Duygularını herhangi bir nedenden dolayı tam olarak yaşayamayan, anlatamayan, gösteremeyen ya da isteyerek saklayabilen bir insan tam anlamıyla yaşıyor sayılabilir mi sizce?
Merhametli biriyse bu kişi, içten içe her şeye üzülüyorsa, ama o zamana kadar edindiği tecrübeler ona "iyilikten maraz doğar" ı inandırmışsa; sırf üzülmemek adına vicdansız davranabilir mi bile bile?...
Eline cam batmış sevdiğine "ahhh canım, dur bakıyım, öpeyim de geçsin!” diyemiyorsa, istediği halde hep içinden bir şeyler tutuyorsa onu, canı yananı canı yanmasın diye görmemezlikten gelebiliyorsa, sevdiklerine olgun görünmek adına istediği halde şakalaşamıyorsa, kahkahalara boğulamıyorsa ciddi olmak adına...Utanmaktan bile utanıp "utanmazlık" yapıyorsa farkına bile varmadan.
İmla hatası yapmaktan korkup aslında çok iyi yazdığı yazıları yazamıyorsa, sırf eleştirilmekten korktuğu için hep bastırıyorsa kimine göre normal olmayan, aslında en olası, en güzel duygularını...
Üzüldüğü halde güçlü görünmek adına ağlayamıyorsa, belli etmekten bile çekinip kızıp bağıramıyorsa, alı al moru mor olup ta "gık" diyemiyorsa kızdığına, ama içinde fırtınalar koparıyorsa, savaşıyorsa en büyük ordularla...
Ölmekten korkup uçağa binemiyorsa mesela, mesafeler ne olursa olsun yürüyorsa ayaklarına kara mı kara sular ineceğini bilerek...
Sadece şefkat görmediği için gösteremiyorsa karşısındakine, bile bile ihtiyacı olduğunu göre göre hem de...
Yardım edilmesi gerekene sırf bir zamanlar ona yardım edilmedi diye elini uzatamıyor ya da uzatmıyorsa mesela…
Sırf şımartılmadığı için şımaramıyorsa, istediği halde seke seke koşturamıyorsa sokaklarda, hep bir şeyler tutuyorsa onu, engelliyorsa…
İçindeki büyümek istemeyen çocuğa sürekli "büyü hadi, olgunlaş sen artık eşşek kadar adamsın!" diye baskı yapıyorsa… o çocuğa çok ihtiyacı olduğunu bile bile yapıyorsa bide bunu... Bu hayatı yaşayan "O" mu oluyor yani?
Yoksa duygularını esir alan öteki "O"mu yaşıyor onun yerine?
"O" mu varıyor hayatın tadına, sarılabilmenin, özgür olabilmenin sevip sevilmenin hazzına. Öteki "O" mu var(am)ıyor yoksa?...
İçimize gökkuşağının renkleri gibi uyumla serpiştirilivermiş en güzel "his"lerimizi nedeni ne olursa olsun tam olarak yaşayamıyorsak eğer gerçekten yaşıyor muyuz,
"tam" mıyız şimdi biz...???
Farkına varıp gerçekten yaşamaya başlayanlara sevgiyle...
*Ela*
Resim:images com'dan alıntı.
22 yorum:
Bana göre yaşamıyor. Hep başkaları için yaşıyor oluyorlar. Oysaki insan kendi için vardır hayatta.
Herşeye susmak, görmemezlikten gelmek yada şu insan ne der diye rahat etmedikten sonra o zaman neden yaşasın. Tamam bazen gerekli Mesela, bazen üzüldüğüm zaman düşmanlarına karşı güçlü görünmek için ağlayamıyorum içime atıyorum.
Duygularımızı kilitli sandığın içine koyup kilitlemeyelim. O sandık aralık kalsın.
her duygu insan için acısıda tatlısıda eğer yaşadım demek istiyorsak ..bunları öğrenerek yaşamalıyız ama az ama çok mutlaka bu duygular gelip geçmeli üzerimizden..
Bir karınca biz insanlara göre minnacık olan ve hemen hergün onun gibi onlarcasını ayağı ile ezdiği bir bitkinin yanına gelir bakar ki bu bitki çoook görkemlidir.Şuna bir tırmanıyım der.Tırmanır tırmanır tırmanır gittikçe yükselir daha çok yükselir daha daha çok yükselir aşağıya bakar ne kadar yükseldim der.Yukarı bakar gökyüzü hala kendisinden çook çookk uzaktır.tırmanmaya devam eder.Tırmanır tırmanır tırmanır aşağı bakar tanrım der ne çok yükseldim neredeyse yıldızlara değecek başıım.Ama yukarı bakar gökyüzüne sanki hiç yaklaşmamıştır.Şaşırır yeniden başlar tırmanmaya tırmanır tırmanır tırmanır artık aşağıya bakamaz bile korkar çok korkak yükseklikten.Ama gökyüzüne baktığında aslında hiç yaklaşmamıştır yıldızlara.İşte insanda kendini güçlü hissederken aşağıya bakan karınca gerçek gücünü görürken yukarıya bakan karıncadır.Selamlar.
AĞLAYAMAMA KISMI BANA UYAN KISMI..
Esselamü aleyküm..
Yazınız çok güzeldi gönlünüze, kaleminize sağlık.
Bu tarz insanlardan nefret ederim, herşey insanlar için, o tepkileri vermemiz gerekmeseydi Allah yatarmazdı, bize o özellikleri vermezdi..
Sevgiler saygılar..
İçinde yaşayan bir yabancı. Duygularım mı daha önemli, aklımın ne dediğimi? Ben bu soruyu her zaman ama her zaman duygularım olarak yanıtladım. Çünkü insan olmanın sırrı buydu. Mekanik değilim ki ölçüp,tartıp, biçip, analiz edip, grafiğini çıkarıp düşüneyim. İçimden ne geldiyse onu yaptım, onu yaşadım, AN'ı yaşadım. Bunu yapamayanlara çok acıyorum. İkilemde kalan, duygularıyla hareket edenleri anlamıyor ya kahroluyorum...
Bu hayat bize verilmiş bir ödül, elbette duygularım önemli olan...
Sevgiler...
Sevgili Ela,
Saklamalı diye düşündüğün her duygun birikerek öyle bir hal alabilir ki ne tür bir tepkiyle ortaya çıkacağını kestiremezsin. Mutlaka bir an gelir ki (çoğu zaman da senin beklemediğin andır)inan ki tepkilerin seni bile şaşırtır.O yüzden ne hissederse yaşamalı açığa vurmalı insan.Çünkü eğer hissedildiyse (girdiyse) hissettirilecektir (çıkacakdır )ya o anda ya da birikmiş olarak toptan.
EGE yakışıklımı ve seni seviyorum!
Dost Sufi,soruların içinde cevaplar yine düşündürerek...Mevlana der ki,''ya olduğun gibi gözük,yada gözüktüğün gibi ol."
Kişinini kendisini bilip ona göre davranması ne güzeldir oysa.İçinden geliyorsa eğer horon tepip,teperken izleyenler nasıl
düşünür acaba diye düşünmemeli insan.Düşünürse iyi horon tepemez.Kalemi akan yazar,imla hatası yapar mıyım diye düşünürse iyi iş çıkartamaz..
çoğaltabiliriz.Ancak,bilgisayardan çok daha karmaşıktır oysa insan beyni,çözülememiştir.
Ego mu?Olmalı biraz epeyce elbet.Ama bilmeli ki kişi,yaşlandıkça törpülenir iyi bir marangoz tarafından "O"..
Hepimimz insanız sonuçta,yaratandan öte,nefreti silip hayatlarımızdan gidebilse herkes kendi yoluna,ama diğerleriyle de kardeş gibisine..Kim derse ki ben kendimi bilirim,tutmayıda bilmeli,kucaklamayı da beklemeden hiç bir karşılık.Başkasını kucaklayan esasında kendini kucaklar,başkasına şevkat veren esasında kendine de verir,başkasına sadaka veren esasında kendine de...
Hani sormuştun ya birinci,ikinci "O"yu;böylece birbirlerini tamalayıp,"BİR O" olmayı becerebilirler belki de... Sevgilerimle,
Kendi için bazı duyguları yaşıyamıyanlar başkaları için hiç yaşıyamazlar bunu bilmek ya da ayırt etmek lazım...Şöyleki babamı öldüğü zaman öptüm ben...Tuhaf bir ilişkiydi belkide bizimkisi ama nasıl yaklaşacağını bilemediği için yapamadı bazı şeyleri ama bunu başkasına da yaşatmadı ve sevgimden saygımdan birşey eksildi mi hayır tek eksik olan yaşayamadıklarımızdı belkide...Hayat içinde yaşanılanları doğru anlamlandırmak lazım he anlamlandırdın mı genede bir bakmak lazım etrafa çevreye mükemmel değilizki tanımlamalarımız mükemmel olsun...Mevlananın sözünde anlatılmak istenenin ötesi ve berisinide bilmek lazım...Ağlayamamak başka birşey ağlamamaksa bambaşka birşey...Ağlayamayanın anlatacağı çok şeyler vardır ama ağlamayanın bunu anlatacak vicdanı ve merhameti yoktur...Fazla meşkul etmiyim...Hayat getirdikleri ve götürdükleri ile kişilerde yansır önemli olan o yansımaları doğru alabilmek...Sevgilerimle...
Beni ağLatan bir yazı..
Sevgili;
*Neslihan;
Bence de yaşamıyor. Yaşayamıyor aslında. Bir kurtulabilse geçmişten gelen izlerden, korkulardan, çocukluktan gelen bilinç altına yerleşmiş kurallardan, toplum, o, bu, şu baskısından yaşayabilecek ama ne mümkün. Sadece kendi kendine kaldığında farkına varıyor, açıyor o sandığın kapağını hafiften, sonraaa unutup devam ediyor yaşama(ma)ya...
*Ateş Böceği;
Acı ve tatlıya verdiğimiz tepkiler nasıl olmalı peki? O nu anlatmaya çalıştım ben. içimizden geldiği gibi mi, yoksa olması gerektiği gibi mi?...
*nanopolitika;
Biz "olan" ve "gerçek" arasında sürekli gidip geliyorsak dengesizce o zaman devam...
bi aşağı bi yukarı, bi aşağı bi yukarı ;)baka baka duruu :) Teşekkür ederim güzel hikaye.
Sevgili;
*Berrin'deniz,
Merak etme hepimize uyan bir satır var mutlaka bu yazıda.:) Kabul etmeseler bile var...
*derkenar;
Teşekkür ederim öncelikle.
Ama nefret etme bence.
SEV.
İçimizdeki bütün güzellikler sevgiyle dökülüveriyorsa ortaya, sev ki onlarda kurtulurlar belki sayende... Ne dersin?
*chou-chounur,
Cevapladığınız o soruya bende defalarca aynı cevabı verdim. Bu cevap yüzünden bazı sınavlardan geçemedim belki ama mantıklı olmaktansa, his'li olmayı tercih ettim. Hala da öyle. Ama tabii benimde olması gereken gibi yaşadığım ama tam tersini yaşamak istediğim duygularım da yok değil. insanları böyle yapan hayatın ta kendisimi acaba?
Bilemedim ben:)
*Sedef bacım;
Yazdıklarına, her kelimesine hemde sonuna kadar katılıyorum. Onlar ortaya çıkmadan bizim bulup çıkarmamız, halledip öyle yollamamız gerekiyor yerlerine dimi. Biriktikçe, sınavlarına son gün çalışan öğrenciler gibi içinden çıkamayız çok iyi biliyorum. Zamanında birikenlerin bir anda çıkıverdiği hastalıklı zamanlar geçiren ben bilmesinde kim bilsin.
İş uygulamaya gelince...
Ne diyim Allah kolaylık versin cümlemize. Kocaman öpüyoruz sevgiyle.
Sevgili;
*Jivago,
Bu konuyla ilgili türetilen örnekleri çoğaltırız da çoğaltırız. Eklediklerin tam da anlatmak istediklerimi anlatıyor. Horonu teperken izleyenlerin ne düşüneceğini düşünüp birden duraksamak. Hemen soğumak yapılan işten...
Yorumlardan anlıyorum ki çoğumuz bunun farkındayız. Benim anlamadığım neden hala bu yanlışa düştüğümüzdür. Neden bile bile içimizdeki "O" na karşı gelemeyişimizdir.
Bunu bize yaptıran herşeyle, teptiğimiz horonla dalga geçen, bize bakıp bakıp gülen insanlar mı, bir türlü Bir olamadığımız o öteki "O"mu?
Hiç bir şeyi takmadan olduğumuz gibi görünebilmek neden bu kadar zor?
Yine sorular işte cevapları içinde olan...
*Portakalmavisi,
Mevlananın bu sözü konuya nasılda açıklık getirmiş. Çok teşekkür ederim sana. İlk defa okudum sayende öğrendim...
Bir de; bazı soruların cevabını verebilmek için taaa çocukluğumuza dönmek gerekiyo sanırım. Bize verilene, verilmeyene, yapılana, yapılmayana...
Bazı olaylara elimizde olmadan, öğretilene, aşılanana göre, doğamız gereği böyle içten gelmeyen tepkiler veriyoruz galiba diye düşündüm şimdi...
*Bir Tanıdık,
"Güçlü görünmek adına ağlayamayan kişi" lerden olmadığına sevindim demekten başka bir şey gelmedi aklıma...
Hepinize ayrı ayrı sevgilerimi yolluyorum. Teşekkürler.
AsLında çok ağLayan biriyim suLu göz denecek kadar.. bazen içime akıttığım oLur göz yaşLarımı Lakin uzun zamandır hisLerimin donukLaştığı gerçeği var bunu bi şekiLde görünmek için diiL de gerçekten yaşadım ve bu yazıyı okuyunca asLında çok üzgün oLduğumu hissettim ve arka tarafta dinLediğim şarkının da etkisiyLe bırakmışım gözyaşLarımı.. yazasm geLdi yorumLarın arasında bu durumu.. teşekkür ederim..
Bazı ınsanlar sınırsızca yaşar
Bazıları da ONLARI yasatmak ıcın yasar
kendı hayatını unutarak..
Sevgili ELA;
Sözün başında sorduğun ve sonrasında da bu soruyu açarak, cevaplamaya çalıştığın ve cevabını da verdiğini düşündüğüm güzel bir benlik sogusu görüyorum yazının tamamında..
Fakat, bu soruya bence kısaca evet, ya da hayır diye cevap vermek, insan olmanın anlamına ters olur diye düşünüyorum..
Öyle anlar olur ki, kendini bir karıncadan daha küçük, daha zayıf ve narin hissedersin.. O karıncayı ezdiğini düşünmeyi bırak, onu rahatsız ettiğini sanmak bile sana büyük bir acı ve ızdırap verebiliyorsa, sen insansın..
Ancak, yine öylesi zamanlar olur ki, ezilip horlandığı, küçük görüldüğü, hatta acı ve ızdırap gördüğü halde, kendisine bunu yapanların bekledikleri gibi, içinden geldiği halde ağlayıp yalvarmayıp, gözündeki yaşı silerek ve başını dik tutarak, "ben senin istediğini yapmayacağım, ağlayıp yakarmayacağım" diyebilmelidir. Bu şekilde davranabiliyorsan eğer, sen yine insansın..
Yani demem o ki; Ne tamemen duygularımızın esiri, ne de mantığımıza kul olmalıyız..
Her ikisini de yerinde ve zamanında gereği gibi kullanabilmenin erdemine ulaştığımızda, hem kendimize, hem de tüm insanlara insanca yaklaşabilir, insan olmanın farkına varabiliriz..
İnsan olmanın erdemine varabilmemiz dileklerimle..
Sevgiler bırakıyorum hanenize, kucak dolusu..
Sevgili;
*Bir Tanıdık;
Ne tesadüf. Yukarıda verdiğim örneklerden bana en uymayan da bu galiba. Ağlıycaksam eğer ki bahaneye bakarım:) nerde, kim olursa olsun ağlarım.;
Arka fonda dinlediğin şarkıyı da merak ettim doğrusu:) Müzik ve üzüntü= gözyaşı zaten...
Yorumların arasına bunu da eklediğin için asıl ben teşekkür ederim sana. ;)
*öykü;
Çok sevdiğim bir şarkı geldi aklıma şimdi.
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm ,pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayati en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım...
Neden bilmem ama bu geldi okuyunca yorumunu:)
*Arzu Breda;
Soruyu sorup kendi kendime cevapmışım dimi. Fakat senin de dediğin gibi ne "evet" ne de "hayır" diyebilmişim. Kolay kolayda diyemem galiba. Mantıkla mantık, duyguyla duygu ağır basar çünkü. Bu zamana ve yere göre de değişiyor.
İkisinin arasındaki ince çizgiyi iyice belirleyip, aşmamak gerekiyo biliyorum...
Hepinize Teşekkür ve sevgilerimle...
*Ela*
Empyrium - Dying Brokenhearted müziği vardı o anda fonda..
BahaneLerim ağLamaya yetecek kadar güçLüdür ki gözyaşLarım değersiz değiLdir değerLi sebepLerden düşerLer yanakLarıma.. O yüzden değer verdiğim hüznümü derinden hissettim o anda saLdım ağıdımı..
Sevgili;
*Bir Tanıdık;
Ağlamak için çok çok güçlü bahanelere ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum ben. Ayrıca gözyaşının akmasına engel olamıyorsan, kendiliğinden süzülüp gidiyorsa neden ne olursa olsun değerlidir, güzeldir. Çünkü sen o anda ağlamakta özgürsündür...
veeeeee hep üzüntüden değil mutluluktan da ağlarız bazen
öyle değil mi:)
evet hakLısın.. ÖyLe de oLmaLı..
ama her sebepten de ağLanmaz ki özgür oLduğum an o ağLama anıysa zaten bu yüzden oLdukça değerLidir..
Evet aynen öyle...
Her şeye ağlamak da en az hiç bir şeye ağlayamamak kadar hastalıklı bence de.
Gülelim yaaa boşver zaten ağlamayı:))
Sevgiler...
güzel bir yazıydı teşekkür ediyorum.azmiii
Yorum Gönder