." Başını eğ ve sana vereceğim şeyi tak, ondan sonra bu harika otlardan günde üç kez yiyebilirsin."
"Ah!" demiş Kedi, konuşmaları dinlerken. "Bu akıllı bir kadın, ama benim kadar akıllı değil."
Yabani At başını eğmiş ve Kadın örgü yuları onun boynuna geçirmiş. "Ey Efendim ve Efendimin karısı demiş Yabani At, "güzel otların hatırı için hizmetkarınız olacağım."
"Ah!", demiş kedi saklandığı yerde. "Bu çok aptal bir At."kuyruğunu sallayarak Orman'a geri dönmüş. Hiç kimseye hiçbir şey anlatmamış.
Adam ve Köpek avdan döndüklerinde kadına sormuşlar, "Yabani At burada ne yapıyor?" Kadın cevap vermiş, "Onun adı bundan böyle Yabani At değil; "İLK HİZMETKAR". Çünkü bundan böyle bir yere gitmek istediğimizde bizi her zaman o taşıyacak. Ava giderken onun sırtına bin."
Ertesi gün, boynuzları dallara takılmasın diye başını yukarıda taşıyan Yabani İnek mağaraya gelmiş. Kedi de onun peşinden gelerek daha önce yaptığı gibi gizlenmiş. Her şey daha önceki gibi olmuş, Kedi gizlendiği yerde yine aynı şeyleri söylemiş, İnek otlar karşılığında kadına sütünü vermeyi kabul edince de Kedi aynen daha önce yaptığı gibi yabani kuyruğunu sallayarak Orman'a geri dönmüş. Hiç kimseye hiçbir şey anlatmamış. Adam, Köpek ve At avdan dönmüşler, daha önce sordukları soruları sormuşlar, Kadın şöyle demiş "Onun adı bundan büyle Yabani İnek değil, YİYECEK VEREN ARKADAŞ. Bundan sonra her zaman bize beyaz ılık sütünden verecek, ve siz ava gidince onunla ben ilgileneceğim."
Sonraki gün Kedi başka bir yabani hayvanın daha mağaraya gitmesini beklemiş, ama gelen giden olmamış, böylece Kedi kendi başına mağaraya gitmiş ve Kadını İneği sağarken seyretmiş, mağaradaki sıcak ışığa bakmış ve ılık sütün havadaki kokusunu koklamış Kadına seslenmiş, "Ey Düşmanım ve Düşmanımın Karısı,Yabani İnek nerede?"
Kadın gülmüş ve cevap vermiş, "Yabani Şey, ormana geri dön, çünkü artık saçımı ördüm ve büyülü kemiği kaldırdım, mağarada daha fazla arkadaşa ya da hizmetkara ihtiyacımız yok."
Bunun üzerine Kedi şöyle demiş, "Ben bir arkadaş değilim ve bir hizmetkar da değilim. Ben kendi başına dolaşan Kediyim ve mağaranıza gelmek istiyorum."
O zaman Kadın sormuş, "Öyle ise neden ilk gece İlk Arkadaşla birlikte gelmedin?"
Kedi çok kızmış ve sormuş, "Yabani Köpek benimle ilgili hikâyeler mi anlattı?"
Kadın gülmüş ve cevap vermiş, "Sen kendi başına dolaşan Kedisin ve senin için her yer aynıdır. Sen ne bir arkadaş ne de bir hizmetkarsın. Bunları kendin söyledin. Git ve senin için aynı olan yerlerde dolaş."
Bunları duyunca Kedi üzülmüş numarası yaparak konuşmuş, "Mağaraya hiç giremeyecek miyim? Sıcak ateşin yanında hiç oturamayacak mıyım? Ilık beyaz sütten hiç içemeyecek miyim? Sen çok akıllı ve güzelsin. Bir Kediye bile bu kadar acımasız davranmamalısın."
Kadın şöyle demiş, "Akıllı olduğumu biliyordum ama güzel olduğumu bilmiyordum. O yüzden seninle bir anlaşma yapacağım. Eğer seni öven bir söz söylersem, mağaraya girebilirsin."
Kedi;"Eğer beni öven iki söz söylersen?"
"Asla" demiş kadın. "Ama eğer söylersem ateşin yanında oturabilirsin."
Kedi;"Eğer beni öven üç söz söylersen?"
"Asla" demiş Kadın. "Ama eğer söylersem her zaman ve her zaman ılık beyaz sütü günde üç kere içebilirsin."
Bunun üzerine Kedi sırtını kabartmış ve şöyle demiş, " Ey post,Ey ateş ve Ey süt kabı, Düşmanım ve Düşmanımın Karısının söylediklerini hatırlayın. "Sonra da Yabani Orman'a geri dönmüş.
O gece Adam, Köpek ve At avdan döndükleri zaman, Kadın onlara Kedi ile yaptığı anlaşmadan söz etmemiş çünkü onların bu işten hiç hoşlanmayacaklarından korkmuş.
Kedi mağaranın çok çok uzağına gitmiş ve Yabani Orman'daki yabani yollarda uzun süre saklanmış, ta ki kadın onu tamamen unutana kadar. Sadece mağaranın tavanında asılı uyuyan Yarasa -küçük tepetaklak Yarasa- Kedinin nerede saklandığını biliyormuş. Her gece uçarak Kediye gidip mağarada olan biteni anlatmayı görev edinmiş.
Bir akşam Yarasa kendi başına yürüyen Kediye yeni haberler getirmiş, "Mağarada bir Bebek var. O çok küçük, pembe, tombul ve sevimli, Kadın da onu çok seviyor."
"Ah!" demiş Kedi. "Peki Bebek neleri seviyor?"
"Bebek yumuşak ve gıdıklayan şeyleri seviyor" diye anlatmış Yarasa. "Uyurken kollarının arasına alıp sarılabileceği sıcak şeyleri seviyor. Kendisiyle oynanmasını seviyor. Böyle şeyleri seviyor işte."
"Ah!" demiş Kedi o zaman. "Demek ki benim zamanım geldi."
Ertesi gece Kedi Orman'dan geçerek mağaranın yakınına saklanmış ve sabaha kadar beklemiş. Adam, Köpek ve At ava gitmişler, Kadın da yemek pişirmeye koyulmuş. Bebek ise ağlayıp duruyormuş, en sonunda Kadın onu mağaranın dışına taşıyarak oynaması için bir avuç renkli çakıltaşı vermiş. Ama Bebek ağlamayı sürdürüyormuş.
O zaman Kedi saklandığı yerden çıkarak tüylü patisini onun yanağına koymuş ve yanağını okşamış, mırıl mırıl mırıldamış, Bebeğin tombul dizlerine sürünmüş ve tombul boynunu kuyruğuyla gıdıklamış. Bebek kıkırdamaya başlamış, Kadın onu duyup gülümsemiş.
Mağaranın ağzında asılı duran Yarasa -küçük tepetaklak Yarasa- Kadına demiş ki, "Ey Ev Sahibem Yabani bir Şey Bebeğinizle öyle güzel oynuyor ki."
"Çok yaşasın o Yabani Şey, kim olursa olsun" demiş Kadın, ayağa kalkıp belini doğrultarak. "Bu sabah çok meşguldüm, o da bana güzelce yardım etti."
Tam o dakikada ve o saniyede, at postu yere düşmüş -pat!- çünkü Kadının Kedi ile yaptığı anlaşmayı hatırlamış. Kadın postu yerden kaldırmaya gitmiş, Kediyse mağaraya girip çoktan rahatça yerleşmiş bile.
Kedi, "ben geldim, çünkü beni öven ilk sözü söyledin, artık her zaman mağarada oturabilirim. Ama ben hâlâ kendi başına dolaşan Kediyim, ve her yer aynıdır benim için."
Kadın çok sinirlenmiş, dudaklarını sıkı sıkı kapamış ve çıkrığını alarak ip eğirmeye koyulmuş. Ama Bebek yine ağlıyormuş, Kadın onu susturamamış, Bebek ağlayıp bağırıyor, tombul bacaklarını havada sallıyormuş.
Kedi, "eğirdiğin ipten bir yumağı yere yuvarla, sana bebeği ağladığı kadar yüksek sesle güldürecek bir büyü göstereceğim."
"Olur" diye cevap vermiş Kadın. "Çünkü sabrımın sonuna geldim. Ama sana bunun için teşekkür edeceğimi sanma."
Kadın eğirdiği ipten bir yumak almış ve yere yuvarlayıvermiş. Kedi yumağın arkasından koşmuş, onu patileriyle yeniden yuvarlamış, yakalayıp ayaklarının
arasına sıkıştırmış, bacaklarının arasından arkaya yuvarlamış, peşinden hızla seğirtmiş, kaybetmiş gibi yapmış ve yeniden üzerine sıçramış, böylece yumakla binbir oyun yapmış Kedi, ta ki Bebek ağladığı kadar yüksek sesle gülmeye başlayana kadar. Bebek gülmüş ve emekleyerek Kediyi mağarada takip etmeye başlamış, yorulana kadar onunla oynamış ve en sonunda onu kollarının arasına alıp uyumaya hazırlamış.
"Şimdi" demiş Kedi, "Bebeği en az bir saat uyutacak bir şarkı söyleyeceğim." Böylece Kedi mırıl mırıl mırlamaya başlamış, alçak ve yüksek, yüksek ve alçak sesle mırlamış, Bebek mışıl mışıl uykuya dalıncaya kadar ona şarkı söylemiş. Kadın onlara bakarak gülümsemiş, "Harika bir iş becerdin Kedi, hiç şüphe yok ki sen çok akıllısın."
Tam o dakika ve saniyede, mağaranın dibindeki ateş dumanlar çıkararak sönüvermiş -puff!-çünkü Kadının Kedi ile yaptığı anlaşmayı hatırlamış. Dumanlar dağıldığında Kedi ateşin başına yerleşmiş bile.
Kedi; "işte ateşin başına oturdum, çünkü beni öven ikinci sözü söyledin, artık her zaman mağaranın dibindeki ateşin başında oturabilirim. Ama ben hâlâ kendi başına dolaşan Kediyim ve her yer aynıdır benim için."
O zaman Kadın çok ama çok sinirlenmiş, saçını açmış, ateşe odun atmış ve eline omuz kemiğini alarak Kedi için üçüncü övgü kelimesini söylemesine engel olacak bir büyü yapmaya koyulmuş. Bu bir Şarkı Büyüsü değilmiş, bu bir Sessizlik Büyüsüymüş ve mağara öylesine sessizleşmiş ki sessizlikten ürken minik bir fare mağaranın köşesindeki yuvasından çıkıp telaşla sağa sola koşuşturmaya başlamış.
Kedi, "bu küçük fare de senin büyünün bir parçası mı?"demiş.
"Ay! Ay! Hayır değil!" demiş Kadın ve büyülü kemiği elinden atarak ateşin yanındaki taburenin üzerine fırlamış. Saçını da fare tırmanacak korkusuyla çabucak örüvermiş.
"Ah!" demiş Kedi. "O zaman onu yememin sakıncası yok, değil mi?"
"Yok" demiş Kadın, "çabucak yakala onu, çok memnun olacağım."
Kedi bir sıçrayışta fareyi yakalamış, Kadın çok memnun olmuş. "Yüzlerce teşekkürler. İlk arkadaş bile o fareyi senin kadar hızlı yakalayamazdı. Çok akıllısın sen."
Tam o dakika ve saniyede, ateşin yanındaki süt kabı iki parçaya ayrılmış -çat!- çünkü Kadının Kedi ile yaptığı anlaşmayı hatırlamış. Kadın tabureden aşağı atladığında kedi çoktan yere akan sütü içmeye başlamış bile.
Kedi, "İşte yerdeki sütü içiyorum, çünkü beni öven üç söz söyledin, artık her zaman ve her zaman ılık beyaz sütü günde üç kez içebilirim. Ama ben hâlâ kendi başına dolaşan Kediyim ve her yer aynıdır benim için."
O zaman Kadın gülmüş ve Kediye bir kap beyaz ılık süt vererek şöyle demiş, "Kedi, sen bir insan kadar akıllısın, ama anlaşma Erkek ve Köpek ile yapılmamıştı, onlar avdan dönünce neler olur bilemem."
"Bana ne bundan?" demiş Kedi. "Eğer mağarada ateşin yanındaki yerimi ve günde üç kez beyaz ılık sütümü alacaksam onların neler yapacağıyla ilgilenmiyorum."
O akşam Erkek ve Köpek mağaraya dönünce, Kedi gülümseyerek ateşin başında otururken Kadın onlara Kedi ile yaptığı anlaşmanın tüm öyküsünü anlatmış. Erkek demiş ki, "Evet ama benimle ve arkamdan gelecek hiçbir erkekle anlaşma yapmadı o." Sonra iki deri çizmesini, küçük taştan baltasını (eder üç), bir parça odunu ve odun kesme baltasını sıraya dizerek (eder beş) yere koymuş ve Kedi ile konuşmuş, "Şimdi seninle kendi anlaşmamızı yapacağız. Eğer mağarada olduğun sürece her zaman fare yakalamazsan, seni gördüğüm her yerde bu beş şeyi sana fırlatacağım, benden sonra gelecek her erkek de aynısını yapacak."
"Ah!" demiş Kadın. "Bu Kedi çok akıllı ama benim Erkeğim kadar akıllı değil."
Kedi yerdeki beş şeyi saymış (hepsi de çok sert görünüyormüş) ve cevap vermiş, "Mağarada olduğumda her zaman ve her zaman fare yakalayacağım ama ben hâlâ kendi başına dolaşan Kediyim ve her yer aynıdır benim için."
"Ben yakınlardayken değil" demiş Erkek. "Son söylediklerini söylemeseydin tüm bu eşyaları sonsuza kadar ortadan kaldıracaktım, ama artık çizmelerimi ve taştan baltamı (eder üç) seni her gördüğüm yerde fırlatacağım. Benden sonra gelen tüm erkekler de aynısını yapacaklar!"
"Bir dakika" demiş Köpek. "Kedi benimle ve benden sonra gelecek köpeklerle de anlaşma yapmadı." Sonra da dişlerini göstererek Kedi ile konuşmuş. "Eğer ben mağaradayken Bebeğe her zaman iyi davranmazsan, seni yakalayana kadar kovalayacağım, yakaladığımda da ısıracağım. Benden sonra gelecek tüm köpekler de aynısını yapacaklar."
"Ah!" demiş Kadın, "bu çok akıllı bir Kedi ama Köpek kadar akıllı değil."
Kedi köpeğin dişlerini saymış (hepsi çok sivri görünüyormuş) ve demiş ki, "Mağaradayken, kuyruğumu çok sert çekmediği sürece her zaman ve her zaman Bebeğe iyi davranacağım. Ama ben hâlâ kendi başına dolaşan Kediyim ve her yer aynıdır benim için!"
"Ben yakınlardayken değil" demiş Köpek. "Eğer son söylediklerini söylemeseydin ağzımı sonsuza kadar ve sonsuza kadar kapardım. Ama artık seni ne zaman görsem bir ağacın tepesine kovalayacağım, benden sonra gelen tüm köpekler de aynını yapacaklar."
Sonra, Erkek iki çizmesini ve küçük taştan baltasını Kediye fırlatmış ve Kedi mağaranın dışına kaçmış. Köpek de Kediyi bir ağacın tepesine kovalamış. O günden sonra, beş erkekten üçü ne zaman bir kedi görse ona bir şeyler fırlatır ve her köpek gördüğü her kediyi bir ağacın tepesine kovalar. Ama kedi de anlaşmaya uyar ve evdeyken fare yakalayıp bebeklere her zaman iyi davranır, tabii kuyruğunu sertçe çekmedikleri sürece. Ama zaman zaman, ay uyanıp gece geldiğinde, o kendi başına dolaşan Kedidir ve her yer aynıdır onun için. O zaman dışarıya, Islak Yabani Orman'a gider, ya da Islak Yabani Ağaç'a tırmanır, ya da Islak Yabani Çatı'ya çıkar, yabani kuyruğunu sallayıp yabani yollarda dolaşırmış.
Hikaye:Kipling'den alıntı.
13 Ocak 2010 Çarşamba
KENDİ BAŞINA DOLAŞAN KEDİ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
20 yorum:
Sonuna kadar bir çırpıda okudum ve ne keyif aldım bu hikayeden bilemezsin:) Çok Çok güzeldi teşekkürler
Sevgiler
Sevgili Can Dost Sufi !
Çok Kipling okumuşluğum vardırda bu kısmın sonunu hatırlıyordum bir de senden okudum. Kipling çocuk edebiyatı ve sevgi üzerine çokca yazmış ve yüzden uzun yıllar çocuk istismarı ile suçlanmıştı. Sonra sonra anlaşılmış değeri. Bir de onun EĞER şiiri vardır ki muhteşemdir.
Ellerine sağlık.
Aşk ta ve An da daim olasın..
İlk kez ve zevkle okudum. İnsanlarla olduğu kadar köpek ve kedilerle sıkı ilişkide olan ve ruhlarını bilen biri olarak "arkadaş," "hizmetkar" ya da başka hiç bir şey olmak istemeyen "özgür" kedilerin hikayeleri çok güzel anlatılmış.
Çok teşekkürler...
Çok güzel bir hikayeydi sufim.. Saol paylaşım için..
Ben de ilk kez okuyorum. Ne güzeldi. Çok teşekkürler Sevgili Sufi'm :)
paylaşım için teşekkürler..
selam ve dua ile saygılar..
Muhtesemdı
bayıldım
hele ıcınde kedıler de vardı ya:)
ah
superdı
cok teşekkur ederım kendı adıma sufıcım
Sevgili yaş büyüğüm sufi ablacığım!
Enfesss bi hikaye çok ama çook beyendim.Bunun benzeri bir kaset filmim vardı,annecim yurtdısından getirmişti.Spedigonzales ve kedisi
çok benzio.
Sevgilerrr
Sevgili
Çınar;
Ali İkizkaya;
Asuman Yelen;
SeriOUus;
Aydan atlayan KEDİ;
agresifboy;
Öykü;
Ayşegül;
Kediler; azimleri, özgürlüğe düşkünlükleri, pozitif seçicilikleriyle benim favori dostlarımdandırlar. Hikayeyi internette de bulamadığımdan biraz kısaltarak özünden ayrılmamaya çalışarak sizlerle paylaşmak istedim.Aksini söyleseler de bence son derece de sadık dostlardır onlar.Onların sürtünüşleri, gerinmeleri, bakışları, asla yılmamaları, yani felsefeleri beni o kadar çok etkilemiştir ki "gönülden gönüle konuştuklarına ve beni duyduklarına" tüm kalbimle inanmışımdır.Hele o mırıltıları var ya "mırnav müziği" birileri tarafından birgün bestelensin isterdim doğrusu.Muhteşem "EĞER" şiirinin ve bu hikayenin yazarı KİPLİNG'e ve sabırla okuyup yorum yazdığınız ve beğendiğiniz için hepinize teşekkür eder kocamannn sevgilerimi gönderirim.
Çok güzeldi. Paylaşım için teşekkürler...
Her güzel şey kadının eseri desek abartmış olmayız değil mi Sufi'm..
Eğer şiirini ben de çok beğenirim. Sevgilerimle...
Sufi, çok güzeldi emeğine sağlık Teşekkürler..
Sevgili Aysema;
"İçeri girerken ayağını sil hayatım, artık evimizi çekip çevirelim."
Islak yabani ormandaki kadının bile bizden bir farkı olmadığının ispatı bu hikaye bence de.Her devirde çekip çeviren tüm kadınlara aşk olsun Aysema'm, sevgilerimle.
Sevgili Derkenar;
Sabırla okuduğunuz için ben de teşekkür ederim sevgiler.
Canımın içi Suficim;
Ben de ilk defa okudum bu hikayeyi..
Dün akşam üstü işyerinde okurken, iki misafirim geldi ve yarım kaldı..
Bitiremeden çıkmak zorunda kaldım ve bütün gece merak ettim geri kalan kısmını..
Sabah işe geldiğimde, ilk işim tekrar baştan okumak oldu..
Gerçekten çok harika bir hikaye..
Ben de sevgili Aysema Öğretmenime katılıyorum..
Bir kadının, aklını kullanarak yabani bir ormana nasıl hakim olabildiğini anlatan harika bir hikaye..
Çok çok teşekkürler canım Suficim, bu güzel paylaşımdan ötürü..
Kucak dolusu sevgilerimi bırakıyorum hanenize..
çok güzel bi hikaye :) umursamaz,bildiğini okuyan,saf,meraklı,obur,oyuncu...yaşamayı kedilerden öğrenmeliyiz bence :)
Sevgiler
Bu hikayeyi ilk defa okuyanlardanım ben de, rastlamış ve okumuş olmak keyif kattı; teşekkürler paylaşımınız için.
Bir kediye hükmetmek istiyorsanız onun da bunu istemesini beklemekten başka çare yok gerçekten de...
Sevgiler,
Sevgili Arzu kızım
İnternette uzun hikayeleri okumanın zor olduğunu bilenlerdenim.Ancak ben bu hikayeyi satırlara sabırla ve kısaltarak aktardım.Yazarken de söylendim "kendim bir hikaye yazsam daha kolay olacaktı" diye.Ama kedi gibi inat varya kadın varlığında, kendimi yabani kediyle özdeşleştirip vazcaymadım sizlerle paylaştım.Okuduğun ve yorumun için sana da teşekkürler.Sevgilerimle.
Sevgili Ebruli;
"umursamaz,bildiğini okuyan,saf,meraklı,obur,oyuncu."ve tabi olmuş gibi yapan ama özgür ruhlu biz kadınlar gibi değil mi?
Sevgilerimle.
Sevgili sokakkedisi;
Senin de adın üstünde ne kadar akıllı ve özgür ruhlu olduğunu sen de anlamışsındır herhalde.Hayvanlar içinde bence en akıllı; kediler...Sevgilerimle.
Ben de ilk kez okuyorum, çok beğendim.Sevgiler:)
bu ne güzel bir hikayeydi sufi kardeş. gerçi kedilere nankördür derler ama ben onları çocuk gibi masum., saf ve temiz gördüğümden nankörlüklerini de hoş görüyorum. sağlıcakla kal kardeş.
Sevgili Elif;
Sevgili Meddah;
Ben de hikayeyi beğendiğinize çok sevindim.Sevgili kedilerden daha öğrenecek ne çok şeyimiz olduğunu öğreneceğiz kim bilir?Sevgilerimle.
Yorum Gönder