MASUMUN GÖRÜNMEZ KILICI VAR - SUFİ SAJA

.

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."Kemal ATATÜRK .

11 Ocak 2010 Pazartesi

MASUMUN GÖRÜNMEZ KILICI VAR

Bir önceki yazımda kendine hâkim olabilmekten söz açmıştım. Kimi can dostlarımdan Kara kalem ve nanopolitika’ca yazdıklarım tepki gördü. Onlara tek bir sözle cevap verebilirim; “siz de haklısınız!”diye. Kara kalem; “Doğal olarak Başucuma su dökene de eyvallah, tükürene de der gibi giderim. Ama asla yaşadığım sürece doğru bildiklerimden ödün verip bir kenarda ezik ve sinik ölmeyi beklemeyecek kadar da insanlığımı kaybetmedim deme cesaretini de gösterebiliyorum.” Demiş. Arkadaşım söylediklerinde sonuna kadar haklı. Kendine hâkim olmak; tabi ki sinmek, doğru bildiklerinden vazgeçmek demek değil bence de. Ancak; küfrün içinde saklı olan duayı görmek, layık olanlara o duayı yapmak, Masumun görünmez kılıcı olduğunu, (görülmeyen savaşlar verdiğini) bilmemiz gerek demek.


Haksız yapılıyor gibi görünen icraatları eleştirip sorgulamadan önce görüş açılarımızı geniş tutup neden ve niçin bu tür davranışların muhatabı olduğumuz sorusunu kendimize sormalıyız. Bu tür aşağılanmalara ve haksızlıklara nasıl layık olduk? ” diye konuları irdelemek, başımıza gelen her şeyin bizlerin bir yerlerde yaptığımız kusur sehiv ve isyandan kaynaklandığını düşünmek gerek demek. Formül çok basit bu insanları kim seçti?
Cevap; “BİİİZ !”

Bir seçim daha yapılsa oyların çoğunluğunu yasal ya da yasal olmayan yollardan onların kazanacağı ise, yine kesin. Biz tabi ki cesaretle küfretme hakkına sahibiz. Ancak bu bize liyakat nişanı sağlamıyor. Bizi; “iki lokmaya muhtaç bırakılmışlığa” müstahakmışız konumuna taşıyor. Ülkemizi soyup insanlarımızın cesaretlerini kıranları haklı platforma yükseltiyor. Yani yüksek planda ödeşiyoruz. Haklarında uluorta orda burada konuşarak onları küfürlerimizle pozitif yüklüyor, karalarını, paslarını lekelerini temizliyoruz istemeden. Oysa susmayı bir başarabilsek, onları günah ve veballeriyle baş başa bırakmış olacağız ve ağır çeken negatif yanlarının hesabı “yüksek şûra”ca görülecek tez zamanda. İlaç parasını bulamadığı için çıldır otundan ağrı kesici yapan insanımızın belki de dinecek o zaman ağrısı sızısı. Banka ATM sinde gece yarısı uyurken bulunan sokak çocuğuna bulunacak belki de sıcak bir aile yuvası. O zaman dinecek insanımızın ve bizlerin belki de gönül sızısı.
Yoksa atalarımız boşa mı söylemiş;
“alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste! “
“Sen doğru ol kem belasını bulur!”
“Ah yerde kalmaz” diye.
Sevgilerimle.

13 yorum:

đerkenαя dedi ki...

Emeğinize sağlık,yerinde bir paylaşım. Başımızdakileri beğenmiyoruz, peki onları başa kim getirdi yine bizler...
Mevla sonumuzu hayreylesin. küfretmekle bağrınmakla hiçbirşey çözüme ulaşmıyor malesef..
Sevgi ve selamlarımla..

Arzu Breda dedi ki...

Canım Suficim;

Ahh canımın içi, ne kadar haklısın ve güzel söyledin..
"Biz" seçtik ve seçimin sonucuna katlanmak zorundayız..
Ben, sen, o değil.. Özellikle vurgularsak, BİZ seçtik..
Zira, biz bir milletiz, kişi değil..

O halde, katlanacağız biraz..
En azından ilk seçime, o da olmadı bir sonraki seçime kadar..
Bunların almak istedikleri bir intikam var..
Kim bilir, zaman içinde belki haklı oldukları durumlar da olmuştur..
İsmet Paşa CHP'si zamanında, Menderes + ABD işbirliği sürecinde..
70'li yılları hiç saymıyorum, zira o dönem çok çalkantılı ve acı dolu yıllara sahne olmuş, her bakımdan ve her kesimden..
Asıl sorun 12 Eylül ile başlıyor ülkemizde..

Yine kadınların sırtından, kadınların arkasına saklanarak siyaset..
Bir metrelik bez uğruna nice genç kızın hayatı harcandı, yine erkekler tarafından..
Kendileri rahat rahat okurken, o genç kızları kullandılar hoyratça..
Kullananlar kadar, diğer siyasetçilerin de günahı yok mu acaba diyorum bu haksız uygulamalarda..
Bence diğer siyasetçilerin de günahı var bu olan bitende..
Ancak, bir tek kişinin günahının olmadığını biliyorum ki, onu kanımın son damlasına kadar savunurum..
Sadece ve sadece bu Cumhuriyeti kurup, bizlere bırakan Yüce Atatürk'ün hiç bir günahı yok, bu olanlarda..
Ama, işi o derece ileri götürme peşindeler ki, bu intikam peşinde olanlar..
Tüm herşeyi o'na maletmek istiyorlar..
Ama orada duracaklar..
O kadar ileri gitmelerine hiç bir zaman izin vermeyeceğiz..
Asla..

Sevgilerimi sunarım canım Suficiğim..

guguk kuşu dedi ki...

canım sufim, hayat yolunda ilerlerken olanlarla baş etme yöntemlerimizn birbirinden farklı olması çok normal. Örneğin ben senin kadar affedici mi diyelim, merhametli mi diyelim, tolere edebilen mi diyeyim.....olmam. Zaman tanırım belki ama sonunda duyması gerekeni söyleyiveririm. Bu bana yüce makamdan sunulan başetme aracı ile ilgili bişey sanırım. bunu en uygun şekli ile kullanmaksa benim görevim. bazen acı şeylerin duyulmasını ister evren, bu karşıdakini acıtır görünse de onun ilacıdır aslında. ama ne varki onun sizin söylediğiniz ve yaptığınızdan ne anladığı engeli ile de karşı karşıyasınızdır her zaman. Ben de neopolitika ve kara kaleme katılmadan edemiyorum. Aslında farklı şeyler söylemiyoruz ama belki de sınır çizgilerimizi yeri farklı.
bende mzlumun kılıcından hep korkarım. ama önce en dürüst şekli ile gereğini yaparım baktım olmuyor rabbime havale ederim ve sonuç hep benim beklediğimden bile daha iyi olmuştur. farklı olmamız ne kadar da güzel:D

öykü dedi ki...

Insanlar yasaadıklarından ders cıkarmalı
tarıh bu konuda bıze cok ornekler sunuyor..
bılıncle yaklasılsa
pek cok acı bugun cekılmeyck..

parka dedi ki...

Zulüm karşısında susmak ve boyun eğmek yüzyıllardır bu topraklarda insan vakurluğu ile eş tutulup, veballer Tanrıya havale edilmiş. Belki aykırı söylevler içindeyim. Belki sesimin tonunu birikimlerim baslaştırıyor. Ben yaşamım boyunca detone olmaktan hiç korkmadım, hiç bir tanrı kuluna da borçlu kalmamak adına yaşamayı sevdiklerim ve kendim için ilke edindim. Yalnız bu ülkenin öz ve öz çocuğu olan bir faniye ömür boyu ödenmeyecek bir borcum var. O da Mustafa Kemal'dir. Ben Mustafa Kemalin gençliğe hitabesinde seslendiği kişilerden biriyim. Emaneti yüreğimde taşıyorum. Yüreğiyle konuşanların çoğalmasını istemekten başka düşüm yok. Bunun neresi küfür, bunun neresi arabesk. Mustafa Kemali aşağılama politikalarına esir düşmüş bir gençlik korkutur esas beni. Umarım o günleri görmeden geberip giderim. Bu kadar net düşüncelerim. Keşke başımızdakilerde kendi kafalarının içindekileri bu kadar net ortaya döküp, halka yalan söylemekten vaz geçmiş olsalardı. Fakat biz sustukça yalan cesaret bulacak, kılıcı da keskin olacaktır.

Tabiki söylemlerimiz demokratik platformlarda olacak. Fakat o platformlarda söz sahibi olabilmek için direnelim. Öyle yere göğe havale edecek çocuklarımın geleceği yok benim. Ysşadıklarım beni var ediyorsa, gördüklerimi ve bildiklerimi en sivri dilimle yazmaya mecburum arkadaşım. Bu yüzden ben kara kalemim.

Eğer sayfanda kendi düşüncelerim yüzünden rahatsızlık verdiysem özür dilerim. Bağışla beni. Sevgiler.

Ahmet

Köklerden Uzağa dedi ki...

Biraz daha farklı bir pencereden, birkaç not ileteyim istedim sadece:
"Başkalarına senin olmalarını istediğin gibi olmadıkları için kızma, daha kendin olmak istediğin gibi olamadın"(Thomas A. Kempis)
"Evren olduğu haliyle mükemmeldir. Değişmesi gereken yalnız sensin!"(Tanrılar Okulu)
"Dünyayı değiştirmek istedim, ama sonunda farkettim ki, değiştirmeye gücümün yettiği tek şey kendimdim(Aldous Huxley)"
Kızmak, öfkelenmek çözüm değil kısacası. Biz daha iyi olduğumuzda, dünyanın da daha iyi olması yönünde bir tuğla daha eklenecek, hepsi bu. Çelişkimiz, kötüye karşı kötü olma zorunluluğu hissetmemizde belki de.

haykırış dedi ki...

Meslek büyüğüm Sayın Sufi,
Ne kadar kızsak ta, bağırsak ta ve hatta daha ileri gidip saygısızca küfür dahi edilse biz seçmişiz, biz getirmişiz. İşte bu minval sabırla kendimize hakim olup hislerimizi gizlemeden sabır ve metanetle bekleyip gereken dersi sandıkta vermenin en erdemli yol olduğunu ne güzelde açıklamışsınız.
Elinize sağlık.
Hanemizden sevgi ve saygılar

sufi dedi ki...

Sevgili Derkenar;
Mutlaka biryerlerden başlama zamanındayız.Ancak, önce kendi binamızla başlamalıyız işe kendi bedenimizi mamur etmeliyiz ki özlemini duyduğumuz hak ve adalet gelip de otursun oraya.
Sevgili Arzu kızım;
Ülkemize başka bir pencereden bakalım şimdi seninle.Bundan 15 yıl önce neredeyse Atatürk ve ilkeleri unutulmuş anılmaz olmuştu.Durmuştu gözyaşlarımız 10 kasımlarda. Şimdi dön de bir bak hepimizin yüreğinde bir sancı onun varlığının hasretini, kelimelerinin yüceliğini ileri görüşlülüğünü ilke ve düsturlarını yeniden öğrenir ve çocuklarımıza yeniden Atamızı belletir olduk. Yeniden güneş gibi doğması yolunda dualara durduk. Bazen bir şerrin içinden hayır da çıkabiliyormuş bunu gördük ve bakalım daha neler göreceğiz.Sevgilerimle.
Sevgili Guguk kuşum;
Senin ben gibi olmanı, benim de sen gibi olmamı beklemem tabi ki mümkün değil.Her şey ve her kişi farklı konumlarında ve tezahür çeşitliliğinde mükemmel bütün ve tam.Teşekkür ve sevgilerimle.

Sevgili can dostum karakalem;Negatifsiz pozitifi, gecesi olmayan gündüzü bile dilemek mümkün değilken aynı parkurda birbiriyle yarışmak adına değil de ATATÜRK ruhuyla koşan yüreğinde insan sevgisi, elinde özgürlük hak ve adaletin bayrağını taşıyan ne nanopolitika ne karakalem dostum bizden ayrı değilsiniz.Emaneti yüreğinde taşıyan bir yüce inanmış sadık ruhun; "Yüreğiyle konuşanların çoğalmasını istemesi"nin neresi küfür?Esas ben yanlış anlaşılmak istemiyorum senin tarafından.Sayfama düşüncelerinle rahatsızlık değil heyecan ve aydınlık getirdin dostum.Altın yere düşmekle nasıl değerinden kaybetmezse; Mustafa Kemal gibi bir lider de ,ağızlarına almaya layık olmayanların dilinde zerre kadar değerini yitirmez.Hatta gönüllerimizdeki tahtında daha da yücelir. Ben endişeli değilim,inançlıyım umutluyum. Seninle benim düşünce farklılığım işte sadece burada dostum.Sevgilerimle.

sufi dedi ki...

Sevgili Öyküm;Kuran, nasıl beyanatsa geçmiş kavimlerin başlarına gelenlerden kıssadan hisseler çıkarmamız gerekiyorsa şuan yaşadığımız zaman da dersler çıkarmamız gereken bir zaman.Bu yaşadıklarımız; ileri görüşlü yüce önder Atatürk'ün yarım asır önce "gençliğe hitabesinde" söylediklerinin gerçekleşmesi değil de nedir ki?Sevgilerimle.
Sevgili Bernacan;
Ben de senin yorumundan;"Dünyayı değiştirmek istedim, ama sonunda farkettim ki, değiştirmeye gücümün yettiği tek şey kendimdim(Aldous Huxley)"sözünü kendime düstur edindim. Ben değiştiğimde tüm dünya değişecek çünkü buna inandım. Teşekkür ve sevgilerimle.
Sevgili Haykırış;
Kendime aynada baktığımda kendimi değil de ne zaman yaratılmışı göreceğim işte o zaman benden ayrı gördüklerimle yüzleşip hesaplaşacağım. Ya da hesaplarımızı kapatacağım az kaldı dostum hanene sevgilerimle.

parka dedi ki...

Ya Sufim yaş kırkı geçmiş ama halen içimdeki ateşi kora dönüştürememişim. Bunun bir kez daha farkına vardım şimdi. Sanki hiç olgunlaşmayan bir yetim var içimde. Sürekli sorgulayan, sürekli neden diye soran. Aslında o kadar çok ki nedenlerimiz. Belki de karşısında cevaplar yetersiz kalacak diye bitip tükenmeyen endişeler besliyorum içimde. Hiç uyumayan ve sürekli tetikte bekleyen endişeler bunlar. Bunlara boşverip geçemiyorsun. Muhakkak hayatımızın bir yerinde sana çarpıyorlar. Bunu herkes anlamaz. Belki sende anlamakta güçlük çekeceksin. Ben neden kenti terk edip, yabanda yaşamayı seçtim biliyormusun. Burada her gün güneşi görebiliyorum. En uzak dağları, ağaçları, çimenlere, çiçeklere dokunabiliyorum. Avuçlarımın içinden geçen havayı öpebiliyorum. Uzun yıllar buna hasret yaşadım ben. İnsan herşeye alışıyorda Sufim, bir tek özgürlüğüne doyamıyor. Taki son nefesine kadar.

Ahmet

sufi dedi ki...

Sevgili karakalemli dostum ve içinde hiç olgunlaşmayan yetim barındıran yürek;
Dağların ağaçların, çiçeklerin, güneşin ve avuçlarının içinden geçen havanın değer ve kıymetini bilebilen kişi çoğunlukla tüm bunların hasretini bir zaman çeken kişidir.Yoksa "balıklar derya içre deryayı bilmezler" denmezdi.Silivri'den Mustafa Balbayın yazdığı bir mektupta "kantin manava gelen eriklerle birlikte bir yaprak da gelmişti ve onu kenara ayırmıştım" yazıyordu.Ağladım...O yaprağın kıymetini ancak o yaprağa hasret bir gönül biliyor görüyorsun.Dışarıdaki bizlerden bir kısım insan da sinirlenip bahçesine yaprak döküyor diye ağaçları kesebiliyor.Mahkumiyetlere övgü yağdırmasam da insanoğlu ancak gönlünde ateş ve aşk varsa olgunlaşıp pişiyor.Sabırla, kendine hakimiyetle, hasretle ,ateşle.İyi ki varsın dostum sevgilerimle.

Evren dedi ki...

bilirim bilirsin, çok şey katıp içine sadece sarılıp gitmenin ne olduğunu... bilirim bilirsin, yüreği görmenin tanışıklıktan öte olduğunu... bilirim bilirsin... sevgiler...

sufi dedi ki...

Sevgili evrenim;
Bilenler bilir.Bilmeyen nasıl bilsin bilmediğini, bir bilenden öğrenip bilmesi ya da yaşayıp görmesi gerekir. Sevgilerimle canım.