PAYDOS - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

5 Ağustos 2009 Çarşamba

PAYDOS


Kahvesinden bir yudum alıp son cümlesini sararmış çizgili kâğıda yazmadan önce, son bir kez düşündü. Bu kaçıncı deneyimi oluyordu, hep karar veriyor ama son anda durduruluyordu. Denediği çeşitli yöntemler bir bir geçti beyninin içinden “ bu sefer hedefime kesin ulaşmalıyım “dedi.”Yaşama olasılığım hiç kalmamalı, sonsuzluğa ağmalıyım ve bitirmeliyim bu hayatı.” Bu dünya bana fazla, bu beden ise bana dar, artık bu sıkıntılara bir son vermeli… Bu bedenle bağlarımı bir an evvel kesmeli, kuş tüyü gibi hafif esintilere, bir salınımla bırakmalıyım ağırlıksız kendimi.

“Bu deneyimimde yoktur kimsenin suçu..Ve ne de kimse beni yaraladı, ne de kimse ağlatıp üzdü beni… Özgür irademle verdiğim bu karardan ötürü, dilerim suçlu gözüyle yargılayıp mahkûm etmezsiniz kimseyi… Veda etmiyorum dostlarıma, sevgileri yüreğimde olacak daima…”

Yazıyordu ucu yırtık sarı kâğıtta. Usulca katlayıp cebine koydu,

İş yerinin karşısındaki hayat eczanesinin çıngıraklı kapısından içeriye süzüldü, ölmeden önce ölmüş gibi hissetti bir an kendini… Eczacı kalfasından ilacını alıp, yarı tebessüm ve yarı gizemli haliyle teşekkür edip gülümsedi. Ayaklarının üstünde hafifçe sallanıp ağır adımlarla evinin yolunu tuttu. Neyse ki ev uzakta değildi! Cebindeki şişeyi parmaklarıyla okşayıp Geçtiği güzergâhtaki güzelliklere, alçalıp yükselen kuşlara, boynu bükük şebboyun aldatmacalarına, rastlaşacağı bir dostun muhabbetine ve tebessümüne kanmamaktı amacı. Nuh’un gofer ağacından yaptığı gemi gibi bir sandukanın içinde gözleri bu yalan dünyaya sonsuz kez kapalı düşündü kendini. O sıra evinin kapısını anahtarıyla açmış ve eşiğini çiğnemeden atlayıp doğru odasının yolunu tutmuştu. İnsan kendi ölümüne ağlar mı, o sıra gözlerinden bir iki damla yaş süzüldü, elinin tersiyle silip “hayır hayır kararlıyım” dedi. O an klasik bir şarkı yetişti kulaklarına, onu destekler sırtını sıvazlar gibiydi sanki sözleri.
“Artık yeşerecek bir dalım yok yağmurlar yağsa da yağmasa da
Üç günlük ömrümü bir günde yitirdim yarınlar olsa da boş olmasa da
Paydos, mutluluğa paydos artık kaderim gülse de boş gülmese de”

diyordu kadın sanatçı içli sesiyle. Gözlerindeki yaşlar ip gibi yerçekimine koşturuyordu artık….

Neyse bir müddet sonra bir ormanda buldu kendisini. Irmaklar akıyor acayip sesler geliyordu kulaklarına, filler, zürafalar ağır ağır dolaşıyorlar, maymunlar zıplayıp şen kahkahalar atıyorlardı yanı başında. Bir an yavru maymunlardan biri koluna asılıp kucağına tırmanmak isteyince ürküp iğrenerek ittirdi kendinden uzağa küçük yavruyu. Yavru dinler mi? İnadına üstüne üstüne geldi. Elini kaldırıp gelme diyecekti ki ne görsün kollarında upuzun tüyler, vücudu da postiş halı sanki! HAYIRRR dedi, Allah’ım al canımı, avcıların kurşunlarında can vereyim demesine kalmadı tamamen tüysüz kaldı ve domuz ağılında buluverdi kendini. Nefes alamıyor burnuyla süsüyordu sanki, kutup ayısı oldu ayakları dondu, denizlerde bir garip ahtapot oldu, mürdüm ağacı, bazalt kayalığı olup asırlarca aynı güneşin altında kalakaldı. Oradan kurtulup göklere ağdı kanat çırptı bir müddet, sevdi KUŞ olmayı. Kollarını kaldırıp indiriyor sanki sonsuzluklara ağıyordu aynı hayallerindeki gibi. Uzun sürmedi bu mutluluğu sonunda koca kanatlı koca gözlü bir şahinin çılgın sesleri ve pençelerinde can verdi.

Uyandığında…. odasının perde aralığından süzülen güneş ışığını görünce sevindi. Bedenini sıvazlayıp tenini okşadı, aynada saçlarını düzeltip, güzel yüzünü sevdi. Rabbi onu ne kadar özenerek yaratmıştı! Kuran’da Bakara suresindeki “aşağılık maymunlar oluverin” ayetini, Maide suresindeki; “Allah böylelerinden maymunlar domuzlar yapmıştır “ayetini hatırladı. “Affet yüce Allah’ım, sana isyan ettim, büyüklendim. Senin verdiğin bu canı ancak senin alabileceğini bilmeme rağmen intihar gibi bir yanlışa saptım.”dedi.

“Bana bu rüyayı gösterip aklımı başıma getirene,
Şükürler olsun en güzel surette yaratıldığıma
Ve And olsun senin boyana boyanmış bir İNSAN olacağıma ”dedi.

Yeniden doğmuş gibiydi şimdi.Giyinip güzelce Hayat eczanesinin karşısındaki işyerine doğru mutlu mesut yürümeye başladı.

17 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

İNTİHAR;......cık bana göre değil.

Belgin dedi ki...

2003 yilinda döndüm O kapidan... Sükürler olsun döndürene..

Evren dedi ki...

özgürdü adı ve bu dünyaya nasıl katlanıyorsunuz diyerek çekip gitti ansızın... bir rüya görse, tek bir rüya, bugün burada olur muydu acaba yoksa gene de bir gün çekip gider miydi yine zamansızca...

kubra zeynep kara dedi ki...

Rabbim affı yoktur bu konuda. rabbim kimseye canından geçtirmesin.hayırlı kandiller

kubra zeynep kara dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ateş Böceği dedi ki...

Çocuktum gençtim çok dayandım o kapının soğuk suretine sonra büyüdüm belki hergün hayat eczanesinin kapısındayım şimdi...

Özgür Turan dedi ki...

Bu da bir seçimdir. Bazı ruhlar erken gitmek istiyor.

beenmaya dedi ki...

çok deneyen oldu çevremde. yarı yoldan gelen, gidip de dönmeyen. daha 1 ay öncesinde yaşadım en tazesini, en acısını...

kimileri için bu da bir seçim elbet ama böylesine kıymetli bir candan vazgeçmek bu kadar kolay mı, başka bir çözüm yolu yok mu, dayanılmıyor mu bilemedim...

Arzu Eylem dedi ki...

Direnemeyecek kadar bacaklarımız dermansız, yüreğimiz dar kaldığında, bir de insan içine bakıp bakıp ağladığında şöyle bir kafasını çevirirse mutlaka bir işaret bulacaktır tutunmak için. Büyük acılar görme, duyma yetisini kaybettirirr insana. Dünya hep senmişsin gibi gelir. Öyle zamanlarda ölmek istersin ki anlaşılabilir. Biraz kafasını içerden dışarıya uzattığında ise yaşamak için pek çok nedenin olduğunu görürsün. Bir rüya, bir seveninden duyduğun bir merhaba, bir gülüş... İnsan en çok kendi ölümüne ve ölüm fikrine ağlar,çünkü neden mücadele edemediğine en çok kendisi yanar.
Çok güzeldi Dilekciğim, güzel bir yüzleşme yazısıydı, iyi ki paylaştın:))Teşekkür ediyorum...

sesiber dedi ki...

Aklıevvel zamanlarımda uygulamasam da çok sık aklıma gelen çıkış yoluydu. Sonra anladım ki, bunu sırf arkamdan birileri üzülsün, diye istiyorum. Böyle intikam mı olur bea deyip, kendimi sevdim. Sevdiği cana kıyar mı insan?
Rabbimizin bu konuda affı olmadığını sanardım ben de. Bu sanırım caydırıcılık için söylenmiş. 2yıl önce diyanetin açtığı kurslara gitmiştim. O kadar harikulade bir hocamız vardı ki, dilinden bal damlayan. Allah'ıma sevgimi katbekat arttıran... O sıralar da çok tanınan ve çok güçlü sandığımız bir yakınımız silahla intihar etmişti. Şoklardaydık. O aşamaya gelmiş ve uygulamaya geçmiş insan bir nev-i delidir, cinnet halindedir. Biz neler yaşadığını bilemeyiz. Rabbim o ruh halinde işlenen amele ona göre muamele eder ve eminim ki affeder demişti.

sufi dedi ki...

Sevgili Can dostlarım;
Ben,intiharı belli dönemlerde düşünmemiş bir insanın olamayacağına inananlardanım.Guguk kuşum cıkk demiş ama! Olsun en azından düşünülmese de dille "öleyim de kurtulayım" demişizdir.EVREN'in dediği ÖZGÜR gibi bir Mustafa tanıdım, arkadaşımın oğlu, apartmanın 5inci katından kendini atıp gitti, bileklerini kesip aylarca komada yatan bir başka dost, bitkisel hayata giren dostlarımız, annesine kızıp 4. kattan kendini bırakıverip birinci katın çamaşır iplerine takılan melek gibi dostlar tanıdım.Ben beni tanıdım en az 3 kez bu hayatıma son vermeyi düşünen.Bir yazımda bahsetmiştim:Porsuk çayının sularına uzun uzun bakarken BABAmı yanımda bulmamla vazgeçtiğim intihar girişimimden.Mesele neymiş? Karnemde zayıf getirmişim."At kendini Porsuk'un sularına, seni sakarya'ya götürsün" diyordu içimdeki sesim.2. ve 3. denemelerim oldu HAYAT eczanesinden alınan ilaçlarla ben de komaya girdim, hatta hafızamı yitirdim bir dönem. Ama şimdi tüm geçmişi affettim ve kendimi de bağışladım.SESİBER'in dediği "Rabbim o ruh halinde işlenen amele ona göre muamele eder ve eminim ki affeder "sözü içime su serpti.Acılar bedenimde ve ruhumda simli ipliklerle işlenmiş bir nakış gibi şimdi.Eğer rüyalarımla bağlanmış bu yumuşatılmış intihar yazısını yazdıysam bunu zamanında aynen yaşadığım içindir .Her çekilen acının karşılığının bir büyük ödülle ödüllendirildiğini hatırlatmak ve dostlarımın acılardan yılmaması gerekliliğini vurgulamak içindi bu mesajım.Sizleri üzdüysem özür dilerim, sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Dilek annem yine döktürmüşsün ne var ne yoksa, eline diline koluna en önemlisi o güzel yüreğine sağlık...

Buhranlı şu dönemlerimde bu yazı güneş gibi doğdu fikrime, zikrime...

Yaşadığım her anı intihar olarak gördüğüm için bu aralar, bu güzel yazınla komadan çıktım dieyebilirim dilek annem ! Az kaldı yine kavuşucam siz candostlarıma...Düşüncelerim, elim, kollum bağlandı sanki...Geçicek biliyorum az biraz daha zamanım var ama, sonra dur durak bilmeden binicem o kır atıma şahlandıkça şahlanacağım :)başaracağım ...

Yüreğinizde tüten o buram buram sevgi hiç eksik olmasın...

Sevgilerimle !

Çınar dedi ki...

Yazın çok etkiledi beni bir o kadar da yorumlar...
Demek ki, bir çok insan hayatının bir döneminde çekip gitmek isteyecek kadar bu dünyadan, dayanamadığı acılar yaşıyor.

Allah kimseye, o noktaya gelecek acılar vermesin

Sevgiler

Zeugma dedi ki...

Sevgili Sufi,
Çok profesyonelce yazıyorsunuz.İnanılmaz güzel aktarmışsınız, kutlarım.
Sondaki vazgeçiş çok mutlu etti beni..
Yüreğinize sağlık..
Sevgiler..

sufi dedi ki...

Sevgili ayışığım;
Minik, nazik, hassas kızım kır atın seni masallar ülkesindeki seni kayırıp kollayacak dostlarına kavuştursun artık dilerim.Hep gönlümüzdesin.
Sevgili Çınar;
Sırtımıza dayanabileceğimiz kadar yük yüklendiğini bilsek de, haberleri bile izleyemeyecek kadar naif olabiliyoruz.O da yaradılışımızdaki ALlah'ın "merhamet" sıfatı gereği bence.
Sevgili Zeugma;
Bu aktarımlar;
Profesyonellikden değil de, yaşanılmışlıkların dile gelmesinden olmasın canım?Yine de teşekkürler sevgiler hepinize.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Sevgili can dost,
Çok etkileyici yazına çok etkileyici yorumlar...
Bense gerçekten hiç düşünmedim, herkes yaşadığını en iyi kendi bilir. Olması gereken yerde bile düşünmedim.
Gariptir benim düşüncelerim. Ben benim için yaşadığıma hiç inanmadım ki, ben benim yaşamımdan vazgeçeyim.
Beni bir gün oturttular dünyanın orta yerine ve dediler ki "şunlardan, şunlardan sorumlusun ve sonuna kadar mecbursun."
"vazife vazifedir dedim, asıl küreklere nereye kadar gücün yeterse."
Tam da gecesinde okudum bu yazıyı, tam da gücümü sınadığım bir zamandı...
Sevgiyle...

sufi dedi ki...

Sevgili Nur;
"Ben benim için yaşadığıma hiç inanmadım ki, ben benim yaşamımdan vazgeçeyim."demişsin.Ah benim kendi için yaşamadığına inanan oğlak burcunun fedakar kadını, benim de başımda senin gibi düşünen bir oğlak burcu Sufi Cem var ya, onun yanında ölmeye bile hakkım yok inan.Sanki beni yaşatmak için bu dünyaya gelmiş özel görevli, sizler gibiler olmasa biz ne yapardık?Sevgilerimle.