4 gün önce Takvimler: 17 Şubat 2010 u gösteriyordu…
O zamanların Başbakanı; Adnan Menderes’in de içinde bulunduğu THY yolcu uçağının İngiltere’de düşüşünün yıl dönümüydü. Düşen uçaktan sağ kurtulan 10 kişiden biri de Adnan Menderes’ti. Çocuktum o zamanlar, ne siyasetten, ne de sağ sol davalarından haberim vardı. İkide bir yüzünün boyaları silindiği için babam tarafından saman bebeğime yeni yüz çizilmesini istemek, tornete binip yokuş aşağı kaymaktan başka derdim ve uğraşım da yoktu. O zamanın Başbakanını tanımamın nedeni ise; Tuzla’daki bir fabrikanın açılışında, üstünde makas bulunan tepsiyi tutma görevinin bana verilmiş olmasıydı.
Kocaman kolalı beyaz kurdelelerimi, Annem iki örgü yaptığı saçlarıma taktığında; aynadaki görüntüme bakıp göz kırpmıştım o zaman. Açılışta kalabalığın içinden babam sırtımdan hafifçe öne doğru ittirdiğinde, başbakan olduğunu düşündüğüm o şık giyimli adama doğru gümüş tepsiyi yükseltmiştim. Başbakan makası almadan önce, eğilmiş başımı okşayıp, adımı sormuş ve yanağıma kocaman bir ıslak öpücük kondurmuştu o anda. Hemen ardından yanağımdaki o ıslaklığı elimin tersiyle sildiğimi sizlere söylememe gerek yok herhalde! Hani ABD başkanı Bill Clinton 17 Ağustos depreminde Türkiye’ye gelmişti de Erkan bebek burnunu sıkmıştı ve dünya basını boy boy haber yapmıştı onu ya, benim de yanağımdaki ıslaklığı silmem milletin yüzünde ince bir tebessüme sebep olmuş, gazetecilerin patlayan flaşları korkutmuştu beni. O zamanlar okuma bilmediğim için de haber edilip edilmediğimi fark etmemiştim. Ancak uzun bir süre insanların beni gösterip, aralarında fısıldaştıklarında "bana gülüyorlar işte!" demiştim çocuk aklımla.
Neyse aradan çok kısa bir süre geçmiş, uçak kazasının ardından Menderes ve erkânı trenle İstanbul’dan Ankara’ya hareket etmişti. Babam, o sıralar Tuzla İstasyon Şefi görevinde olduğu için tüm aile olacaklardan haberdardı. Tren raylarının her iki tarafı insan kalabalığıyla dolup taşmıştı o gün. Mucize bir şekilde ölümden dönmüş olan ülkemizin peygamber adayı başbakanını görmek istiyordu sanki herkes. Alkışlar bayraklar, sloganlar "Pey-gam-ber Baş-ba-kan" bağırışlarıyla tren istasyona geldi ve gitti... O sıralar babam “hızlı yükselişlerden düşüş ölümcül olur” diye söyleniyordu. Benimse o sözlerin manasını o yaşta anlayabilmem olası değil.
Peki, bir yıl sonra ne oldu?
Ya tam 2 yıl sonra?
Her yükselişin bir düşüşü olduğunu hepiniz biliyorsunuz.
O tantanalı günler; suçlamalar ve sorgunun değirmeninde öğütülüp un-ufak olup pazara çıkıp yitip-gitti…
.
Babamın dediği gibi; "Düşüş ani ve ölümcül" oluvermişti.
Resim:www.loadtr.com'dan alıntı.
21 Şubat 2010 Pazar
HIZLI YÜKSELİŞLERDEN DÜŞÜŞ ÖLÜMCÜL OLUR
Gönderen sufi zaman: 14:30
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
12 yorum:
Evet, babanızın dediği gibi: "düşüş hızlı ve ölümcül olur" bu gibi durumlarda. İyi bir dersti, teşekkürler.
Keske tarıhten ders alsa herkes... dıyorum..
Canımın içi Tontinim;
Tarihin tozlu, ama düşünen insanlar için çok önemli dersler çıkarabilecekleri sayfaları, böyle çok hızlı yükselip, ancak sonları hüsranla biten ünlüler(!) ile doludur..
Bu tozlu sayfalar aslında gören gözler ve düşünen beyinler için, çok önemli birer yol göstericidir.. Ama, anlayabilenler için elbette..
Yüce Rabbim, bizleri ve sevdiklerimizi, böyle hızlı yükselişlerden korusun..
Tarihin çok da uzak sayılmayan geçmişinden bir sayfa açıp bizlere de çok önemli bir yol ve ışık gösterdiğin için, sana çok teşekkür ederim canım Tontinim..
Eline ve yüreğine sağlıklar dilerim.. :))
Sevgiler bırakıyorum, kucak dolusu..
Yine yorum bırakmadan geçemiyorum
Dost Sufi,boşuna dememişler,
merdivenlerden yavaş yavaş çıkasın,sonra başın dönüp de hızlıca
aşağıya yuvarlanmayasın,şu veya bu şekilde makamlar gelip geçicidir.
Önemli olan,göçüp gittikten sonra geriye hoş bir seda
bırakabilmektedir.
Bu da kimler nasip acaba?
Sevgilerimle,
Canımın içi Tontinim;
Bıraktığın kalpler için çok teşekkürler.. :)
O kalplerden bir tanesini alıkoyup, diğerlerini kabul edenlere sunulmak üzere, bloguna bırakıyorum..
Yanında sevgilerimle beraber..
Bloğuma yaptığınız ziyaret ile engelli kardeşimiz Ömer'in hikayesini paylaştığınız için size çok teşekkür ederim.
En güzele emanet olun ve sağlıcakla kalın.
Ne denir ki Sufi'cim, kıssadan hisse. Biz aldık üzerimize düşeni de kendini peygamber mertebesine yakın görenler de alır inşallah hisselerine düşeni.
Sevgiler
Sufi küçücük bir kızken neler yapmış öyle bakalım :))
Günümüzde olsaydı epeyce ünlü olurdun sevgili suficiğim, bu kesin. Her kanala koyarlardı o görüntüleri günlerce..
Bu olayda çok büyük bir kıssadan hisse var tabii ki..Düşüş çok korkunç gerçekleşti..
Bana ''Keşke o uçak kazasından kurtulamasaydı'' dedirtecek kadar.
Sevgilerimle...
Can dostum,
Eee güzel, zevkle okuduk, ders veren bir öykü gibi iyide!
son peygamber görürse ya...
babaannem " ne de ne varlığı bilinmez" yavrum derdi. başbakan olmak onun boyununa dolanan yağlı sicimmiş meğer, bunu sonradan görbeiliyoruz ancak.
Bu nedenle olanlara ve olmayanlara buna göre üzülüp sevinmek daha akıllıca olur herhalde:D
keşke o gün çekilen resimlerin duruyor olsa:D Minik Sufi
Canım Tontini Hanımefendi !
Bir müsellesin mesa-i saddiyesi, kaidesiyle irtifaının hasıl darbının nıfsina müsavi oluşu hakikatinden hareketle;
erişir menzili maksuduna aheste giden. Tizir eftar olanın payına damen dolaşırrr vesselamm.
Hadi bana müsaade.. Hayr-a karşı ...
Sevgili
Alizafer;
Öykü;
Arzu;
Jivago;
RecepAltun;
Çınar;
Zeugma;
Nur;
Guguk kuşu;
Ali dost;
Kuran için beyanattır deniyor ya, geçmiş kavimlerin yaşantılarına ve sonlarına bakıp ders alalım diye "OKU" demiş Allah.Tarih de öyle ..Öyle örnekler var ki, allahın adaletinden şüphe edecek en ufak bir ipucu dahi bulamayız tarihte bile.Hepinize yorumlarınız için gönülden teşekkür ederim.Sizler de hayra karşı olun, sevgilerimle.
Yorum Gönder