İnsan: hep kendinde olmayana özenir. Sahip olduklarının şükrünü unutarak, sahip olmadığı şeyleri isteyip duran bir varlığa dönüşür. Elinde mevcut olanlarla yetinmek yerine; "daha yok mu?" diyen bir varlık yani...Tasavvufta ilk eğitim kapısının, nefis terbiyesiyle açılması bu nedenledir belki de. Herşeye sahipken cehennemi yaşayanları hatırlayın: Türlü vesvese ve yetirememe endişeleriyle yanıbaşlarında akıp giden hayatın neşe ve mutluluğundan mahrum zavallı varlıklar oluverirler bir anda.Fazla söze gerek yok ilim nokta iken çoğaltılmış...Az söz, az istek yola devam etsek, belki de sahip olduklarımızla övünmeden hem-hal olur,komşunun hem-haline göz değdirmez ve (sahip olduklarımız sözü de yalnış)bizlerle yaşam sürdürmeyi seçenler diyelim buna; Bu hayatı, kıymet bile bile yaşayanlardan oluverirdik her ahvalde.Eşeğin varsa, öküzü önüne katmayı da düşleme, bağ yolunu tutmayı da...Düşlesen de, ah-vah ile yakınıp-yıkılıp hayatını cehenneme döndürme.Eğer sen o nazeninsen; bir gün ne istesen oluşuverir bir anda...Ama o demde: dünyayla ilgili dilek ve isteği kalmaz ki o nazeninin de...
Şems-i Tebrizi'nin Makalat'ında bu konuda anlatılan bir hikaye vardır bilirsiniz.
Vaizin biri:
halka öğüt verirken onları evlenmeye teşvik ediyor, bu konuda birtakım hadisler de anlatıyordu.Kadınlara da minberin önüne giderek koca istemeleri için ayrıca teşvikte bulunuyor, hatta evli erkekleri arabuluculuğa hatta çöpçatanlığa davet ediyor, bu bâbda hayli hadisler naklediyordu. Kalabalık arasında biri kalktı. "Sofu vaktine bağlı bir insandır, ben garip bir adamım.Bana bir kadın gerektir ki, evleneyim" dedi.Vaiz yüzünü kadınlar tarafına çevirdi. "Ey avratlar, aranızda bu adamı isteyen var mı?" dedi. "Vardır" dediler. Kadının biri ayağa kalktı, "Ben varım," dedi. O halde ileri yürü buraya gel! dedi. Kadın minberin önüne yürüdü. Vaiz, "Şu halde aç yüzünü! çünkü evlenmeden önce bir kere yüzünü görmek Peygamberin sünnetidir," dedi.
Kadın yüzünü açtı. Vaiz erkeğe dönerek, "bak yüzüne delikanlı!" dedi.Genç "evet gördüm!" dedi. "Nasıl beğendin mi?" diye sordu. "Beğendim!" Vaiz tekrar kadına dönerek, "ey hatun kişi! dünyalıktan neyin var?" Kadın cevap verdi: "Bir eşekciğim var, su taşır; ben de ondan aldığım paralarla geçinirim." Vaiz, "Ama bu delikanlı, kişizâde bir gence benziyor, onurludur, eşek sürücülüğü yapamaz,"dedi. Tekrar kadınlara döndü:"Daha başka istekli var mı?" "Var," dediler. O da evvelki gibi ileri yürüdü yüzünü açtı. Delikanlı "beğendim," dedi."Pekala senin neyin var?" Kadın, "bir öküzüm var, kâh su çeker, kâh çift sürer, kâh dolap çevirir; onun kazancıyla geçinirim," dedi. Vaiz, "Bu delikanlı onurludur, öküz çobanlığı yapmak ona yaraşmaz," dedi ve devam etti: "Daha başka isteklisi yok mu?" "Vaar" dediler." O halde kendini göstersin!" Üçüncü bir kadın göründü. Vaiz, sordu: "Çeyizden neyin var?" "Bir bağım var," dedi. Vaiz delikanlıya döndü: "Artık bunlardan birini seçmek sana düşer!" dedi. "Hangisi daha uygun ise, onu kabul et." Delikanlı kulağının dibini kaşımaya başladııı. Vaiz, "Ama çabuk kararını ver, hangisini istiyorsun?" dedi. Delikanlı şu cevabı verdi:
" Hocam ben istiyorum ki eşeğe bineyim, öküzü önüme katayım,bağ yolunu tutayım." Vaiz: "Evet ama, sen de o kadar nazenin birşey değilsin ki, herüçünü birden kafese koyasın!" dedi.
8 Ekim 2010 Cuma
DAHA YOK MU
Gönderen sufi zaman: 12:00
Etiketler: DİLEK'ten mektuplar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
:))
ah insanoğlu..
Yine duymadığım bir öykü ve güzel bir ders. Teşekkürler
iyi de en basta bu delikanliya yuz verip esek suruculugu yapamaz, ya da okuz cobanligi yapamaz diyerek ona fazlaca yuz veren vaizin hicmi sucu yok...
bende gittim neye takildim degil mi :)
"Basit yaşa ki başkaları da var olabilsin," demiş Ghandi. Doyumsuzluğa düşmeden, elimizdekinin kıymetini bilerek ve severek yaşamak önemli olan herhalde. Böylece herkes mutluluk içinde olabilir. Tabii her değerli öyküde olduğu gibi en önemlisi "kendini bilmek" yoksa oraya buraya savrulan çöpten farkı kalmıyor insanın..
teşekkürler güzel öykü için...
elimizdekilerin kıymetini çok iyi bildiğimiz, mevcutlarla mutlu olabildiğimiz, sahip olduklarımıza şükrettiğimiz, hiçbir kimsenin hiçbir şeyinde gözümüz olmadığı için kendimi ve ailemi seviyor, takdir ediyorum bu ve bunun gibi konularda...
ayrıca A-H sana katılıyorum
bir de bu garip gencin nesi varmış çeyiz olarak :))
sevgiler...
insanın mutluluğu arayışı da böyle midir dersin sufim...
kim bilmiş ki, kim bilebilmiş ki yitirmeden kim anlayabilmiş ki, değeri/ni...
Sevgili Berrin;
Aslan bile avını avlar, yiyeceğini ailesiyle yer, kalanını diğer mahlukata bırakır.Çekip de yuvasına götürmez.Ya insan?
Sevgili Alizafer;
Bu aralar dura-düşüne Makalat'ı okuyorum paylaşayım dedim. sevgilerimle.
Sevgili A-H;
Ben de hikayedeki kadınlara kızdım "ya onun nesi var?"diye sormuyorlar diye.Ancak anlatılmak istenen sıradan bir dünya insanının tükenmeyen istekleri anlatılmak isteniyor diye sizlerle paylaştım.Sevgilerimle.
Sevgili aydedeyle yaşayan;
"Kendini bilen rabbini bilir" diyor ya islam mutasavvıfları bu da onun gibi birşey, vaiz dünya ehline ayna oluyor.Nefsini çözebilen kaç kişi var ki dünyada? Ferhat bile o dağı aşamamış ta delebilmiş ancak ...Kolay gele bizlere.Sevgilerimle.
Sevgili Aynur(küçük hala)
Bu bir eğitim meselesi, insan ailesinden ne gördüyse onu taklit ediyor ve sonunda hayatına geçiriyor.Ne mutlu sana ve ailene ve senin yetiştireceklerine.İnsan insan olsa çeyizin peşinde mi koşar?
Sevgili Evren;
Mutluluğun peşinden koşan önce ruh huzurunu seçer dünya malını kaç aşık, yaşam amacı edinip, dert ve tasası yapmıştır ki? Bir gün ne istese oluşuveren O nazeninlerden olmak nasip olsun bizlere de inşaallah.Ki onlarda nefisleri için birşey istemezler biliyorsun.Sevgilerimle.
harika hikaye..Ne demiş Niyazi Mısri.
"Eyven kişi yol alamaz maksudunu tez bulamaz
Yoğ olmayan var olamaz varını dağıtmak gerek"
Vaiz doğru söylemiş dostum, düşününce, üçü birlikte gerçekten kafese bol gele...Hani nerede bunun ilk sahibi de derler sonra adama. Sevgilerimle..
Varlığının ve varlıklarının kıymetini bilemeyip hala daha komşununkinde gözü olan, doyumsuz insanoğluna ne söylenilse, neler örnek verilse ııhhh..!kadir kıymet bilmeze ne yapsanız nafile!..öylece hem kendini hemde çevresindekileri mutsuz eder!!!
Tıpkı nazeninler gibi;birgün gerçekten ne istediğini bilenlerden olabilmeyi ve örneklerinin çok olduğu kulların varlığı ile çoğalmamızı nasip etsin Yaradan...
Sevgilerimle...
hikayeden mütevellit fikrimiz aynı yöndedir vaiz ile. kim ki diler ve ister ise canının çektiğini, bu melakatte durur secdeye. sonrasında eder tevekkülünü, diler dileğini..
bakılmaya bu gencin kusuruna. heyecanı aşmıştır bad-ı sabayı. bu yüzdendir heyecanı..
ya gencin durumu nedir suficim, ben bu gence çok kızdım, nedir bu açgözlülük böyle...
Suficim, bu da benden ayni hikayenin zamane uyarlanması... Konuyu dagitmak icin degil, baska bir acidan gülümsetmek icin yaziyorum...
Adamin biri evlenmeye karar vermis. Karsisina 3 aday cikarmislar ve her birinin elime 5'er bin TL verip, bu parayi nasil degerlendireceginiz- bu adamin seciminde etkili olacak. Simdi gidip paranizi degerlendirin ve bir hafta sonra gelip damat adayina parayi nasil degerlendirdiginizi anlatacaksiniz demisler...
ilk aday, gitmis paranin hepsini alişverise, kuaföre, cilt bakim ürünlerine, iç çamaşirina yatirmiş. Demişki " sana güzel görünmek icin kendime yatirim yaptım"...
ikinci aday, paranin yarisiyla kendine alisveris yapmis, ikinci yarisiyla da damat adayina alisveris yapmiş. Demiş ki" bizim için harcadım bu parayı...hem sana- hem kendime alişveriş yaptım"...
Üçüncü aday, parayı almış borsaya yatirmiş, parayı katlamiş ikiye üçe ve verilen ilk 5bin lirayi geri verip," Sermayeyi büyüttüm, geleceğimizi sağlama aldım" demiş..
Damat adayı düşün, düşünmüş, seçim yapması zor olmamış... Adaylar içinde en koca memeliyi kendine eş olarak seçmiş :))
öpüyorum seni tonyinim...
Tontinim o halde bilgide çok isteyenlerden olalım. Sevgiler:)
Yorum Gönder