11.Temmuz.2010 günü Türkiye’deki dalgıçlar; "Özgür Yunuslar, Özgür Dalgıçlar" adı taşıyan bir protesto dalışı gerçekleştirecek.Dalgıçlar, yunusların gösteri ve rehabilitasyon kisvesi altında havuzlarda tutsak edildiği ve doğal ortamları olan okyanuslardan koparıldığı gerekçesiyle eylem yapacaklar.
Yunusun sırtına tutunmuş çocuk figürünü (Hermias ve Yunus)eminim hepiniz görmüşsünüzdür bir yerlerde.Yunusların insana en yakın en duygusal en zeki hayvanlar olduğu da yadsınamaz doğrusu. Çoğumuzun hayallerini süsler; İASOS'lu (Kıyıkışlacık/Güllük'lü) Hermias gibi Yunusun sırtına binip
en derin gizemli maviliklere gitmek isteği.3 çocuğum: 2 oğlum ve 1 gelinim eğitmen dalgıç olunca annelerine de bu zevki tattırmaları sizce de doğaldır herhalde.Dalış teknesiyle yarışan yunusları gördüğümüz, neşeli kahkalarını duyduğumuz o gün hiç düşünmeden kaptan hariç herkesin kendini soyunmadan denize attığı gündü.Onlar nereye biz oraya yüzüyorduk Meis Kaş arası sularda.Tutunamadık onlara dokunamadık ama günlerce kulaklarımızdan sesleri gözlerimizden gözleri gitmedi.Ortanca oğlum "Ah bir dokunabilseydim onlara beni nereye götürürlerse, giderdim" demişti o gün. İçimde bir burukluk ben de o günden sonra her dalış için tekne limandan uzaklaşırken tüm güzel yürekli dalgıçlara; "yunuslar sizi korusun" duasını etmişimdir içimden.Şimdi de yunusları koruma görevini gönüllü olarak dalgıçlarımız üstlendi. Dalgıçlar: deniz dibi doğal koruyucuları zaten.Balıkların ve deniz canlılarının bekçileri onlar.Profesyonel dalgıç asla zıpkın kullanmaz ve hatta oltayla balık bile avlamaz.Sizi daldırdığında maviliklere, bir taşı alıp başka bir yere koymanıza izin vermez.Elinin işaret parmağını "hayır" anlamında size şöyle bir kaldırır da korkutur sizi."Acaba ne yaptım?" dersiniz...
Tutsak yunuslar ve gösteri amacıyla havuzlara kapatılan tüm deniz memelileri adına Türkiye'de HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) ve SUALTI GAZETESI’nin önderliginde,yeni bir dönem başladı.
Bu arada NTV de 16.07.2010 da yayınlanacak olan The COVE "KOY"filmini izlemediyseniz mutlaka izleyin.. Yunuslara yapılan katliama siz de şahit olun. Yunusların doğal ortamlarından koparılıp havuzlarda tutsak edilmeleri uğruna uğradıkları işkenceleri siz de görün ve karşı çıkın derim ben.Hepinize sevgilerimle.
10 Temmuz 2010 Cumartesi
ÖZGÜR YUNUSLAR
Gönderen sufi zaman: 15:17
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
Kendi doğal ortamından alınımş bütün canlılarda aynı hisse kapılıyorum, ne hakkımız var. Ben kafesleri boşken seviyorum ve yunusları açık denizlerde...
hele de gösteri merkezlerindeki zorunlu tutsaklıklar... içim acıyor benim onlara.
tutsaklığı ise tek bir yerde kabul edebilirim, aşkta ki, o da gönüllü bir tutsaklıkltır aslında.
sevgiler...
Onlar benim aşkım, onlar benim müjdecim, onlar benim OĞLUMMMM. Ben de onlardan biriyim biliyorum. O güzel seslerini duyunca içimde kelebekler uçuşuyo sanki.
Peki şimdi ben böyle hissederken "koy" filmini nasıl izliyim, nasıl yüreğimdeki kelebekleri öldüreyim,can çekiştireyim, insanoğlunun oğullarıma nasıl zalimce kıydığını izleyipte insan olduğumdan nasıl utanmayayım :(((
İzleyip görmeye yüreğim dayanmasa da böyle bir şeyin var olduğunu bilmek içimi kanatıyo, ruhumu karartıyo, nefesimi daraltıyooo tontiniiiiiimm :.(
Güzel ve yararlı bir yazı. Duyarlılığın çoğalması için böyle yazılara daha çok ihtiyaç var. Selamlar.
Bu kadar zeki, güleç yüzlü sevimli bir canlıyı hangi hakla öldürüp ortalığı resmen kan gölüne çeviriyorlar :( İçim sızladı.İnsanlık mı bu şimdi?
En başta Japonya ve Danimarka katlediyormuş yunusları.
Karadeniz'de bir hayli yunus varmış bir zamanlar. Ama hamsileri yiyorlar diye nesilleri tüketilmiş. Sadece 1971 yılında 88.000 yunus öldürüldüğü kayıtlıymış, düşünebiliyor musunuz? Dehşet içinde kaldım! Ayrıca Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı destekli bir projeyle yunus öldürüp getiren balıkçılara okkalı bir para veriliyormuş o dönem.
Her canlı yaşama hakkıyla gelir dünyaya. Bu hakkın kişisel çıkarlar için zalimce elden alınması çok acı..
Dalgıçların protestosunu yürekten destekliyorum..
Bu duyarlı yazı için teşekkürler, sevgiler..
Yunus havuzları, tutsak edilmiş okyanus canlılarına yapılan en büyük işkence, hiç bir canlı kendi doğal ortamı dışında mutlu olamaz!birde hayvan sevgisinden bahsedilir!ayı oynatmaktan, deve ve boğa güreşlerinden farkı olmayan ve daha pek çok aptalca eğlence türüne alet edilen zavallı hayvanlar! gerekçesi her ne olursa olsun hayvanlara acı veren ve onları doğal ortamlarından alıkoyarak yapılan her davranış büyük bir insanlık suçudur.
Eğitici ve bilgilendirici bir yazıydı...Teşekkür ederim sevgili sufim...
sevgilerimle...
Sevgili
Evren;
Ela;
Alizafer;
Zeugma;
Esmir;
"Ne hayvanat bahçeleri, ne sirkler, ne hayvan güzellik yarışmaları, ne hayvan güreşleri, ne horoz dövüşleri,ne de gösteri ve rehabilitasyon amaçlı hayvanların tutsaklığı" Hatta ve hatta bakamayacağımız hayvanları doğadan koparıp evlerimize alarak onlarla içiçe yaşamamız bile yalnış.Eğer aldıysak bir çocuk gibi onlara bakacağımıza and içmemiz lazım.Bir gün susuz bile bıraksak vebali bizlere kesilecektir çünkü.Türklerin böyle bir katliam yapmadığını düşünüp "hiçdeğilse vicdanlı bir toplumuz "diye düşünmüştüm, Zeugmanın yazdıklarından sonra ben bizleri de kınıyorum.Hepinize teşekkürler ve sevgilerimle.
Yıllar önce bir arkadaşım bir anket yapacağını söylemiş ve ilk soruyu en çok sevdiğin hayvan nedir diye sormuştu. İkinci soru ise en çok sevdiğim ikinci hayvanın ne olduğu idi.
İlk soruya cevabım hiç düşünmeden ''yunus'' olmuştu. Anket bitince ilk cevabın 'sensin' , ikinci cevabın 'sevdiğin' deyince çok mutlu olmuştum. Çünkü insana daha yakın, daha dost bir hayvan olabileceğini düşünemiyorum. O, can verirken bile değişmeyen, gülümseyen yüz ifadeleri, müşfik bakışları,daima sürüler halinde yüzmeleri onları çok özel kılıyor. Ve de aile gibi akrabalarıyla beraber, birlik yapısıyla hareket etmeleri. Balinalar da masum gözükürler, yunuslar gibi şarkı söylerler fakat yunusların hareket kabiliyeti ve estetiğinden yoksundurlar. Şişmanlayan kişi , balinaya döndüm der, balık eti muhabetlerinde. Kirlenince sokak köpeğine dönmek tabiri kullanılır. Kediler için de nankör denir ya da 'tok evin aç kedisi' benzetmesi yapılır. Ama yunuslar için olumsuz ne duyduk ki halk dilinde. Herkes sever, kıyamaz zannederdim o hayata daim gülümseyen yüzlere. Sevmek özgür bırakmaktır ya, dokunmasınlar masum yaratıklara,doğal ortamlarındaki yaşamlarına. Kısırlaştırdıkları kedilerin de kulağını keserek işaretlemesinler. Üstelik bunu yapanlar hayvan severler derneği üyesiyim hiç demesinler !!!
Her canlının hayatta kalma, yaşam hakkının bir diğerinden fazla ya da az olmadığını düşünüyorum. Doğanın gereği olan kendi hayatının devamını sağlamak, yaşayabilmek için diğer canlıyı yok etmek dışında, ki bu doğanın dengesi için gereklidir. Başka bir canlıya zarar vermek vahşettir. Yorumunda da yazdığın gibi hayvanat bahçesinde tutulan, kendi doğal ortamından sökülüp alınan zavallı hayvanlar da dahil olmak üzere kimsenin kendi zevk ve keyfi nedeniyle hiçbir hayvanın özgürlüğünün kısıtlanmaya hakkı yoktur. Kaldı ki onları öldürerek yok etmek cinayettir.
Bu eğitici aydınlatıcı yazın için teşekkürler
Sevgiler
Yorum Gönder